28 Kasım 2014 Cuma

Kilo almak isteyenlere özel 14 beslenme önerisi

Sanıldığının aksine zayıf kişilerin kilo alması hiç de kolay değildir. Hatta iştahsızlıktan şikâyetçi zayıf bir kişinin kilo alması; fazla kilolu olan birinin kilo vermesine nazaran çok daha zordur.

Fazla kilolu veya obez bireylerin sayısı; zayıf olup kilo almak isteyen kişilerin sayısından çok daha fazla olduğu için 'kilo vermek isteyenler' ile ilgili beslenme önerini anlatan Uzman Diyetisyen İpek Ağaca kilo almak isteyen kişilerden pek çok özel mesaj aldığını belirterek, daha sık beslenme önerileri istediğini belirtti. Ağaca, konuyla ilgili olarak kilo almak isteyenlere özel 14 beslenme önerisinde bulundu.

Sağlıklı ve kalıcı kilo alımı; kilo vermeye oranla daha zorlu bir süreçtir…

‘Aman canım sen de! Kilo almak istiyorsan bol bol çikolata ye, cips, poğaça, börek ye; kiloları alırsın. Bak biz kiloları vermeye çalışıyoruz; sen ise neyden bahsediyorsun…’ gibi öğütleri pek çoğumuz zayıf olan arkadaşlarımıza söyleriz veya söylenildiğini duyarız. Sanıldığının aksine zayıf kişilerin kilo alması hiç de kolay değildir. Hatta iştahsızlıktan şikâyetçi zayıf bir kişinin kilo alması; fazla kilolu olan birinin kilo vermesine nazaran çok daha zordur. Mutlaka uzman desteği gerekir.

Kilo almak istiyorsunuz; nasıl başlamalı?

Eğer ideal kilonuza ulaşmak için kilo almak istiyorsanız önce bir Endokrinoloji uzmanı doktora muayene olmalısınız. Tüm tetkikleriniz yapılacak;  herhangi bir kronik hastalık vb. durum olup olmadığı doktorunuz tarafından araştıracaktır. Yeme davranışı bozuklukları tespit edilirse psikiyatrist ve psikolog ile görüşmek faydalı olur. Ardından beslenme programınız için bir Diyetisyen’e başvurmalısınız.

Diyetisyeninizin sizin için hazırlayacağı ‘Kişiye özel diyet programı’ sayesinde sağlıklı kilo alımı ile ideal kilonuza ulaşabileceksiniz.

Elinizin altında kuru meyve bulundurun

Ofisinizdeki masanızda, çekmecenizde; çantanızda; arabanızda; evinizin çeşitli yerlerinde kuru meyve bulundurun. Kuru meyvelerin kalori içeriği yüksek olmakla birlikte; posa, vitamin ve mineral içeriği olarak da oldukça zengindir. Kuru meyveleri ara öğünlerde tüketerek hem sağlıklı beslenmiş olursunuz, hem de enerji katkısı sağlamış olursunuz.

Sütlü tatlı tüketin
Gün içerisinde ara öğünlerden birinde sütlü tatlı tüketmelisiniz. Sütlü tatlılar, protein ve kalsiyum alımınıza katkı sağlarken; aynı zamanda kilo almanız için ihtiyacınız olan enerji için iyi bir destekleyicidir. Besin değeri yüksek olan sütlü tatlılar, sağlıklı beslenerek kilo almanıza yardımcı olacaktır. Keyifle tüketeceğiniz sütlü tatlınızın üzerine de ceviz, fındık, fıstık gibi yağlı tohumlardan ilave etmeyi unutmayın.

Kilo almak isteyen sizlere minik ipuçları:

Kahvaltıda çay yerine taze sıkılmış meyve suyu, süt tercih edin
Kahvaltınızda çay veya kahve yerine taze sıkılmış meyve suyu veya süt tercih edin. Böylece kahvaltı menüsünün enerji içeriğini de yükseltmiş olursunuz. Taze sıkılmış meyve suları vitamin deposudur; bağışıklık sistemini güçlendirmede yardımcı olur. 1 büyük bardak taze sıkılmış meyve suyunun kalori içeriği 3-5 porsiyon meyveye denk gelmektedir. Meyve suyunuzu şişkinlik yaratmaması adına kahvaltı sonrasında da içebilirsiniz.

Veganlığı sürdürme rehberi

Türkiye’de vegan olmak zor zanaat diyenlere ‘Yeryüzüne Özgürlük Derneği’ bir sürprizi var: Türkçe hazırladıkları vegan beslenme tablosu hayatınızı kolaylaştırabilecek kadar pratik.

İhtiyacınız olan vitamin ve mineralleri hangi gıdalardan karşılayabileceğimizi bilmek bir mesele, hele ki vegansanız... Protein eksikliği yaşamamanız için yemeniz gerekenler, D vitamini eksikliğiyle baş etme yolları, magnezyum ve çinko ihtiyacınızı karşılayacak pratik yiyecekler… Hepsini bu tabloda bulabilirsiniz. Tablonun en cazip noktasıysa, Türkiye’de kolayca bulabileceğiniz ucuz yiyecekleri temel alması.

VEGANLAR İÇİN KISSADAN HİSSE 10 TAVSİYE

Omega 3&6 ihtiyacınızı karşılamak için kekik, nane ve ceviz tüketebilirsiniz.

Dokuların onarımı için protein almanız elzem fakat bunun tek yolu et tüketmek değil. Tuzlu fıstık, bulgur ve mercimek yiyerek te günlük protein ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.

Baklagil, tahıl, tohum ve kuruyemiş karmasından oluşan günlük protein alımı veganların ihtiyaç duyduğu gerekli tüm aminoasitleri sağlar. İhtiyacınız olan miktar 46 gram, buğday glüteniyle hazırladığınız bir yemekle bunu karşılayabilirsiniz.

Kemiklerinizi güçlendirmek için magnezyum tüketmelisiniz peki ama nasıl? Her gün 250 gram pekmez ya da 50 gram kabak çekirdeği yemeniz kâfi.

Üreme organlarınızdaki kan akışını hızlandırmak ve seks hormonu üretmek için günlük 15 mg E vitaminine ihtiyacınız var. Salatanıza serpeceğiniz bir kaşık kekik ya da zeytinyağıyla bunu karşılayabilirsiniz.

 Kalp hastalığı, şeker ve hipertansiyon riskini düşürmek için günlük 25 gram lif tüketmeniz gerekiyor. Bunun için ekmeğe muhtaç değilsiniz, ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz baharatlar da mevcut: Tarçın ve kekik lif için birebir.

C vitaminli gıdalarla demirli gıdaları birlikte almak, demir emilimini yükseltir. Bunun için demir açısından zengin ıspanak ve mercimeği kurutulmuş domatesle tüketebilirsiniz.

B12 eksikliği kansızlık ve bunamaya sebep olur. Vegan olsun olmasın 50 yaşının üstündeki herkes B12 takviyesine ihtiyaç duyar. Her gün zenginleştirilmiş kornflaks tüketerek bu gereksinimi giderebilirsiniz.

Hastalıklarla savaşmak için K vitaminine ihtiyacınız var. Fesleğen K vitamini zengini, yemeklerine katacağınız bir tutam fesleğen kış aylarını grip olmadan geçirmenizi sağlayabilir.

 Vücudunuzdaki kalsiyum dengesini korumak için günlük 4700 mg potasyuma ihtiyacınız var. Kurutulmuş domates ve mantarla bu ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.

27 Kasım 2014 Perşembe

Çok et yiyenin ömrü az oluyor

Çalışmalarını Cleveland Clinic’de sürdüren kardiyoloji uzmanı Prof. Dr. Murat Tuzcu, et ağırlıklı beslenenlerin daha kısa ömürlü olduğunu söyledi. Tek bir besin çeşidine ağırlık veren beslenme modellerinin artık önerilmediğini hatırlatan Prof. Dr. Tuzcu, “Gerek sağlıklı insanlarda gerekse kalp ve damar hastalarında kalp krizleri ve inme riskini azalttığı, ömrü uzattığı kanıtlanan tek program Akdeniz tarzı beslenme” dedi.
Antalya’da düzenlenen 30’uncu Kardiyoloji Kongresi’ne katılan Prof. Dr. Tuzcu, tek bir besin ürününe yoğunlaşarak yapılan tavsiyelerin yerine hayat boyu sürdürülebilir beslenme modellerinin önerildiğini söyledi.
Kırmızı et ağırlıklı beslenmenin uzun vadede yararlı olduğunu gösteren hiçbir verinin bulunmadığını, buna karşılık çok yemenin olumsuz etkileri olduğunu gösteren çok sayıda araştırma yapıldığını belirten Prof. Dr. Tuzcu, “Sağlıklı ve uzun bir yaşam için sebze, meyve ve baklagillerden zengin, beyaz un ve şekerin en aza indirildiği, balığın kırmızı ete tercih edildiği, yağ olarak çoğunlukla zeytinyağı kullanılan Akdeniz beslenme tarzında, paketlenmiş besinlere, hızlı tüketilen yemeklere ve fazla tuza yer yok” dedi.

KIRMIZI ET MİKTARI ARTTIKÇA KALP VE KANSERDEN ÖLÜMLER DE ARTIYOR

Besinlerle ilgili kafa karışıklığını gidermek için veri ve kanıtların değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Tuzcu, ABD’de de yapılan iki araştırmanın önemli bulguları ortaya koyduğunu söyledi. Araştırmalardan birinde 1976’dan beri yaklaşık 122 bin kadın, diğerinde ise 1986’dan beri yaklaşık 52 bin erkek izleniyor. ABD devletinin desteği ve Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı Fakültesi’nin bilimsel organizatörlüğüyle yürütülen bu iki araştırmayla katılımcıların sağlık ve beslenme bilgileri inceleniyor. Araştırmalarla yanıtı aranan sorulardan biri de “Kırmızı et yiyenlerde kalp damar hastalıkları ve kansere bağlı ölümler daha fazla mı?”

Araştırmalar gösterdi ki yenilen kırmızı et miktarı arttıkça hem kalp hem de kanserden ölümler de artıyor. Prof. Dr. Tuzcu, “Şişmanlık, harekesiz yaşam, sigara gibi sağlığı olumsuz etkileyen faktörleri de göz önüne alınarak yapılan hesaplamalarla sonucun değişmediği görüldü. Çok et yiyenlerde kalp hastalığından ölüm riski, az yiyenler veya hiç yemeyenlere göre yüzde 40 daha fazla bulundu. Aslında bu bilimsel çalışma, benzer sonuçlar veren bir dizi başka araştırmadan sadece biri. Buna karşılık çok et yiyenlerin uzun dönemde daha sağlıklı olduğunu destekleyen benzer büyük, birtek bilimsel araştırma yok” dedi.
KIRMIZI ET DAMARI NASIL TIKIYOR?

Prof. Dr. Tuzcu kırmızı kalp ve damarları nasıl bozduğunu gösteren ilginç bir araştırmadana söz ediyor. Sık kırmızı et yiyenlerin  bağırsağındaki etobur mikropların eti parçalayıp ortaya çıkardıkları ham maddeler, karaciğer hücrelerinde kısa adı TMAO olan moleküle dönüşüyor. TMAO damar sertliği oluşumunu kışkırtarak kalp krizi, inme ve damar daralmasına yol açıyor. Sadece bitkiyle beslenenlerin bağırsağında etobur mikroplar aç kaldıkları için yerlerini otobur mikroplara bırakıyor. Bu kişiler arada sırada et yediklerinde, bağırsaklarında eti parçalayıp küçücük maddeleri açığa çıkaracak mikroplar olmadığı için, karaciğer TMAO imal etmek için gereken hammaddeyi bulamıyor.

Prof. Dr. Tuzcu şunları anlattı:
“Son 10 yılda yapılan hayvan çalışmaları sindirim sistemindeki mikrop topluluklarının şişmanlık, insüline direnç gibi olumsuzluklarla da ilgisi olabileceğini gösterdi. Cleveland Clinic’de meslektaşım Dr. Stanley Hazen, 5 yıldır sürdürdüğü, Amerikan devletinin desteklediği araştırmalarıyla bağırsaklardaki mikroplarla kalp hastalıkları arasındaki bir ilişki olabileceğini düşündüren sonuçlara ulaştı. Bu çalışmada antibiyotik verilerek bağırsak mikropları temizlendiğinde TMAO’nun düşmesi ve damar sertliği belirtilerinin oluşmaması bağırsaklarla kalp arasında yepyeni bir ilişki olduğunu haber verdi. Dr. Hazen ve ekibi hayvan araştırmalarına devam ederken insanlar üstünde de TMAO’nun benzer etkileri olduğunu düşündüren sonuçlara ulaştılar.”

ET YEMEYİ KESELİM Mİ?

Peki eti hayatımızdan tamamen çıkarılım mı? Buna karşılık Prof. Dr. Tuzcu, “Hayır. Bu araştırmalardan ‘et yemeyelim’ sonucu çıkmıyor. Et önemli bir protein kaynağı. Ayrıca çinko, demir gibi vücuda çok gerekli maddelerden zengin. İşlenmemiş ve çok yağlı kırmızı eti makul miktarda yemek gerekiyor. Her öğün ve ya hergün bolca et yemenin yararlı olduğunu gösteren hiçbir katın yok. Ama zararlı olabileceğini gösteren birçok bilimsel veri var. İşlenmiş etin (salam, sosis, sucuk vs.) çok aza indirilmesinde yarar var. Elimizdeki bilgiler etin ve hayvani yağların bolca yenmesinin tavsiye edildiği Atkins, Dukan ve benzeri diyetlerin kısa vadede kilo kaybettirse de uzun vadede sağlıklı sonuçlar doğurmayacağını gösteriyor” yanıtını verdi.

(Mesude Erşan / Hürriyet)

Yanlış diyet kansız bırakıyor

Toplumda yüzde 20-30 yaygınlıkla en sık görülen kansızlık tipi olan demir eksikliği anemisine dikkati çeken uzmanlar, yetersiz beslenmenin yanı sıra yanlış diyet uygulamalarının da hastalığa neden olabileceği uyarısında bulundu.
İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hemotoloji Kliniği Sorumlusu Uzman Dr. Cengiz Ceylan, vücuda oksijen sağlayan demir maddesinin alyuvarlarda olmamasından kaynaklanan bir tür kansızlık olan demir eksikliği anemisine dünyada çok sık rastlandığını belirtti.

YETERSİZ BESLENME, DEMİR EMİLİMİNİN OLMAMASI ETKİLER

Demir eksikliği nedenleri arasında yetersiz beslenme, aşırı kanama, bağırsak hastalıkları, demir emilimi bozukluğu olduğunu söyleyen Ceylan, bir diğer sebebin de yanlış diyet olabileceğini ifade etti.

Kırmızı ve beyaz eti yeterince tüketmeyen kişilerde demir eksikliği anemisine rastladıklarını dile getiren Cengiz Ceylan, "Uygun diyet yapılmazsa, diyet programı çinko ve demir yönünden eksik olursa 1-2 ay gibi süre içinde kandaki demir azalır ve rahatsızlıklar başlar" diye konuştu.

"TEK TİP DİYETLERİ ÇOK ZARARLI"


Tek tip beslenmeye dayalı diyet programlarının da sakıncalı olabileceğini dile getiren Ceylan, şöyle konuştu:

"Kandaki demir oranını azaldıkça unutkanlık, uykusuzluk, halsizlik şikayetleri ortaya çıkıyor. Bu nedenle, yağ, karbonhidrat, protein, demirin kullanıldığı doktor kontrolündeki diyetleri öneriyoruz. Hem protein hem karbonhidratın eşit olduğu, içinde demir yönünden zengin gıdaların yer aldığı diyet programları uygun olacaktır. Tek tip beslenme belki demir emilimini sağlar ama başka elementlerin eksikliğine neden olur bu da kısmen kandaki demir oranını etkileyecektir."

BELİRTİSİ "KAHVE TELVESİ YEME" İSTEĞİ


Demir eksikliği anemisinin başlangıçtaki belirtilerinin halsizlik, uykusuzluk, unutkanlığın yanı sıra saçlarda ve tırnaklara kırılma, matlık, ağız ve dilde yara olduğunu ifade eden Dr. Ceylan, ağır demir eksikliğindeki semptomların ise göğüs ağrısı, nefes darlığı olabileceğini kaydetti.

Kahve telvesi veya buz yeme isteği duyan kişilerin de demir eksikliği anemisinden şüphelenmesi gerektiğini dile getiren Cengiz Ceylan, "Vücut isteyebilir ama kahve telvesi yemek anemiyi provoke edip hastalığın şiddetini arttırabilir" dedi. Demir eksikliği anemisinin immun sistemi etkilediğini ve hastalıklara karşı bağışıklığın azaldığını belirten Ceylan, kişinin birçok hastalığa daha çabuk yakalanabileceğini de aktardı.

KADIN HASTALIKLARININ DA HABERCİSİ OLABİLİR


Ceylan, demir eksikliği anemisinin bağırsak sistemi ve kadın hastalıkları habercisi olabileceğini de anlattı. Demir eksikliği anemisi bulunanların et, balık, tavuk, karaciğer yemesi gerektiğini, bu gıdaları alamıyorsa baklagiller, fasulye, mercimek tüketmesini isteyen Cengiz Ceylan, yumurta, badem, üzüm, kuru eriğin de demir yönünden zengin olduğuna dikkati çekti.

25 Kasım 2014 Salı

Yanlış bilinen zayıflama efsaneleri

Kilo kaybetmek ile ilgili sayısız bilgi kulaktan kulağa yayılır hatta bazıları fenomen hale gelir. Zayıflamak isteyen kimi görseniz mutlaka şunu iç, bunu ye, şimdi bu moda şeklinde önerilerde bulunur. Oysa ortalıkta dolaşan bu bilgilerin pek çoğu insanların kendi istekleri ve yaşam tarzlarına göre ortaya atılmış, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan yanlış bilgilerdir. Diyetisyen Çiler Aslanalp, kilo vermek ile ilgili bu mitleri anlattı ve uyardı.

1.      Çay ve kahve suyun yerini tutar
İçilen çay, kahve gibi içecekler diüretik olduklarından asla suyun yerini tutmazlar. Tersine vücuttan su atımını sağlarlar. O nedenle iyi bir çözücü ve doğal olan su olduğu için günlük su tüketimine önem vermek gerekir.

2.      Meyveyi istediğim kadar yiyebilirim
Sanıldığı gibi meyveler kalorisiz veya pek de az kalorili besinler değildir. Sağlıklı karbonhidrat kaynaklarından biridir fakat belirli miktarlarda yenmesi gerekmektedir. Aşırı meyve tüketimi ile alınan früktoz, vücutta yağa dönüştürülebilir ve özellikle karın bölgesinde yağlanmaya sebebiyet verir.

3.      Su içersem zayıflarım
Su sağlıklı beslenmenin bir parçasıdır. Vücutta oluşan toksik maddelerin atılması için gereklidir. Sodyum, flor, potasyum, kalsiyum ve klor minerallerini içerir. Herhangi bir karbonhidrat, protein, yağ veya vitamin kaynağını içermez. Dolayısıyla kalorisizdir ve zayıflamayı da sağlamaz. Sağlığın devamı için su içilmelidir.

4.      Maydanoz suyu zayıflatır
Maydanoz idrar söktürücü etkisi olan ve C vitamininden zengin bir sebzedir. Bu nedenle vücutta oluşan kilo kaybı yağdan değil sudandır. Geçici ağırlık kaybına sebebiyet verir.

5.      Ana öğünlerden birini atlarsam kolay zayıflarım
Ana öğünlerin atlanması ile sağlıklı ve dengeli bir beslenme planı oluşturulamaz. Böylelikle sağlıklı ve kalıcı bir kilo kaybı sağlanamaz. Yağ kaybı ile tartıda ağırlık kaybetmek amacınız olsun ve öğün atlamayın.

6.      Saat 19:00’dan sonra bir şey yersem şişmanlarım
Böyle genel bir yargı yapılamamaktadır. Kişinin oldukça geç yattığı bir gün, uyanıkken uzun süre aç kalmasına sebebiyet verilmiş olur. Bir de üstüne gece açlığı ile ertesi güne olumsuz koşullarla başlanır ve metabolizma yavaşlar. Örneğin gece 00:00’da yatan biri en geç 21:00-22:00 civarı sağlıklı ufak bir ara öğün yapabilir.

7.      Spor sonrası herhangi bir şey yemezsem daha iyi kilo kaybederim
Spor öncesi yapılan öğün durumuna göre sonrasında da sağlıklı ve dengeli ara veya ana öğün planlanmalıdır. Özelikle bir sonraki sporda kasların sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi için bu yatırımın yapılması gerekir.

8.      Açken egzersiz yaparsam daha çok yağ yakarım
Egzersiz sırasında aç olmak, tok olduğunuzdan daha fazla kalori harcayacağınız anlamına gelmez. Aksine halsizlik yaratacağından daha az kalori harcamaya neden olur. Bundan yemek yedikten veya midenizi doldurduktan hemen sonra spor yapacağınız anlamını da çıkarmayınız. Ana yemekten en az 1,5 – 2 saat sonra egzersiz yapılmalı.

9.      Sabah aç karnına limon veya greyfurt suyu içersem yağ yakarım!
Maalesef herhangi bir yiyecek veya içeceğin tüketilmesi ile vücuttaki yağ depolarından kurtulmak mümkün değildir. Dilerseniz 1 paket margarinin üzerine limon veya greyfurt suyunu sıkarak deneyebilirsiniz. Siz de bir değişiklik olmadığını göreceksiniz. Ayrıca mide rahatsızlığı olan kişiler için ekstra sağlık sorunu bile oluşturabilir.

10.  Bol bol soda içmek zayıflatır!
Soda sindirime yardımcı olan, hazmı kolaylaştıran bir besindir. Fakat bu özellikleri ile yağ yakımına neden olmaz. Ayrıca aşırı içildiğinde iştah açıcı bir etki bile yaratabilir.

11.  Elma sirkesi içersem zayıflarım
Çözümü bilimde aramak gerekir. Böyle bir etkiye sahip olmayan sirke, fazla tüketildiğinde yemek borusunu tahriş edebilir, reflüye neden olabilir ve ciddi sağlık sorunlarını tetikleyebilir. Ayrıca mide asidini yükselttiğinden acıkmaya neden olur.

12.  Diyet ürünleri istediğim kadar yiyebilirim
Ürün üzerindeki light veya diyet ibaresi o ürünün gün içerisinde istenildiği kadar tüketilebileceği anlamına gelmez. Sadece yağ veya şeker oranı azaltılmıştır ve tüketim miktarları kontrol altında tutulmalıdır. Besinler alınırken etiketleri iyice okunmalıdır. Sonuçta bir besin ögesi azaltılırken bir başkası lezzet için arttırılmış olabilir. Dikkat edin, farkında olmadan kilonuzda artışa neden olabilirsiniz.

13.  Diyet yaparken yağ alımını sıfırlamak gerekir
Her ne kadar zayıflamak istesek de vücudun belirli bir miktarda yağa ihtiyacı vardır. Bu alım diyetle sağlanmadığında vücuda alınan karbonhidratlar ve proteinlerden yağ sentezlenir. Bu yağ kolestrol açısından oldukça zengindir. Halbuki yağda eriyen vitaminlerin kullanılması yağ alımına bağlıdır. Hatta bazı yağ asitleri vücut tarafından üretilmediği için besinlerle alınması gereklidir. Ayrıca yağlar mideyi geç terk ettiği için de tokluk sağlarlar.

14.  Az beslenme ve aç kalmakla kilo probleminden kurtulabiliriz
Sanılanın aksine bu durum genellikle kilo alımı ile sonuçlanır. Çünkü yeterince beslenemeyen metabolizma bu durumu kıtlık olarak algılar ve uzun süreli açlık sonrası tüketilen her besini savunma mekanizması olarak yağ şeklinde depolamaya çalışır. Tekrar açlık oluştuğunda depoları enerji için harcayacağını düşünür. Ayrıca açlık süresince mevcut olan depolar yetsin diye de metabolizma daha yavaş çalışma eğiliminde olur.

15.  Karbonhidratlar diyetten tamamen çıkartılmalıdır
Eğer ki özellikle esmer ekmekler gibi tahıl grubunu beslenmenizden çıkartıyorsanız, kaybettiğiniz kilonun yağdan değil de sudan olduğu konusunda şüpheye düşünüz. Çünkü esmer ekmekler gibi tahıl ürünleri kimyasal yapılarında olan hidroksil (OH) molekülü sayesinde su tutucu özelliğe sahiptir. Tahıl tüketimi aşırı kısıtlanarak verilen kiloların neden kolaylıkla geri alındığının yanıtının ise gerçekten yağ kaybetmediğiniz olduğunu rahatlıkla düşünebilirsiniz.

16.  Kızarmış ekmeğin kalorisi daha düşüktür.
Ekmek kızartılınca mevcut suyun bir miktarı uçarak sertleşme gerçekleşmektedir. Su kalorisizdir ve içerisindeki besin öğeleri açısından kaloriyi azaltıcı herhangi bir etkisi bulunmamaktadır.

17.  Kısa sürede çok kilo vermek sağlıklıdır.
Literatürde ve diğer pek çok bilimsel çalışmada, kilo kaybı hızının vücut ağırlığı ve kişiye özgü olarak haftada ortalama yarım ila 1 kg arasında olması gerektiği vurgulanmaktadır. 1 hafta içerisinde çok fazla kilo verdiğinizde, bu durum kalıcı olmaktan çıkmış ve sağlıksız kilo vermişsinizdir.

24 Kasım 2014 Pazartesi

Ceviz Alzheimer'ı önlüyor

Ceviz ve Alzheimer hastalığıyla mücadele hakkında yapılan yeni araştırma; cevizin düzenli tüketildiğinde alzhemierı önlediğini ortaya koydu.

Journal of Alzheimer’s Disease’de yayınlanan hayvanlar üzerinde yapılan yeni bir araştırmaya göre, ceviz tüketiminin Alzheimer hastalığına yakalanma riskini azaltmada, başlangıcını geciktirmede, ilerlemesini yavaşlatmada veya Alzheimer hastalığını önlemede olumlu bir etkisi olabildiği açıklandı.

New York Eyaleti Gelişimsel Engeller Hakkında Temel Araştırmalar Enstitüsü (IBR), Gelişimsel Nöroloji Laboratuvarı başkanı Prof. Dr. Abha Chauhan önderliğinde yürütülen araştırmada, ceviz açısından zengin bir diyet uygulanan farelerde öğrenme becerilerinde, hafızada, kaygı azaltımında ve motor gelişiminde kayda değer iyileşme görüldü.

Araştırmacılar, cevizdeki yüksek antioksidan içeriğinin fare beynini Alzheimer hastalığında yaygın olarak görülen dejenerasyona karşı korumaya katkı sağladığını ortaya koydu. Oksidatif stres ve enflamasyon, 5 milyondan fazla ABD vatandaşını etkileyen bu hastalığın öne çıkan özelliklerinin başında geliyor.

Baş araştırmacı Prof. Dr. Abha Chauhan, “Bu bulgular çok umut vadediyor; ceviz ile tam iyileşme sağlayan bir tedavisi bulunmayan Alzheimer hastalığı hakkında gelecekte insanlar üzerinde yapılacak araştırmalar için zemin hazırlanmasına da yardımcı oluyor. Gerçekleştirdiğimiz çalışma, cevizin bilişsel fonksiyonlar üzerindeki koruyucu etkilerini gösteren ve sayıları gittikçe artan araştırmalara katkıda bulunuyor.”

Araştırma grubu; farelere verilen diyete, insanlarda sırasıyla günde 30 ila 45 gram cevize denk olan yüzde 6 ila 9 oranında ceviz eklenmesiyle ortaya çıkan etkileri de inceledi. Bu araştırma, Dr. Chauhan tarafından geçmişte yürütülen ve ceviz özütünün amiloid beta proteininin yol açtığı oksidatif hasara karşı koruyucu etkilerini vurgulayan bir hücre kültürü araştırmasından yola çıkılarak gerçekleştirildi. Bu protein, Alzheimer hastalarının beyinlerinde oluşan amiloid plaklarının en önemli bileşeni.

Alzheimer hastalığı ile ilgili en önemli risk faktörü yaş ilerlemesi. Yaş arttıkça hastalanma riski yükseliyor. 65 yaşından sonra her 100 kişiden 5'i Alzheimer hastasıyken, 85 yaşından sonra her 100 kişiden 45'i Alzheimer hastası oluyor. Dünyada 38 milyon, ABD’de 5 milyon Alzheimer hastası bulunurken; nüfusunun yüzde 8'i 65 yaş ve üzeri olan Türkiye’de 400 bin civarında Alzheimer hastası olduğu tahmin ediliyor. Nüfusun yaşlanmasıyla birlikte bu rakamların 2030 yılında iki; 2050 yılında ise üç katına çıkması bekleniyor.

ABD’de her 67 saniyede bir kişi Alzheimer hastalığına yakalanıyor. Bu durum da, bu hastalığı önlemek, yavaşlatmak veya durdurmak için yöntemler belirlemenin ne denli önemli olduğuna dikkat çekiyor.

Ceviz, içerdiği çok sayıda vitamin ve mineral nedeniyle başka besleyici özelliklere de sahip. Ayrıca ceviz, önemli bir alfa-linolenik asit (ALA) kaynağı (28 gram başına 2,5 gram) ile kalp ve beyin sağlığı için önemli 3,4 bir yağ asidi olan omega 3 içeren tek yemiş türüdür. Araştırmacılar, çalışmada saptanan davranışsal semptomların iyileşmesinde ALA’nın bir rolü olabileceğini ileri sürüyor.

Dr. Chauhan’ın yanı sıra, makalenin ortak yazarları IBR’nin Nörokimya Bölümünden Prof. Dr. Balu Muthaiyah, Prof. Dr. Mustafa M. Essa, Prof. Dr. Moon Lee, Prof. Dr. Ved Chauhan, ve Prof. Dr. Kulbir Kaur da araştırmaya çalışmalarıyla katkı sağladılar.

Bu çalışma, kısmen New York Eyaleti Gelişimsel Engelliler Ofisi ile Kaliforniya Ceviz Komisyonu fonlarıyla desteklenmiştir. California Walnut Commission Hakkında 1987 yılında kurulan Califoknia Walnut Commission, ceviz üreticileri tarafından destekleniyor. CWC esas olarak sağlık alanında araştırma ve ihracat sektörü geliştirme faaliyetleri yürütüyor.

22 Kasım 2014 Cumartesi

Pazartesi başlayıp, çarşamba biten diyetler!

"...Atıştırmak keyifli de biraz göbeğimiz çıkınca bir korku sarar hepimizi. Ama biliriz ki pazartesi başlayan diyetler çarşamba çoktan final olur."

Akşam'dan Ayvaz Akbacak'ın yazısı...

Hepimiz biliyoruz ki öncelikle yemek yapması da yemesi de ayrı bir sanattır. Güzel davetler, ikramlardan hepimiz keyif alırız. Yeni keşfettiğimiz tatları denerken bile neyi ne kadar yediğimizin farkına varmayız.  Sorulunca da ‘aman ne yedim ki?’ diyerek karşı tarafı aslında birazda kendimizi kandırırız. Ben de öyleyim! Şimdi size bunları yazarken bile inanın bir şeyler atıştırıyorum.

MİDEMİZ ÇÖP MÜ?

Atıştırmak keyifli de biraz göbeğimiz çıkınca bir korku sarar hepimizi. Ama biliriz ki pazartesi başlayan diyetler çarşamba çoktan final olur.  İki gün yürür, üçüncü gün koşu bandı bisiklet derken yorgun düşeriz. Tabii sevdiğimiz diziler, TV programları daha önemlidir ve onları izlerken yine başlarız atıştırmaya. Zamana karşı koyamayız. Rejimler, diyetler biraz mecburi birazda gerçekçidir; çünkü artık sağlığımız önemlidir. Peki, başa sararsak;  biz bedenimizi doğru kullanıp MİDEMİZİ ÇÖP TENEKESİ GİBİ KULLANMAK YERİNE onun da bir organ olduğunun farkına varıp; arada dinlendirip onu da ödüllendirirsek sizce iyi olmaz mı?

ARINMA BAŞLIYOR

Gelelim asıl meseleye. Konumuz arınma terapi. Arınma birçok alanda yapılır; ruhunuzu, bedeninizi, aklınızı vs. her şeyin bir arınma metodu vardır. Bizim konumuz mutfak ve gıdalarla nasıl bedenimizi arındırıp hem sağlığımızı hem de midemizi ödüllendirelim ona bakalım.
Öncelikle size bir test sunmak istiyorum. Yukarda da bahsettiğim gibi hani ‘ne yesem yarıyor’ ya da ‘aman ne kadar yedim’ deriz ya.  Kendinizin ne kadar yediğinizi gözlerinizle görmeniz açısından bu yararlı olacak. Sabah kahvaltıyla başlayın.  O gün ne yiyor ve içiyorsanız, boş bir kavanoz alıp aynı miktarda kavanoza da atın ve günün sonunda kapağını kapatın. Ertesi gün baktığınızda neyi ne kadar yediğinizi göreceksiniz. Midemizi çöp tenekesi gibi kullanmayın dememdeki sebep buydu. Şimdi bu güzel organımızı hem koruyup hem onu haftada bir kez olsun arındırıp rahatlatmak istemez miyiz? Aynı zamanda o gün vücudunuzdan bir kilo da kaybetmeye kim hayır diye bilir ki? Kimse hayır demez. O zaman kolları sıvayıp evde kaldığınız ya da izinli olduğunuz bir gün vereceğim tariflerle yapacağınız çorba ve kompostoyu arınma terapi olarak uygulayıp günde bir kilo vererek sindirim sisteminizi rahatlatacaksınız.

BURAYA DİKKAT!

Yalnız sağlığınız buna elveriyorsa yapın. Çünkü sıvı ağırlıklı beslenme olacağı için kan şekeriniz düşebilir. Diyabet ve tansiyon sorununuz varsa kesinlikle doktorunuza danışmadan bunu denemeyin. Sağlıklı bir insansanız hafta da bir kez bunu uygularsanız farkı göreceksiniz.

Arınma tarifleri

Sabah güne kahvaltıda verdiğimiz kompostoyla başlıyorsunuz. Çok abartmadan istediğiniz kadar tüketin. Ara öğünlerde üzerine toz tarçın serpiştirip yarım yeşil elma yiyebilirsiniz.
Öğle yemeği itibarıyla verdiğimiz çorbayla günü sonlandırıyorsunuz. Bu arada sabah aç karnına tartılın ve verdiğiniz kiloyu görerek mutlu olun. Sağlıklı günler.

Yağ yakmaya yardımcı lahana çorbası

- 5 litre su
- 6 adet kuru soğan
- 1 adet orta boy lahana
- Kibrit büyüklüğünde taze zencefil
- 6-7 adet acı sivri biber
- 1 demet maydanoz ve dereotu
- 1 tatlı kaşığı zerdeçal

Yapılışı: Kaynayan su içerisine tüm malzemeler ince doğranır ve 25 dakika haşlanıp blenderden geçirilir. Yoğunluğunu sıcak suyla kendinize göre ayarlayabilirsiniz.

Komposto Tarifi

- 3 litre su
- 4 adet yeşil elma
- 100 gr. kuru kaysı
- 150 gr. kuru üzüm
- 3 adet ayva
- 4 adet çubuk tarçın
- 100 gr. kuru erik

Yapılışı: Ocağa tarçınla beraber suyumuzu koyup kaynatalım. Bütün meyveleri küp küp doğrayıp kaynayan suya atalım. 2 dakika sonra ocaktan alarak kapağı kapalı bir şekilde soğumaya bırakalım.

14 Kasım 2014 Cuma

25 farklı diyet önerisi!..

Hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenmenin yarattığı kaçınılmaz son şişmanlık. Alınan fazla kilolarından kurtulmak isteyenlerin yaptığı sağlıksız diyetler de şişmanlıkla birlikte sağlığın bozulmasına davetiye çıkarıyor.

Sabah'ın haberine göre diyet yapmak isteyenlerin mutlaka bir diyetisyene başvurmasını belirten uzmanlar, diyet yaparken dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı:

1.1 günde 3 kilo diyet listesi, 1 ayda 10 kilo diyet listesi, gibi normal aklın almayacağı diyet önerilerine itibar etmeyiniz. Bünyemizin bir ritmi vardır ve ani değişiklikler şok etkisi yaratabilir.

2.Normalde yapmadığınız ve yapamayacağınız şeyleri diyette yapmak için kendinizi zorlamayın. Normalde yemiyorsanız salatayı merkeze alan bir diyet sizin için uzun ömürlü olmayacaktır. Aynı şekilde yoğurt çok sevmiyorsanız ve diyetinizde temel bir ürünse bir süre sonra yoğurt görmeye bile dayanamaz hale gelebilirsiniz.

3.Her diyet kişiye özeldir ve kendi bünyenizi en iyi siz bilirsiniz. Bu nedenle diyetisyeninizi bilgilendirmekten kaçınmayın. Uzman bir diyetisyen size uygun ve uygulaması zor gelmeyecek yöntemleri sunacaktır.

4.Kendinizi fanatikçe sınırlamayın. İnternetten birçok yiyeceğin muadili anlamında değişim oranları var. Bunları bilin ve diyetisyeninize de danışarak uygulayın.

5.Aşırı yasakçı olmayın ama bir diyette çikolataların ve abur cuburların yeri olmadığını da bilin.

6.Esasında diyet diye bir şey olmadığını olayın özünde sağlıklı ve dengeli beslenme olduğunu unutmayın. Diyetteyin ruh halinin kısıtlayıcı olumsuz havasına girmeyin.

7.En önemlisi de bol bol yürüyün, merdiven çıkın, parklarda ve yollarda yürüyün.

8.Diyet ömür boyu uygulanacak bir beslenme tarzıdır. Yaz geliyor kilo vereyim, kış geliyor boş vereyim düşüncesine girmeyin.

9.Akşam 7'den sonra bir şey yemeyin. O saatten sonra yenen yiyeceklerin hazmı zor olacağından ve hareket etme ve böylece yediklerimizi eritme şansı pek olmayacaktır.

10.Kahvaltınızı düzgün yapın. Günün en önemli öğününü ihmal etmezsek zinde ve enerjik oluruz ve gün boyunca gözümüzü abur cuburlardan uzak tutabiliriz.

11.Ekmek olabildiğince az yiyin. Vücudumuzun o kadar çok karbonhidrata ihtiyacı olmadığını unutmayın. Ama ekmek görünce kaçan biri olmanın da gereği yok, diyetisyeniniz aksini söylemiyorsa.

12.Bol su için. Diyette olduğunuz için değil, vücudumuzun en önemli ihtiyacı olduğundan ve son derece lezzetli olduğundan su için.

13.Az ve sık beslenin

14.Mümkünse yediklerinizi 3 ana öğün, 3 de ara öğüne bölün

15.Yiyecekleri iyice çiğneyin

16.Nişastalı ve posalı gıdalar tüketin

17.Total yağ, karbonhidrat ve protein yüzdelerini ayarlayın

18.Şeker ve tuz içeren gıdaların tüketimini azaltın

19.Alkollü içki tüketmeyin veya tüketimi sınırlandırın

20.Fiziksel aktivite düzeyini artırın

21.Tatlılardan ve pastalardan uzak durun. Yine fanatik olmadan ama sağlıklı beslenmeye karar verdiğinizi hatırlayarak ölçülü bir yaklaşım içinde olun.

22.Kendinizi esir gibi hissedeceğiniz bir diyet psikolojisine girmeyin. Sağlıklı besleniyorum modu ile kendinizi motive edin.

23.Diyetisyeninizi size, yaşam biçiminize, alışkanlıklarınıza ve kültürünüze uygun bir liste vermesi konusunda yönlendirin. Kibrit kutusu kadar peynir, yarım saatte bir atıştırmak gibi öneriler bize göre değildir genellikle.

24.Ufak tefek atıştırma alışkanlığı her türlü diyeti ve sağlıklı beslenme niyetini sabote edebilir. Dikkatli olmakta fayda var.

25.Glisemik endeksi yüksek yanı işlenmiş besinlerde her türlü beslenme rejiminde uzak durulmalıdır.

13 Kasım 2014 Perşembe

5 Ayda 10 Kilo verdiren genel müdür diyeti

İŞ Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Türk bankacıların Türkiye’yi yabancılara anlatırken objektif hissettirmek için kullandığı ‘reel sektörün açık pozisyonu’, ‘bankalar borçlarını roll’ eder mi söylemlerinin içinde hiçbir sayısal veriye dayanmadığını söyledi. (Son 5 ayda 10 kilo verdiğini öğrendiğimiz Bali diyet listesini de bizimle paylaştı. Diyet listesini haberin son bölümünde bulabilirsiniz.)

Aslında zaman zaman çok duyarız. Hele de dolar kurunda kıpırdanmalar yaşandığı dönemlerde... ‘Reel sektörün açık pozisyonu’, bankalar borçlarını roll eder mi...’ cümleleri analistlerin dilinden düşmez. Peki ya bu kavramlar gerçekten ekonomik verilere mi dayanır? Kısacası doğru analizler midir? İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali’nin bu konuda Gürcistan’ın Tiflis kentinde yaptığı yorum ekonomi dünyasında yeni bir tartışma başlatacağa benzer. Türk bankacıların yabancılar nezdinde kendilerini daha objektif hissettirebilmek için Türkiye’ye dair konuları subjektif  bir şekilde yabancılara taşıdığını belirten İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali onların da buna göre yorum yaptığını söyledi.

Gürcistan’ın  başkenti Tiflis’teki şube açılışı öncesinde basın mensupları ile bir araya gelen Bali inşaat yatırımlarının finansmanında çekince yaşayıp yaşamadıkları sorusu üzerine şunları söyledi:
“Biz risk belirlemede kendi metodolojimiz çerçevesinde yürüyoruz. Yapılan değerlendirmelerde işaret edilen olumsuzlukların portföyümüzde karşılığının olmadığını görüyoruz. Ben şahsen bu tür konuların da çok yeteri kadar sayısal veriye, analize imkân verecek kadar donanımlı yapıldığı kanaatinde değilim. Kanallar üzerinden yapılıyor bu tartışmalar, bir nevi dönemsel olarak ikide bir türeyen bir tartışmadır. Mesela biri “reel sektörün açık pozisyonu”, bir tanesi ‘bankalar roll edebilir mi borçlarını’… Bunlar böyle dönem dönem servis olur yeniden konuşulur. İçinde rakam yoktur, doğru dürüst bir tahlil yoktur. Severiz o konuları. Türk bankacıların  da yabancılar nezdinde kendilerini daha objektif hissettirebilmek için memlekete dair ne varsa, aslında kendilerinin de bir kısım subjektif olan algılarını çırılçıplak taşırlar oraya. Onlar ‘Türk bankacılar böyle söylüyorsa doğrudur’ der onlar da sonra onların yeniden söylediğine biz yeniden inanmaya başlarız. Böyle çoğaltıla çoğaltıla yürür.”

YÜKSEK FAİZ BİZE ZARAR
Adnan Bali son dönemde tartışma konusu haline gelen faiz lobisinin olup olmadığı ile ilgili olarak da şunları söyledi:
”Türk bankacılık sisteminin öteden beri yapısal bir özelliği olarak aktifin vadesi pasifin vadesinden uzundur. Çünkü Türkiye’de kredi talep edenler daha uzun vadeli kredi kullanmak isterler. Buna karşılık yüksek enflasyon dönemlerinden kalma hafıza yüzünden de mevduatların vadesi bir türlü uzamaz. Onun için faaliyetine devam etmekte olan bir kuruluşun faiz yükselişinden zarar görmesi söz konusudur, fayda değil. Önemli olan faizin yüksekliği ya da düşüklüğü değil, net faiz marjının genişliği ve darlığıdır. Bu anlamda bakıldığında da faizler aşağıya doğru giderken bankacılık sistemi en yüksek kârları yazar. Ben matematiğini anlattım. Bunun üzerine lobi olur mu olmaz mı onu da size bırakıyorum.”

GÜRCİSTAN'DA BANKA KURUYOR
ALMANYA ve Rusya’da iki bankası olan İş Bankası, Gürcistan’da da banka kuracak. İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali “Şu anda Batum ve Tiflis’te birer şubemiz var. Ancak Gürcistan bizi banka olarak görmek istiyor. Şu andaki raporlamaları da banka olarak kabul ediyor. Biz de şu anda BDDK’dan bu yönde iznimizi, onayımızı almış durumdayız. Aynı olayı buradaki yerel otoriteden de almak suretiyle burada bir bankaya dönüşerek faaliyetlerimizi sürdüreceğiz” dedi. Bali, İş Bankası’nın Tiflis şubesinin resmi açılışı için gittiği Gürcistan’da stratejilerine ilişkin bilgiler verdi. Bali “Arkadaşlarımız 5 yıllık bir senaryo hazırladılar. Epeyce iddialı. Tabii artış oranları çok yüksek. Ama 2019 yılına vardığımızda bu projeksiyonlara göre, 800 milyon dolarlık aktif büyüklüğü, 490 milyon dolarlık kredi büyüklüğü, 200 milyon dolara yakın da mevduat büyüklüğü olan ilk 10 bankanın arasında yer almayı hedefliyoruz. 2019’a kadar 5-6 şubeye ulaşmayı planlıyoruz” dedi.

Gürcistan’da 19’u yabancı sermayeli 21 banka bulunduğunu belirten Bali, şunları söyledi: “Biz bu tablonun içinde kendimizi ayrıştıran bir piyasa pozisyonu elde etmeye çalışacağız. Göstergeler açısından bakıldığında örneğin Türkiye penetrasyon oranları açısından hâlâ cazibesini koruyor. Ama Gürcistan’da bu yönle kıyaslandığında aktiflerin GSYİH’ya oranı yüzde 54. Kredilerin GSYİH’ya oranı yüzde 30’lar civarında. Sistemin özellikle kurumsal bankacılık alanında yüksek batık kredi rasyonu var, yüzde 18 civarında. Bireysel bankacılık ve ticari segmentin daha alt gruplarında yüzde 4-4.5 civarında. Ülkenin bir başka özelliği de kayıt dışı olmaması. Bu ne demek? Veriye dayanarak, şeffaf bilançolardan giderek iş yapacaksınız. Düzenli piyasalarda, iyi düzenlenmiş mekanizmalarda çalışmak İş Bankası Grubu için hep önemlidir. Bunu biraz daha açayım isterseniz. Biz, Türkiye’de de yapılmakta olan düzenlemelerin hiçbirinden rahatsız olmadık. Şundan dolayı; düzenlemelerin olduğu yerde İş Bankası’nın iş yapma stilinin avantajları çıkar ortaya. Çünkü bize düzen lazım, hukuk lazım. Biz kaostan fayda göremeyiz, çünkü yapacağımız işleri, zaten düzenleme olmadığında da kendimiz uygun şekilde yapmanın derdinde oluyoruz. Bunun zaman zaman bize fırsat eşitsizliği olarak döndüğü olur, ama iyi düzenlenmiş piyasalarda, bütün oyuncular eşit şartlardaysa bu defa yetenekleri yarıştırırlar. O bakımdan bakıldığında tabii biz bu tür çağdaş düzenlemelere, normlara uygun piyasaların bizim için avantajlı piyasalar olduğunu düşünüyoruz.”

Gürcistan’daki bankalar hakkında da bilgi veren Bali “Piyasada ciddi bir temerküz var. İki banka Bank of Georgia ile TBC Bank’ın toplam aktifleri, mevduat ve kredileri sektörün yarısını oluşturuyor. İlk 5 bankanın sistemdeki payı yüzde 76. Türkiye’de bu oran yüzde 65-66 gibi... İlk üçü geçtikten sonra yüzde 5’lik pazar paylarına geçiyorsunuz... Sistemdeki bankaların yarısının pazar payı ise yüzde 1’in altında. Biz de onların arasındayız ama biz onların arasından sıyrılacağız diye düşünüyoruz” dedi.
Bali “Biz Türkiye’nin bankasıyız’ diyoruz ama bölge ülkelerinin hemen hemen tamamında yürüttüğümüz faaliyetlerimizle Türk işadamının, sermayedarının, girişimcisinin yanında olmak istiyoruz. İş Bankası’nın hiçbir zaman bu piyasalara gel geç politikalarla, kısa vadeli düşüncelerle, gördüğü fırsatı hemen bir an evvel realize edip sonra da elde ettiği kazançları transfer ederek çekilmeyi düşünen bir tarzı olmadı. Onun için de biz uzun dönem oyuncusu olarak, maraton koşucusu olarak ve o sırada da o uzun pistte neler oluyorsa onların hepsinin de sağlıklı bir şekilde yönetilmesine talip olarak bir politika izliyoruz” dedi. Azerbaycan’da banka alma sürecinin devam ettiğini belirten Adnan Bali “Uzunca bir süredin Azerbaycan’da bir banka alma maceramız da var, ama sabırlıyız, tahammüllüyüz, görüşmelerimiz sürüyor. Daha ileri safhalara geldiğini söyleyebilirim bu aşamalarda, ama kamuoyuna özellikle mevzuat açısından deklarasyon yapmayı gerektirecek aşamada değiliz” dedi.

BANK OF GEORGIA İLE İŞBİRLİĞİ
TÜRKİYE İş Bankası ile Gürcistan’ın aktif büyüklüğü açısından en büyük bankası Bank of Georgia arasında, işbirliğine yönelik bir mutabakat belgesi imzalandı. İmza töreni, İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali ve Genel Müdür Yardımcısı Yılmaz Ertürk ile Bank of Georgia Genel Müdürü Irakli Gilauri ve Genel Müdür Yardımcıları Nikoloz Gamkrelidze ve Sulkhan Gvalia’nın katılımlarıyla gerçekleşti. İşbirliği mutabakatı içeren belge, iki banka müşterileri için karşılıklı olarak geniş kapsamlı bankacılık hizmetlerinin geliştirilebilmesine imkan tanıyor. Mutabakat belgesi uyarınca özellikle dış ticaretin finansmanı alanında iki banka arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi hedefleniyor. İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali “İmza ettiğimiz mutabakat belgesinin Bank of Georgia ile yeni işbirliği alanlarının yolunu açacağına ve Gürcistan ile ülkemiz arasındaki ticaretin artmasına katkıda bulunacağına inanıyoruz” dedi. Aktif büyüklük, öz kaynak, kredi ve mevduat hacmi bakımından Gürcistan bankacılık sektöründe üçte birden fazla paya sahip olan Bank of Georgia, 2013 yılsonu itibariyle yaklaşık 3.7 milyar dolar aktif büyüklüğe sahip.

IRAK'TA AYNEN DEVAM
ADNAN Bali, Irak’taki gelişmelerle ilgili şu bilgileri verdi: “Irak’ta son dönemde son derece beklenmedik hadiseler oldu. Bizzat Kuzey Irak’ta ya da Irak’ın tamamında iş yapan ve çok yakın iş ilişkilerimiz olan sermaye gruplarıyla yaptığımız temaslarda görüyoruz ki bu kadar sert, hızlı bir değişiklik hiç kimsenin tahayyülünde değildi. Oldu, fakat biz tavrımızı değiştirmedik. Çünkü biz, ikide bir de duruma bakıp aldığı pozisyonun doğru mu yanlış mı olduğunu yeniden düşünen bir grup değiliz. Biz bir yere prensip kararıyla giriyoruz. O işin içinde kendi iş grubumuz, ülkemiz, işadamlarımız açısından değer katacağımız imkânları uzun dönemli görüyorsak, oraya taahhüt koyuyoruz. Biz bu beklenmedik olaylardan çok kısa süre önce Duhok, Zaho, Süleymaniye ve Basra’da şube açma yönündeki planlarımızı sürdürüyorduk. Şimdi gelişmeler tabii ki bu planları etkiledi. Oturup yeniden değerlendirmeler yapacağız. Ama gördüğüm şu ki örneğin Erbil’de ticaret hayatının içine o kadar girebilecek bir varlığımız olmasaydı, bu süreçte belki daha telaşlı hale gelirdik.”

Bali “Bilmediğimiz, hissedemediğimiz piyasalar için riskleri olurundan daha fazla değerliyorsunuz her zaman. Yabancıların Türkiye ile ilgili risk algıları, bize nazaran çok daha yüksektir. Çok badireler üzerimizden geçtiği için, biz o bakımdan efsunlu bir milletiz. Ama söylemek istediğim şu: Bir piyasanın derinliğini kavradığınız zaman o piyasanın risklerini yönetmede de daha sağlıklı hareket ediyorsunuz, yapıcı da hareket ediyorsunuz. Nitekim Erbil’de de öyle oldu. Biz orada şu anda çok ayrışmış ve ayrı bir yerde konumlandırılmış bir bankayız. Türk Bankası özellikle İş Bankası ile çalışmak bir statü. Bu olaylar başladığında özellikle IŞİD’in Bağdat’a yöneldiği haberlerini hatırlarsanız o yoğunlaştığı sırada biz hemen THY ile temasta bulunarak bütün oradaki arkadaşlarımızı Türkiye’ye getirecek tedbirleri almaya çalıştık. Yerel personel de arzu etmesi halinde aileleri ile birlikte onları Türkiye’de ağırlarız dedik. Nitekim de getirdik de. Yerel personelden de bir aile geldi. Bir hafta kadar kalıp işlerinin başına döndüler. Şimdi bu yaklaşımla orada bu sadece bankacılık değil aynı tarzımızı oraya taşıdığımız için şu anda çok ciddi bir şekilde çalışan algısı da, müşteri algısı da farklı hale geliyor” dedi.

5 AYDA 10 KİLO VERDİREN
GENEL MÜDÜR DİYETİ
ADNAN Bali ile Tiflis’te nehir kenarında bir restoranda yemekteyiz. Karşılıklı sohbet sırasında söz verdiğimiz kilolara ve diyet uygulamalarına geliyor. Ben karbonhidrat diyeti ile yaklaşık 10 kilo verdiğimi anlatırken Adnan Bali’nin de 5 ayda 10 kilo birden eridiği öğreniyoruz. Onun diyeti ise kendine has çünkü bizzat kendisi hazırlamış.
Bali, kilo vermeye karar verdiği anda bankacılık refleksiyle analizlere dalmış. Kitap, internet, haftalarca mesai harcadıktan sonra özel BALİ DİYETİ ortaya çıkar.
Yüzlerce yiyeceğin tek tek araştırılması sonucunda ‘kırmızı, sarı ve yeşil’den oluşan bir liste oluşor.
Glisemik endeks ve kan şekerinde yükselme temalı ‘Bali Diyeti’ne göre pizza, sushi, patates, bira, ekmek ve daha birçok yiyecek hiç dokunulmayacak ürünler listesine girer.
Beş aydır bu diyeti sıkı sıkıya uygulayan ve listeye uygun beslenen Bali, diyete yürüyüşleri de ekleyerek bu sürede 10 kilo verir. Tiflis’teki yemekte de diyet bozulmaz.
Bali’nin verdiği kiloları görenlerin talebi üzerine Adnan Bey şu günlerde diyetini paylaşmakla meşgul. Bizim dışımızda, İş Bankası yönetim takımı, işadamları ve birçok bankacının telefonunda da artık Bali Diyeti yerini almış durumda. Bali’nin diyetini gönderdiği son işadamı ise Ali Sabancı.

(Aşağıdaki listedeki değerler 100’e yaklaştıkça yenilecek ürünün kilo aldrma tehlikesi de artıyor. Bazı ürünlerin değeri az olmasına rağmen insülin yükselmesine yol açtığı için tüketilmesi sakıncalı.)

Bu ürünlerin glisemik indeksleri yüksek olmakla birlikte, kan şekerinde ciddi yükselmelere yol açmazlar.
Süt ürünleri genelde orta-düşük glisemik indekse sahiptirler. Buna karşın ciddi insülin yükselmelerine neden olabilirler.

Göbek eriten 7 mucize gıda

Benim vücut tipim elma tipi ve aldığım her gram bel ve göbek çevresine yapışıyor maalesef. Hızlı kilo almaya müsait yapım nedeniyle sürekli dikkat etmek durumundayım.  Benim gibi göbek yağlarından dertli olanlar, göbek yağlarından kurtarmaya destek olan besinlerden faydalanabilirler. Göbek eriten 7 harika besini diyet listenizde mutlaka bulundurun. 

Kırmızıbiber: Halk arasında da kulaktan kulağa çokça duyduğumuz kırmızı biberin gerçekten metabolizmayı hızlandırmakta katkısı büyük. Ayrıca damarlardaki kötü yağların da temizlenmesini sağlıyor.

Sarımsak: Sarımsak da tokluk hissinin uzun sürmesini sağlayan besinlerden.

Yumurta: Diyetlerde çoğunlukla tok tuttuğu için tercih edilen yumurta da yağın çözülmesini sağlayıp aynı zamanda metabolizmayı hızlandırıyor.

Yeşil Çay: Yeşil çay vücutta yap depolanmasına engel olmasıyla biliniyor. Gereğinden fazla tüketmediğiniz sürece metabolizma hızlandırıcı etkisi de var ve yeşil çay yardımıyla kolayca zayıflayabilirsiniz.

Turunçgiller: Portakal, limon, greyfurt gibi C vitamini yüksek besinler yağın daha hızlı çözülmesini ve dışarıya daha kolay atılmasını sağlıyor.

Muz: Muzda bol bulunan potasyum, metabolizmayı hızlandırıyor ve ödemi önlüyor.

Yoğurt: Son zamanlarda “yoğurt diyeti” ve türevlerini çokça duyuyoruz. Yoğurt fazla kilolara sebep olan yağları vücudumuzdan atarken metabolizmayı da hızlandırıyor. Aynı zamanda sindirimi de kolaylaştıran yoğurdu diyetlerinizde veya günlük beslenmenizde bolca tüketmeniz yararlı olacaktır.

12 Kasım 2014 Çarşamba

Taş Devri diyeti daha mı sağlıklı?

İşlenmiş gıdaların sağlıksız olduğunu biliyoruz; ama bu nedenle tarih öncesi bir diyete geri dönmeye çalışmak mantıklı mı?

Taş Devri insanları ne pizza yiyordu ne de kek. Eti için hayvan avlıyor, balık tutuyor, ormandan fındık-fıstık ve yemiş topluyordu. Bazıları, 2,5 milyon ile 10 bin yıl öncesinde yaşayan bu insanların uyguladığı diyetin insana en uygun diyet olduğu görüşünde.

“Taş Devri diyeti”ni destekleyenlerin argümanı şu: İnsan vücudu Taş Devri’nde yaşama adapte oldu; o günden bu yana genetik yapımızda pek bir değişiklik olmadığı için bu dönem insanlarının tarım öncesi uyguladıkları diyet biyolojik olarak insana daha uygundur. Bu diyeti savunanlar, insanların bugün her türlü süt ürünlerinden, makarna, ekmek, pirinç gibi tahıl ürünlerinden, hatta baklagillerden uzak durması gerektiğine inanıyor. Kalp hastalıkları, diyabet, kanser gibi modern hastalıkları insanın Taş Devri’ndeki anatomik yapısına uygun olmayan bir beslenme tarzına sahip olmasına bağlıyorlar.

Peki, mağarada yaşayan insanların diyetinin bizim için daha iyi olacağına dair bilimsel bir veri var mı? Burada iki sorunun yanıtını aramak gerekiyor: Birincisi, modern insan Taş Devri insanı ile biyolojik olarak aynı mıdır? İkincisi, o devrin beslenme tarzı bizim için daha mı faydalı olacaktır?

Taş Devri diyetini savunanlar, o diyetin insanın sindirim sistemine daha uygun olduğu görüşünde. Tarım ve hayvancılığın ortaya çıkmasıyla beslenmemize giren süt ve tahıl ürünlerinin insanın evrimine ve vücut yapısına aykırı olduğunu ileri sürüyorlar. 2012’de Polonya’da yapılan bir araştırma, Batı ülkelerindeki nüfusun günlük enerji kaynağının yüzde 70’ini oluşturan süt ve tahıl ürünleri, şeker ve işlenmiş yağın Taş Devri insanının yemekleri arasında yer almadığını belirtiyordu.

Genetik değişim

ABD’deki Minnesota Üniversitesi’nde evrimsel biyoloji uzmanı Marlene Zuk ise bu görüşe katılmıyor. Zuk, farklı genlerin farklı oranlarda değişim gösterdiğini, bu nedenle Taş Devri insanı ile genetik olarak tıpa tıp aynı olmamızın beklenemeyeceğini vurguluyor. İnsan sürekli evrim halindedir. “O dönem sahip olduğumuz bazı genler de yaşamın sadece suda var olduğu dönemdeki genlerle aynı diye suda beslenmemiz gerektiğini mi söylemeli?” diye soruyor Zak.

İnsanın tarihi bakımından son dönemler olarak adlandırabileceğimiz bir genetik değişim 7 bin yıl öncesine denk düşen laktoz direnci ile ilgili. İnsan yavrusu sütle besleniyor, ama anne sütü kesildiğinde başka bir süt verilmesi durumunda mide ağrısı ve ishal gibi rahatsızlıklar baş gösteriyordu. İnsanlar inekleri sütü için değil, eti ve derisi için beslemeye başlamıştı. Ama inek sütünü içip de sindirebilen insanlar evrimsel bir avantaj kazanmış oldular; sadece fazladan bir besin kaynağına kavuşmakla kalmayıp, temiz içeceğe de kavuşmuş oldular. Böylece hayatta kalma şansları daha da arttı ve sütü sindirmelerini sağlayan genlerini çocuklarına da aktarma olanağına sahip oldular. Böylece zamanla sütle beslenebilen insan sayısı farklı yerlerde farklı sayılarda artmış oldu.

Genetik olarak Taş Devri insanı ile yüzde yüz örtüşmesek de bu dönemin beslenme tarzı yine de bizim için daha iyi olabilir mi? Çoğunluğu işlenmiş gıdalardan oluşan bir diyet karşısında Taş Devri diyeti elbette üstün gelecektir; ama sağlıklı bir beslenme tarzı ile kıyaslandığında aynı sonuca varabilir miyiz?

Bu konuda yapılan araştırmalar şunu göstermiş: Taş Devri diyeti ile daha hızlı kilo kaybedebiliriz; ama yapılan deneylerin çoğu kısa dönemli ve insanları böyle bir diyet yapmaya ikna etme konusundaki sıkıntılar nedeniyle az sayıda insanla yapılmış.

Mağara diyeti mi, Kuzey diyeti mi?

Bu yıl yeni bir araştırma ile konu tekrar gündeme geldi. Araştırma, Taş Devri’ndeki beslenme tarzının insan için daha iyi olduğunu gösteren verilere ulaşıldığını iddia ediyordu. Yapılan kontrollü deneyin süresi iki yılı kapsıyordu; yani diğer deneylere kıyasla daha uzundu. Ortalama 60 olan denek sayısı da diğerlerine göre daha fazlaydı. İki yıl boyunca deneklerin bir kısmına Taş Devri diyeti, diğerlerine ise yağ oranı düşük olan Kuzey diyeti uygulanmıştı. Kuzey diyeti hiçbir yiyeceği dışlamıyor, fakat az yağlı süt ürünlerine ve lifli tahıl ürünlerine dayanıyordu. Deneklerin alması gereken ideal miktarda protein, yağ ve karbonhidrat hedefleri belirlenmişti.

Deney sonucunda şu görüldü: Her iki gruptaki denekler de kilo kaybetmişti; ama altı ayın sonunda Taş Devri diyetini uygulayan kadınlar Kuzey diyetini uygulayanlara oranla daha fazla kilo kaybetmiş, belleri daha fazla incelmişti. Fakat iki yılın sonunda her iki gruptaki denekler arasında kilo bakımından fark kalmamıştı. Tek fark zararlı olarak değerlendirilen kan yağlarının, trigliseridlerin oranıydı. Ancak Kuzey diyeti uygulayanlarda da bu oran güvenlik sınırları içinde, normal seviyedeydi. Her iki gruptaki denekler de diyete uymanın zorluklarından ve besin gruplarını hedef olarak gösterilen ideal miktarda tüketememekten yakındılar. 2011’de yapılan başka bir deneyde denekler Taş Devri diyetinde yeterli miktarda kalsiyum, demir ve lif almanın zorluğunu dile getirmişti.

Yani kısacası, mağara devri insanları gibi beslenmenin daha iyi olduğunu gösteren bilimsel bir veri yok. Beyaz ekmek, şekerli kahvaltılık tahıllar gibi aşırı miktarda işlenmiş gıdalara dayalı bir beslenme elbette sağlıklı değil. Ama bu her türlü süt ve tahıl ürünlerinden kaçınmak anlamına gelmemeli, eğer bunlara karşı herhangi bir alerjiniz yoksa.

Kilo vermek açısından ise söylenebilecekler zaten bildiğimiz şeyler: Az yiyip, çok hareket etmek. Yani hâlâ sihirli bir değnek yok! Medyafresi

11 Kasım 2014 Salı

Bazı meyveler hücre hasarını azaltıyor

İngiltere'de yapılan araştırma, üzüm, çilek ve ananas gibi meyvelerde bulunan dimetil malonat maddesinin, kalp krizi ya da felçten sonra meydana gelen hücre hasarını azaltabileceğini gösterdi.

Bazı meyvelerde bulunan bir maddenin kalp krizi ya da felçten sonra hücre hasarını azaltabileceği belirlendi. İngiliz bilim adamları, kalp krizi ya da felç geçiren farelere üzüm, çilek ve ananas gibi meyvelerde bulunan dimetil malonat maddesini enjekte etti.

Bu farelerde iskemiye (dokulara kan sağlayan damarların, bir pıhtı veya mekanik etkenle tıkanması sonucu doku beslenmesinin bozulması) bağlı hücre hasarlarında azalma görüldü.

Bilim adamlarından Edward T. Chouchani, araştırma sonuçlarının iskemi nedeniyle meydana gelen hücre yaralanmalarının azaltılması için yeni tedavi yöntemlerine ışık tuttuğunu belirterek bazı meyvelerde bulunan bu maddenin klinik araştırmalarda da insanlar üzerindeki etkisinin incelenebileceğini vurguladı.

Araştırmanın sonuçları "Nature" dergisinde yayımlandı.

Kışı formda geçirmenin yolu!

Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, kış aylarında kilo alma korkusunun bir çok kişinin derdi olduğunu belirterek, kışın alınan kiloların can sıktığını söyledi.

İHA'nın haberine göre Diyetisyen Pınar Kural Enç kışı kilo almadan geçirmeyi sağlayacak şu önerilerde bulundu;

METABOLİZMANIZI HIZLANDIRIN

Kış aylarında vücut ve metabolizma kendini koruma altına almıştır ve daha yavaş çalışmaya başlar. Kışın yeme ihtiyacı artan kişi çok fazla karbonhidratlı yiyecekler yeme ihtiyacı duyar. Terleme de çok az olduğundan dolayı metabolizma hızı minimumdur. Bu yüzden bu dönemde dikkat edilmezse kilo artışı kaçınılmaz hale gelir.

Soğuk havalara karşı bağışıklık sistemi, hastalıklara (grip, soğuk algınlığı, bronşit gibi) karşı kendini korumak için yağ yıkımını engeller. Bu durumda kış mevsimini sağlıklı geçirmek için bağışıklık sistemini biraz daha güçlendirmek gerekmektedir. Güçlü bir savunma mekanizmasının temelinde ise yeterli ve dengeli beslenme yer almaktadır. Kış aylarında metabolizmanın yavaşlamasına ek olarak fiziksel aktivitenin azalması da kilo artışına neden olmaktadır. Hormonal değişimlere bağlı olarak sindirim sisteminde kabızlık gibi problemler oluşabilir.

GÜNE SIKI BİR KAHVALTI İLE “MERHABA” DEYİN

Metabolizmanızı iyi çalışır duruma getirmek için mutlaka güne kahvaltı yaparak başlamanız gerekmektedir. İyi bir kahvaltı ile güne başlamak sizin hem direncinizi koruyacak hem kilo kontrolünde siz yardımcı olacak hem de metabolizma hızınızın yavaşlamasını engelleyecektir.

SUSAMADAN SU İÇİN

Yazın sıcaklar nedeniyle rahatlıkla içtiğimiz suyu kışın rahatlıkla tüketemeyiz. Su vücudumuzdaki bütün metabolik reaksiyonların temel direğidir. Kışın su kaybımız daha az olduğu için susama hissimiz azalır, ancak su ihtiyacımızı yine de karşılamamız gerekmektedir. Kışın metabolizmanızı çalıştırmak için susamasanız bile günde 2-2,5 (10-14 bardak) litre su tüketilmesi gerekmektedir.
Siyah çay ve kahve yerine bitki çayı içinizi ısıtmak için daha iyi bir seçenek Soğuk hava nedeniyle kışın favori içecekleri genellikle sıcak içeceklerdir. Sıcak içecek olarak genellikle kafein- tein içeriği yüksek olan çay- kahve tercih edilmektedir. Bu konuda bizim önerimiz bitki çaylarını tercih edilmesidir. Kuşburnu çayı C vitamini içerdiği için, rezene çayı gaz sorunlarına iyi geldiği için tercih edilebilir.

GREYFURT, LAHANA VE MAYDANOZ SİZİ KIŞ HASTALIKLARINDAN KORUR

Kış hastalıklarından korunmak, savunma mekanizmamızı güçlendirmek için de A ve C vitamininden yeterli beslenmek gerekir. Kış sebzeleri ve meyveleri de bu konuda bize yeterli oranda A ve C vitamini sağlayacaktır. Narenciye (portakal, mandalina, greyfurt) , havuç, kivi, lahanagiller (karnabahar, lahana, brokoli, Brüksel lahanası) , yeşil yapraklı sebzeler (maydanoz, tere, ıspanak) A ve C vitamininden zengin besinlerdir.

Gerek günlerin kısalması gerekse havaların soğuması ile birlikte fiziksel aktiviteler azalmaktadır. Lifli besinlerin tüketiminin de azalması sonucu kabızlık sorunu kendini göstermektedir. Bu nedenle kış mevsiminin vazgeçilmez yiyeceklerinden kuru baklagillerin, kepekli tahılların (esmer ekmek, bulgur, kepekli makarna / pirinç / erişte / un) ve özellikle C vitamininden zengin sebze ve meyvelerin tüketimine ağırlık verilmelidir.

YAĞI, ŞEKERİ AZALTIN!

Kış yaklaştıkça, vücudumuz ısı değişikliğine uyum sağlayabilmek adına harcadığı enerjiyi düşürür. Azalan fiziksel aktiviteye paralel olarak yağ ve şeker tüketimi de kısıtlanmalıdır.

HAFTADA 2-3 KEZ BALIK YİYİN KALP VE KEMİK SAĞLIĞINIZI GARANTİYE ALIN!

Kış mevsiminde güneş yüzünü daha az gösterdiğinden, D vitamini gereksinmesini karşılamakta sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu nedenle havanın güneşli olduğu günlerde 20-25 dakika kadar güneş ışığından direkt olarak yararlanmaya (hafif tempolu yürüyüşler olabilir) ve haftada 2 - 3 kez balık yiyerek kalp sağlığınızı korumaya ve kemiklerimizin de güneşin eksikliğini (D vitamini yetersizliği) daha az hissetmesini sağlayabilirsiniz.

Yulaf öyle faydalı bir besin ki!..

Yulaf gevreği ya da yulaf ezmesi tüketmek, nedense sadece diyet yaptığımızda aklımıza geliyor. Oysa ki, yulafın faydalarını duyduğunuzda onu beslenme düzeninize temelli katmak isteyeceğinize eminiz!

Sözcü'de yer alan habere göre mide hastalıklarından strese kadar bir çok sağlık sorununa iyi gelen ve vücudumuza sağlık katan yulafın faydalarını öğrenmeye ne dersiniz?

Depresyona güle güle
Yulafı düzenli olarak tüketmek, olası bir depresyon sorununa karşı kişiyi koruyor. B6 bakımından çok zengin olması seratonin düzeyini yüksek tutuyor, böylece depresyona yakalanma olasılığı düşüyor.

Kemik erimesini önlüyor
Biraz sütle karıştırılmış yulaf, oldukça kuvvetli bir kalsiyum kaynağına dönüşüyor. Yulafın bu şekilde tüketilmesi kemik erimesinin önüne geçiyor.

Bağışıklığı yükseltir
Yulaf, bağışıklık sistemini yükseltici bir etkiye sahip. Aynı zamanda serbest radikallerin kansere yol açmasını önlüyor. E vitamini açısından zengin olması da cilt ve saçlara iyi geliyor, yaşlanma etkileriyle savaşıyor.

Sindirimi düzenler
Sindirim sistemini adeta yeniden düzenleyen yulaf harika bir idrar söktürücüdür. Kabızlığa iyi gelir. Mide ve bağırsakları rahatlatır.

Tansiyon ve kolesterole iyi gelir
Her gün bir kase yulaf yiyerek, kan basıncını kontrol altına alabilir ve yüksek tansiyonu düşürebilirsiniz. Yulafın bir diğer faydası ise, kolesterolü düşürmesi…

Lif açısından zengindir
Yulafın yüksek miktarda lif içermesi, uzun süre tokluk hissi sağlıyor ve kilo vermeye yardımcı oluyor. Yüksek oranda lif içermesi aynı zamanda kalp ve damar hastalıklarının önüne geçmesine sebep oluyor.

En çok bu meyve zayıflatıyor!..

Trabzon hurması tokluk hissi vermesi nedeniyle zayıflamak için iyi bir gıda maddesi olarak biliniyor. Meyve aynı zamanda bağışıklık sistemini kuvvetlendirip, kalp- damar sistemi hastalıklarının tedavisinde de şifalı...

Bugün Gazetesi'nde yer alan habere göre Ordu Üniversitesi (ODÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz, yurt genelinde üretimi yaygınlaşan Trabzon hurmasının birçok hastalığa iyi geldiğini, içerisinde bulunan tanenin tokluk hissi vermesi nedeniyle de zayıflamak için iyi bir gıda maddesi olduğunu söyledi.

ODÜ Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz, ülkenin değişik noktalarında üretimi hızla yaygınlaşan Trabzon hurması yetiştiriciliğinin her geçen yıl arttığını söyledi.

En fazla üretimin Akdeniz Bölgesi'nde sağlandığını, Karadeniz'in de ikinci önemli üretici bölgesi konumunda olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Turan Karadeniz, Trabzon hurmasının sağlık açısından da önemine dikkat çekti. Trabzon hurmasının içerisinde bulunan tanenin tokluk hissi vermesi nedeniyle zayıflamak için iyi bir gıda maddesi olduğunu, bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini, kalp- damar sistemi hastalıklarının tedavisinde de şifalı olduğunu belirten Prof. Dr. Karadeniz, "Trabzon hurmasının sağlık açısından çok önemli faydaları var. Kansızlığa, vitamin eksikliğine, mide-bağırsak hastalıklarına iyi gelmekte. mideyi de kuvvetlendirmektedir. Bağırsak iltihabını iyileştirmektedir. İçindeki tanenin tokluk hissi vermesi nedeniyle zayıflamak için de iyi bir gıda maddesidir. Taze ve kurutularak tüketildiği gibi, gıda sanayinin tatlı, dondurma, marmelat, krema, muhallebi, kek, püre gibi alanlarında da kullanılır. Bazı ülkelerde meyveler dondurularak, kurutularak, şişelenerek veya taze olarak pazarlamaktadır. A vitamini ve karbonhidratlarca çok zengindir" dedi.

Trabzon hurmasının meyvesi kadar yapraklarının da faydalı olduğuna değinen Prof. Dr. Turan Karadeniz, "Yaprakları kaynatılıp sık sık saçlar yıkanırsa saçlara iyi gelir ve sık sık yüzler yıkanırsa cildi güzelleştirmektedir. Yaprakları kaynatılarak elde edilecek su temizlik işlerinde kullanılırsa, deterjan gibi temiz yüzeyler ve eşyalar elde edilmektedir. Trabzon hurması üretimi Türkiye'de 30 bin tona yaklaştı" diye konuştu.

Ekmekte tuz oranı düştü, sıra peynirde

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanılığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Erol, ekmekteki tuz oranını yüzde 2'den yüzde 1,5'e düşürdüklerini, hedeflerinin oranı yüzde 1'e indirmek olduğunu bildirdi. Erol, "Peynirle ilgili bir çalışma yapıyoruz. Farklı peynir tiplerine göre tuz oranını yüzde 12 ile yüzde 40 arasında azaltacağız" diye konuştu.

Hürriyet'in haberine göre; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanılığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Erol, ekmekteki tuz oranını yüzde 2'den yüzde 1,5'e düşürdüklerini, hedeflerinin oranı yüzde 1'e indirmek olduğunu bildirdi. Erol, düzenlediği basın toplantısında, 2014 yılı başından beri kamuoyunu bilgilendirme çalışmaları gerçekleştirdiklerini , güvenilir gıda arzını her şeyin üstünde tuttuklarını, bugüne kadar 233 firmaya ait 445 ürünü taklit veya tağşiş yaptığı gerekçesiyle kamuoyu ile paylaştıklarını ifade etti. Piyasaya arz edilmiş ürünlerin denetimini yapmadıklarının, çiftlikten tarlaya kadar gelen süreci denetlediklerini belirten Erol, bu yılın ilk 10 ayında 480 bin denetim faaliyeti gerçekleştirdiklerini, uluslararası kriterlere göre analiz yapılan laboratuvarlarının olduğunu vurguladı.

OBEZİTE SORUNUMUZ VAR
Türk halkının genel olarak tuz ve şekeri yüksek oranda tüketen bir toplum olduğunu dile getiren Erol, 40 yaş üstündeki insanların çoğunda yüksek tansiyon yada obezite sorunu olduğunu kaydetti. Erol, bunun için çeşitli düzenlemeler yaptıklarını dile getirerek, "Ekmekteki tuz oranını yüzde 2'den yüzde 1,5'e çektik. Birden bire çok yüksek oranlarda tuzu indirdiğimizde insanlar bunu ikame etmek için daha çok tuz ekiyorlar. O yüzden bu düzenlemeleri kademeli şekilde yapıyoruz. Hedefimiz ekmekteki tuz oranını yüzde 1'e indirmek. Peynirle ilgili bir çalışma yapıyoruz. Farklı peynir tiplerine göre tuz oranını yüzde 12 ile yüzde 40 arasında azaltacağız" diye konuştu.

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Kamuoyunda kanatlı eti ile ilgili çok fazla yanlış bilginin yayıldığına dikkati çeken Erol, kanatlı sektöründe tavuk üretilmesinde ve yetiştirilmesinde hiçbir şekilde hormon kullanılmadığını ifade etti. Erol, hormonların çok pahalı preparatlar olduğunu, bunların belli hastalıkların tedavisinde kullanıldığını söyledi. Vatandaşların piliç eti tüketiminden hormon kullanıldığı gerekçesiyle uzaklaştığını ifade eden Erol, böyle bir durumun sözkonusu olmadığını, Türkiye'de çok yüksek teknoloji ile üretim yapıldığını bildirdi. Erol, tavuk etinde herhangi bir genetik değişimin de söz konusu olmadığının altını çizerek, "Bu üretim gelişmiş ülkelerde nasıl uygulanıyorsa Türkiye'de de çok yüksek teknoloji ile uygulanıyor" dedi. Hayvanlarda antibiyotik kullanımında da çok hassas olduklarını bildiren Erol, antibiyotiklerin gelişmeyi artırıcı olarak kullanılmasına izin verilmediğini, sektörde tedavi edici amaçla kullanıldığını, içinde antibiyotik bulunan bir yumurta veya etin piyasaya arzının yasak olduğunu vurguladı. Türkiye'nin bu konu ile ilgili ciddi ihracatı olduğunun altını çizen Erol, bu şartları sağlamadan ihracatın mümkün olamayacağını ifade etti.

TAMAMEN ZARARLI OLMASI ALGISI DOĞRU DEĞİL
Katkı maddelerinin tamamen zararlı gibi algılanmasının çok yanlış olduğunu, zararlı katkı maddelerinin kullanımında da çeşitli düzenlemeler yaptıklarını dile getiren Erol, örneğin, standart ekmekte 17 katkı maddesinin kullanımını kaldırdıklarını hatırlattı. Çiğköfte gibi bazı gıdalarda da sitrik asit gibi organik asitler kullanıldığını hatırlatan Erol, dönerde çin tuzu, nitrit tuzu gibi bir madde kullanılmasına da ihtiyaç olmadığını bu sebeple bu ürünlerde söz konusu katkı maddelerinin kullanımına son verdiklerini anlattı.

AMACIMIZ UZUN VADEDE KALICI OLMAK
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Erol, köy tavuğu ile entegre tesislerde üretilen tavukların pişme sürelerinin ve tatlarının farklı olmasına ilişkin bir soruya "Entegre tesislerde üretilen hayvanlar yaklaşık 6 hafta içerisinde kesim ağırlığı olan 2-2,5 kilograma gelir. Günlük ihtiyaç duyduğu bütün vitamin, mineral ve yemler hesap edilerek beslenme optimize edilmiştir, Hareket ise minimalize edilir. Et tazedir. Bir kuzu eti ile yaşlı bir koç eti yumuşaklık açısından bir mi olur? Olmaz. Kanatlı etini de öyle düşünebiliriz. Hayvanlar yaşlandıkça kaslar daha sertleşir. Sertleşme yaş ile ve hareket yoğunluğu ile ilgili. Doğal ortamda yetişen bir hayvanla kültürel olarak yetiştirilen hayvanın etinin aynı yumuşaklıkta olması beklenemez" yanıtını verdi. Erol, Rusya'ya kanatlı eti ile süt ve süt ürünleri ihracatına ilişkin bir soruyu da yanıtlayarak, Rusya'ya 1 milyon tonun üzerinde bitkisel ürün ve önemli miktarda su ürünleri ihraç ettiklerinin altını çizdi.

9 Kasım 2014 Pazar

Kilo vermek hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı!

Amerika’da ‘yılın fitness trendi’ seçilen zumba sayesinde 1 saatte 500 kalori yakabilir, aynı zamanda çok eğlenebilirsiniz!

Jennifer Lopez, Victoria Beckham ve Shakira gibi starların fitness hocalığını yapan Beto Perez’in yarattığı ‘zumba dansı’, son günlerin en trend kilo verme yöntemi… Latin müzikleriyle dans ederken bir yandan kalori yakıyor, bir yandan da kaslarınızı çalıştırıyor ve vücudunuzu esnetiyorsunuz. Kalp ve akciğer sağılığına da iyi gelen zumba, 35 ülkede 3 milyondan fazla insanı spor bağımlısı haline getirdi. Bu özelliğiyle de ‘faydalı bir bağımlılık’ yarattığı gerçeğini gözardı etmemek gerekiyor…

Diyetsiz zayıflamanın yolları


1.Kendinizi mahrum bırakmayın

Sevdiğiniz bir şeyi yemekten elbette alıkoymayın ancak bir kutu çikolatayı sadece seviyorsunuz diye yemek asla zayıf olmanıza yardımcı olmayacaktır. Bir tane yemek ile yetinmelisiniz.

2.Uykuyu hafife almayın

Metabolizmanın hızlanmasında sağlıklı bir uyku düzeninin büyük payı olduğunu biliyor musunuz?

3.Duygularınızı yemeğe karıştırmayın

Kadınlar üzgün olduklarında genellikle tatlı tabağına saldırırlar. Bunu yapmayın. İlla bir şeyler atıştırmak istiyorsanız meyve tabağı ile de mutlu olabilirsiniz.
 
4.Egzersiz fırsatları kovalayın

Bulduğunuz her fırsatı egzersiz yapmak için değerlendirin. Örneğin asansörü ve yakın mesafeler için kullandığınız taksiyi hayatınızdan çıkartın.

5.Tepeleme yeşillik

Yemeğe başlamadan önce ilk olarak salatayı tercih edin. Ve tabağınıza o kadar çok salata besini koyun ki, diğerleri için midenizde de tabağınızda da yer kalmasın.

6.Zengin ama sağlıklı kahvaltı

Sabahın ilk öğünü hem sağlık hem diyet açısından korkunç önemli. Sabah ne yediğinizin bütün gününüzü etkilediğini unutmayın.

7.Tartılardan kaçmayın

Kadınların birçoğu gerçeği görmemek için tartıya çıkmayı şiddetle reddederler. Ancak bunu yapmak sizi zayıflatmayacak, bunu unutmayın. Gerçek ile yüzleşmek ve bir an önce yol almak en mantıklısıdır.

8.Kilonuz kompleksiniz olmasın

Zayıf olmak her zaman sağlıklı olduğumuz anlamına gelmiyor. Fazla kilonuz varsa kendinizi asosyal bir hale getirip insanlardan kaçmaktansa, kendinizi sevmeyi ihmal etmeyerek sağlıklı kilonuza ulaşmak için çözüm üretmeniz en doğrusudur.

9.Dolana kadar değil, doyana kadar yiyin

Yavaş yemek doyduğunuzu anlamanızda yardımcı olacaktır. Hızla yediğimizde yediğimiz miktarı sınırlamak hem zordur, hem de birden şişkinlik hissederiz.

10.Tabağınızı doldururken seçici davranın

Eğer zengin bir sofradaysanız, en sevdiklerinizden çok az almak he çeşit yemenizi sağlar, hem az yemenizi.