26 Şubat 2015 Perşembe

2015 astrolojisine göre diyete başlayın!

Astrolojiyi kullanarak diyet yaptığınızda, diyetinizde alacağınız sonuçların çok daha etkili ve kalıcı olacağını biliyor muydunuz? Zayıflamak ve diyete başlamak için Ay ve ayın evrelerini takip etmek gerekiyor. “Diyete ne zaman başlamalıyım?” diye düşünüyorsanız okumaya devam edin…


Aslında günlük bir çok işi Ay ve Ay’ın fazlarına göre organize etmek hayatımızı kolaylaştırır. Astrolojide Ay, büyüme ve gelişmeyi etkilediği için diyete başlama zamanlarını Ay’ın hareketlerine göre ayarlayabilirsiniz. Diyete başlamaktan kaçınmanız gereken zaman dilimleri ise Ay’ın boşlukta olduğu günlerdir.



YENİ AY
Yeni Ay zamanları diyete başlamaktan ziyade size zarar veren alışkanlıklarınızdan kurtulmanız için ideal zamanlardır. Örneğin abur cubur yemeyi bırakmak ya da alkolden uzak durmak için en iyi günler yeni ay zamanlarıdır. Bedenimiz en zayıf durumda olduğundan güç egzersizlerden uzak durmamızda fayda var.

BÜYÜYEN AY FAZI
Bu dönemde Ay büyümeye başlar.  Bedenimizin  zayıf olduğu bu günlerde duygusal olarak da güçsüz hissedebiliriz.  Ay’ın bu evresinde vücudumuzu güçlendirici besinler tüketmeliyiz.

DOLUNAY
Dolunay zamanı yemek konusunda aşırıya kaçabiliriz. Bugünlerde negatif enerjiler baskındır. Moralimizi yükseltmek için yüksek kalorili besinlere yönelebiliriz.  Bu evrede vücut yağlanmaya müsait olduğundan, dolunay zamanları beslenmeye ekstra dikkat etmek gerekebilir.

KÜÇÜLEN AY FAZI
Dolunay sonrasında küçülmeye başlayan Ay, yavaş yavaş ışığını kaybetmeye başlar. 14 gün sürecek bu dönem, diyete başlamak için harika bir zamandır! Bu evrede bedenimiz her zamankinden çok daha güçlüdür.  Zorlanmadan spor yapabilir ve toksinlerden kurtulabiliriz.



2015 yılına göre aşağıda verdiğimiz tarihler, diyete başlamak için en ideal zamanlardır.  Bugünler Ay’ın küçülmeye başladığı zamanlar olduğu için hem spora hem de diyete aynı anda başlayabilirsiniz.

6- 12 Mart – Başak Dolunay
5 – 12 Nisan Terazi Dolunay Ay Tutulması
5 – 10 Mayıs Akrep Dolunay
3 – 8 Haziran Yay Dolunay
3 – 8 Temmuz Oğlak Dolunay
1 – 6 Ağustos Kova Dolunay
30 Ağustos – 4 Eylül Balık Dolunay
29 Eylül – 5 Ekim Koç Dolunay Ay Tutulması
28 Ekim – 3 Kasım Boğa Dolunay
27 Kasım – 2 Aralık İkizler Dolunay
26 Aralık – 31 Aralık Yengeç Dolunay

Eğer diyet yapmak için bu tarihleri beklemek istemiyorsanız, Dolunay'ın ardından gelen günleri diyete başlamak için tercih edebilirsiniz. Yeni ayda ve sonrasındaki günlerde diyete başlamak iyi bir fikir değildir. Merkür retrosu döneminde diyet yapmak isterseniz, geçmişte denediğiniz ama başarılı olamadığınız diyet programlarını uygulayabilirsiniz.

25 Şubat 2015 Çarşamba

Hergün 20 bardak için...

Japon bilim insanlarının yaptığı açıklamaya göre siyah çayın içerisindeki antioksidantlar özellikle ileri yaşlarda oluşan kemik erimesini önlüyor.

Osteoporoz adı verilen ve yaşı ilerlemiş insanlarda görülen kemik erimesi olarak tanımlanan hastalığa karşı siyah çay içmenin faydalı olduğu açıklandı.

Osaka Üniversitesi’nde yapılan ve Keizo Nishikawa tarafından yönetilen araştırmada siyah çaydaki theaflavin-3 adlı antioksidantın kemik dokusuna zarar veren metiltransferas isimli enzimi yok ettiği ve bu şekilde kemiklerin dokusunun güçlü kaldığı tespit edildi.

Japon bilim insanlarının açıklamasına göre fark edilebilir bir gelişme meydana gelmesi için 60 kilo olan bir yetişkinin kemik dokusunu güçlendirmek için üç gün içerisinde 60 bardak çay içmesi gerekiyor.

24 Şubat 2015 Salı

Kilo veremiyorsanız sebebi "Duygusal açlık"!

Rejime başlar başlamaz tatlı krizleriniz tutuyorsa dikkat! Sorununuz " Duygusal açlık" olabilir!

Siz de her pazartesi rejime başlayıp çarşamba bozan, hafta sonunu getiremeden kendini tatlı tabağının başında bulanlardan mısınız? Sabah başladığınız rejimin daha ilk dakikalarında tatlı krizlerine yenilip, yemek masasından kalkalı 10 dakika olmadan midenizden gelen açlık sinyalleriyle tekrar yemeye başlayanlardan mısınız? Eğer bu iki soruya “evet” diyorsanız, siz de “duygusal açlık” çekiyor olabilirsiniz.

Sürekli pazartesi günü Diyete başlayıp hafta sonuna gelmeden bozan, kilo vermek için uğraşırken, sürekli bir şeyler yeme isteği ile diyetti kilo alarak kapatan kişilerin, kilo verememesinin sebebinin yalnızlık, stres, öfke kaynaklı duygusal açlık olduğunu kaydeden uzmanlar, “Mide açlığını değil, duygusal açlığınızı doyurun” uyarısında bulunuyorlar.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi Beslenme Uzmanı Diyetisyen Gizem Köse, şişmanlığın bir sebebinin de daha çok kadınlarda görülen duygusal açlık olduğuna dikkat çekti. Bir çok kişinin kilo verememekten şikayet ettiğini, bunu ifade ederken de sürekli açlık hissettiğini, midesinden gelen açlık sinyalleriyle baş edemeyip aslında tok oldukları halde sürekli bir şeyler yediklerini kaydeden Köse şunları söyledi:

“Birçok kişi klasik her pazartesi diyete başlıyor ama cumayı dahi göremeden haftanın sonunu getiremiyor. Bu kişilerde sürekli açlık hissi var. Yemekten kalkıp tatlı yemek istiyorlar ya da çikolataya, gofrete yenik düşüyorlar. Açlık duygusunu hem fizyolojik hem de duygusal açlık olarak ikiye ayırıyoruz. Fizyolojik açlık dediğimiz gerçekten karnı aç olup vücudun enerji ihtiyacı için duyulan gerçek açlıktır. Duygusal açlık ise aslında vücudun değil, beynin açlığı. Yani özellikle stres, aşırı üzüntü, öfke, yalnızlık duygusu, günlük hayatın getirdiği güçlükler nedeniyle negatif duyguların tetiklemesiyle oluşan duygusal açlık, şişmanlığın bir sebebi olabiliyor.”

Duygusal açlığımızı nasıl anlarız?

Tedavi yöntemi olarak hastanede psikiyatri, nöroloji, psikoloji disiplinleriyle birlikte hareket ettiklerini ifade eden Köse, kilo problemi çeken kişilerin, genellikle karınları tok olduğu halde, sürekli açlık hissederek, fast food, tatlı ve pastane ürünleri yemek istediklerini kaydetti.

Bu kişilerin aslında fizyolojik değil duygusal açlık çektiklerini belirten Köse, şöyle konuştu:

“Stres, öfke, üzüntü sıkıntı yalnızlık gibi duygu grubu ile aç olmadığımız halde yemek yemek ya da tatlı tüketmek istiyoruz. Fast food tatlı ve pastane ürünleri genelde tok olmamıza rağmen yediğimiz grup besinler. Bunlar vücudun ihtiyacı değil ama duygusal bir ihtiyaç. Yaşam içinde karşılaştığımız olaylar, günlük hayatın getirdiği güçlükler negatif duyguları, negatif duygular da duygusal açlığı tetikliyor. Açlık duygusunu ayırt etmek gerekli. Bunun için yeme ve açlık hissimizin ne zaman geldiğini kontrol etmemiz gerekli. Eğer yemekten kalktıktan sonra iki saat geçmeden açlık hissedip bir şeyler yemek istiyorsak, bu fizyolojik değil, duygusal bir açlıktır. Yani tok olduğumuz halde yediğimiz her fazlalık duygusal açlığımızı bastırmak içindir. Bu da kilo yapıyor, şişmanlık olarak vücudumuzda kalıyor.”

Duygusal açlığın nedenleri?

Köse, duygusal açlığın nedenlerini de şöyle sıraladı:

“Duygusal açlığı tetikleyen sebepler çeşitli. Örneğin, iş değiştirmek, işten atılmak, yeni bir işe başlamak, finansal baskı, para sıkıntısı, çeşitli sağlık problemleri, tükenmişlik sendromu, aşk acısı, ilişki çatışmaları, mobbing gibi durumlar kişileri duygusal açlığa itebiliyor. Kişi bu nedenlerden kaynaklanan stresiyle baş edebilmek için yemek yiyor, tatlı krizlerine yenik düşüyor ya da başladığı diyetini başarıyla sonlandıramıyor. Bu nedenle başarılı bir diyet için ya da şişmanlıkla mücadele için öncelikle duygusal açlığın tedavi edilmesi gerekli. Yani duygusal açlığa neden olan stres gibi duygu durumlarının altında yatan nedenlerin ortadan kaldırılması, hatta psikolojik destek alınması gerekli.”

8 adımda duygusal açlığı yenin

1- Tatlı kriziniz ya da aşırı yeme isteğiniz geldiği zaman, bu stresi yumuşatmanız gerekli. Bunun için kendinize 10 dakika süre tanıyın. Çok çikolata yemek istiyorsanız ‘10 dakika sonra yiyeceğim’ diyerek zaman kazanın. Bu arada dışarı çıkın, hava alın çalışıyorsanız ofisinizde müzik dinleyin. Ev hanımı iseniz mutfaktan çıkın, ortamdan hemen uzaklaşın. Kendinizi 10 dakika sonrası için şartlandırın. Bu süre içinde yeme isteğiniz geçebilir.

2-Yeme günlüğü tutun. Her gün yediklerinizi yazın. Bu ne kadar gereksiz abur-cubur yediğinizi fark etmenizi sağlayacak. Yemek saatleri dışında yedikleriniz duygusal açlığınızı gösterecek.

3-Tok olduğunuz halde duygusal yeme isteğimiz devam ediyorsa çevrenizdekilerin desteğini isteyin. Size ikram yapmamalarını, diyette olduğunuzu söyleyin. Kendinize destek olmalarını isteyin. Eşiniz ya da çocuğunuza bir süre kek börek yapmayacağınızı anlatın ve onların da desteğini alın.

4-Çok canınız çekiyorsa yiyin. Yeme isteğinizi kontrol edemiyorsanız stresiniz daha da artacaktır, o zaman bir miktar yiyebilirsiniz ama mutlaka porsiyonu azaltın.

5 – Pazartesi başlanılan ancak Çarşamba günü bozulan diyet için üzülmeyin. Bir sonraki gün de motivasyonunuzu bozmadan diyetinizi sürdürün. Diyetinizin bozulduğu günün ertesi gününü yeni bir pazartesi günü olarak ilan edin. Tekrar diyete dönün.

6-Diyette yoyo döngüsü dediğimiz kilo alıp verme-tekrar diyete başlama durumu her zaman fazla kilo almanızı sağlar ve vücut yoyo döngüsü sırasında vücut kilo vermeyi daha zorlaştırır. Bu durumdan kurtulmak için diyetisyenden ya da beslenme uzmanından destek alıp diyetinize devam edin.

7-Stres ve duygusal açlık için yoga gibi gevşeme hareketleri stresi azaltır kendinizi iyi hissettiren aktiviteler yapın.

8-Duygusal açlığınızı tadımlık lokma ile yenemezsiniz. 1 dilim tadımlık baklava 250 kaloridir. Tadımlık ikramlardan uzak durun.”

(pambenar.com.tr)

21 Şubat 2015 Cumartesi

Yemekten sonra yapmamanız gereken 7 şey

Yemek yedikten sonra, yapmayı alışkanlık haline getirdiğimiz şeyler vardır; kemer gevşetmek, sigara içmek vs gibi. Bunların sağlığımız açısından ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor musunuz peki?

Yemek yedikten sonra bu 7 davranışı yapman sağlığına zarar veriyor.

1. SİGARA İÇMEYİN

Uzmanlar tarafından yapılan araştırmalara göre, yemeğin hemen ardından yakılan tek bir sigara, 10 sigara içmeye eşdeğer sayılıyor ve kansere yakalanma riski artıyor.

2. MEYVE YEMEYİN

Yemeğin hemen üstüne yenilen meyve, midenizin hava ile dolmasına sebep oluyor. Meyveyi yemekten 1 saat önce veya yemekten 1-2 saat sonra yemeniz sağlığınız açısından daha faydalı olacaktır.

3. ÇAY İÇMEYİN

Türk kültürünün en önemli alışkanlıklarından biri olan yemek üstüne çay içmek de sağlık açısından faydalı görülmüyor. Çay, tükettiğimiz gıdalardan aldığımız proteinleri geç sindirmemize ve alınan vitaminlerden tam fayda sağlanılmamasına sebep oluyor. Özellikle "anemi"si olanların buna çok dikkat etmesi gerekiyor. Çay için en doğru zamanlama, yemekten en az bir saat sonra...

4. SAKIN KEMERİNİZİ GEVŞETMEYİN

Yemekten sonra kemer gevşetmek, bağırsak düğümlenmesine sebep olabiliyor.

5. YÜRÜYÜŞ YAPMAYIN

Yemeğin hemen ardından yapılan yürüyüş, tükettiğimiz gıdalardaki besin öğelerinin sindirilememesine, yani yediğimiz yemeğin fayda bakımından hiçbir anlamı kalmamasına sebep oluyor. Yürüyüşü 1 saat sonra ertelemeniz her yönden daha faydalı olacaktır.

6. BANYO YAPMAYIN/DUŞ ALMAYIN

Yemekten hemen sonra alınan duş, kan akışını el ve ayaklara doğru çoğaltırken, mide etrafında kan akışını azaltır. Bu da sindirim sistemi açısından zararlıdır.

7. HEMEN UYUMAYIN

Yemeğin hemen ardından uyumak da sindirim sisteminin yeterince çalışamamasına ve bağırsak iltihaplanmalarına ve mide rahatsızlıklarına sebep olur.

20 Şubat 2015 Cuma

Yemeklerde yağı azaltmanın 11 püf noktası

Acıbadem Kayseri Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Merve Çapaş, özellikle yağın insanları en çok korkutan besin grubu olduğunu ancak vücudun gereken enerjiyi yağdan aldığına dikkat çekti.

Sağlıklı beslenme programında tüm besin gruplarının doğru kombinasyonlarla bir arada ve ideal miktarlarda bulunması gerektiğini belirten Diyetisyen Merve Çapaş, "Protein, karbonhidrat ve yağ gibi 3 temell besin grubunu hayatımızdan tamamen çıkarmamız gerekmiyor. Aksine gerekli miktarın altına inmek sağlık açısından önemli sorunları da beraberinde getirebiliyor. Ancak önemli olan bu grupları kontrollü bir şekilde tüketmektir" dedi.

Acıbadem Kayseri Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Merve Çapaş, özellikle yağın insanları en çok korkutan besin grubu olduğunu ancak vücudun gereken enerjiyi yağdan aldığına dikkat çekti. Çapaş, yağın ne kadar ve nasıl tükettiğinin önemli olduğunu belirtirken, "Az yağ ile yapılabilecek birçok güzel tarif var" dedi. Merve Çapaş yağı az kullanmanın yolları ile ilgili 11 öneride bulunarak, şöyle dedi:

"Yağlar birçok hastalık ve fazla kilo ile ilişkilendirildiği için toplumun en korktuğu besin gruplarının başında geliyor. Fakat sağlıklı bir vücuda sahip olmak için yağ tüketimi çok önemli. Önemli olan yağı gerekli miktarda kullanmak ve yemekleri bu miktara göre hazırlamak. Doğru bir beslenme programında günlük yağ tüketiminin 3-4 tatlı kaşığını aşmaması gerekiyor. Bu oranı aşmadan yağ kullanmak, vücut için gerekli besin değerini sağlarken fazla kalori alımının da önüne geçilmiş oluyor."

Beslenme ve Diyet Uzmanı Merve Çapaş, yemeklerde az yağ kullanmanın püf noktalarını sıraladı:

* Kendi mutfağınızın lezzet gurusu olun. Kitaplardan ve internetten az yağ ile yapılabilecek tarifler öğrenin ve bunları deneyin.

* Mutfağınızı zenginleştirin. Yemeklerin lezzetini artıran haşlanmış soğan, sarımsak, limon, sirke, nar ekşisi, otlar ve baharatlara daha çok önem verin.

* Yemekleri daha az yağla doğru şekilde pişirebilmek için yapışmaz bir tava alın. Böylece yemeklerinize ekleyeceğiniz 90 kalorilik bir yemek kaşığı yağı kullanmanıza gerek kalmaz.

* Izgarada, fırında, buharda pişirme yöntemlerini kullanın. Özellikle kızartmalardan olabildiğince uzak durun. Közlenmiş patlıcan ile hazırlanmış karnıyarık veya tost makinesinde hazırlanmış yaz kızartması hem sağlıklı hem de lezzetli alternatifler arasında.

* Sıvı yağları püskürtme tekniği ile kullanın. Sıvıyağları dökmek yerine spreyleyerek kullanmak veya tavayı yumurta fırçası ile yağlamak kullanılan yağ miktarını önemli ölçüde azaltan yöntemler.

* Yemeklerinizde lezzeti artırmak için yağlı soslar, tereyağı veya krema yerine çeşitli otlar ve baharatlardan yararlanın.

* Mutfağınızdan fesleğen, kekik, maydanoz, biberiye gibi kokulu bitkileri; tarçın, Hindistan cevizi, değirmen biber, hardal gibi baharatları ve az yağlı ya da yağsız yoğurt ve ketçap gibi kalorisi düşük tatlandırıcıları eksik etmeyin.

* Salata ve soslara mayonez ya da krema yerine yoğurt ekleyin. Özellikle süzme yoğurt kullanarak krema ile elde ettiğiniz kıvamı ve lezzeti yakalayabilirsiniz.

* Etli yemeklerde ayrıca yağ kullanmayın ve etin üzerindeki görünen yağları da yemeği hazırlamadan önce ayırın. Etin lifleri arasındaki yağlar yeterli olacaktır.

* Tavuk ya da hindi pişirirken derilerini ayırmayı unutmayın. Çünkü bu et türünde en fazla yağ deride bulunuyor.

* Balığı parşömen kağıdına veya alüminyum folyoya sararak pişirin. Bu şekilde daha kolay pişeceği için daha az yağ kullanabilir ve lezzetini koruyabilirsiniz.

Karbonhidrat bağımlılığından kurtulun

Tatlı ve şekerlemelere dayanamıyorsanız, bir dilim çikolatadan sonra paketi bitiriyor ve iştahınızı frenleyemiyorsanız, kontrol edemediğiniz ve kontrol etmeye çalıştıkça güçlenen bir yeme isteğiniz varsa karbonhidrat bağımlısı olabilirsiniz.


Bu bağımlılık sigara, alkol, uyuşturucu bağımlılığı gibi belirtilerle karşımıza çıkıyor, durdurulamayan bir iştah ve kontrol edilemeyen yeme isteği oluyor. Bazı araştırmalar şekerin kokainden daha etkili bağımlılık oluşturduğunu gösteriyor. Karbonhidrat Bağımlılığı ile ilgili araştırmalar yapan Dr.Richard Heller’e göre de, kilo problemi olan kişilerin %75'i karbonhidrat bağımlısı. Fazla karbonhidrat tüketimi, kan şekerini yükselterek, pankreasın insülin hormonu salgılamasına neden oluyor. Bu hormon kandaki şekerin hücre içine girmesini ve enerji için kullanılmasını sağlıyor. Fakat şeker kullanımı artarak devam ediyorsa insülin de aşırı salgılanıyor, hücreler ise artık insüline duyarsızlaştığı için insülin direnci ortaya çıkıyor,  bu da vücuttaki yağlanmayı arttırarak, diyabet ve kalp hastalıkları riskini arttırıyor.  Bu yazımda karbonhidrat bağımlılığından kurtulmanızın, daha kolay ve kalıcı olarak nasıl kilo vereceğinizin bütüncül olarak bedensel, zihinsel ve ruhsal yollarını anlatacağım.

California Üniversitesi’nden Dr.Robert Lustig, şekerin kokain kadar zararlı olduğunu, uyuşturucu maddeler gibi bağımlılık yaptığını söylüyor. Yine Fransa’da fareler üzerinde yapılan bir araştırma şekerin kokainden daha güçlü bir bağımlılık haline dönüştüğünü ortaya koymuştu. Madde bağımlısı haline getirilen fareler, tercihlerini kokain yerine şekerli gıdalardan yana yapmıştı. Uzmanlar, şekerin beyinde çok güçlü bir ödüllendirme sinyali uyandırdığı ve irade mekanizmasını etkisizleştirdiği üzerinde duruyorlar. Hastalar ise şekerin geçici bir tatmin duygusu verdiğini, sonrasında daha çok tüketme isteği doğurduğundan bahsediyorlar. Bu daha sonra kişide suçluluk, değersizlik duygusu oluşturup daha fazla kilo almalarına neden olabiliyor.

Karbonhidrat bağımlılığını yenmenin yolları:

Bu konuya bedensel, zihinsel ve ruhsal olmak üzere bütüncül olarak bakmalıyız:

Bedensel:

1- Aşırı insülin hormonu salgılanmasına yol açan besinler daha az tüketilmelidir. Bunların en başında şekerli, nişastalı besinler, meyve suları, gazlı içecekler geliyor. İyi de bunu nasıl yapacağız. Yapmak için bilinçli aklın bilmesi yetmiyor, bilinçaltının da ikna edilmesi gerekiyor. İşte burada hipnoterapi,nefes çalışmaları, meditasyon, yaratıcı imgelem gibi bilinçaltı çalışmaları çok işe yarıyor. Yazının sonundaki hipnotik meditasyon yardımcı olacaktır.

2- İnsülin direncini kırmanın en etkili yolu, daha fazla hareket etmektir. Yürüyüş gibi yapılan egzersizler, hücrelerin insülin hormonuna daha kolay cevap vermesini sağlar.

3-Krom pikolinat destekleri insülin direncini azaltarak karbonhidrat bağımlılığına yardım edebilir.

4- Omega-3 yağ asitleri içeren besinler (balık, ceviz, keten tohumu avokado) ,yağların enerji kaynağı olarak kullanılmasına yardımcı olabilir.

5- Sabah kalktığınızda dinlenmiş hissettiğiniz kaliteli uyku,stresi azaltarak şeker bağımlılığında size yardım edebilir.

Zihinsel ve ruhsal olarak:

Karbonhidrat bağımlılığını tetikleyen asıl neden, bilinçaltındaki olumsuz mesajlar, sık tekrar edilen olumsuz düşünceler, duygular ve strestir. Stresli zamanlarınızda canınız tatlı çekiyor ve bu isteği zorlasanız da durduramıyorsanız, bilinçaltı eğitimi ile bunu çözebilirsiniz. Önce bilinçaltını biraz tanıyalım. Bilinçaltı, içimizde konuşan öteki tarafımız, bizi çoğunlukla sabote eden ses. Yunus Emre’nin ‘’Bir ben var benden içeru ’’dediği, Mevlana’nın ‘’Sen düşünceden ibaretsin, geri kalan et ve kemiksin. Gül düşünürsen gülistan olursun, diken düşünürsen dikenlik olursun’’ dediği bilinçaltı. Bilinçli aklın bilmesi yetmiyor, bilinçaltını da ikna edip ikisi birlikte kol kola girmeli. Birçok şeyi biliyor olabiliriz ama neden yapamıyoruz çünkü bilinçaltı bu konuda farklı düşünüyor. Örneğin bilinçli aklının, ’’çok şişmanladım, bağcıklarımı bağlayamıyorum’’ dediğini ve bilinçaltı aklının da ‘’çikolatanın lezzetini, güzelliğini, o görüntüyü ‘’hatırladığını düşünün. Hangisi daha etkilidir? Sonuç belli. Kararları her zaman bilinçaltı alır, bilinç buna katılır. Böylece kararları biz alıyormuşuz gibi hissederiz.

Kontrolsüz yemenin en büyük nedenleri genellikle duygusal nedenlerdir ve bilinçaltında gizlidir. Bazıları yemekle bu olumsuz duyguları bastırmaya çalışır. Stres, gerginlik, endişe, suçluluk, kızgınlık gibi olumsuz duygular aşırı karbonhidrat tüketmeye neden olabilir.

Kişi Hipnoterapi, Duygusal Özgürleşme Teknikleri(EFT), meditasyon, dua, olumlamalar, af seansları, fitoterapi (bazı bitkisel destekler), nefes tekniklerini gibi bilinçaltı çalışmaları ile gevşemeyi, stresini azaltabilmeyi bir uzman kontrolünde öğrendiğinde şekerli gıdalara ihtiyaçları azalır,kontrolsüz yemenin zihinsel ve duygusal nedenlerini çözdükleri için de kilo verirler.

Şeker, tatlı,çikolata bağımlılığını aşmanız  ve ideal kilonuza inip ömrünüzce orada kalmanız dileğiyle hoşçakalın…

Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Ender Vardar

doktorsitesi.com

Gaz ve şişkinliğe iyi gelen 5 bitki

Karnınız sürekli şişkin görünüyor ve gaz şikayetinden kurtulamıyorsanız bu bitkiler ile ince ve gazsız bir karna sahip olabilirsiniz.


Maydanoz

Maydanoz gaz şikayetine iyi gelen bir sebzedir. Sizde şişkinliğe neden olan besinleri pişirirken maydanoz eklerseniz bu etkiden kurtulabilirsiniz.

Zencefil

Antienflamatuvar özellik gösteren zencefil, mide bulantısı ve şişkinliğe iyi gelir. Antik Yunanlılar sindirime yardımcı olduğu gerekçesiyle yemeklerden sonra zencefil yerdi. En hızlı etkiyi görmeniz için taze tüketmenizi öneririz.

Biberiye

Biberiye gaz şikayetine iyi gelir ve sindirimi kolaylaştırır. Sıcak bir bardak suya limon suyu ile birlikte ekleyebilirsiniz. Ayrıca patates veya etleri pişirirken de tercih edebilirsiniz.

Nane

Araştırmalar nanenin bağırsakları rahatlattığını göstermektedir. Bir fincan sıcak nane çayı bağırsaklarınıza iyi gelebilir.

8 doğal sirke ve faydaları

Bitlis’in Ahlat ilçesinde yaklaşık 25 yıldır aktarlık yapan Cüneyt Ayazer, her birinin kendine has özelliği bulunan doğal sirkelerin şifa deposu olduğunu söyledi.

Piyasada oldukça çok bulunan bazı sirkelerin sağlık açısından da zararlı olduğuna değinen Aktar Ayazer, satışa sundukları doğal sirkeleri deneyenlerin ise tekrar kullandığını ifade etti. Tamamen organik olan sirkelerin yaklaşık bir yıl fermantasyon yöntemi kullanılarak bekletildikten sonra kullanıma hazır hale getirildiğini vurgulayan Ayazer, “Alıç, elma, enginar, nar, limon, böğürtlen, üzüm ve gilaburu olmak üzere 8 çeşit doğal sirkemiz bulunuyor. Bu sirkelerin her birinin kendine has özellikleri var.

Alıç sirkesi kalp, damar, sinir sıkışması ve ritim bozukluklarında fayda sağlıyor.

Elma sirkesi yağ yakıcı özelliğinin yanı sıra zayıflama ve Diyet uygulamalarında da kullanılıyor. Ayrıca elma sirkesi karaciğer yağlanmasını engelliyor. Saç ve beden temizliğinde de kullanılabiliyor.

Enginar sirkesi karaciğer hastalıkları ve kolesterol için fayda sağlarken mide ve bağırsak rahatsızlıklarında dezenfekte özelliği taşıyor.

Antioksidan, kan temizleme ile ishal kesmede oldukça fazla önerdiğimiz nar sirkesinin tansiyon ve kolesterol düşürücü özelliği de bulunmaktadır.

C vitamini özelliği bulunan limon sirkesi bağışıklık sistemi rahatsızlıkları, kan yağlarını temizleme ve enfeksiyon hastalıklarında kullanılıyor.

Böğürtlen sirkesinin iltihap kurutucu özelliği bulunurken, şeker hastalıkları ve bayan hastalıklarında da kullanılıyor. Ayrıca boğaz ve bademcik ağrıları içinde böğürtlen sirkesini öneriyoruz.

Üzüm sirkesi genelde turşu yapımı için kullanılıyor. Fakat ayak ağrılarında da fayda sağlayan bir özellik taşıyor.

Gilaburu dediğimiz sirke ise idrar yolları enfeksiyonlarında oldukça etkili bir şifa kaynağı olurken, böbrek hastalıkları için de önerilen bir üründür.

Ayrıca şifalı bitkisel ürünlerimizi internet sitemizden de satışa sunuyoruz. İlçemizin yanı sıra çevre il ve ilçelerden de ürünlerimizi talep edenler oluyor” dedi.

Aktar Ayazer, 12,5 TL’den satışa sundukları doğal sirkelerin ilçede rağbet gördüğünü de sözlerine ekledi.

19 Şubat 2015 Perşembe

4 ayda 40 kilo verdi

Ünlü Yazar Esra Pakkan, "Parmak İzi " yöntemi ile 40 kilo verip, girdiği bunalımdan çıkarak kitap yazdı ve yeni görüntüsü ile gören herkesi şaşırttı.


Milliyet'in haberine göre;‘’Parmak izi’ niz gibi kişiye özel bir program olan metabolizma dengeleme sistemi ile alacağınız besinler tamamen vücut yapınıza göre seçiliyor. Böylece bedeninizin ihtiyacı olan besinleri almanız sağlanarak, açlık krizleri geçirmeden ihtiyacınız olanı almış olarak metabolizmanızda denge sağlanarak, hızlı ve kalıcı kilo vermeniz mümkün hale geliyor.

Kişiden alınan kan örnekleri sonucu kişinin metabolizmasına uygun olarak hazırlanan “Parmak izi” programı sayesinde kalıcı kilo vererek, sarkmalar ve deformasyonlar yaşamadan diri bir vücuda sahip olabilmek mümkün. Ünlü Yazar Esra Pakkan, Parmak İzi yöntemi ile 40 kilo verip, girdiği bunalımdan çıkarak Kitap yazdı ve yeni görüntüsü ile gören herkesi şaşırttı.

Medikal Estetik Hekimi Dr. Emre çiçek, “Parmak izi” diğer bir adı metabolizma dengeleme olan programla ilgili kişi, öncelikle bilgisayarlı bir vücut analizine sokuluyor. Yağ, kas, su gibi parametreleri analiz ediliyor. A’ dan Z’ ye kan değerleri inceleniyor. Daha sonrada sonuçlar bir araya getirilip değerlendirilerek, bu aşamada kişinin sağlık durumu da göz önüne alınarak, tamamen hastanın metabolik yapısına yönelik ihtiyacı olan besinlerin listesi çıkartılarak kilo verme programı çıkarılıyor” dedi.

Özel yöntemle hastalıklardan kurtulmak da mümkün

Çiçek, “Bu program sayesinde, kilo problemleri neredeyse kalıcı olarak ortadan kalktığı gözlemlenmiş, şok diyetlerden uzak olan bu program, kişiye özel olduğu için öncelikle kişinin sağlık durumu düşünülerek hazırlanıyor. Bu yöntem uygulanırken kişinin metabolizma dengesinin, en verimli şekilde çalışması hedeflenerek mevcut hastalıkları da beraberinde tedavi edilmiş oluyor. Örneğin; şeker, kolesterol, tansiyon gibi sorunlarda gözle görülür ölçüde düzenlemeler oluyor” açıklamasında bulundu.

DNA gibi kişiye özel yöntem

Programın, hastanın kan değerleri ve sağlık durumuna göre hazırlanıyor olması, başarılı olmasındaki en temel etken. Programın tamamen kişiye özel olması sayesinde hasta, vücudunun gerçekten ihtiyacı olduğu tüm sağlıklı besinleri alıyor. Burada dikkat edilmesi gereken noktanın programda alınacak besinlerin içeriğinden çok, kilo kontrolü sağlanacak kişinin hormonal ve kan değerleri yapısına göre belirlenmesi olduğunu söyleyen Doktor Emre Çiçek, kilo vermek isteyen hastada, metabolizmanın daha verimli çalışır hale getirildiğini belirtti. Hasta programa sadık kaldığı müddetçe, kilosu kontrol altına alınıp, metabolizma dengeleri düzene giriyor.

Programın etkileri nelerdir?

Programın adından da anlaşılacağı gibi, kilo vermek isteyen hastalarda direk metabolizma açısından en doğru denge seçiliyor. Bu denge seçilirken hastanın beden kimyasına en uygun gıdaların, metabolizmaya etkilerinin belirlendiğini söyleyen Doktor Emre Çiçek, kaç saatte besleneceğini gün içinde kaç saat aç kalacağını hatta yemeğe hangi lokma ile başlayacağına kadar özel bir program uygulandığını belirtti.

Programdaki temel amacın; kişinin tamamen kendi bünyesine uygun sağlıklı besinleri yemesi olduğunu vurgulayan Doktor Çiçek, uygulamanın olumlu yönlerine dikkat çekti: ‘’Kendi bünyesine uygun besinler sayesinde kilo vermek isteyen hasta, eski yaşantısına göre çok daha sağlıklı besleniyor. Programları uygulayanların memnuniyeti; daha iyi uyuyabildikleri, sağlıklı beslendikleri, sarkma olmadan kilo kontrolü sağladıkları ve psikolojik olarak da olumlu yönde etkilendikleri yönünde’’.

4 ayda 40 kilo verdi

Medikal Estetik Hekimi Dr. Emre Çiçek, “Parmak İzi” yöntemiyle ünlü yazar Esra Pakkan’ı 4 ayda 40 kilo zayıflattı.

Zayıflamasıyla birlikte girdiği bunalımdan çıkan ve yeni bir hayata merhaba diyen Esra Pakkan, Yeni kitabı ve yeni görüntüsüyle hayata yeniden döndü. Doktor Emre Çiçek’in uyguladığı “ Parmak İzi ” yöntemi ile 40 kilo veren ünlü yazar Esra Pakkan, 4 ayda 40 kilo vererek depresyondan, kendine güveni artan ve güzeibir görünüme kavuşan Pakkan, ayrıca yeni kitabı ile de okurlarıyla buluştu.

Yazar Esra Pakkan, “Uzun seneler yediklerime dikkat etmedim, yanlış beslenme sonucunda 110 kiloya kadar çıktım. “Yanılgı” adlı kitabımı yazmaya karar verdiğimde aynı zamanda Doktorum Emre Çiçek ile birlikte “ Parmak İzi” yöntemi olan sağlıklı beslenme programına da başlamıştım. Tamamen bana özel, kan tahlillerime ve hormonal oranlarıma göre laboratuvardan gelen tahlil sonuçlarım çercevesnde bir “yeme programı” hazırlandı. Bu programda yemem gerekenler ve yememem gerekenler belirtilmişti. Metabolizmama yönelik, hormonal ve kan değerlerime göre hazırlanan bu programda A’dan Z’ye tüm laboratuvar tahlillerim de yapıldığı için hem sağlıklı hem kalıcı olarak 40 kilo verdim” dedi.

Aynı zamanda Esra Pakkan, “Yanılgı” romanında Dr. Emre Çiçek ve ekibine özel teşekkürlerini sunarak, yöntemin zayıflamak için gerçekten etkili olduğunu ve yöntemi uygulayan Dr. Emre Çiçek'in ise, işinde son derece başarılı olduğunu söyleyerek tavsiyelerde okurlarına hayatta her şeyin istenirse ve doğru profesyoneller ile çalışılırsa imkansız olmadığını belirtiyor.

17 Şubat 2015 Salı

Türkiye’nin ilk çocuk kilo kontrol kılavuzu

Sayarak Zayıfla yöntemini geliştiren Doktor Ayça Kaya, yeni kitabıyla bu kez de çocuklar için kollarını sıvadı.

“Beslenme Saati” isimli yeni kitabı ile Kaya, sağlıklı çocuk beslenmesinde rehber olacak bilgilerini okuyuculara aktarıyor.

Doğru beslenme alışkanlığının çocuklukta başladığına dikkat çeken Dr. Ayça Kaya’nın yeni kitabı, çocuklar için kilo kontrolü, çocuk beslenmesinin püf noktaları, besleyici yemek tarifleri ve gebelik döneminde beslenme bölümlerinden oluşuyor.  Bu Kitapta Kaya, anne ve anne adaylarına, en kıymetlilerine bebeklikten itibaren doğru yeme ve beslenme alışkanlıklarını kazandıracak hap gibi bilgiler veriyor.

“Beslenme Saati”nin  bir Diyet kitabı olmadığını özellikle vurgulayan Dr. Ayça Kaya, kitabında bir anne olarak kendi çocuklarında deneyimlediği ve kültürel yemek alışkanlıklarımızla ilgili olarak karşılaştığı  zorlukların yanı sıra bir hekim olarak da hastalarında gözlemlediği sorunları okuyucularla paylaşıyor.

Doktor Ayça Kaya, Doğan Kitap’tan çıkan üçüncü kitabı  Beslenme Saati için “Bu kitabı, okuyucularımın çocukları ve kendileri için kilo yönetimini kendi kendilerine yapabilmeleri, çocuklarının  ve kendilerinin  yeme alışkanlıklarını kendi kendilerine değiştirme becerisini kazanabilmeleri için hazırladım. Umarım bu kitap hem okuyucularım hem de çocukları için yaşam boyunca bir yol gösterici, kilo kontrolü  konusunda  kılavuz bir kitap olur.” diyor.

İç hastalıkları uzmanı Dr. Ayça Kaya’nın Beslenme Saati ile birlikte Doğan Kitap’tan yayınlanmış Sayarak Zayıfla ve Sayarak Zayıfla Mutfakta isimli iki kitabı daha bulunmaktadır. Dr. Ayça Kaya, 2000 yılından beri uyguladığı ‘’Sayarak Zayıfla-5333’’ yöntemini anlattığı kitapları ile daha çok kişiye ulaşarak, obeziteye karşı halkı bilinçlendirme amaçlamaktadır.

Doğum sonrası kilolardan kurtulma yolları

Doğum sonrası kilolar, tüm yeni annelerin veya anne adaylarının korkulu rüyası...


Peki bunlardan kurtulmak için ne yapmanız gerektiğiniz biliyor musunuz?

Emzirin...

Artık tüm doktorların tavsiye ettiği emzirme, gebelik sonrasında kilo vermenize de yardımcı oluyor. Emzirme sırasında bazal metabolizma hızı normal dönemden daha fazladır. Bu da kilo vermeye yardımcı olur.

Egzersiz yapın...

Diyet doğum sonrasında dönemde ne kadar önemliyse, egzersiz de bir o kadar önemlidir. Michigan State Üniversitesi`nden doktor James M.Pivarnick, bu dönemde egzersiz salonuna gidecek vaktiniz olmasa bile bebeğinizi arabasına koyup haftada en az 150 dakika yürüyüş yapmanızı öneriyor. Doğum sonrasında yapacağınız egzersiz kaslarınızı güçlü tutmanıza yardımcı olacağı gibi aynı zamanda depresyona, uykuya, stresi yenmenize yardımcı olur.

Ev işi yapın...

Bebeğiniz uyuyor ve evdesiniz, küçük bir dinlenme arası verdikten sonra ev işlerine zaman ayırın. İngiliz alışveriş dergisi Saga`nın yaptığı araştırmada kadınların bel bölgesinde genişleme olduğu ortaya çıktı. Araştırmaya göre bunun nedeni kadının artık eskisi gibi ev işi yapmaması; çamaşırı, bulaşığı teknolojiye bırakması.

30 dakikalık ev işine karşılık yakılan kalori oranları yaklaşık şöyledir:
Toz almak, yüksek rafları temizlemek - 50 kalori
Ütü yapmak, yatak hazırlamak - 70 kalori
Yemek hazırlamak - 80 kalori
Yerleri süpürmek ya da silmek - 90 kalori
Bulaşık yıkamak odayı toplamak - 100 kalori
Camları silmek, araba yıkamak - 150 kalori
Banyo ovmak, torba taşımak - 200 kalori
Merdiven çıkmak, boya yapmak - 250 kalori

Doğru beslenin...
Diyet uzmanlar tarafından lohusalık döneminde çok önerilmez. Bunun nedeni yeni annenin bebeğine süt üretmesi gerektiğindendir.

Gebelikten sonra otoimmun tiroid hastalıklarının ortaya çıkmasında bir artış olur. Eğer lohusalık depresyonunuz var ise ve kilo artışı yaşıyorsanız bir iç hastalıkları uzmanına muayene olmanız önerilmektir.

Toplumda şekerli yiyeceklerin ve içeceklerin anne sütünü artırdığı ile ilgili yanlış bir inanış vardır. Bu tür yiyecekler sütü artırmaz. O nedenle loğusa şerbetleri, hazır meyve suları, şeker eklenerek yapılmış kompostolar, helvalar, tatlılar ve çikolatalardan uzak durun. Sütü artıran en önemli madde sudur. Ne kadar çok su içerseniz o kadar çok sütünüz olur. Özellikle her yemekte 2 bardak su için. Yediğiniz her meyveden sonra su için. Ortalama 10–12 bardak su içmeye özen gösterin.

Su oranı yüksek olan sebzeler ve meyveler çok süt yapar. Her yemeğinizin yanında bolca yeşil salata yiyin. O nedenle salatayı baş tacı yapın. Ancak içine yağ, mayonez ve salata sosu koymayın. Nar ekşisi, limon, sirke ve 1 tatlı kaşığını geçmeyecek şekilde yağ ekleyebilirsiniz.

Su oranı yüksek olan ıspanak, pazı, karalahana, yeşil fasulye gibi sebze yemeklerine sofranızda daha çok yer açın. Bu sebzeleri pişirirken kıymalı veya yumurtalı olarak hazırlamak besin kalitesini yükseltir. Ama eğer kıymalı yemek sevmiyorsanız yanında ayrıca köfte olarak hazırlayabilirsiniz.

Taze sıkılmış meyve suyu, ayran, maden suyu ve şekersiz bitki çaylarını içecek olarak tercih etmekte fayda var.

Yağlı yiyeceklere karşı dikkatli olun. Kızartmalar, pastane ürünleri, kurabiyeler, cipsler, çerezler, kremalı yiyecekler kalori oranları yüksek yiyeceklerdir. Küçük miktarda yenildiğinde çok fazla kilo yapabilir.

Süt veren annenin gece kalkmaları nerede ise bir rutindir. Emzirmek ayrıca enerji ihtiyacını artırır. Ancak geceleri kalktığınızda karnınız zil çalsa bile sakın ağzınıza bir lokma koymayın. Çünkü gece insan vücudu depolamaya daha eğilimlidir. Gece yediğiniz bir lokma gündüz yediğiniz 10 lokmaya bedeldir. Çok acıkırsanız sadece 1 bardak su için ve sabah güzel bir kahvaltı yapacağınızı hayal edin.

Emziklilik dönemi kilo vermek için bulunmaz bir fırsattır aslında. Çünkü insan vücudu süt yapmak için bir enerji harcar. Harcanan bu enerji özellikle ilk 2 ayda çok fazladır. Nerede ise günde 2 saatlik spor yapmaya bedeldir. O nedenle doğru yiyecek tercih yapmayı bilirseniz biraz da hareketinizi artırırsanız haftada 1- 1,5 kilo kaybedebilirsiniz.

kalorisepeti.com

Günde 2 bardak ile hastalıklardan korunun

İçinde bulunduğumuz kış aylarında artan hastalık riskinin çaresi, içeriğinde bulunan 40’tan fazla besin öğesi ile bağışıklık sistemini de güçlendiren sütte saklı.


Uzmanlar, sonbaharla birlikte zayıflamaya başlayan bağışıklık sistemini kışın güçlü tutmak için düzenli olarak her gün iki bardak süt içilmesini öneriyor.

Soğuk havalarla birlikte gribal enfeksiyonlarda görülen artış, önlem arayışlarını da beraberinde getiriyor. Uzmanlar, hastalıklara karşı bağışıklık sistemini güçlendirmek için düzenli olarak süt içilmesini öneriyor. Kış aylarıyla birlikte bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu üst solunum yolu enfeksiyonlarında artma gözlendiğini belirten uzmanlar, içeriğinde 40’tan fazla besin öğesi bulunan süt tüketiminin grip, soğuk algınlığı, farenjit gibi kış hastalıklarının önlenmesinde önemli olduğunu kaydediyor.

Sütün yaşamsal bir sıvı olduğunu ve yaşamın her evresinde beslenme konusunda önemli bir yeri olduğunu vurgulayan Nuh Naci Yazgan Üniversitesi sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, sütün içeriğinde bulunan 40’tan fazla besin öğesinin savunma sistemini oluşturan hücrelerin iyi çalışmasını sağlayarak vücudu enfeksiyonlara karşı koruduğuna dikkat çekti.

Sütteki temel besin maddeleri protein, yağ, süt şekeri, mineral maddeler ve vitaminler olduğunu hatırlatan İnanç, “Her gün düzenli olarak içilen iki bardak süt, çocuk ve yetişkinlerin günlük mineral ihtiyacının tamamını karşılayabilmektedir. Sütün içerisinde bulunan yağ çok zengin bir enerji kaynağıdır ve esansiyel (mutlaka dışardan alınması gerekli) yağ asitleri ile A, D, E, K vitaminlerini de barındırması açısından önemlidir” dedi.

Taş devri diyeti etkili mi?

Gerçek Taş devri diyeti ile kaliteli et yiyerek ve bol bol da yabani bitkilerden tüketerek harika bir tercih yapmış olabilirsiniz fakat günümüzde bunu uygulamak çok zordur. Bu sebeple Taş devri diyeti, Dukan diyeti ile birlikte 5.0 puan üzerinden 2.0 alarak listede 16. ve son sıraya yerleşti.

Tip: Düşük karbonhidratlı diyet

Benzer Diyetler: Atkins, Eko Atkins

Amaç: Kilo kaybını sağlar ve istediğiniz kiloya ulaştıktıktan sonra da bunu sürdürmenizi destekler. Tip 2 diyabeti ve kalp hastalıkları gibi günümüzde çok yaygın olan birçok hastalığa karşı da sizi korur.

İddia: Sağlıklı ve fit olacaksınız.

Teori: İşlenmiş ve yüksek karbonhidratlı yiyecekler ile beslenmek birçok hastalığı da beraberinde getirmektedir. Bu yüzden neden 10,000 yıl önceki döneme yani fast foodların ve şekerlemelerin olmadığı zamana geri dönmeyelim? Avcılık ve toplayıcılık yaparkenki dönemde ne yiyorsak onları yemeliyiz ve hayvansal protein ve bitkiler ile beslenmeliyiz.

Diyet Nasıl Çalışıyor?

Taş devri diyeti aslında çok basit bir düşünce ile çalışır: mağara adamları yemiyorsa siz de yemeyin! Rafine şeker, süt ürünleri, baklagillere güle güle deyip; et, balık, kümes hayvanları, meyveler ve sebzelere merhaba deyin. Ne kadar neyden yediğiniz tamamen amacınızın ne olduğuna göre değişmektedir.

Taş devri diyetinde uyguladığınız seviyeye göre esnek yemek seçenekleri bulunmaktadır. Giriş seviyesinde haftada 3 kez, sürdürme döneminde 2 kez ve ileri seviyede ise 1 kez esnek öğünlere izin vardır. Seviyelere bağlı olarak az yağlı sosların ve kahve, bira veya şarap gibi içeceklerin yer aldığı seviyeye geçip, et ve bitkilerin yanına yeni tatlar ekleyebilirsiniz. İstediğiniz seviyeyi uygulayabilirsiniz. Ama yine de birinci seviyeden başlayıp zor seviyeye doğru ilerlemeniz sizin için daha kolay olacaktır.

Kilo Verebilecek misiniz?

Taş devri diyeti ile ilgili bu konuda çok fazla çalışma tur. Eğer diyetinize kalori hesabını da eklerseniz ve düzenli olarak egzersiz yaparsanız kilo verebilirsiniz.

Kalp Sağlığı için Faydalı mıdır?

Bilinmiyor. Bazı çalışmalar Taş devri diyeti ile tansiyonun, kötü kolestrol değerinin, trigliserid düzeylerinin azaldığını ilişikilendirse de, bu çalışmalar az sayıda ve yetersizdir.

Diyabeti Önler veya Kontrol Altında Tutar mı?

Diyabeti önlemek için yapılan geleneksel diyetler ile Taş devri diyetinin karşılaştırılmasının yapıldığı küçük bir çalışmada Taş devri diyetinin kan şekeri düzeyini ölçen değer olan hemoglabin A1C değerinin azaldığını kaydetmişlerdir. Yine de kesin bir sonuca varmadan önce bu yaklaşım daha çok çalışılmalıdır. Fakat birçok diyabet uzmanı yine de tam tahıllılar ve süt ürünleri ile beslenilmesini savunmaktadırlar.

Sağlık Riski Var mı?

Olabilir. Süt ürünleri ve tam tahıllıları beslenme planınızdan çıkarmak yetersiz beslenmenize sebep olabilir. Ayrıca yağsız et seçimlerinizi iyi yapmazsanız kolayca kalp hastalıklarına yakalanabilirsiniz.

Takibi Kolay mı?

Ekmeksiz sandviç yemek fikri size ne kadar uygun? Ya da süt ve kurabiye yememek? Diyetin sıkı kuralları bulunmaktadır, o yüzden takip edilmesi de zordur.

Örnek Menü:

Taş devri diyetinin günlük örnek diyet listesi aşağıdaki gibidir.



Kahvaltı:

½ kavun

350 gram haşlanmış somon



Öğle Yemeği:

Salata:

7 büyük haşlanmış karides

3 bardak çiğ ıspanak

1 rendelenmiş havuç

1 dilim salatalık

Yarım domates

Limon suyu/ Zeytinyağı/ Baharat sosu

Atıştırmalık:

¼ bardak badem

1 parça yağsız et dilimi

Akşam Yemeği:

2 parça yağsız et dilimi

2 bardak buharda brokoli

Salata:

2 bardak marul

½ bardak domates

¼ bardak mor soğan

½ avokado

Limon suyu



Tatlı:

½ bardak taze yaban mersini

¼ bardak badem



Besin Değerleri

Taş Devri Diyeti
ÖNERİLEN
Kalori
2,200
Kadın
21-25: 2,000
26-50: 1,800
51+: 1,600
Erkek
21-40: 2,400
41-60: 2,200
61+: 2,000
Toplam Yağ
%39
20%-35%
Doğmuş
%7
10% dan az
Trans
%0
Toplam karbonhidratlar
%23
45%-65%
Şeker (total except as noted)
Lif
42,5 g.
Kadın
19-30: 28 g.
31-50: 25 g.
51+: 22 g.
Erkek
19-30: 34 g.
31-50: 31 g.
51+: 28 g.
Protein
%38
10%-35%
Sodyum
726 mg.
2,300 mg. 'ın altında, 1,500 mg. 'ın altında: 51+ için
Potasyum
9,062 mg.
En az 4,700 mg.
Kalsiyum
691 mg.
19-50: 1,000 mg.
51+: 1,200 mg
Vitamin B-12
17,6 mcg.
2.4 mcg.
Vitamin D
0 mcg.
15 mcg.

*Öneriler 19 ve üstü yaş grubu içindir. g.: gram, mg.: miligram, mcg.: mikrogram

kalorisepeti.com

16 Şubat 2015 Pazartesi

Kol kaslarını sıkılaştıran 5 hareket

Herbalife Spor Danışmanı Ebru Karaduman, sıkı kollara sahip olmak isteyen kişiler için pratik ve herkesin kolayca yapabileceği egzersiz önerileri hazırladı.

5 hareketten oluşan çalışma ile sıkı arka kol kaslarına kavuşabilirsiniz

Spor ve egzersiz yaparak arka kol kaslarınızı eğer güçlendirmediyseniz yaşlanma ve yer çekimi gibi etkenler arka kol kaslarınızda sarkmaya neden olabilir. Kadın ve erkeklerin adeta korkulu rüyası haline gelen sarkmalardan pratik ve uygulaması kolay 5 ayrı hareket ile kurtulmanız mümkün.

Herbalife spor Danışmanı Ebru Karaduman’a göre her an ve her yerde yapılabilecek egzersizlerle sıkı kollara kavuşabilirsiniz. Ebru Karaduman’ın hazırladığı pratik 5 hareketten oluşan hareketler dizisi ile arka kol kaslarınızı güçlendirebilirsiniz.

Herbalife Spor Danışmanı Ebru Karaduman’dan günlük hayatınızda kolaylıkla yapabileceğiniz 5 kol hareketi önerisi:

Arka Kol Çalışması 1

Pilates topunun ya da bir sandalyenin ortasına oturun. Bir elinizde dambıl olsun, ağırlığın bulunduğu kolu dirsekten 90 derecelik bir açıyla geriye doğru bükerek dambılı başınızın arkasına indirin, diğer elinizle de kolunuzu destekleyin. Bu pozisyondayken kolun sadece dirsekten sonrasını kullanarak dambılı yukarı kaldırın ve kolu düzleştirin. Her iki kolunuz için 12x2 set tekrar yapın.

Arka Kol Çalışması 2

Sabit bir yükseltinin (bank, sandalye) kenarına oturun, kalçanızın yanlarından da ellerinizle oturduğunuz yeri kavrayın. Dizleriniz bükülü bir şekilde ayaklarınızı bir adım öteye yerleştirin. Kollarınızı dirsekten bükerek kalçanızı yere yaklaştırın. Nefes verirken kendinizi yukarı iterek başlangıç pozisyonuna dönün. 12x2 set tekrar yapın.

Arka Kol Çalışması 3

Kollar ve bacaklar matın dışına gelecek şekilde açık olarak ellerinizi yere koyup şınav pozisyonu alın. Dirsekleri bükerek göğsü yere yaklaştırın. Ellerle yeri itip kolları düzleştirerek başlangıç pozisyonuna dönüp tekrarlayın. 12x2 set tekrar yapın.

Arka Kol Çalışması 4

İki elinize de dambılları alın, kollarınız dümdüz kalçanızın yanında olsun. Avuç içleriniz arkaya baksın ve kollarınızı düz bir şekilde geriye doğru ittirin. Bu hareket esnasında, dirsekleriniz düz olmalıdır. Kollarınızı her geri ittirişinizde, nefes veriyor olmalısınız. 12x2 set tekrar yapın.

Arka Kol Çalışması 5

Ayaklarınızı omuz genişliğinde açıp dik durun. Dambılları avuçlar birbirine bakacak şekilde başın üzerinde birbirine yakın tutun. Dirsekleri sağa sola oynatmadan kolunuzu bükerek ağırlığı başınızın arkasına indirin. Nefes verirken dirseğinizi sabit tutarak ağırlığı yukarı itin. Her iki kolunuz için 12x2 set tekrar yapın.

Not: Eğer dambılınız yoksa içi su dolu küçük su şişelerini dambıl yerine kullanabilirsiniz. (PembeNar)

Yeşil ve siyah çay DNA'yı hasardan koruyor

Her ikisi de Türk milleti için iki vazgeçilmez içecek olsa da tüketimi sağlığımızı yakından ilgilendiriyor. Çünkü nasıl ve hangi miktarda tükettiğinizin tepeden tırnağa etkisi var. Hisar Intercontinental Hospital İç Hastalıkları ve Romatoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Soy, her ikisinin de yararları ve zararlarını anlattı.

Hürriyet'in haberine göre; Çayın dünyada sudan sonra en sık tüketilen içecek olduğunu belirten Prof. Dr. Soy; ‘M.Ö. 2737 yılında Çin İmparatoru tarafından keşfedilerek günlük hayata giren çay; özellikle Çin ve Japonya’da uyanık kalmak, çalışmak ve meditasyon amaçlı, öğrenciler ve rahipler arasında popülerlik kazanarak; daha sonra tüm dünyada bilinir ve kullanılır hale gelmiştir.

Kahvenin kökeninin ise Etiyopya olduğuna inanılır. Hikâyeye göre, Kaldi isminde Etiyopyalı bir keçi çobanı, keçilerinin belli ağaçların meyvelerini yedikten sonra daha hiperaktif olduklarını fark eder. Daha sonra manastırlarda rahipler uyanık kalabilmek için kahveyi tüketmeye başlarlar. Buradan zamanla Arap yarımadasına yayılan kahve, çay gibi, uzun bir süre Doğu kökenli bir içecek olarak kalmıştır ve ancak 17. yüzyılda Avrupa’ya gelmiştir.

ALZHEIMER VE TİP 2 DİYABETE KARŞI KORUYUCU

Çay ve kahvenin yararları hakkında çok sayıda, birbirine zıt sonuçlanan, çalışma mevcuttur. Bazı araştırmacılar kahvenin Alzheimer ve demansa karşı, bazısı da, Tip 2 diyabete karşı koruyucu olduğunu ifade etmişlerdir. Kahve, yüksek miktarda kafein içeriği nedeni ile havayollarını genişleterek astımlı hastaların tedavisine yardımcı olmakta; kafein beyin damarlarını daraltarak migren ataklarının azaltılmasında işe yarayabilmektedir.

KAFEİNSİZ KAGVE ROMATOİD ARTRİTE NEDEN OLABİLİR

Harvard Halk Sağlığı Okulunun kahvenin sağlık üzerindeki etkileri üzerine yaptığı araştırma sonucunda “sağlık üzerine etkisiz” olduğu ve 6 fincanın üstünde kahve içiminin ölmeye neden olmadığı gibi; uzun yaşamaya da katkısının olmadığı görülmüştür. Yani kahve tiryakisi iseniz telaşlanmanıza gerek yok. Ayrıca bazı araştırmalarda kahve tüketmenin kolon kanserinden koruyucu olabileceğini iddia etmiştir. Yine kafeini alınmış (dekaeine) kahvenin romatoid artrite neden olabileceği iddia edilmişitir.

NEDEN YEŞİL ÇAY DAHA SAĞLIKLIDIR

Çay için ise durum farklı. Ulusal Kanser Enstitüsü (NIH) verilerine göre çay, antioksidan bir madde olan polifenol bileşikleri içerir ve bu da kanseri önlemede yardımcı olabilir. Kanser riski üstündeki etkileri yeterince araştırılmamış olsa da; çay, yatıştırıcı ve gençleştirici özellikleri olan tedavi edici bir içecek olarak kabul görmüştür. Çayın tüm çeşitleri, “Camellia sinensis” adlı bitkinin yaprağından elde edilirler ki hasat sonrasında kurutulma sonucunda oksidize olur; oksidasyon ise kimyasal maddelerin parçalanmasına yol açar.  Yapraklarda görülen oksidasyon miktarına göre çay, siyah, yeşil ve beyaz olarak ayrılır. Polifenoller özellikle yeşil çayda yoğundur.

YEŞİL VE SİYAH ÇAY DNA'YI HASARDAN KORUYOR

Yüksek polifenolllü çaylar, sıklıkla sıcak olarak demlenip içilirler. Yeşil çaydaki polifenol, siyah çaydaki theflavinler ve thearubiginler DNA’yı hasarlardan koruyan serbest radikaller içerir. Ancak ihtiyaçtan fazla kahve ya da çay tüketimi çok yüksek miktarda kafein içerdiğinden, anksiyete, taşikardi, çarpıntı, uykusuzluk, huzursuzluk ve bulantıya yol açar. Yüksek miktarda filtre edilmemiş kahve, yüksek kötü kolesterol, LDL ile ilişkili bulunmuştur. Çay, flour içerdiğinden diş sağlığına yararlı bulunmuştur ancak çok fazla miktardaki çay, çabuk çürüyen dişler ve osteoflorozis riskini artırabilir. Çin, Hindistan ve Sri Lanka kökenli çayların çoğunda yüksek alüminyum ve kurşun içeriği saptanmış olduğundan çay seçiminde dikkatli olmanız gerekir. Sonuç olarak her şeyi tadında bırakarak, günlük çay ve kahve miktarında ölçünün kaçırılmaması kaydı ile bilinen bir kalp damar hastalığınız da yoksa çay ve kahveyi tüketmeye devam edebilirsiniz’ açıklamasında bulundu.

ÇAY EN SAĞLIKLI NASIL İÇİLİR

• Yemeklerden hemen sonra içmeyin. Yemeklerden hemen sonra içilen çay, demir emilimini engelleyip anemiye (kansızlık) yol açar. Özellikle kadınların bu konuda daha dikkatli olması gerekir.
• Çayı ana öğünlerde yemekten 1 saat sonra için.
• Şekersiz içmeyi deneyin. Şekersiz çay kilo alımının engellenmesi ve diyabet gelişimini önleme açısından yararlıdır.
• Çayı gün içinde su yerine tüketmeyin. Diüretik etkisi nedeniyle vücuttan su kaybının artmasına yol açar.
• Fazla çay tüketimi tansiyonda yükselme gibi yan etiklere yol açabilir.
• Yatmadan önce çay içmeyin, uykusuz kalabilirsiniz.
İçinde kansere karşı yararlı olan çok sayıda poliaminler içerse de yakın zamandaki bir araştırmada günde bir litre üstündeki çay tüketimi ile kolon kanseri gelişimi arasında ilişki saptanmıştır. Tam kanıtlanmamakla beraber içeriğindeki bazı kanserojen poliaminler neden ile bunun olduğu iddia edilmiştir. Ancak başka çalışmalarda çay ve kolon kanseri arasında ilişki saptanamamıştır.

40 YILIN HATIRINA SAĞLIĞINIZDAN OLMAYIN

Genel olarak iyi tolere edilen bir içecek olmasına rağmen, kahvenin de bazı kişiler tarafından dikkatli tüketilmesi gerekir.  Kalp ve tansiyon hastaları için çarpıntıya ve kan basıncın da yükselmeye yol açarak zararlı olabilir. Kafeinsiz kahvenin romatoid artrit olarak bilinen iltihaplı romatizmaya yol açtığı iddia edilmiştir. Genetik olarak yatkın bireylerin bu tür kahveyi tüketmemesi önerilir. Kahve ile kolon kanseri arasında ilişki saptanmamıştır. Kahve barsak hareketliliğini arttırıp kanserojenlere temas süresini azaltır diye iddia edilmiştir.

12 Şubat 2015 Perşembe

Ne yesem yarıyor diyenler haklıymış

Bilim adamları, bazı insanların diğerlerine oranla kilo almaya neden daha meyilli olduğu sorusunun yanıtını buldu.

"Nature" dergisinde yayımlanan araştırma, kişinin kilo alıp almayacağını ya da yağların bedeninde nasıl dağılacağını yeni keşfedilen 93 gen bölgesinin belirlediğini ortaya çıkardı.

Antropometrik Özelliklerin Genetik Araştırması Konsorsiyumu (Giant) araştırmacıları, 300 binden fazla kişinin DNA'larını inceleyerek obezitenin şimdiye kadarki en ayrıntılı genetik haritasını çıkardı.

Vücuttaki yağ dağılımının yeni bulunan 33 gen bölgesi tarafından belirlendiğini keşfeden araştırmacılar, söz konusu gen bölgelerinin neden bazı kişilerin belirli yerlerinden kilo aldığını açıkladığına işaret etti.

Araştırmacılar, 60 gen bölgesinin de vücut kitle endeksini etkilediğini ve bu gen bölgelerinin büyük bir kısmının sinir sistemiyle bağlantılı olduğunu buldu.

Araştırmayı yöneten Prof. Dr. Elizabeth Speliotes, "Kilo probleminiz için nöroloğa gitmezsiniz. Çünkü obezite söz konusu olduğunda sinir sistemi kimsenin aklına gelmez. Ancak yeni keşfettiğimiz gen bölgeleri, bunun doğru olmadığını ortaya çıkardı. Bu genlerden bazıları iştah kontrolüne, bazıları da yiyeceklerle ilgili öğrenme ve bellek süreçlerine katkıda bulunuyor" dedi.

Michigan Üniversitesi'nde görevli Prof. Dr. Speliotes, araştırmada keşfedilen gen bölgelerinin obezitenin tek bir gene bağlı olamayacağını gösterdiğini vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti:

"Elde ettiğimiz bulgular, obezitenin herkes için geçerli tek bir çözümü olmadığına işaret ediyor. Sağlıklı yaşam ve kilo kaybı için cinsiyet ve yaşa göre önerilerde bulunuyoruz. Ancak bu konuda asıl çözümü genetik bilgi sunacak."

Neden zayıflayamıyorum?

Diyet yapıp zayıflıyor ama sonra tekrardan kilo alıyoruz. Bu kısır döngü devam ettikçe kilolar inatçı bir hale geliyor ve ilerleyen yaşla beraber, kilo vermek daha da zorlaşıyor. Ayrıca şişmanlık pek çok hastalığa da sebep oluyor.

1 - Hedefe ulaşmak için kendinize mantıklı bir süre veriyormusunuz ?

Fazla kiloları vermek için yapılan en sık hata, bu işin kısa bir sürede gerçekleşmesi isteği ve beklentisi içinde olmaktır.  Unutmayın ki bu kiloları yıllar içinde aldınız, vermek içinde kendinize süre tanımalısınız. Hızlı kilo vermek çok düşük kalorili beslenme ile olur ve böyle bir beslenme tarzı sürdürülemez. Önemli olan her zaman sürdürebileceğiniz bir beslenme tarzını hayatınıza uyarlamanızdır. Ayrıca hızlı verilen kiloyu vücut koruyamaz ve kısa sürede fazlasıyla geri alır.

2 - Diyete başladıktan bir süre sonra, sıkılıp eski alışkanlıklarınıza geri dönüyor musunuz?

Halbuki zayıflamak ve verilen kiloları geri almamak için, yaşam boyu beslenmenize  ve yaşam tarzınıza dikkat etmeniz gerekir. Şişmanlık  (Obezite ) diyabet, hipertansiyon, kolesterol hastalıkları gibi yaşam boyu dikkatli beslenmeyi gerektirir. 

3- Neden zayıflayamıyorum ? Kilo hedefiniz mantıklı ve erişilebilir mi ?

Hayaliniz, 50 bedenden 36 bedene düşmekse, öncelikle kendinize  daha kolay erişilebilir bir hedef seçmeli ve o kiloya indikten sonra da, 1 yıl vücudunuzu indiği bu alt kiloda sabit tutma çabası içine girmelisiniz.  Kısa bir süre için de 90’ lı kilolardan, 50’li kiloları hedeflemek,  40 kiloyu bir anda vermek sağlıklı bir hedef değildir.  Bu yüzden erişilebilir mantıklı hedef seçmek önemlidir. 100 kiloluk bir kişinin 20 kilo vermesi bile, o kişinin sağlığında ve hayat kalitesinde çok net artışa sebep olur. Kişinin yaşam kalitesi artar.

4- Porsiyonlarınız fazla olabilir mi?

Zayıflamaya önce porsiyonlarınızı küçülterek başlayın. Sonra yediğiniz besinin içindeki yağ oranına dikkat etmeye. Yağ oranı yüksek gıdaların kalorisi yüksektir ve küçük bir miktari bile kilo almanıza sebep. Örneğin her gün yenen yağlı peynirler, yağlı süt- yoğurt , bisküviler, yağlı etten yapılmış köfteler yemekler gözle görmeden tükettiğiniz hayvansal ve katı yağlardır. Uzun vadede vücutta yağlanma sebep olurlar.

5- Neden zayıflayamıyorum ? Diyetle birlikte egzersiz de yapıyormusunuz ?

Kolay ve sağlıklı zayıflama diyet ile birlikte egzersiz de yapmakla olur. Yalnızca egzersiz yaparak zayıflanamayacağı gibi, aktivitesiz  zayıflamada olmaz. Bunun ikisini de birleştirmek gerekmektedir . Egzersiz yaparak zayıflarsak vücudumuzun kas dokusunu koruruz ve kas kaybetmeyiz. Vücudunuzda ki kas oranı ne kadar fazlaysa , metabolizma hızınızda o kadar hızlıdır. Araştırmalar aerobik egzersizleri, yürüyüş, koşma, bisiklet , yüzme gibi egzersizlerle birlikte, ağırlık egzersizlerinin de yapılmasının kas gelişimi için  gerekli olduğunu göstermektedir.

6 - Popüler magazin diyet listelerini mi uyguluyorsunuz ?

Zayıflama diyeti kişinin hayat tarzına ve sağlık durumuna özel olmalıdır. Mesela, devamlı trend zayıflama diyetlerini yapmak , başarısız olma nedenlerinizden biri olabilmektedir . Oysa kişinin yaşına, cinsiyetine, varsa kronik hastalıklarına ve hayat biçimine uyumlu bir liste gerekmektedir .

7- Zayıflama ilaçlarından mucize mi bekliyorsunuz?

En çok suistimal edilen konulardan birisi de zayıflama yardım ürünleridir. Çoğu zaman bitkisel olduğu iddasıyla piyasaya sürülen bu mevsimsel moda ilaçlar, sağlığı bozduğu gibi ölüme kadar varan risklerde içerebilmektedir.  Bu ürünlerin ruhsatı, sağlık bakanlığı değil,  tarım bakanlığıdır. Buna rağmen pek çok kişi her yıl,  bu tip ilaçlarla mucize zayıflama beklemektedir.

Eğer siz de, neden zayıflayamıyorum diye düşünüyorsanız belki de yukarıda saydığım hataları yapıyor olabilirsiniz.

Zayıflama ve sağlıklı beslenme ile ilgili bilgileri, önerilerimizi, yemek tariflerimizi www.slimmingcenterestetik.com  internet sitemizden veFacebook : slimmingcenterestetik sayfamızdan takip edebilirsiniz.

Diyetisyen Nurdan Çeliktaş/Milliyet

Çiğ besin diyeti

Uzmanlar, Çiğ Besin diyetine kısa ve uzun vadede kilo kaybetmeyi sağladığı için iyi puanlar verirken; takibinin neredeyse imkansız, besin değerinin az ve güvenilirliğinin endişe verici olmasından dolayı da genel değerlendirmede 2.3 puan vererek Atkins diyeti ile birlikte 15.sıraya yerleştirdiler.

Tip: Az kalorili diyet

Benzer Diyetler: Vegan ve Vejetaryen diyetleri

Amaç: Kilo vermek, sağlıklı olmak ve çevreye faydalı olmak

İddia: Çiğ besinler, vücudun optimum sağlık düzeyine ulaşması için doğal enzimler ve vitaminler içerirler. Bu da kilo kaybetmeye yardımcı olur.


Teori: 1800'lerin sonunda doktor Maximilian Bircher-Benner yakalandığı sarılık hastalığını çiğ elma yiyerek geçirdikten sonra çeşitli hastalıkların çiğ yiyecekler ile geçebileceği tezini araştıran birçok çalışma yapılmıştır. Çiğ yiyecekler pişirilemez, işlem göremez, mikrodalgada pişirilemez, genetiği değiştirilemez ve pestisit veya herbisitlere maruz bırakılamaz. Taze meyveler, sebzeler, çerezler, tohumlar ve otlar çiğ besinlere dahildir. Bu beslenme tarzını savunanlara göre besinleri pişirmek tüm vitaminlerini ve bağışıklığı arttırıcı besin değerlerini etmektektedir (Bu iddiayı kanıtlayan bilimsel veriler çok azdır).

Diyet Nasıl Çalışıyor?

Çiğ besin diyetinin birçok varyasyonu bulunmakla birlikte genellikle yediklerinizin %75-80'nini 45 derecenin üstünde ısıya maruz kalmamış bitki kökenli besinler oluşturmaktadır (Çok az kişi %100 çiğ besin tüketir). Takipçilerinin çoğu vegandır ama bazıları çiğ (pastörize olmamış) süt, çiğ sütten yapılan peynir, sashimi (balık), çiğ balık ve bazı çiğ et çeşitleri gibi çiğ hayvansal ürünleri tüketmektedirler. Bolca taze meyve, sebze, tohum, çerez tüketeceksiniz. Ayrıca baklagilleri de çiğ olarak tüketebilirsiniz. Meyve suları ve bitki çayları da serbest.

Peki neler yasak? Pastörize veya işlenmiş gıdalar, rafine şekerler ve unlar, sofra tuzu ve kafein yasak. Makarna, pişmiş yiyecekler, abur cubur ve çoğu hazır meyve suyu, içecekler ve sütlere de elveda deyin (Taze meyveler ile evde hazırlanan meyve suları ve sebzelere izin var).

Yiyeceklerin nasıl hazırlandığını öğrenmeye ihtiyacınız olacak. Çiğ besinler özellikle içecek haline getirilebilir, karıştırılır, kurutulur, filizlendirilir, çimlendirilir, kesilir, doğranır ve yeniden sulandırılabilir.

Kilo Verebilecek misiniz?

Araştırmacılar, çiğ besin tüketenlerin daha az kalori aldıklarını ve böylece daha az kilo aldıklarını iddia etmişlerdir. Amerika'da medikal bir derginin yayımladığı 32 kişinin katıldığı bir araştırmaya göre katılımcılar besinlerinin yüzde 62'sini çiğ besinlerden karşılamışlardır. Yaklaşık 7 ay sonra katılımcılar ortalama 4 kilo kaybetmiştir. 2005'de yayımlanan bir diğer araştırmaya göre ise 18 katılımcı katı bir şekilde çiğ besin diyetini uygularken diğer 18 kişi ise klasik bir diyet programı uygulamıştır. 4 yılın sonunda beden kitle endeksi normal diyet uygulayan erkekler için 25.5 iken, çiğ besin diyeti uygulayanlarda 20.7 olmuştur. Aynı şekilde kadınlar için de sırasıyla 25.4 ve 20.1'dir.

Kalp Sağlığı için Faydalı mıdır?

Çiğ besin diyetinin pozitif etkileri vardır. Sebze-meyve ağırlıklı, doymuş yağ oranı ve tuzu düşük bir beslenme planı kolestrolü kontrol altında tutmada, tansiyonu dengelemede ve kalp hastalıklarından korunmada etkilidir.

Diyabeti Önler veya Kontrol Altında Tutar mı?

Çiğ besin diyetinin diyabeti önlemesi ile ilgili herhangi bir kanıt tur fakat sağlıklı bir şekilde kilo vermek diyabeti önleyebilir veya kontrol altında tutabilir.

Sağlık Riski Var mı?

Hassas bir beslenme planı sizin elinizde olmakla birlikte et, balık, süt veya yumurtayı çiğ olarak tüketmek tehlikeli olabilir. Ayrıca sadece çiğ yiyecekler ile beslenmek tüm yaşlarda besin eksikliğine neden olabileceği için özellikle çocuklar için önerilmemektedir.

Takibi Kolay mı?

Çiğ besin diyeti uygulayan kişiye göre yorumlandığı için belirli bir konsepti tur ve takibi zordur. Pişmiş yiyecek yeyip yiyemiyeceğiniz size bağlı olup nasıl hazırlayacağınıza da siz karar verirsiniz. Çiğ besin yiyeceklerini hazırlamak ise genellikle sıkıcı bir prosedürdür.

Örnek Menü:

Çiğ besin diyetinin günlük örnek diyet listesi aşağıdaki gibidir.



Kahvaltı:

Taze meyveli granola

Fındıklı süt

Atıştırmalık:

Çilekli smoothie

Öğle Yemeği:

İncir-roka salatası, zencefil sirkesi ile

Keten tohumlu kraker

Muz kurusu



Atıştırmalık:

Karışık çerez



Akşam Yemeği:

Avokadolu miso çorbası

Susamlı kara lahana salatası



Tatlı:

Donmuş bademli tereyağlı kurabiye


Besin Değerleri

.
Çiğ Besin Diyeti
ÖNERİLEN
Kalori
1,280
Kadın
21-25: 2,000
26-50: 1,800
51+: 1,600
Erkek
21-40: 2,400
41-60: 2,200
61+: 2,000
Toplam Yağ
%28
20%-35%
Doğmuş
%6
10% dan az
Trans
%0
Toplam karbonhidratlar
%59
45%-65%
Şeker (total except as noted)
%15
Lif
35 g.
Kadın
19-30: 28 g.
31-50: 25 g.
51+: 22 g.
Erkek
19-30: 34 g.
31-50: 31 g.
51+: 28 g.
Protein
%13
10%-35%
Sodyum
1,145 mg.
2,300 mg. 'ın altında, 1,500 mg. 'ın altında: 51+ için
Potasyum
4,025 mg.
En az 4,700 mg.
Kalsiyum
750 mg.
19-50: 1,000 mg.
51+: 1,200 mg
Vitamin B-12
0.8 mcg.
2.4 mcg.
Vitamin D
3.01 mcg.
15 mcg.
*Öneriler 19 ve üstü yaş grubu içindir. g.: gram, mg.: miligram, mcg.: mikrogram

kalorisepeti.com

Ayva suyu hastalıklardan koruyor

Uzmanlar, özellikle kış aylarında sıkça görülen üst solunum yolu enfeksiyonlarının önüne geçilebilmesi için ayva suyunun içilmesini öneriyor

Ayva suyu yüksek mineral ve bol vitamin içeriği ile birçok hastalığa karşı koruma sağlıyor. Uzmanlar özellikle kış aylarında ortaya çıkan öksürük, anjin, bronşit gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde ayva suyu içilmesini tavsiye ediyor

Ayva suyu içeriğindeki C vitamini, kalsiyum, demir, protein ve karbonhidratlar ile birçok hastalığa karşı kalkan görevi görüyor. Kış aylarında sıklıkla karşılaşılan bronşit, anjin, öksürük gibi rahatsızlıklarda ayva suyu desteği ile tedavi süreci hızlanabiliyor. Uzmanlar üst solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde ayva ve ayva suyunu öneriyor.

Nuh Naci Yazgan Üniversitesi sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç soğuk havalarda görülen öksürük, anjin, bronşit gibi hastalıkların tedavisinde ayva suyunun kullanılabileceğine dikkat çekiyor. Ayva suyunun pek çok faydalı özelliği bulunduğunu belirten İnanç, “Soğukların artmasıyla birlikte üst solunum yolu enfeksiyonlarında önemli bir artış gözleniyor. Vitamin açısından güçlü meyve suları bu hastalıkların yayılmasını engellerken, özellikle ayva suyu yoğun C vitamini içermesi ile tedavi sürecinde etkili oluyor. Ayrıca antiseptik özelliği bulunan malikasit ihtiva etmesi sayesinde enfeksiyonel hastalıklardan koruyor.” şeklinde ekledi.

Ayva suyunun, kış hastalıklarının yanı sıra içeriğindeki vitamin ve mineralin kalp ve damar hastalıkları, ishal problemleri ve hazımsızlık sorunlarının tedavisinde de etkili olabileceğini belirtiliyor.

10 Şubat 2015 Salı

14 Şubat Sevgililer Günü Aşk Diyeti

14 Şubat`a sayılı günler kaldı. Bu özel güne kadar bir kaç kilo vermek mümkün. İşte 3 günde 3 kilo verebileceğiniz Aşk Diyeti!

Aşk diyeti

* Kahvaltı: 2 dilim taze ananas, sınırsız tuzsuz lor peyniri
* Ara öğün: Sınırsız yağsız, tuzsuz patlamış mısır ve sınırsız, tuzsuz, taze salatalık
* Öğle: 2 dilim taze ananas, sınırsız tuzsuz lor peyniri
* İkindi ara öğün: Sınırsız yağsız, tuzsuz patlamış mısır ve sınırsız tuzsuz, taze salatalık
* Akşam: 2 dilim taze ananas, sınırsız tuzsuz lor peyniri
* Gece ara öğün: Sınırsız yağsız, tuzsuz patlamış mısır ve sınırsız tuzsuz, taze salatalık

kalorisepeti.com

Bu saatten sonra meyve kilo aldırıyor

Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Demirci, geç saatlerde yenen meyvedeki fruktozun kana daha kolay geçtiğini ve yağ oluşumuna sebep olarak kilo oluşumuna neden olduğunu söyledi.,

Meyvelerin tüketiminin porsiyonlar halinde ve yemeklerden belli saat sonra olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Mehmet Demirci, meyvelerdeki fruktoz denen şekerin kana daha kolay geçtiğini belirtti. Herkesin akşamları belli bir saatten sonra yemek yemenin zararlı olduğu konusunda hem fikir olduğunu belirten Prof. Dr. Demirci, geç vakit yenen meyvenin de zararlı olduğunu dile getirerek, "Herkesin üzerinde hem fikir olduğu konu var. Akşamları belli bir saatten sonra yeme, içmeyi kesmek lazım. Saat 6 veya 7 yeme içmenin kesilmesi açısından uygun vakit olabilir yatış saatine göre. Eğer bir kişi geç vakit yatmadan önce meyve tüketirse burada tabii ki meyvedeki bulunan fruktoz dediğimiz şeker var. Bu şekerin yağa dönüşüp kana geçmesi çok kolay olmakta. Dolayısıyla şişmanlık için önemli bir konu diyebiliriz. Geç vakit yemek doğru bir uygulama değil. Ama meyveyi biz 3 veya 5 porsiyon yememiz gerekir uygun saatlerde. Porsiyon denilince tüketici olarak düşünüyoruz porsiyon nedir diye. Porsiyon meyvenin çeşidine göre değişiyor. Çilekte 10 adet çilek bir porsiyon yapıyor. Armutta ve portakalda orta boyları birer porsiyon yapıyor. Yani biz günde 3 veya 4 porsiyon meyve yiyebiliriz fakat uygun saatlerde. Geç vakit meyve yemenin zararı olabilir. Zaten geç vakit yenen meyvedeki şekerin yağa dönüşmesi çok daha kolay olduğu için şişmanlamaya, obeziteye zemin hazırlar diye düşünüyoruz. Geç vakit yediğimiz zaman meyvede bulunan şeker fruktoz kana geçiyor ve doğrudan doğruya yağ oluşumuna neden oluyor ve şişmanlamaya da sebep oluyor. Meyvenin yemekten 3 saat sonra tüketilmesinde bir mahsur yok" dedi.

9 Şubat 2015 Pazartesi

Karaciğeri temizleyen pancar detoksu

Pancar detoksu ile vücudunuzu toksinlerden arındırabilirsiniz. İşte pancar detoksunun faydaları ve pancar detoksu tarifi...


Pancar, safrayı inceltir ve karaciğeri daha iyi çalışmasını sağlar. Nane, safranın oniki parmak bağırsağına iletilmesini hızlandırır ve bu sayede karaciğeri canlandırır.

Pancar detoksu tarifi

Malzemeler:

1 adet pancar
1/4 bardak taze kıyılmış nane yaprağı
Yarım misket limon suyu
1-2 litre taze içme suyu

Yapılışı:

Pancarı iyice yıkayın ve dilimleyin. Suyun içerisine atın ve beklemeye bırakın.
Naneyi kıyın ve limon suyuyla birlikte suya ilave edin.
İçmeden önce buzdolabında 12-24 saat bekletin. Bu karışım 4 gün buzdolabında bozulmadan kalabilir.
Buz ile servis edin

Kabuğuyla yemek zayıflatıyor

Çıkardığı “Neden Açım Neden Şişmanım” adlı kitabıyla oldukça ses getiren Beslenme Danışmanı Dr. Gönül Ateşsaçan, “Sağlıklı beslenmek için yediklerimize dikkat edeceğiz, Bol sıvı tüketeceğiz,mutlaka egzersiz yapacağız ve bilinçaltımızı zayıflatacağız” dedi.

Dr. Gönül Ateşsaçan, konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, “Hepimizin bildiği gibi dünyada artık şok diyetlerle ya da ilaçlarla zayıflama dönemi bitti. Artık önemli olan sağlıklı beslenerek,aç kalmayarak ve kalıcı şekilde kilo vermek.” dedi.

Dr.Gönül Ateşsaçan, egzersiz yaparken ruh ve bedenin birbirini tanıdığını ve kaynaştığını ifade ederek, “Metabolizma hızınızın değişmesiyle birlikte yaşam enerjiniz de artıyor .Bu sayede yaşamınızda ki davranışlarınızın hedefi belli olacak ve sonuç almaya başlayacaksınız.Çeşitli fiziksel faktörlerin kilo alıp vermenizde önemli olduğunu unutmayın.Bunun için mutlaka uzmana başvurun, tiroid bezi ve safra kesenizin çalışma sisteminin ne kadar sağlıklı olup olmadığını öğrenin. Tiroid bezi ve safra kesesi,kilo vermek için oldukça önemli.Uzmanınız gerekli testleri yaptıktan sonra doğru planı hazırlayacaktır” dedi.

Dr.Gönül Ateşsaçan son olarak zayıflarken uygulamamız gerekenleri ise şöyle sıraladı; “Acıkmadan yemek yiyin,susamadan su için. Günlük 1000 kalorinin altına düşmeyin. Haftada veya 10 günde 1 aynı giysi ile aynı tartıda,aynı saatlerde tartılıp kaydedin. Yapay tatlandırıcı kullanıyorsanız günde 4 taneyi geçmeyin. Dışarıda yemek yiyorsanız, yemeklerin yağsız ve susuz kısmından almayı alışkanlık haline getirin. Kabuklu yenebilen meyveleri soymadan yiyin (armut, elma, kivi, portakal..vb Tam organik buğday ekmeği tercih edin.8-Günde en az 20 defa mekik hareketi yapın.”

Acı biber zayıflatıyor

Acı biberin içerisinde bulunan kapsaisin maddesinin vücutta yağ yakımını hızlandırdığı açıklandı.

Dailymail'in haberine göre araştırmacılar acı biberin zayıflattığını kanıtladı.

Acı biberin içerisinde barındırdığı kapsaisin maddesi, kötü "beyaz yağları" iyi "kahverengi yağlar"a dönüştürüyor.

Kahverengi yağlar ise vücut ısısını korumak için kullanılırken bol kalori yakımını hızlandırıyor.

Yapılan bir araştırmada acı bibere acı tadını veren maddenin yağ yakımını hızlandırdığı kanıtlandı. Bu madde metabolizmayı hızlandırıyor ve dolayısıyla yağ yakımı tetikleniyor.

Uzmanlar, acı biber yiyerek iştah kontrolünün sağlanabileceğini ve metabolizmanın hızlandırılarak kilo vermenin de mümkün olacağını belirtti.