30 Aralık 2016 Cuma

Yılbaşına özel çay tarifi: Noel çayı

Çay genellikle kahvaltı sofrasında ya da yemekten sonra içilir. Ama çay seven toplumlarda her vesileyle çay içilebilir. Yılbaşı gecesi de çay içilebilir örneğin. 
İşte bu da yılbaşına özel çay tarifi: Noel çayı

2 adet demlik çay: Sindirime iyi gelir
Çeyrek elma: Kanser düşmanı
Bir avuç kuşburnu: C vitamini deposu
Karabiber: Yağ hücrelerini azaltır
3-5 karanfil: Solunum hastalıklarına iyi gelir
2 dilim limon: C vitamini deposu
Damak tadınıza göre bal: Enerji verir

28 Aralık 2016 Çarşamba

Ev yoğurdunun 9 faydası var

Beslenme ve Diyet Uzmanı Özge Öçal, katkı maddesi karıştırılmayan ev yoğurdunun içerdiği kalsiyum, protein ve yararlı bakteriler nedeniyle sofralardan eksik edilmemesi gerektiğini belirtti.

Yetişkinlerin günde bir kase, çocukların da günde en az 6 kaşık ev yoğurdu tüketmeleri gerektiğini vurgulayan Öçal, ev yoğurdunun 9 faydasını sıraladı:
1- Ev yoğurdu, hazır yoğurtlara göre daha çok probiyotik içeriyor. Bu sayede bağırsak hareketleri düzene giriyor, kabızlık, ishal, hazımsızlık gibi sıkıntıları önlüyor.
2- İçerdiği kalsiyum sayesinde karın bölgesinde oluşan yağlanmayı azaltıyor.
3- Düzenli tüketilmesi durumunda yüksek tansiyon riskini azaltıyor.
4- Bağışıklık sistemini destekleyen, hastalık ve enfeksiyonlarla savaşan T hücrelerinin güçlenmesini sağlıyor.
5- İçerdiği kalsiyum sayesinde çocuklarda diş ve kemik oluşumunu destekliyor. Yetişkinlerde ise kemik erimesini önlüyor.
6- Kaymaksız tüketilen ev yoğurdu kolesterolün düşürülmesine destek oluyor.
7- İçerdiği yararlı bakteriler, ciltte oluşan sivilce ve kızarıklıklara iyi geliyor.
8- Bol proteinli yapısı, egzersiz sonrası yıpranan kasları onarıyor.
9- Kan şekerinin dengelenmesini sağlıyor. Böylece tatlı yeme isteğini azaltıyor.

27 Aralık 2016 Salı

Yılbaşı yemeği için 6 altın öneri

Zengin sofraların kurulduğu yılbaşı gecesi doğru besin tercihi yaparak ve porsiyon kontrolü sağlayarak yeni yıla sağlıklı girmek mümkün. Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Merve Gülünay, sağlıklı yılbaşı sofrası önerilerinde bulundu. Birçok kişi yılbaşı gecesi daha fazla kalori alacağını düşünerek gün içinde kendini aç bırakma eğilimindedir. Oysa bu durum metabolizmayı daha fazla kalori almaya yönlendirir. Bunun nedeni ise uzun süreli açlıkların kan şekeri dengesini bozarak, yemeği fazla ve hızlı tüketmeye yönlendirmesidir. Gülünay, uzun süre aç kalan vücudun yenilenleri yağ olarak depoladığına dikkat çekerek, yılbaşı gecesi için sağlıklı beslenme önerilerini sıraladı.

1- İyi bir kahvaltı
Gece uyku süresince yaşanan açlık nedeniyle metabolizma yavaşlar. Metabolizmayı ateşlemenin yolu iyi bir kahvaltıdan geçer. Bu yüzden mutlaka güne kahvaltıyla başlamak ön koşuldur. Her zaman olduğu gibi yılın son gününde de güne yumurta, peynir ve bol yeşillik içeren bir kahvaltı ile merhaba denmelidir.
2- Besinler azar azar tüketilmeli
Mide problemleri nedeniyle yılbaşı gecesi bir hastanenin acil bölümünde geçirilmek istenmiyorsa, besinler gece boyunca yavaş yavaş ve azar azar tüketilmelidir. Fazla miktarda besin tüketimi, hızlı biçimde büyük lokmalarla beslenmek hem midenin doygunluk hissi sinyalinin verememesinden dolayı daha çok kalori alınmasına sebep olacak hem de tansiyon ve kalp gibi problemleri beraberinde getirecektir. Hazımsızlık ve şişkinlik gibi problemlere yol açacak bu durumu önlemek adına yemek yavaş yavaş yenmeli ve iyi çiğnenerek sindirim artırılmalıdır.
öne çıkanlar
3- Saat planlaması yapın
Gün içinde kahvaltıdan başlanarak ana ve ara öğün şeklinde beslenmeye özen gösterilmelidir. Akşam hindi, dana gibi et grubu tüketilecekse, iyi bir kahvaltının ardından öğle yemeğinde sebze, salata, yoğurt gibi besinler tercih edilmelidir. Öğle yemeğinden sonra ufak bir ara öğün yapmak akşam yenilecek yılbaşı yemeği öncesi kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olacaktır. Yemek sonrası meyve ve tatlı gibi öğünler tercih edileceği için karbonhidrat tüketimi gün içinde azaltılmalıdır. Yılbaşı yemeğinin saatini çok geç saatlere bırakmamaya özen gösterilmelidir. Atıştırmalıkların da saat ayarlaması planlanabilir. Kilo almamak ve mide problemi yaşamamak adına yatmadan 2.5-3 saat önce besin tüketmenin bitmesine özen gösterilmelidir.

4- Sofrada yeşillik bulundurun
Yılbaşı sofralarının vazgeçilmezi olan et grubunun sindirimi yavaş ve zordur. Hindi her ne kadar az yağlı bir et olsa da yanında mutlaka lifli besinlere yer vermek sindirimi kolaylaştırır. Bol miktarda yeşil yapraklı sebze tüketmek hem vitamin ve mineral açısından zengin bir beslenme sağlar hem de lif içeriğiyle sindirim problemi yaşanmasını engeller.
5- Kuruyemiş ve meyveye dikkat
Yılbaşı yemeklerinin sonrasında kuruyemiş ve meyve tüketimi vazgeçilmezler arasında yer alır. Ancak bu iki grup için de porsiyon kontrolü çok önemlidir. Kuruyemiş yüksek miktarda yağ içerdiği için miktara dikkat edilmelidir. 8-10 adet fındık, badem, fıstık ya da 2 tam cevizin 1 tatlı kaşığı zeytinyağına eş değer olduğunu düşünüldüğünde; kuruyemişi kase kase yemek yerine ufak miktarlarda tüketmek önemlidir. Meyve kan şekerini hızlı yükselten bir “şeker bombası” olduğu için tabakla ölçülebilecek yüksek miktarda değil, 1-2 porsiyon şeklinde tüketilmesi gerekmektedir.
6- Meze olarak yoğurtlu besinler tercih edilmeli
Meze seçiminizi mayonez gibi soslu olanlar yerine, yoğurtlu olanlardan tercih edilmelidir. Salam, sosis gibi sakatat etlerle yapılmış mezeler yerine, yeşil yapraklı olanlara ağırlık verilmelidir. Çok yağlı ve kızartma türü olan mezelerden kaçınılmalıdır. Hazırlanan mezelerden tabağa ufak bir kaşıkla her çeşitten az miktarda alınması hem tadımlık hem de doyumluk bir keyif yaşanmasına yardımcı olacaktır.
Yeni yılın ilk gününe öneri
1- Mümkün olduğunca erken kalkın.
2- Bol miktarda su içmeyi unutmayın.
3- Vücuttaki ödemi atmak adına bitki çayları, maydanoz, biberiye, kekik gibi besin ve baharatlara beslenmenizde yer verin.
4- Açık havada 1-1,5 saat kadar yürüyün.
5- Kafein sebebiyle kahve tüketiminizi sınırlandırın.
6- Ağır ve yağlı bir kahvaltı yapmaktan kaçının.
7- Bol miktarda C vitamini içeren yeşil yapraklı sebze tüketin.
8- Geç uyanmanız sebebiyle öğle yemeğini atlamayın. Akşam yemeğinden önce mutlaka süt grubu besinler ve meyvelerle bir ara öğün yapın.
cnntürk

26 Aralık 2016 Pazartesi

Balkabağı bağırsak tembelliğinin düşmanı

Balkabağını bağırsaklar için tam bir şifa deposu. Hem tok tutan hem de cilde iyi gelen balkabağının bağırsak tembelliği yaşayanlar için önemli bir destek olduğu belirtildi.

Kışın turuncu şifa deposu balkabağı bağışıklık sistemini güçlendiriyor, bağırsak hareketlerini hızlandırıyor, tok tutuyor ve cilde iyi geliyor. Posadan zengin bir kaynak olduğundan püresi veya çorbası uzun süre tok kalmanızı sağlarken; bağırsak tembelliği yaşayan kişilerde soruna yardımcı oluyor.

24 Aralık 2016 Cumartesi

Fit olmanızı sağlayacak 12 Yol

1- Kahve yerine her gün bir büyük bardak su içerek güne başlayın. Uyanır uyanmaz su içmek, metabolizmanızın hızlanmasına yardımcı olacaktır.​

Uyandıktan sonra sadece 10 dakika güneşi selamlayarak esneme hareketleri yapın. Bu esneme hareketleri gün boyunca yoğun iş temponızda pozitif ve relax olmanızı destekleyecektir.
2- ​Eğer işiniz evinize yakın ise mümkün olduğunca işe yürüyerek ya da bisikletle gidin. Eğer işe bisikletle ya da yürüyerek gitmeniz imkansız ise bu eylemi hafta sonu gerçekleştirin.
Haftada bir gün kendinize egzersiz günü belirleyin. İster sahilde koşun ister bisiklete binin ya da dağ yürüyüşü yapın ama mümkün oldukça hareket etmeyi ihmal etmeyin.

3 - Sporunuzu bitirmeye başladığınız son saatler kendinizi daha fazla zorlayın. Daha çok ağırlık kaldırmaya ya da bisiklete binmeye devam edin.
İnternetten ya da telefonla yemek siparişi vermek veya mutfak alışverişi yapmak yerine spor ayakkabılarınızı giyin ve yürüyerek ya da bisikletinize binerek istediklerinizi almaya gidin. Böylece hem hareket etmiş olacaksınız hem de torbaları taşırken kol kaslarınızı geliştirmiş olacaksınız.
4 - Yaptığınız sporu mümkün olduğunca daha çok arttırın ve bir önceki egzersizlerinize göre daha zorlayıcı egzersizler yapmaya çalışın.

Oturduğunuz apartmanda ya da metroda asansör veya yürüyen merdiven yerine merdivenleri kullanın.
5- Çocuklarınız hareketli ve enerji sarf ettikleri oyunlar oynarken onları izlemek yerine siz de oyuna katın. Hem çocuklarınızla daha çok şey paylaşmış olur hem daha çok hareket etmiş olursunuz.
Yemekten sonra televizyonun karşısına geçip film izlemek yerine dışarı çıkıp yürüyün.
6- Ayda bir kere farklı bir egzersiz sınıfına katılın. Bu, her zaman yaptığınız sporun tekdüzeliğinin verdiği halsizliği ve bitkinliği ortadan kaldıracaktır.
Sevdiğiniz ve yapmaktan zevk aldığınız bir spor dalına yönelin. Böylece sporun verdiği yorgunluğu görmezden gelirsiniz. (Instyle)

22 Aralık 2016 Perşembe

Et mi tok tutar bakliyat mı?

Bakliyat, her gün soframızda olması gerekli temel besin maddesi gruplarından biridir. Bir gün çorbası, bir gün yemeğini yiyebilir, nohut, fasulye, mercimek çeşitlerini deneyebiliriz. Yeşili, sarısı, beneklisi, siyahı, beyazı fark etmez hepsi yararlıdır. 

Yakınlarda yapılan bir araştırma bakliyatın et kadar doyurucu olduğunu ve tok tuttuğunu gösterdi. Minesota üniversitesi doktorları, iki gruptan birine etten yapılmış rulo köfte, diğerine aynı kaloride nohut/fasulye karışımı rulo köfte yedirdiler. Her iki köftenin de yağ miktarının ve ağırlığının aynı olmasına dikkat ettiler. Etten yapılmış rulo köftenin bir porsiyonu 26 gram protein 3 gram lif lif ihtiva ederken fasülye-nohut köftesi 17 gram protein, 12 gram lif ihtiva ediyor. Katılımcıların yemekten ne kadar sonra acıktıklarına ve bir sonraki yemekte ne kadar yediklerine bakıldı ve bakliyat köftelerinin etle eşik doygunluk verdiği tespit edildi.
Bir başka çalışmada araştırmacılar 43 katılımcıya et yemekleri, bakliyat yemekleri ve yeşil sebze ağırlıklı düşük proteinli yemekler yedirdikten sonra doyma ve tatmin derecelerini ölçtüler. Bakliyat ve yeşillik yiyenlerin en az et yiyenler kadar doyduğu ve daha iyi tatmin olduğu görüldü.
Bitkisel gıdaların uzun süre tok tutmasının nedeninin içeriğindeki lif (fiber) olduğu düşünülüyor. Bildiğiniz gibi kırmızı ette hiç lif bulunmuyor ve başta kalın bağırsak kanseri ve kalp krizi olmak üzere pek çok hastalığı tetikleyebiliyor. Et yemeden doymam diyenlere duyurulur.
(Cnnturk.com / Murat Kınıkoğlu)

21 Aralık 2016 Çarşamba

Kolesterol düşmanı 13 besin

Tüm dünyada ölümle sonuçlanan hastalıkların başında kalp damar hastalıkları geliyor. Kalp hastalıklarında yüksek kolesterol, riski çok daha fazla artırıyor. Kalp damar hastalığı riski olanlar ya da hastalar için hayati önem taşıyan doğru beslenme biçimini Diyetisyen Emre Uzun anlattı.

Baklagil, avokado, badem, yağlı balık gibi 13 besin kolesterolün baş düşmanı. Diyetisyen Emre Uzun, yediklerinizin kolesterol üstünde büyük bir etkisi olduğunu ifade etti ve kolesterolünüzü düşürecek ve diğer hastalıkların da riskini azaltacak 13 besini açıkladı.
Bitkisel Protein Kaynağı ‘'Baklagiller''
Baklagiller fasülye, bezelye ve mercimekgilleri içinde bulunduran büyük bir gruptur. Yüksek miktarlarda lif, mineraller ve iyi oranda protein içerirler. Diyetinizde bulunan işlenmiş et ve tahıl grubunu baklagillerle değiştirmeniz kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltmaya yardımcı olur. Yapılan araştırmalarla baklagil tüketmeyenlere oranla günde yarım kap (118 ml) baklagil tüketiminin LDL kolesterolü düşürücü etkisi bulunduğu ortaya konulmuştur. Ayrıca kolestrolü ortalama olarak 6.6 mg/dl kadar düşürdüğü de belirlenmiştir. Baklagiller (bezelye, fasülye ve mercimekgiller gibi) LDL kolestrolü düşürmede etkili olup ayrıca iyi bir bitkisel protein kaynağıdır.
Kolesterol Düşmanı ‘'Avokado ‘'
Avokado besin açısından yoğun meyvelerdir. Tekli doymamış yağ asitleri ve lif açısından zengindir ve LDL'yi düşürüp HDL'yi yükseltir. Klinik çalışmalar da avokadonun kolesterol düşürücü etkisini destekler niteliktedir. LDL kolesterolü yüksek olan obez ve fazla kilolu yetişkinlerle yapılan bir çalışmada, günde 1 adet avokado yiyen bireylerde yemeyenlere göre LDL kolesterolün düştüğü gözlemlenmiştir. Yapılan 10 araştırmada, avokadonun diğer yağlara göre daha düşük oranda total kolesterol, LDL ve trigliserit içerdiği bulunmuştur. Avokado tekli doymamış yağ asitleri ve lif içerdiği için kalp sağlığı açısından önemli bir besin olup kolesterol düşürücü etkisi bulunmaktadır.
Magnezyum Deposu ‘'Yağlı tohumlar, Badem ve Ceviz''
Yağlı tohumlar da besin açısından yoğun gıdalardandır. Özellikle tekli doymamış yağ asitleri açısından zengindirler. Aynı zamanda çoklu doymamış yağ asitlerinden olan bitkisel kaynaklı omega 3 bakımından da zengindir. Protein içeriği olan yağlı tohumlar, kan basıncını ayarlamaya yardımcı olmaktadır. Yağlı tohumların içeriğinde bulunan fitosterol, kolesterolün düşürülmesinde etkilidir. Mikrobesin ögelerinden olan kalsiyum, magnezyum ve potasyum da yağlı tohumların içinde bulunmaktadır. Bu minerallerin kolesterolü düşürücü ve kan basıncını dengeleyici özellikleri kalp sağlığını korumaya yardımcı olur. Yapılan 25 çalışmada, günde 2-3 porsiyon yağlı tohum yemenin LDL kolesterolünü ortalama 10.2 mg/dl kadar düşürdüğü gözlemlenmiştir. Günde 1 porsiyon yenen yağlı tohum yüzde 28 oranında ölümcül ve ölümcül olmayan kalp hastalıklarını ve LDL kolesterolünü azaltmaktadır. Yağlı tohumlar düşük kolesterollü yağlar, lifler ve minerallerden zengindir ve bu özelliğiyle kalp hastalığı riskini azaltır.
Kalp dostu ‘'Yağlı balık''
Uskumru, somon ve alabalık gibi yağlı balıklar uzun zincirli yağ asitlerinden yani omega-3'ten zengin en iyi kaynaklardır. Omega-3, HDL kolesterolü arttırır, enfeksiyonu ve felç riskini azaltarak kalp sağlığını korumaya yardımcı olur. Kızarmış balık tüketimi olan kişilerde, metabolik sendrom gelişme riski, kan basıncı yükselmesi ve HDL kolesterol (iyi kolesterol) seviyesinin düşme riski fazladır. Yapılan araştırmalara göre haftada en az bir kere tonbalığı, fırın ya da haşlama balık tüketen kişilerde felç geçirme riski yüzde 27 daha düşüktür. Uzmanlara göre en sağlıklı balık tüketme şekli fırın, ızgara, haşlama ya da çiğ tüketimdir. Kızarmış balık tüketmek ise kalp hastalıkları ve felç riskini arttırır.
Lif zengini “Yulaf ve arpa”
Yapılan araştırmalar, tam tahıllı ürünlerin kalp hastalıkları riskini azalttığını gösterir. Günlük 3 porsiyon tam tahıllı besin tüketildiğinde kalp hastalıkları ve felç riski yüzde 20 oranında azalır. Yulafın içeriğinde bulunan beta-glukan içeriğinden dolayı kolesterolü düşürmede etkilidir. Arpa ise yulaf gibi beta-glukandan zengin olup LDL kolesterolü düşürmede etkilidir.
Lezzetli savunucular “Meyveler”
Sağlıklı bir kalp için meyveler mükemmel kaynaklardır. Birçok meyve çözünür lif içerdiğinden dolayı kolesterolü düşürmede etkilidir. Elma, üzüm, turunçgiller ve çilekte bulunan pektin, kolesterolü düşürmede yüzde 10 oranında etkilidir. Meyveler aynı zamanda biyoaktif özelliklerinden dolayı antioksidan ve antinflamatuar özelliklere sayesinde kalp hastalıklarından ve diğer hastalıklardan korunmaya yardımcı olurlar. Böğürtlen cinsi ve üzüm gibi meyveler tüketmek ise HDL kolesterolü yükseltirken LDL kolesterolü azaltır. İçerdikleri antioksidan ve lifler sayesinde kolesterolü düşürür ve kalp hastalıklarını önlerler.
Hem tatlı hem sağlıklı “Çikolata”
Kakao, bitter çikolatanın ana içeriğidir. Bitter çikolata ve kakao, LDL kolesterolü düşürmede en etkili besin kaynaklarındandır. Yapılan araştırmalar günde iki defa kakaolu içecek tüketmenin LDL kolesterolünü düşürdüğünü ve HDL kolesterolünü ise artırdığını göstermiştir. Fakat çikolata tüketirken içeriğindeki şeker göz ardı edilmemelidir. Çünkü şeker kalp hastalıkları riskini artırır. Çikolata tüketirken bitter olanı seçmeye dikkat edilmelidir.
Kan basıncına “Sarımsak”
Yüzyıllar boyunca içeriğinde bulunan allicin sayesinde sağlık açısından en etkili besinlerden biri olan sarımsak, yüksek kan basıncını düşürür. Fakat etkisinin görülmesi için çok fazla tüketilmesi gereken sarımsağın supleman olarak takviye edilmesi uzmanlar tarafından tavsiye edilir.
Kalp savunucusu “Soya”
Soya içerikli besinlerin de kalp sağlığı üzerinden yadsınamaz bir etkisi vardır. Yapılan çalışmalar, soya içerikli besinlerin özellikle de soya fasulyesinin yüksek kolesterolü olan hastalarda kalp hastalıkları riskini azalttığını göstermiştir.
Mutfağın baş tacı “Sebzeler”
Sağlıklı bir kalp için sebzeler önemli bir rol oynamaktadır. Sebzeler liften ve antioksidandan zengin kaloriden düşük besinlerdir. Özellikle patlıcan, bamya, havuç ve patates gibi sebzeler pektin bakımından zenginlerdir ve kalp hastalıkları riskini azaltmada önemli rol oynarlar.
Özellikle koyu yeşil yapraklı sebzeler de kalbin dostudur. Karalahana ve ıspanak gibi sebzeler lutein ve diğer karotenoidleri içermektedir. Bu da kalp hastalıkları riskini azaltmaktadır. Aynı zamanda koyu yeşil yapraklı sebzeler safra asitlerine bağlanarak vücudun daha fazla kolesterol atmasını sağlarlar ve kolesterol seviyesini düşürürler.
Çay
Kahvaltının vazgeçilmesi, yemek sonrasının olmazsa olmazı çayın da kolesterolü düşürücü etkisi olduğunu biliyor muydunuz? Sadece yeşil çay değil, siyah ve beyaz çay da içerdikleri kateşinler sayesinde kalp sağlığı üzerinde etkilidir. Kan basıncı için önemli olan nitrik oksidi aktive etmeye yardım eder. Aynı zamanda kolesterol üretimini ve emilimini azaltarak kanın pıhtılaşmasını engeller. İçeriğinde bulunan kuarsetin ise enfeksiyonu azaltarak kan damar fonksiyonunu geliştirir. Çay tüketimi kolesterol seviyelerini düşürürken kalp hastalıkları riskini azaltır.
Felç riskine “Saf zeytinyağı”
Bazen salatanın üzerinde bazen en lezzetli yemeklerin içinde karşımıza çıkan zeytinyağı Akdeniz diyetinin vazgeçilmezi olduğu kadar kalp sağlığının da en önemli koruyucusudur. Yapılan araştırmalar günde 4 yemek kaşığı saf zeytinyağı tüketen kişilerin, diğerlerine göre kalp krizi ve felç geçirme risklerinin yüzde 30 azaldığını ortaya koymuştur. Zeytinyağı tekli doymamış yağ asitlerinden zengin bir kaynaktır ve HDL kolesterolü yükseltici LDL kolesterolü düşürücü etkisi bulunur. Aynı zamanda polifenol kaynağıdır, enfeksiyon azaltıcı etkisiyle kalp hastalıkları riskini düşürür.
Keçiboynuzu
Keçiboynuzu antioksidan özelliği ile kış aylarında hastalıklara karşı immün sistemi destekleyici etkiye sahiptir. Keçiboynuzu karbonhidrat, lif ve mineraller açısından zengindir. Keçiboynuzu içeriğinin LDL seviyesini (kötü kolesterol) azaltıcı ve HDL kolesterol seviyesini normal değerler arasında kalmasını sağlar. Sözcü

18 Aralık 2016 Pazar

Metabolizmayı hızlandırmanın10 püf noktası!

Kış mevsiminde birçok insanın ortak sorunu, kilo almak. Bunun önemli nedeni ise metabolizma hızının düşmesi. Dolayısıyla kışın ideal kiloda kalmanın yolu öncelikle metabolizma hızını artırmaktan geçiyor.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Özge Güneş, kış mevsiminde metabolizmayı hızlandırmanın püf noktalarını anlattı:
1- Uyandıktan 1 saat sonra kahvaltı edin: Hızlı bir metabolizma için düzenli beslenmek ilk kurallardan birini oluşturuyor. Uyandıktan sonra 1 saat içinde kahvaltı ederek metabolizma hızınızı yüzde 30 oranında artırabilirsiniz. Kahvaltıda yağlı gıdalardan ve şekerli besinlerden uzak durmanız gerektiğini unutmayın. Kahvaltınızın dengeli ve doyurucu olması için protein (yumurta, peynir, süt), kaliteli karbonhidrat (tam tahıllı ürünleri, yulaf) mevsim yeşillikleri ve mevsim meyveleri içermesi gerekiyor.
2- Ara öğünleri asla atlamayın: Metabolizma hızının azalmasının en büyük sebeplerinden biri de, düzensiz beslenme alışkanlığı. Özellikle ana öğünleri (kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği) düzenli olarak tüketmek, besinlerin vücutta yağ olarak depolanmasının önüne geçiyor. İki ana öğünün arasında 4-5 saat gibi zaman dilimi olmasına da özen gösterin.
3- Günde 10 bardak su için: Havaların soğumasıyla birlikte unutmaya başladığınız su ihtiyacınızı yeniden hatırlayın. Vücudunuzun yüzde 70’ni oluşturan suyu günde 10 bardak içmeniz metabolizma hızınızı arttırarak, aldığınız enerjinin vücutta yağ olarak depolanmasını engelleyecektir.
4- 1 fincan tarçınlı, limonlu zencefil çayı: Zencefil ve tarçın vücut sıcaklığını yükselterek metabolizma hızını arttırıyor. Bunların yanına bir de C vitamininden zengin olan limonu eklediğinizde hem metabolizmanızı hızlandırmış hem de bağışıklık sisteminizi güçlendirmiş olacaksınız. 1 büyük bardak kaynamış suya 1 dilim taze zencefil, 1 tane çubuk tarçın, 2 dilim limon ilave edip,karışımı10 dakika kadar demlenmeye bırakarak çayınızı hazırlayabilirsiniz. Çayınızı tatlandırmak isterseniz 1 çay kaşığı kadar üzüm pekmezi ilave edebilirsiniz.
5- Şekerli gıdalar ve hamur işlerine ambargo koyun: Yaşadığınız açlık krizlerinde belki de ilk aklınıza gelen şekerli gıdalar ve hamur işleri oluyor. Ancak unutmayın ki karbonhidrat içerikleri ve kalori yükleri yüksek olan bu besinlerin tamamına yakını vücudunuzda yağ olarak depolanıyor. Aralarda yaşanan açlıklarda bu besinler yerine mevsim meyvelerinden 1 porsiyon (1 orta boy elma veya portakal veya 1 tane kivi vb.) seçmeniz kilo kontrolünü sağlamayı kolaylaştırır.
6- Yeşil yapraklı sebzeler sofraya: Değişen hava koşullarına uyum sağlamak için vücut direncinizi arttırmanız gerekiyor. C vitamini vücut direncinizin artmasında ve güçlü bir bağışıklık sistemiyle vücut ısınızın korunmasında en önemli vitaminlerden biri. Bunun için de C vitamininden zengin olan, ıspanak,pazı, brokoli ve karnabahar gibi yeşil yapraklı sebze yemeklerini hafta da en az 3-4 kere tüketin. Yeşil yapraklı sebzelerin yanında C vitamininden zengin olan turunçgillerin tüketimi de bağışıklık sistemini destekliyor. Her gün 1 adet portakal veya greyfurt yemek de vücut direncinizi arttırmanın bir diğer yolunu oluşturuyor.
7- Badem yemekten korkmayın: Riboflavin, magnezyum, bakır ve yağ asidinden zengin olan bademin sindirilmesi için vücudun daha fazla enerji harcaması gerekiyor. Bunun sonucunda metabolizma hızınız artıyor. Badem ayrıca midede kalış süresi de uzun olması nedeniyle kendinizi daha uzun süre tok hissetmenizi sağlıyor. Tüm bu özelliklerini düşündüğümüzde günlük 8-10 tane kadar çiğ badem metabolizma hızlandırıcı ve tok tutucu bir ara öğün olacaktır.
8- Günde 1 fincan yeşil çay: Yeşil çayın içerisinde bulunan kafein ve ‘epiogallocatechin-3-gallat’ adındaki bileşen sinir sistemi ile beyni etkileyerek kalp atış hızını ve metabolizmayı hızlandırıyor. İçerisindeki polinefol bileşenleri de iştahın baskılanmasına yardımcı oluyor. Ancak yeşil çayın bu etkileri için onu doğru demlemek gerekiyor. Yeşil çayı kesinlikle kaynatmayın. Bir kupa kaynamış suyu ocaktan aldıktan sonra içine 1 çay kaşığı kadar yeşil çay ilave edip 3-4 dakika kadar demleyin, ardından süzün. Sonrasında çayınızı isterseniz soğuk isterseniz sıcak olarak içebilirsiniz.
9- Tadına bakmadan tuz ilave etmeyin: Tuzda bulunan sodyumun fazla alımı vücudunuzun su tutmasına, bunun sonucunda da ödem yapmasına neden oluyor. Sonuç; kendinizi, özellikle sabahları uyandığınızda şişkin ve kilolu hissetmek. Günlük tuz tüketiminizi 5 gram ( 1 çay kaşığı) ile sınırlandırmaya özen gösterin.
10- Fiziksel aktivitelere devam: Havaların soğuması spora ara vermeniz için bir neden olmasın. Eğer herhangi bir spor dalıyla ilgilenmiyorsanız günlük 30-40 dakikalık yürüyüşler yaparak harcadığınız enerjiyi arttırabilirsiniz. Böylelikle yavaşlayan metabolizma hızınızın da dengesini sağlamış olursunuz. ntvmsnc

12 Aralık 2016 Pazartesi

Kilo aldıysanız bu hastalıklara dikkat

Kilo almak herkesin kabusudur ancak her zaman yediğiniz çikolatalar bu durumun sorumlusu değildir. Bölgesel ya da ani kilo artışları, uzun dönemde verilmeyen kilolar pek çok hastalığın  habercisi olabilir.

1- İnsülin Direnci

Karın bölgesi yağlanmaları aslında diyabet habercisi olabilir. Obezite ya da aşırı şişmanlık kişide insülin direnci oluşmasına neden olur. İnsülin direnci hem kilo vermeyi zorlaştırır hem de tip 2 diyabet hastalığına davetiye

2-  Polikistik Over

Bel ve basen bölgesinde artan kiloların nedeni polikistik over sendromu olabilir. Hastalığın en sık görülen belirtileri arasında yer alan kilo almak ve bölgesel kilo verememek bir işaret olmalı ve mutlaka doktor kontrolüne gidilmeli.

3- D Vitamini Eksikliği

Sereserpe uzanarak kilo vermenin mümkün olduğunun kanıtı D vitamini eksikliğidir. D vitamini eksikliği kilo vermeyi engelleyebilir. Eksikliği gidermek için güneşe çıkmak veya bol bol güneşlenmek gerekir.

29 Kasım 2016 Salı

G string diyeti ile muhteşem kalçalar

Amerikalı ünlülerin gözdesi haline gelen diyeti uygulamak oldukça basit. Yapacağınız tek şey aktar ya da büyük marketlerden malzemeyi temin edip, bir an önce başlamak. 


6 haftada mucize sonuç.Hareketsizlik ve yanlış beslenme sonucu vücudun alt tarafında toplanan yağlardan kurtulmak için çok özel bir diyete ihtiyaç var. Uygulayacağınız diyet her yerde kolayca bulup tüketeceğiniz gıdalardan oluşuyor. En önemlisi de oldukça ekonomik oluşu.

Diyetin birinci dereceden etkilediği bölüm kalça ve basen, ardından da bacaklar geliyor. Kalça ve diz kapağı bölgesinde fazla kilo problemi olan kişiler, 6 hafta içinde etkili çözüme kavuşabiliyor. Diyet kayısı ve badem müslisi olarak tanımlanıyor.

Sihirli Karışım 

Hazırlayacağınız müslinin tadı oldukça leziz. İçeriğinde badem, kurutulmuş meyvalar ve tahıl gibi pek çok vücuda faydalı gıdalar bulunuyor. Hepsi bir araya getirildiğinde kalça bölgenizdeki yağları hızla eritip, sizi istediğiniz görünüme kavuşturuyor.

Ana Öğünler 

Pazartesi: Bir parça tavuk kanat ya da göğüs ızgara, yeşil salata ve bir meyve

Salı: İki yumurtalı omlet, domates ve rendelenmiş havuçla tüketilecek

Çarşamba: Bir çay fincanı büyüklüğünde yer tutan Spagetti ve bir meyve

Perşembe: İnce dilimlenmiş bir tavuk göğsü. Haşlanmış havuçla servis yapılacak. Dilerseniz yanına haşlanmış brokoli de alabilirsiniz. Bir meyve

Cuma: Ton balıklı yeşil salata. Bir adet katı pişmiş yumurta. Bir meyve

Cumartesi: Bir parça hindi göğsü, mısırla karışık yeşil salata. Bir meyve

Pazar: 3 dilim rosto edilmiş biftek, havuçlu brokoli salatası ve iki adet haşlanmış patates. Bir meyve.

Günlük Program 

Kahvaltı: Bir porsiyon hazırladığınız müsli, bir fincan süt ve dilimlenmiş muz

Saat 11.00: Bir elma

Öğlen: Bir porsiyon müsli ve yarım muz

Öğleden sonra: Bir avuç kuru üzüm

Ana öğün: Meyve ve temel gıdalar

Yatmadan önce: Bir portakal

Meyveler: Elma, kayısı, iki kurutulmuş erik, bir mango

(mahmure)

28 Kasım 2016 Pazartesi

Bölgesel zayıflamak isteyenlere...

Türk kadının genel problemi obezite değil, bölgesel yağlanma.


Çevrenize şöyle bir bakın bel bölgesi ya da kalça bölgesinden sorunlu kadınlar görürsünüz. Beli incecik olup, kalça bölgesi bedeninden büyük olanlar ne kadar uğraşırsa, uğraşsın forma da giremezler.

Özellikle kalça bölgesini eritmek için sadece egzersiz yapmak yetmez. Düzenli beslenmenin yanı sıra belli bitkisel gıdaları tüketmek gerekir. Örneğin rezene vücutta en çok kalça yağlarını eritir.

Formüller;

Eşit miktarda kuşburnu, rezene, sinameki, papatya, biberiye ve funda yaprağını karıştırıp çay gibi demleyin. Bu çaydan her sabah bir büyük bardak için. Kalçanızın hızla sıkılaştığını göreceksiniz. Bu çayın yanında bir adet ananas tüketmek, yağ yakınımızı hızlandırır.

Hızlı kilo vermek karaciğeri yağlandırıyor

Genellikle fazla kiloyla ilişkili olarak görülen karaciğer yağlanmasının bir nedeni daha var, o da; hızlı kilo vermek. Uzmanlar, sağlık adına kilo vermek isterken daha ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmamak için uyarılarda bulundu.


Hızlı kilo vermek, uzun süre aç kalmak ve sağlıksız diyetler. Hepsi karaciğer yağlanmasını artırıyor.

Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Birol Özer, “Kişi 1 ay içinde 8-10 kilo verecek olursa karaciğerdeki yağlanma aksine artıyor. Çünkü vücut refleks olarak kendini korumaya çekiyor. Korumaya çektiği için de yağlanma artıyor” dedi.

Çoğunlukla obeziteyle ilişkili olarak ortaya çıkan karaciğer yağlanması, sağlık için ciddi tehdit oluşturuyor. Tedavi edilmezse karaciğer kanseri ve siroza yol açabiliyor.

KARACİĞER YAĞLANMASINDA KANSER VE SİROZ RİSKİ VAR

Türkiye nüfusunun yüzde 20'sinde görülen hastalığa karşı kilo vermek ve egzersiz yapmanın şart olduğunu belirten Prof. Özer, “Aslında sadece yağlanma olduğunda bu çok endişe verici bir problem değil. Ama yağlanma üzerine karaciğerin iltihaplanması olan kişilerin, uzun vadede yüzde 15 ila 20'sinin siroz gibi riskle karşı karşıya olduğunu biliyoruz” diye konuştu.

Ancak sağlıklı kilo verilmezse karaciğer yağlanmasının daha tehlikeli boyutlara ulaşabileceğine vurgu yapan Dr. Özer, “Haftada yarım kilo, ayda iki ila üç kilo vererek zamana yayarak ideal kilosuna geldiğinde, karaciğerdeki yağlanma sorunu ortadan kalkıyor” ifadesini kullandı.

Uzmanlar, karaciğer yağlanması olan hastaların 6 ayda bir kontrolden geçmesi gerektiğini söylüyor.

23 Kasım 2016 Çarşamba

Yağ yakımı hakkında doğru sanılan 3 yanlış

Healthista dergisine konuşan İngiliz kişisel spor antrenörü Nicholas Polo, yağ yakımı hakkında doğru sanılan şehir efsanelerini sıraladı.


Polo, doğru bilinen yanlışları sıralamadan önce kilo vermek ile yağ yakmanın farklı şeyler olduğunu hatırlattı. Önemli olanın zayıf değil fit olmak olduğunu belirten uzman, kadınları tartıda gördükleri rakamdan çok vücutlarındaki yağ oranına dikkat etmeleri yönünde uyardı. Ayni boy ve kiloda olan kadınların vücutlarındaki yağ ve kas oranına bağlı olarak birbirinden oldukça farklı görüntülere sahip olabileceğinin de altını çizen Polo, yağ yakımın yönelik beş yanlışa değindi.

Iste Polo’nun yağ yakımı ile ilgili doğru sanılan yanlışlara cevapları:

Efsane 1: Yağ yakmak için en etkin yol kardiodur

Yanlış! Ağırlık çalışmaları yağ yakımı için daha etkin bir çözümdür. Ağırlık çalışmaları vücuttaki kas oranını arttırarak hem yağ yakımın yardımcı olur hem de metabolizmayı hızlandırır.

Efsane 2: Yağ yakımı için en az 1 saat spor sart.

Yanlış! Yapılan idmanların uzunluğu değil, verimliliği her zaman yağ yakımı için daha önemlidir.

Efsane 3: Yağ yakmak için yağ yememek sart

Yanlış! Yağ tüketmek sizi şişmanlatmaz. Yunan asilli bir aileden gelerek mitoloji hakkında bir iki bilgiye sahibim ve sunu söylemeliyim ki yağ yakımı hakkında bu mitin artık bitmesi gerekiyor.
Fransız, Yunan, İtalyan basta olmak üzere yağ bakımından oldukça zengin ama ayni zamanda sağlıklı beslenme düzenleri. Bunların sağlıklı olmasının sebebi ise temellerinin tam tahıllı, islenmemiş gıdalardan oluşması.

21 Kasım 2016 Pazartesi

Sıcak çikolata yerine domates çorbası için

Kış mevsiminde hem fiziksel hem de ruhsal olarak sağlıklı kalabilmek için önerilerde bulunan Diyetisyen Çiğdem Koçak, insan vücudunun değişen hava şartlarına uyum sağlamakta zorlanabileceğini ve bunun için dikkat edilmesi ve yapılması gerekenleri anlattı.


"Kış mevsiminin beraberinde getirdiği sakinlik ve huzurun, hüzne, halsizliğe ve yorgunluğa dönüşmesine izin verilmemesi gerekir. Günlük iş yükünün ve sorumlulukların arttığı kış mevsiminde, havaların soğukluğu sizi harekete geçirmekten alıkoymasın. Yakın mesafeler için araba kullanmak yerine park edip yürümek, asansör kullanmamak, varış noktasından bir durak önce inmek gibi seçenekler her zaman ilk tercih olmalı.

'Ara öğün atlamayın'

Yavaşlayan metabolizmayı hızlandırmanın en etkili yolu az az ve sık sık beslenmektir. Ara öğünleriniz için yanınızda meyve, galeta, süt ya da ayran gibi alternatif ve pratik yiyecekler taşıyabilirsiniz. Öğün atlamak, aç kalmak sadece kendinizi cezalandırmak olacaktır.

Besinlerin sindirimi, emilimi, vücutta taşınması ve vücuttan atılması suyun önemli işlevlerindendir. Bu dönemlerde vücudumuzun, kuru havaya karşı direnen cildimizin suya daha çok ihtiyacı vardır. Vücudumuzun günlük sıvı kaybı, su miktarı yüksek, mevsiminde yetişen sebze-meyvelerle ve içimizi ısıtacak çorbalarla desteklenebilir.

1 bardak sıcak çikolata yerine 1 kase domates çorbası

Bağışıklık sistemini güçlü tutmanın en etkili yolu doğru beslenmedir. Meyve ve sebze tüketimi bu noktada oldukça önemli. Her gün mutlaka bir öğün de olsa salata tüketin. Vitamin takviyeleri yerine meyve ve sebzenin kendisini tüketmek daha faydalı. Özellikle iştahımızın açık olacağı kış şartlarında karbonhidrat ihtiyacımızı karşılarken tercihimiz şekerli besinlerden yana olmamalı. Bir bardak sıcak çikolata yerine bir kase sıcak domates çorbası, hem size doyduğunuzu hissettirecek hem sıvı ihtiyacınızı destekleyecek hem de bağışıklık sisteminizi güçlendirecektir."

Bu diyetle 26 kilo verdi!

Geçen yıl bir kız bebek dünyaya getiren şarkıcı Beyonce, hamilelik sırasında 26 kilo aldığını itiraf etti.

Hamilelikte aldığı kiloları vermek için büyük çaba sarf ettiğini söyleyen 31 yaşındaki şarkıcı, Shape Dergisi’nin mart sayısına şunları söyledi: “Ben doğuştan zayıf bir kadın değilim. Vücudunu formda tutmak için çok çalışmak zorunda kalan insanlardanım. İyi görünmeye mecburum. Bunun için çok spor yapıyorum. Birçok kadın gibi hamileyken aşırı kilo aldım. Tekrar sahnelere dönmek için ise zayıflamak zorunda kaldım.”

Yumurtanın beyazı

Doğum sonrası makarnayı tamamen bıraktım.

Kırmızı et yerine bol bol balık yiyorum.

Eskiden çok su içmezdim.

Artık günde 3 litre su tüketiyorum.

Kahvaltıda yumurtanın beyazlarından yapılmış omlet yiyorum. Yanında ya haşlanmış sebze ya da az yağlı sütle karıştırılmış yulaf ezmesi oluyor.

Öğle yemeklerinde balık ve haşlanmış sebze yiyorum.

Pazar günleri kendimi şımartıyorum. Sadece birkaç dilim pizzayla kendimi ödüllendiriyorum

Sadece 5 dakika yeter

Spor yapmaya vaktim yok diye üzülmeyin. Günde sadece 5 dakikanızı ayırarak hem forma girebilir hem de sağlıklı bir vücuda sahip olabilirsiniz.


Forma girmek vücudunuzu şekillendirmek için saatler harcamak zorunda değilsiniz. Özellikle yoğun bir şekilde çalışanların spora fazla zaman ayıramadığı düşünülürse bu kişilerin vücutlarını hızlı ve etkili bir şekilde forma sokan egzersiz ve hareketlere yönelmeleri yerinde olur. İzometrik hareketlerle forma girmek ve şekillenmek hem kısa sürede etkisini gösteren hem de vücudu oldukça iyi bir şekilde çalıştıran egzersiz formlarından biridir. Kasların eklem açısı ve uzunluğu değişmeden kasların kuvvet üretmesini sağlayan izometrik hareketler vücuttaki tüm kasların aktive olmasına yardım eder. Her kas grubunu ayrı ayrı çalıştırmaktansa birkaç etkili hareketle daha kısa sürede forma girebilirsiniz.

İşte 5 dakikada vücudu forma sokan egzersizler:

1. Tek bacak dengede durma

Ayakta düz bir pozisyonda dururken bir ayağınızı havaya kaldırın. Öne doğru attığınız ayağınızla birlikte iki kolunuzu da yıkarı kaldırın ve pozisyonunuzu koruyun. Bacağınızı bükmeden ve sırtınızı kırmadan bu pozisyonda 30-45 saniye arası bekleyin.

2. Tek kol plank

Yerdeki mata yüz üstü uzanarak bacaklarınızı omuz hizasında açın. Ellerinizi yere koyduktan sonra bir elinizi omuz hizasını geçmeyecek şekilde ileri uzatın. Boyun ve bel bölgenizi korumak için karın kaslarınızın çalıştığından emin olun. El bileklerinizde ağrı hissederseniz egzersizi dirseklerinizle de yapabilirsiniz. Pozisyonunuzu en az 35 saniye koruyun.

3. Yan Plank

Mata yan bir şekilde yatarak ayaklarınızı üst üste koyun ve tek dirseğiniz veya el bileğiniz üzerinde durmaya çalışın. Pozisyonunuzu koruyarak vücudun simetrisini bozmamaya çalışın. Karın kaslarınızı sıkarak pozisyonunuzu 45 saniye boyunca koruyun. Egzersizi yaparken boyun bölgesine dikkat edin.

4. Flamingo

Ayakta düz pozisyonda durun. Vücudunuzu öne doğru eğin ve bir ayağınızı havaya kaldırın. Havadaki ayağınızın yönündeki kolunuzla ayağınızı tutun ve flamingo pozisyonunu alın. Diğer elinizi de ileri doğru açarak pozisyonunuzu en az 45 dakika boyunca koruyun. Dengede durmakta zorluk çekerseniz ilk başlarda bir yere tutunarak da hareketi uygulayabilirsiniz.

5. Ağaç

Omuz genişliğinde ayakta dururken bir bacağınızı diğer bacağınızın dizine koyun. Ellerinizi yukarı kaldırın ve pozisyonunuzu en az 40 saniye korumaya çalışın. Omuzlarınızı yukarı kaldırmamaya özen gösterin ve belinizin çukur hale gelmediğinden emin olun.

Ev turşusunun 8 faydası

Lahanadan kornişona, fasulyeden havuca, karnabahardan patlıcana, biberden kavuna birçok çeşidiyle kış sofralarının vazgeçilmezi olan turşu, kendine has lezzetiyle hem mutluluk hem de sağlık kaynağı.

Lezzetiyle, sofraların vazgeçilmezleri arasında bulunan turşu, özellikle evde cam kavanozda, uygun koşullarla yapıldığında ve dozunda tüketildiğinde sağlık için de son derece yararlı.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Müge Güzey Akansel, “Turşu tüketmesinde sağlık açısından bir problemi bulunmayanlar, özellikle evde yapılan turşuyu ölçülü tükettiklerinde fayda sağlayabilirler. Ancak turşu yüksek oranda sodyum içerdiği için; yüksek tansiyonu, diyabeti, böbrek yetmezliği ve mide hastalıkları olanların çok kontrollü yemeleri hatta hastalık düzeylerine göre hiç yememeleri gerekiyor. Özellikle hazır turşuların sodyum oranları daha yüksek olduğundan riski artırıyor. Turşu tüketildiği gün ödem artışını engellemek için de mutlaka su tüketimini artırmaya dikkat edilmeli” diyor.

Akansel, sadece sirke ve tuzla yapılan ve koruyucu içermeyen ev turşusunun 8 faydasını ise şöyle anlatıyor:

SOĞUK ALGINLIĞINA KARŞI KORUYOR

Turşuyu oluşturan sebze ve meyveler bağışıklık sistemini kuvvetlendiren birçok vitamin, mineral ve antioksidanları içeriyor. Tek bir çeşit turşudan ziyade farklı sebzelerin turşularını tüketmek vücuda alınan antioksidan çeşitliliğini artırdığından daha fayda sağlıyor. Örneğin antioksidan çeşidi olarak, pancar turşusundan polifenoller ve betalain, lahana turşusundan glukosinolat elde edip yüksek antioksidan çeşidi ve kapasitesiyle kış günlerinde soğuk algınlığına karşı kalkan oluşturabilirsiniz.


BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİRİYOR

Turşu bütüncül olarak bağışıklık sistemini koruyup güçlendiriyor. Bu koruyucu etkinliği hem içeriğindeki probiyotik bakteriler hem de turşuyu oluşturan sebze ve meyvelerin kendi özellikleri ile yapıyor. Fermente bir yiyecek olduğu için bakteri açısından zengin. Bu bakteriler bağırsak florasının zenginleşmesini sağlıyor ki güçlü bir bağırsak florası güçlü bir bağışıklık sistemi anlamına geliyor. Turşu ile gelen yararlı bakteriler aynı zamanda bağırsaklarda K vitamini yapımına destek oluyor. K vitamini ise yaralanmalar sonrasında kanın pıhtılaşmasında rol alan bir vitamin. Ayrıca tiamin, riboflavin gibi B grubu vitaminlerine katkı sağlıyor. Tiamin sinir sisteminin korunması ve hafızanın güçlenmesine yardımcı olurken, depresyona karşı koruyucu görev üstleniyor. Hem tiamin hem riboflavin karbonhidrat ve yağ metabolizmasında rol oynuyor.


KAN ŞEKERİNİ DENGELİYOR

Turşu yüksek miktarda lif içerdiğinden özellikle yemekle beraber yenildiğinde öğünün mideyi terk etme süresi yavaşlıyor, insülin salınımı dengeleniyor ve daha kontrollü bir kan şekeri elde ediliyor. İnsülin direnci gibi bir durumunuz varsa turşuyu bu şekilde tüketmek faydalı ancak diyabet hastalığınız varsa tansiyon da sizin için bir risk faktörü olacağı için turşu yemek tansiyonunuzun yükselmesine neden olabilir. Bu da böbrekleriniz için bir risk oluşturabilir. Diyabet hastalarının turşuyu çok kontrollü tüketmesi hatta hiç turşu tüketmemesi gerekiyor.


SPORCULARDA KRAMPLARI AZALTIYOR

Egzersiz sırasında terle birlikte birçok mineral kaybı da yaşandığından bu durum dehidratasyona yani sıvı kaybına neden oluyor. Hem turşu hem de turşu suyu kaybolan sıvı ve mineralleri yerine koymanın hızlı bir yolu. Sporcularda turşu suyu tüketiminin egzersiz sonrasındaki krampları azalttığına dair çalışma sonuçları bulunuyor.


KANSERE KARŞI KORUYUCU

Turşu yapımında kullanılan sebzelerin her biri ayrı bir antioksidandan zengin olduğu için serbest radikallere karşı zengin antioksidan kapasiteyle mücadele ediyorlar. Özelikle sarımsak ve karnabahar turşusunda bulunan flavonoidlerin antioksidan kapasitesi daha da yüksek. Tek bir turşu çeşidine ağırlık vermek yerine çeşitlendirmek farklı vitamin, mineral ve antioksidanların alımına olanak sağlıyor.

METABOLİZMAYI HIZLANDIRIYOR, ZAYIFLATIYOR

Turşuda bulunan sirke kaynaklı asetik asitin vücutta yağ depolamasını önlediği bazı hayvan çalışmalarında kanıtlanmış durumda. Turşunun hem metabolizmayı hızlandırıcı etkisi hem kabızlığa karşı etkili olması hem de düşük kalorili olmasından dolayı diyet yapanların zayıflamasına yardımcı oluyor. Lifli bir besin olması tokluk süresini uzatarak da ayrıca bu sürece destek sağlıyor.


KABIZLIĞA KARŞI ETKİLİ

Hem çok lifli yapısıyla hem de içeriğindeki fermente bakterilerle bağırsak sağlığını koruyan bir besin. Bağırsak florasının sağlığı bağırsak hareketlerinin düzenli olması açısından elzem. Aynı zamanda yüksek lifli sebze ve meyvelerden yapılan turşular bu yolla da dışkı hacmini artırarak, metabolik atıkların vücuttan daha rahat atılmasını sağlayıp kabızlığa iyi geliyor.


KALP DAMAR HASTALIKLARINA KARŞI KORUYOR

Sağlıklı kişilerde turşu tüketimi kalp damar hastalıklarına karşı koruyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Müge Güzey Akansel “Turşu birçok yararlı bakteri barındırıyor ve bu bakteriler bağırsak florasını düzenliyor. Bağırsak florasındaki probiyotik bakterilerin yoğunluğunun ve çeşidinin artması kalp damar hastalıklarına karşı koruyor. Turşunun kalp-damar hastalıklarından koruyucu olan diğer bir rolü ise yüksek antioksidan ve vitamin-mineral içeriği ile damar sağlığını koruma özelliğine sahip olması. Ancak bu koruyuculuk sağlıklı bireyler için geçerli!” diyor ve haftada 2-3 gün el ayası kadar turşunun yenilebileceğini ekliyor. Turşunun içerdiği yüksek sodyum oranının; tansiyon, diyabet, böbrek ve mide hastalığı olanlar için turşuyu temkinli yaklaşılması gereken bir besin yaptığını vurgulayan Müge Güzey Akansel, “Bu hastalıkları olan kişiler mutlaka hekim ve diyetisyenlerine danışarak turşu tüketimini kontrollü bir şekilde tüketmeli ya da hastalık düzeylerine göre hiç tüketmemeliler” uyarısında bulunuyor. ntvmsnc

Kışı kilo almadan geçirmenin 10 kolay yolu

Kapalı mekanlarda geçirilen zamanların artması, heketsizlik, fiziksel aktivitenin kısıtlanması ve sıklaşan ev ziyaretleri, kış aylarında fazla kiloları da beraberinde getiriyor. Ancak bazı noktalara dikkat ederek kış kilolarından uzak durmak mümkün.


Kış aylarında aldığımız kilolar ortalama 0,5- 1 kg arasında değişiklik gösterdiğieni söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Şükran Yıldız, kışı kilo almadan geçirmenin 10 kolay yolunu şöyle anlatıyor:

KIŞ MEYVE VE SEBZELERİ TÜKETİN

Beslenme planınızda mutlaka kış döneminde yer alan besinlere yer vermelisiniz. Böylece vitamin, mineral, antioksidan ve posa alımınızı zengin kaynaklardan sağlamış olursunuz. İşlenmiş ve paketli ürünlerin yağ içeriğinin fazla olmasının yanı sıra tuz ve şeker yönünden de zengin olduğunu bilmelisiniz. Beslenme programınızda taze meyve-sebzelere, kavrulmamış kuruyemişlere yer vererek antioksidan vitaminlerden A, C, E vitaminini yüksek miktarlarda almış olursunuz. Taze meyveler ve kuruyemişler ara öğün için ideal birer seçimdir.

MUTSUZLUĞA KARŞI CANLI RENKLERLE BESLENİN

Kış döneminde havaların soğuması ile gelen mutsuzlukla serotonin ile başa çıkın. Tam tahıllı ürünler, bulgur, yulaf, muz ve yağlı tohumlar gibi triptofan içeren besinleri tüketmek serotonin salgılanmasını arttırır. Avokado, koyu yeşil yapraklı sebzeler de yine magnezyum içerikleri ile serotonin üretimini desteklemede rol oynar. Beslenmenizde mutlaka renkli besinlere yer vermelisiniz. Her gün renkli besinlerden seçmeye özen gösterin. Kırmızı ve turuncu renkteki besinler A ve C vitaminlerince zengindir. Yeşil renkli besinler ise folik asitin iyi birer kaynaklarıdır. Özellikle kış döneminde nar, portakal, mandalina, ıspanak, brokoli, brüksel lahanası, havuç, bal kabağı renkli beslenmenizin başrolünde olabilir.

TAM BUĞDAYDAN UZAK DURMAYIN

Doğal karbonhidrat kaynaklarından tam buğday bizler için oldukça önem taşırken işleme maruz kalmış karbonhidratların tam tersi sağlığı tehdit edici etkileri vardır. Çünkü bu besinler kan şekeri seviyesini aniden yükselterek hem açlık krizleri hem de ağırlık artışına neden olabilir. Lif oranı yüksek besinler tüketmeniz glisemik indeks yönünden de düşük beslenmenize destek olduğundan ağırlık kontrolünüzü sağlamanız kolaylaşacaktır. Tam buğday unundan yapılmış ekmekler, kepekli pirinç, buğday, tam buğdaylı veya kepekli makarnaları tercih edebilirsiniz.

YETERLİ PROTEİN TÜKETİN

Her öğünde düşük yağlı ve kaliteli protein tercih etmeniz ağırlığınızı korumaya veya ağırlık kaybetmenize destek olur. Günlük beslenmenizde yumurta, et/tavuk/balık, kurubakliyatlar ve peynir bulundurun. Bu besinler kan şekeri seviyenizin uygun seviyede kalmasına yardım ederken bir sonraki öğünde yoğun tatlı atıştırmanızı ve iştah artışınızı engeller.

DOYMAMIŞ YAĞLAR TÜKETİN

Doymuş ve trans yağ asitlerinden zengin beslenmek sadece ağırlık artışına neden olmadığı gibi kalp-damar hastalıkları ve diyabete davetiye çıkarabilir. Özellikle kış aylarında hareketin azalmasıyla doymuş yağlar yerine doymamış yağlar tercih etmek oldukça önemlidir. Bu bakımdan yemeklerde zeytinyağı, fındık yağı ara öğünlerde ise fındık, ceviz, badem tercih ederek sağlıklı yağlar alabilirsiniz.

YİYECEKLERDE GİZLİ YAĞ VE UNA DİKKAT EDİN

Son yıllarda iş yaşamının getirdiği öğle ve akşam yemeklerinin dışarıda yenmesi durumunda artış vardır. Bu tarz yemeklerden özellikle sulu et ve tavuklu sebze yemeklerinin yağ, un ve sos içerikleri fazla olmakla beraber kızartma usulüyle pişirilme olasılığı yüksektir. Aynı zamanda çorbaların içerisinde de un ve doymuş yağ oldukça fazla olabilmektedir. Ayrıca kahvelere ilave edilen kremanın da ortalama 360 kalori ekstra enerji verdiğini söylemek gerekir.

KIŞ AYLARININ RİTÜELLERİNİ SINIRLAYIN

Salep, boza, kestane, patlamış mısır… Bu besinler kışın geldiğinin habercisi gibidir. Ancak şeker, karbonhidrat ve yağ içerikleri fazla olabilir. Ağırlık kontrolünüzü sağlamak istiyorsanız; Salep ve bozayı haftada birer kez tüketebilirsiniz. Sinemada küçük boy mısırı tercih edebilir veya 1 çay bardağı mısırı kendiniz evde patlatabilirsiniz. Kestanenin ise 3 tanesinin 1 dilim ekmek olduğunu söylersek tüketim miktarını sınırlamanın ne kadar önemli olduğunu görebilirsiniz.

OMEGA 3 YAĞ ASİTLERİNİ TÜKETİN

Tüm hücrelerimizin iyi bir şekilde çalışması ve bağışıklık sistemimiz için omega 3 yağ asitlerinin önemi artık bilinen bir gerçek. Haftada 2-3 defa olacak şekilde ızgara, buğulama veya fırında pişireceğiniz balık sağlıklı beslenme programı içerisinde hem ağırlık kaybına destek olur hem de bağışıklık sisteminizi güçlendirici rol oynar. Ayrıca gün içerisinde tüketeceğiniz fındık, badem, Antep fıstığı, ceviz ile omega 3 yağ asitlerinden almış, kalp sağlığınıza yatırım yapmış olursunuz. Ancak unutmayınız kuruyemişlerin fazal tüketimi ağırlık artışına yol açabilir.

CANLI METABOLİZMA İÇİN SU İÇİN

Vücudumuzda her bir kalorinin metabolize olması için 1 mL suya ihtiyaç vardır. Bu nedenle günde en az 1,5 litre su tüketimini sağlamalısınız. Erkekler için bu miktar 2 litreye kadar çıkarılmalıdır. Su içmekte zorlanan kişiler suyuna limon, portakal elma dilimleri ekleyeceği suyu daha rahat tüketebilir. Suyu fazla içebilmek için su şişenizi yanınızda taşımayı deneyin.

DOST BAKTERİLERLE ZAYIFLAYIN

Yunancada 'yaşam için' anlamına gelen probiyotik bakteriler vücuda yararlı mikroorganizmalar olarak tanımlanırlar. Bu sağlığımıza yararlı mikroorganizmaların bir çok işlevi vardır. Bunlardan en önemlisi bize sağlıklı bir sindirim sistemi sağlamaktır ki bu durum obezite ve kanserle savaşmakta olumlu etkiler göstermektedir. Probiyotikler, alınan besinlerin, kalorilerin sindirimini ve vücutta enerji kullanımını düzenleyerek kilo kaybına yardımcı olur. Kilo vermenin önünde duran en büyük engellerden biri olan kabızlık problemlerine karşı dost bakterileri almayı ihmal etmeyin. Beslenmenizde mutlaka probiyotiklerden zengin yoğurt, kefir ve peyniri bulundurun. ntvmsnc

16 Kasım 2016 Çarşamba

Kilolu diyabet hastaları için 9 öneri

Hem şeker hastası hem de kiloluysanız bu 9 öneriye kulak verin. Beslenme ve Fitoterapi Uzmanı Ece Günay Akkuş, diyabet hastalarının kilo vermesine yardımcı olacak tüyoları sıraladı ve 3 örnek beslenme listesi verdi.


Kilo vermedeki hızı; yaş, fiziksel aktivite, yaşam ve beslenme şekli, metabolizma hızı gibi pek çok faktör etkiliyor. Özellikle de diyabet sorunu varsa bu hız daha da yavaşlıyor ve bazı noktalara dikkat etmek gerekiyor. İstanbul Florence Nightingale Hastanesi, Beslenme ve Fitoterapi Uzmanı Ece Günay Akkuş, “Diyabeti olan bir kişinin ayda 4-5 kilodan fazla kilo kaybetmesini önermiyoruz.” dedi ve kilo vermeyi kolaylaştıran 3 menü sıraladı.

DİYABETTE KİLO VERMENİN YOLLARI

1-Öğün atlamayınız, mutlaka 3 ana en az 2 ara öğün şeklinde beslenmeye dikkat ediniz. Öğün atlamak kişinin daha sonraki öğünlerde acıkmasına ve kontrolsüz bir şekilde yemesine neden olur. En önemlisi tatlı ihtiyacını arttırır.

2-Kilo veriş hızını arttırmak için yeşil yapraklı sebzelere beslenmenizde düzenli olarak yer ayırın.

3-Tam buğday unundan yapılmış ürünleri tercih edin. Pirinç pilavı, makarna yerine bulgur pilavı, kepekli makarnayı tercih edin.

4-Haftada en az 1-2 defa hayvansal proteinli besinler yerine kurubaklagil grubu olan yiyecekleri
tüketin. Böylece diyetinizde daha az yağ almış olursunuz. Bunun yanında lif içeriği yüksek besinler olduğu için bağırsaklarınızın düzenli çalışmasını ve kilo vermenizi kolaylaştırırlar.

5-Haftada 2-3 defa balık tüketiniz. Özellikle omega-3 içeriği yüksek olan somon, tuna, hamsi gibi balıkların tüketilmesi şekeri dengeler, metabolizmayı hızlandırarak, kolay kilo verilmesini sağlar.

6-Tükettiğiniz süt, peynir türü besinlerin yarım yağlı veya yağsız olmasına dikkat ediniz. Yoğurt olarak kendi mayaladığınız ev yapımı yoğurtları, daha doğal olması ve bağırsak florasını kuvvetlendirdiği, koruduğu için daha çok tercih ediniz.

7-Günde en az 1,5 – 2 litre su içiniz.

8-Yemeklerde katı yağ kullanmayınız, onun yerine zeytinyağı tercih ediniz.

9-Ara öğünlerde şekerli yiyecekler, cips, kurabiye, börek, çörek gibi besinleri tercih etmeyiniz.
Kilo veriş hızı kişinin yaşına, fiziksel aktivitesine, yaşam şekline, metabolizma hızına göre değişkenlik gösterir. Diyabeti olan bir kişinin ayda 4-5 kilodan fazla kilo kaybetmesini önermiyoruz. Eğer şekeriniz var ve kilolarınızdan şikayetçiyseniz aşağıdaki diyetler tam size göre!

ÖRNEK MENÜ 1 :

Kahvaltı :

Kuşburnu çayı
1 dilim keçi peyniri ( 30 gr )
1 adet haşlanmış yumurta
maydanoz – roka
1 dilim tam buğday ekmeği ( 25 gr )

Ara :

2 tam ceviz

Öğle :

1 kase unsuz sebze çorbası
80 gr dana bonfile
yeşil salata ( 1 tatlı kaşığı zeytinyağlı )

Ara:

120 ml ev yapımı yoğurt
1 dilim ananas
1 çay kaşığı tarçın
7 badem

Akşam:

5 yemek kaşığı bulgurlu ıspanak yemeği
120 ml ev yapımı yoğurt
1 dilim tam buğday ekmeği ( 25 gr )

Ara:

1 yeşil elma + Bitki çayı (zencefil- karanfil- kabuk tarçın )

ÖRNEK MENÜ 2 :

Kahvaltı:

1 tam yumurta + 1 yumurta beyazından yağsız omlet
Roka – Yeşil turp
5 adet tuzsuz zeytin
1 dilim çavdar ekmeği ( 25 gr )

Ara:

3 adet gün kurusu + Tarçın – karanfil çayı

Öğle:

1 orta boy kabak dolma ( bulgurdan )
yeşil salata ( 1 tatlı kaşığı zeytinyağlı )
120 ml ev yapımı yoğurt

Ara :

1 dilim lor peyniri
2 adet tam ceviz
¼ kepekli simit

Akşam:

Izgara tavuk göğüs ( derisiz ) ( 60 gr )
6 yemek kaşığı sebzeli kepekli makarna ( mantar, brokoli, kırmızı biber, yeşil biber, domates )
Ara:
100 ml süt + 1 çorba kaşığı yaban mersini

ÖRNEK MENÜ 3 :

Kahvaltı :

2 dilim keçi peyniri ( 60 gr )
Kurutulmuş domates
fesleğen
1 tatlı kaşığı sızma zeytinyağ
1 dilim kepekli ekmek ( 25 gr )

Ara:

6 adet fındık + 100 ml sıcak süt+100 ml sıcak su içerisinde demlenmiş zencefil-tarçın-karanfil-karabiber çayı

Öğle:

4 yemek kaşığı nohut yemeği
3 yemek kaşığı bulgur pilavı
az ev turşusu

Ara:

Chia tohumlu kuru meyveli puding ( yağsız 200 ml sütten – 3 çorba kaşığı chia tohumu – 1 çorba kaşığı dilimlenmiş kuru meyve )

Akşam:

1 kase taneli borç çorbası ( beyaz lahana, maydanoz, kereviz, patates, pırasa, soğan, sarımsak )
120 ml ev yapımı yoğurt

Ara:

1 yeşil elma + 7 badem

Domates prostat kanseri riskini düşürüyor!

Harvard Üniversitesi’nde 30 yılı aşkın süreyle yaklaşık 47 bin kişinin beslenme şekilleri inceleniyor ve 30 yıl sonra bu kişilerin bir bölümünde kanser oluştuğuna dikkat çekiliyor.


Durumla ilgili bilimsel veriler ortaya koyan araştırmalar domatesin prostat kanseri riskini yüzde 30 oranında düşürdüğünü gösteriyor.

Atlanta Emory Üniversitesi’nde kendilerinin de bu konuda araştırmalar yaptıklarını söyleyen Prof. Dr. Ömer Küçük, “Az domates tüketmek kanser riskini artırıyorsa domatesin faydası içinde bulunan ‘likopen’ adlı maddeden geliyor olabilir diye düşündük ve prostat kanserli hastalara likopen verdik” diyor.

Sonrasında hastaların ameliyatla prostatları alınıyor ve ne gibi değişiklikler olduğuna bakıldığında likopen verilen hastaların tümörlerinin daha küçük olduğu görülüyor. Bu sonuçla likopenin tümör küçültücü ve kanser riskini azaltıcı etkisi ortaya konmuş oluyor.

İşte domatesin faydaları:

Domates prostat kanseri riskini düşürüyor! İçeriğinde birçok antioksidan ve anti enflamatuar madde bulunan domates güçlü bir kanser savaşçısıdır.

Kalorisi oldukça düşük olduğundan diyet yapanların vazgeçilmezidir. Kalori kontrolü yaparken vücudunuzun mineral ve vitamin eksikliğini giderir.

C vitamini ihtiyacımızı daha çok narenciye meyvelerinden karşılamayı seçsekte 1 orta boy domates günlük C vitamini ihtiyacımızın %40’ını karşılar.

Domateste bulunan " chromium " adlı madde kan şekerinin dengelenmesine yardımcı olur.
İçeriğinde bulunan A vitamini sayesinde saç köklerini kuvvetlendirir ve saça doğal bir parlaklık verir.

Uzmanlar, domatesin damarları yumuşattığını, kanı durulttuğunu, üre miktarını düşürdüğünü, vücudu gençleştirdiğini belirterek, kalp, karaciğer, böbrek bozuklukları ve şekerliler için çok faydalı olduğunu ifade ediyor.

İçeriğindeki A vitamini, lutein, zeaksantin nedeniyle gece körlüğü ve makula dejenerasyonunu önleyicidir.

Domatesin, böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürdüğünü ifade eden uzmanlar, vücutta biriken üre asidi ve ürat tuzlarını eriterek idrarla dışarı attığını, vücutta biriken suyu boşalttığını kaydediyor.
Uzmanlar, kansere tutulmamak için domatesin iyi bir sebze olduğunu bildiriyor.

İçeriğinde bulunan maddeler nedeniyle kalp dostudur.

Güneşin zararlı UV (ultraviyole) ışınlarına karşı da savaşan bir sebze olan domates, yaz aylarında yendiği zaman zararlı ışınlara karşı çok faydalıdır. Güneş ışınlarına alerjisi olan, güneş ışınlarından çabuk etkilenen insanların yaz aylarında bu bitkiyi yemesinde yarar vardır.

Sporu yaşam biçimi haline getirmek isteyenlere 5 öneri

Yoğun iş temposundan ya da motivasyon eksikliğinden sporu hayatında bir alışkanlık haline getiremeyenlere özel öneriler...


Spor yapmak bazıları için yoğun iş hayatından sonra zor gelirken bazıları için de en büyük motivasyon kaynaklarından biri. Sağlıklı beslenmenin yanında rutin egzersiz alışkanlığı edinmenin de sağlıklı yaşam konusunda önemi büyük. Ancak sporu alışkanlık haline getirmek için işi ciddiye almak önemli. Sporu bir rutin haline getirerek siz de formda ve sağlıklı bir yaşama başlayabilirsiniz.

1. Spor yapmayı ertelemeyin

Spor yapmaya karar verdiğiniz zaman bu kararınızı ertelemeyin ve hemen aksiyon almaya başlayın.
Spor yapmak için bahaneler bulmak yerine egzersizleri rutin haline getirmek için zaman yaratın. Spor salonuna kayıt olduktan sonra haftalık egzersiz programınızı çıkartarak programınızı adım adım not etmek de size yüksek motivasyon sağlar. Spor takviminizi programınızı aksattığınız dönemleri tespit etmek için de kullanabilirsiniz. Böylece spora ayırdığınız zamanı ve harcadığınız kalori miktarını da hesaplayarak daha verimli bir spor programı oluşturabilirsiniz

2. Spor arkadaşı edinin

Spor yapmanın en iyi yolu spor arkadaşı edinmektir. Spor yapacak bir partner bulduğunuz zaman hem birlikte egzersiz yapabilir hem de birbirinizi motive edebilirsiniz. Kendinizi daha yoğun ve ağır egzersizlere hazırlamak için spor arkadaşı edinmek en eğlenceli yollardan biri. Spor partnerinizle birlikte vücudunuzdaki değişimleri görerek spora daha istekli bir hale gelebilirsiniz. Farklı spor aktivitelerine birlikte katılarak daha fazla yağ yakabilir ve hızlıca şekle girebilirsiniz

3. Spor anlarınızı paylaşın

Spor yaptığınız anları ve egzersiz çeşitlerini fotoğraflamak veya videoya kaydederek arkadaşlarınızla paylaşmak bu konuda ne kadar kararlı ve ciddi olduğunuzu gösterir. Farklı egzersizleri ve program rutininizi sosyal medyada paylaşmak ve arkadaşlarınızın motive edici mesajlarıyla karşılaşmak da sizi spora daha fazla bağlar

4. Yeni spor kıyafetleri alın

Spor yaparken sizi terletmeyen ve stilinizi yansıtabileceğiniz kıyafetler seçmek aynı zamanda sizi spor yapmaya teşvik eder. Son zamanlarda moda olan spor giysileri, salon zeminine uygun spor ayakkabıları ve kaliteli malzemeden yapılmış su matarası sizi spora hazırlayan önemli etkenlerden biri.

5. Kendinize hedef koyun

Spora başlarken kendinize belirli hedefler belirlemek hem ilerlemenizi görmenizi sağlar hem de motivasyonunuzu önemli ölçüde artırır. Spora başlamadan önce yağ ve kas ölçümü yaptırarak belirli aralıklarla vücudunuzdaki değişimi analiz edebilir ve hedeflerinize ne kadar yaklaştığınızı görebilirsiniz. Hürriyet

15 Kasım 2016 Salı

Bağırsaklar için lahana çayı

Lahana suyunun ,özellikle şeker ve romatizma hastaları için de faydalı olduğunu belirten Dr. Fevzi Özgönül, bağırsakta oluşan sorunlar için lahana çayı tüketilmesini önerdi.


Lahana çayını aşırı tüketilmediği sürece de herhangi bir yan etkisi olmadığını belirten
Dr. Fevzi Özgönül, "Lahana suyu içerdiği B, C ve E vitaminleri ile potasyum minerali sayesinde kanı temizler, idrar söktürür, cildi güzelleştirir, sivilce ve aknelerden kurtarır" ifadelerini kullandı.

Dr. Fevzi Özgönül, "Tüm besinler arasında bir tek lahana suyunda bulunan U vitamini sayesinde lahana, mide ve bağırsaklardaki yaraların iyileşmesini sağlar ve iç yüzeyinin korunmasına yardımcı olur. Kansere ve kalp krizine karşı koruyucu olduğu kadar içerdiği selenyum sayesinde de yaşlanmayı önler" dedi.

Lahananın vücuttaki iyot miktarını azalttığı için guatr hastalığı olan ve yeni doğum yapmış kadınların bir süre lahana suyu tüketmemesi gerektiğini kaydeden Özgönül, "Lahana suyunun olduğu kadar evde kendinizin yapacağı lahana çayının da faydalarını saymakla bitiremeyiz.

Bağırsaklar için lahana çayı Bu çay, özellikle vücudun bağırsak florasını düzenleyerek vücuttaki toksinlerin atılmasını sağlar, zindelik verir ve bağırsak florasını güçlendirdiği için probiyotik bakterilerin yerleşmesini sağlayarak tatlı ve hamur işi ihtiyacını azaltır ve kilo verdirip bölgesel olarak da incelmenizi sağlar.

Lahana çayında, lahana çok az kullanıldığı için lahana suyunun tersine hipotiroid hastaları, hamile ve yeni doğum yapmış süt veren annelerin abartmadığı sürece kullanmasında sakınca yoktur" şeklinde konuştu.

Dr. Fevzi Özgönül, evde kolayca hazırlanabilen lahana çayı tarifini şu şekilde sıraladı:

"1 avuç için kadar lahana

1 orta boy soğan

1 orta boy kereviz

4 diş sarımsak

Baş parmak kadar taze zencefil

1 tutam kaya tuzu

1.5 litre klorsuz su

Bağırsaklar için lahana çayı Yapılışı: 

Lahanaları ince ince doğrayın. Soğanı 8 e bölün, sarımsağı ezin. Kerevizi soyup küp küp doğrayın. Zencefili ise ince ince doğrayın. Tuzu kişiye göre koyun. 1.5 lt klorsuz kaynamış suya atın. 30 dakika daha kaynatın. Soğutup süzerek suyunu akşamüzeri spor ya da yürüyüş yaptıktan sonra bir bardak için. Bu kürü bağırsak florasını güçlendirmek için 21 günlük bir sürede kullanabilirsiniz." (cnntürk)

Sofraların vazgeçilmezi yoğurdun inanılmaz faydaları

Çoğu yemeğin bileşeni ya da tamamlayıcısı olan yoğurdu sadece damak tadınızdan dolayı değil, sağlığınızı korumak için de yemeniz için gayet mantıklı sebepler var. Yoğurt, vücudunuz için adeta doğal bir koruma kalkanı oluşturur ve almanız gereken birçok vitamin ve minerali içerir. Örneğin, potasyum, fosfor, riboflavin, iyot, çinko ve B12 vitamini bakımından zengindir. Aynı zamanda yağda eriyen vitaminler, görme fonksiyonlarına katkısı olan A vitamini ve bağışıklık sistemini güçlendiren E vitamini içeriyor. Yani “Yoğurt giren eve doktor girmez” diyebiliriz.


1. Sağlıklı ve güçlü kemikler için birebirdir

Yoğurt, içerdiği kalsiyumla öncelikli olarak kemikleri güçlendirir. Kemik yoğunluğunun sağlıklı bir şekilde korunmasını sağlar. Böylece ileri yaşlarda görülebilen kemik erimesinin önüne geçilebilir.

2. Sindirim sistemini düzenler

Sindirimde yaşanan zorluklar ve organlara ekstra yük binmesinin önüne geçer. Hatta kolon kanserinin önlenmesi amacıyla tüketilmesi gereken gıdalardan biri olarak doktorlar tarafından tavsiye edilir.

3. Bağışıklık sistemini güçlendirir

Özellikle salgın hastalıkların hızlıca yayıldığı sonbahar ve kış dönemlerinde düzenli yoğurt tüketimi bağışıklığı artırır.

4.Kilo kontrolüne yardımcı olur

Yüksek kalorili atıştırmalıklar yerine yoğurt yendiğinde hem daha az kalori alınır hem de tokluk hissi uzun süreli olacaktır.

5. Kalp sağlığınızı korumanızı sağlar

Yoğurdun içerdiği potasyum, kalp atışını ve kan basıncını düzenlemenizde doğal yardımcınız olur. Bu da yüksek tansiyonu engelleyebilir.

14 Kasım 2016 Pazartesi

Balık diyetiyle kilo verin

Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr. Safiye Taş, özellikle kış aylarında diyete girip yaz aylarında ince görünmek isteyenlere haftada en az üç gün balık yemelerini önerdi.


Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr. Safiye Taş, özellikle kış aylarında diyete girip yaz aylarında ince görünmek isteyenlere haftada en az üç gün balık yemelerini önerdi. Taş, “Balık tüketiminin haftada en az 2-3 kez olması kan yağlarının regüle edilmesi, kilo kontrolünün sağlanması için olduğu gibi birçok hastalığın önüne geçmek için de gereklidir” dedi.

10 Kasım 2016 Perşembe

Spor ve diyetle bile gitmeyen yağlar

Özellikle bacaklarda görülen ve diyet ya da spor yapılsa da gitmeyen yağlanmaya lipödem deniyor. Bu sorunun ileride varis, depresyon ve obezite gibi ek sorunlar yarattığını söyleyen Prof. Dr. Ahmet Karacalar, önemli uyarılar yaptı.


Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karacalar, 6 soruda lipödemi anlattı:

LİPÖDEM NEDİR?

Özellikle bacakları tutan, daha az sıklıkla kol ve kalçaları içeren diyete ve spora dirençli yağlanmadır. Erken evrelerde sadece yağlanma olurken daha sonra varis sorunları, acıma, ağrı, ağırlık, eklem sorunları, depresyon, obeziteye eğilim gibi ek sorunlar çıkar.

TEŞHİSİ NEDEN ZOR?

Bu hastalığın varlığı bilinmiyor ve teşhiste karmaşa yaşanıyor. Lipödemli hastalarda varis sorunları da olduğu için bu hastalar sıklıkla damar cerrahına gidip varis tedavisi yaptırıyorlar ve şişliğin varisten kaynaklandığı zannediliyor. Bu hastalarda varis yağ dokusu hastalığının yansımalarıdır.
Teşhis konamadığı için bu hastalar yaşam boyu bu sorundan kurtulmak için çaba harcarlar, genellikle tedavinin zor olduğu ileri evrelere kadar ilerler.

ÇARESİ VAR MI?

Kronik bir hastalık olup tek çaresi en azından kontrol altına alabilmek için yağların alınması gereklidir. Bunun dışında diyet, spor ya da başka tedavi yöntemleri çok az ve geçici fayda sağlar ya da hiç sağlamaz.

LİPÖDEM NEDEN OLUŞUR?

Net olarak nedeni bilinmese de genetik olduğu ile ilgili kanıtlar var. Hastalığa neden olan sorumlu bir gen bulunmuştur. Genellikle lipödemi olan kişilerin yakın akrabalarında olması da bunu destekler.

LİPÖDEM NASIL TEŞHİS EDİLİR?

Genellikle muayene yeterlidir, özellikle ayak parmaklarını tutmaması tipiktir. Ayrıntılı inceleme için MR, ultrason ya da lenfosintigrafi gerekebilir.

NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Lipödemin kapsamına, evresine ve yerine göre tedavi değişmektedir. Alt bacak ve diz çevresinde superdry liposuctionın lipödem için geliştirilen bir türü oldukça etkilidir. Kansız olması, dikiş olmaması, lenfatikleri koruması, işlem sonuna kadar şişme olmaması, teorik olarak emboli riski olmaması gibi önemli avantajları vardır.

Basen ve iç bacağı içeren üst bacaklarda vaser 4D liposuction ya da ikinci olarak lazer liposuction tercih edilir.

İleri derece lipödemlerde bu işlemler ile bile sarkma kaçınılmazdır, bu nedenle germe işlemleri eklenir.

6 Kasım 2016 Pazar

Elma sirkesi zayıflatır mı?

Kilo vermek isteyenlerin en çok merak ettiği konulardan biri de elma sirkesinin zayıflamaya yardımcı olup olmadığı... Birçok faydası olan elma sirkesinin nasıl tüketilmesi gerektiğini açıklayan uzmanlar, bu soruya da yanıt verdi.


Kan şekerini dengeliyor, yüksek tansiyonu düşürüyor, kolesterolü standart düzeyde tutuyor… Elma sirkesinin saçlardan cilt güzelliğine kadar onlarca faydası var.

ELMA SİRKESİNİN FAYDALARI

-Saçlarınızı yıkadıktan sonra elma sirkesiyle durularsanız daha parlak ve gür görünür.

-Elma sirkesi dişlerinizdeki lekelerin temizlenmesinde en doğal yardımcılardan biridir.

-Banyo suyunuzun içine bir fincan kadar elma sirkesi eklerseniz güneş yakınlarınıza iyi gelecektir.

-Elma sirkesi cildinizdeki pH dengesini sağlamaktadır. Yüzünüzdeki leke ve sivilce izlerinin geçmesinde de en doğal çözümlerden biridir.

-Tranş sonrası doğal losyon olarak kullanabilirsiniz.

EĞER YEMEKTEN ÖNCE TÜKETİLİRSE…

Elma sirkesi yemekten önce ve yemek esnasında tüketilirse tokluk hissi yaratmaktadır. Bu tokluk hissi kan şekerinin düşmesini engellediği için abur cubur yeme isteğini de öldürüyor.

NASIL TÜKETMELİ?

Yine yıllar içinde yapılan araştırmalar göstermiştir ki elma sirkesinin etkisi en fazla balla birlikte tüketildiğinde elde ediliyor.

BALLI ELMA SİRKESİ KÜRLERİ

1. KÜR: 1 bardak suyun içine 3-4 damla elma sirkesi ve bir yemek kaşığından biraz daha az bal ilave edip karıştırın. Sabah kalktığınızda aç karnına bu karışımı içebilirsiniz.

Bu karışım bağışıklık sisteminizi güçlendirip aynı zamanda tokluk hissi verecektir.

2.KÜR: 1 çay bardağı elma sirkesinin içine 4 yemek kaşığı kadar bal koyup karıştırın. Bu karışımı 1 litrelik suyun içine dökün ve iyice çalkalayın. Her öğün öncesinde 1 çay bardağı kadar için.

1 Kasım 2016 Salı

Sevilen oyuncu 39 kilo verdi

Dondurmam Gaymak, Mandıra Filozofu, Deliha filmleriyle ve Çocuklar Duymasın, Zengin Kız Fakir Oğlan gibi dizilerde oynadığı rollerle gönülleri fetheden oyuncu Gülnihal Demir, 8.5 ayda 39 kilo verdi. Tüp mide ameliyatı olan Demir, neden bu kadar çok kilo aldığını ve ameliyat olma nedenini anlattı.


Sevilen dizi ve sinema oyuncusu Gülnihal Demir, 50 yaşında başladığı oyunculuğa yeni bir rota çizmek istiyor. Tüp mide ameliyatı olarak 126 kilodan 87 kiloya düşen sevilen sanatçı, “Aşk filmlerinde bile oynayabilirim.” dedi.

Muğla’da çalıştığı bankadan emekli olduktan sonra 50 yaşında oyunculuğa başlayarak ‘Dondurmam Gaymak’, ‘Mandıra Filozofu’, ‘Deliha’ filmleriyle ‘Çocuklar Duymasın’, ‘Zengin Kız Fakir Oğlan’ gibi dizilerde aldığı rollerle ün kazanan Gülnihal Demir, 62 yaşında zayıflama kararı alarak geçen 15 Şubat’ta tüp mide ameliyatı oldu. Ameliyata 126 kiloyla giren Demir, 8.5 ayda 39 kilo vererek 87 kiloya düştü.

Muğla’nın merkez ilçesi Menteşe’de yaşayan Gülnihal Demir, mide hacminin küçültülmesine yönelik geçirdiği ameliyatın ardından diyabet, uyku apnesi, eklem sorunları gibi rahatsızlıklarının ortadan kalktığını anlattı. Gençliğinde çok zayıf olduğunu, bir dönem 48 kiloya kadar düştüğünü belirten ünlü oyuncu Demir, uzun yıllar içtiği sigara nedeniyle hastalandığını ve kortizon tedavisi sırasında kilo aldığını söyledi. Yıllarca bankacılık yaptıktan sonra emekli olduğunu ve 7 yıl boyunca da hasta annesine baktığını anlatan Demir, şöyle konuştu:

“Sosyal yaşantım tamamen bitmişti. Tüm bunlar şişmanlamama neden oldu. Tabiki boğaz da vardı. Et yemeklerini çok seviyorum. Kendim gibi oyuncu olan oğlum Yiğit Dören’in ısrarı üzerine hastaneye gittim. Doktorlarla görüştükten sonra 10 dakika içinde ameliyat olmaya karar verdim. Ameliyat sonrası çok rahatladım. Hareket kabiliyetim arttı, rahatsızlıklarımın çoğu ortadan kalktı, psikolojim büyük oranda düzeldi. Yeniden dünyaya geldim. Aşk filmlerinde bile oynayabilirim.”


29 Ekim 2016 Cumartesi

Sağlık trendi bitki çayları hakkında uyarı

Mutfak Ürünleri ve Margarin Sanayicileri Derneği (MÜMSAD) Başkanı Metin Yurdagül, kış aylarında çokça tüketilen bitki çayları ile ilgili uyarılarda bulundu. Yurdagül aynı zamanda bu aylarda hangi çayların daha faydalı olduğu konusunda bilgiler verdi.


Havalar soğudu, hastalık ayları başladı. Son zamanlarda sıklıkla tercih edilen hastalıklara karşı koruyucu ve iyileştirici bitki çayları tüketimi de arttı. Peki aktarlardan aldığınız ürünler güvenilir mi?
Mutfak Ürünleri ve Margarin Sanayicileri Derneği (MÜMSAD) Başkanı Metin Yurdagül, açıkta satılan ürünlerle ilgili önemli bir uyarıda bulundu. Yurdagül, “Açıkta satılan bitkilerin kontrollü bir üretim standardı yoktur. Oysa çay formatına getirilen bitkilerin sağlıklı özelliklerinden faydalanabilmek için üretim ve ambalaj koşullarının kalite güvence sistemlerine uygun olması gereklidir. Ürünlerin Türk Gıda Kodeksi'ne uygun olarak analizlerden geçmesi büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle MÜMSAD olarak, el değmeden hijyenik koşullarda üretimi ve ambalajlaması yapılan, güvenilir firmaların poşetli bitki ve meyve çaylarını tavsiye ediyoruz” dedi.
Kış mevsimi yaklaşırken tüketiciler, mevsimin olumsuz etkilerini azaltmak ve farklı lezzet deneyimleri yaşamak için bitki çaylarına başvuruyor.

KULLANIMI GİTTİKÇE ARTIYOR

Bitki ve meyve çaylarının, sağlıklı yaşam bilincinin yaygınlaşmasıyla mutfak ürünlerinin ayrılmaz bir parçası haline geldiğini belirten Metin Yurdagül şunları söyledi: “Tüketicilerin yaşam kalitesine katkı sağlayan bitki çayları, Amerika ve Avrupa'da büyük bir yaygınlık kazanırken, ülkemizde de bir sağlık trendi haline geldi. Özellikle havaların soğumaya başlamasıyla ve kış döneminde bu ürünlere olan ilgi artıyor. Türkiye'de 2010 yılında 560 milyon poşetlik bir hacme sahip olan bitki ve meyve çayları pazarı, 2016 yılında 900 milyon poşet büyüklüğüne geldi. Başka bir ifadeyle, yılda 1600 tonun üzerinde, 45 milyon kutu poşetli bitki ve meyve çayı tüketiliyor.”

MÜMSAD olarak temel amaçlarının, poşetli bitki ve meyve çaylarını tanıtmak ve daha fazla tüketiciyle buluşturmak olduğunu vurgulayan Metin Yurdagül, şirketlerin önümüzdeki 5 yıl içinde bugün yüzde 35 olan hane penetrasyon seviyesini yüzde 40'a getirmeyi hedeflediklerini söyledi.

GÜVENİLİR FİRMALARDAN ALIN

Metin Yurdagül açıklamasında, açıkta satılan bitki ve meyve çaylarına karşı uyarıda bulundu. Kontrolsüz ve herhangi bir denetimden geçmeden tüketicilere sunulan, açıkta satılan ürünlerin sektördeki en temel problem olduğunu söyleyen Metin Yurdagül, görüşlerini şöyle ifade etti: “Açıkta satılan bitkilerin kontrollü bir üretim standardı yoktur. Oysa çay formatına getirilen bitkilerin sağlıklı özelliklerinden faydalanabilmek için üretim ve ambalaj koşullarının kalite güvence sistemlerine uygun olması gereklidir. Ürünlerin Türk Gıda Kodeksi'ne uygun olarak analizlerden geçmesi büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle MÜMSAD olarak, el değmeden hijyenik koşullarda üretimi ve ambalajlaması yapılan, güvenilir firmaların poşetli bitki ve meyve çaylarını tavsiye ediyoruz.”

HANGİ ÇAYLARI İÇMELİ?

MÜMSAD Başkanı Metin Yurdagül, tüketicilere bitki çayı önerilerinde de bulundu. Yurdagül, kışın olumsuz etkilerinden korunmak için; Ihlamur, Kuşburnu, Ekinezya, Zencefil, Adaçayı ve Yeşil Çay içmeyi önerdi.