Diyetisyen Doç. Dr. Barış Öztürk, zayıflamak isteyenlere moleküler diyet önerisinde bulundu. İşte moleküler diyetle ilgili bilmeniz gerekenler.
Moleküler Diyetin genlere özel diyet ve genlere özel egzersiz yöntemiyle olduğunu kaydeden Diyetisyen Doç. Dr. Barış Öztürk, "Beyinde hipotalamusta yer alan MC4R geni iştah-tokluk mekanizmasını düzenlemektedir. Ayrıca modern toplumlarda obezitenin ardındaki temel itici güç olan aşırı yeme, çoğunlukla iştah ve tokluktan sorumlu MC4R geni ile ilişkilendirilmektedir.
MC4R genindeki mutasyonlar toplumun büyük bir kesiminde iştah kontrolünün ortadan kalkması ile aşırı yemeyi tetikleyebiliyor. Ancak Türkiye'de bu konu ile ilgili çalışma yapılmadığı için şimdilik bir rakam vermek mümkün değil. İnsan vücudunda enerji alımı ile ilgili birçok sinyal bulunur. Yüksek enerji alımında tokluk sinyalleri devreye girerek iştahı azaltırken, düşük enerji durumunda ise açlık sinyalleri devreye girerek iştahı artırırlar.
Araştırmalar, MC4R genindeki mutasyonların obezitedeki en yaygın genetik sebep olduğunu raporlamaktadır. Bu gendeki fonksiyon yetersizliği iştahın artmasına ve tokluk duyusunun azalmasına neden olmakta; buna bağlı olarak daha fazla besin tüketimini, sık sık atıştırma isteğini, şekerli ve yağlı besinlere karşı ilgiyi arttırmaktadır. Özellikle okul çağındaki çocuklarda görülen bu durum, doyumsuz bir yeme davranışı ile karakterizedir" dedi.
Aşırı besin alımı sonucunda bireylerin vücut yağ oranının yüzde 43, vücut ağırlığının ise diğerlerine göre yüzde 25 daha fazla olduğunu belirten Diyetisyen Doç. Dr. Barış Öztürk, şu ifadeleri kaydetti:
"MC4R geninde mutasyon taşıyan kadınlarda kilo alımı aynı durumdaki erkeklerden iki kat daha fazla olmakta ve bu durum her iki cinsiyette de insülin direncine neden olmaktadır. MC4R beslenme alışkanlıklarımızı yakından ilgilendiren genlerden sadece bir tanesi.
Sağlıklı yaşam, sağlıklı beslenme ve sağlıklı egzersiz kavramlarının çok konuşulduğu günümüzde bu çalışmaların başarıya ulaşması kişiye özel hale gelmesiyle sağlanacaktır. Ülkemizde 2016 yılı itibarıyla sağlıklı, hafif kilolu, kilolu ya da aşarı kiloluların, sporcuların, çocukların, gebelerin yani her yaştaki ve özel durumdaki bireylerin MC4R başta olmak üzere beslenme ile ilgili tüm genlerini kontrol ettirerek moleküler diyet uygulamaları mümkündür. Bunun için diyetisyeninizin ağzınızdan alacağı bir tükrük örneği yeterlidir.
Moleküler düzeyde yapılan bu testler, tüm besin öğelerinin size özel tüketim miktarının belirlenmesini sağlayarak size özel egzersiz düzenlenmesi için oldukça isabetli bulgular sağlamaktadır. Böylece moleküler analiz sonucunda size özel oluşturulan egzersiz ve diyet programı kısa sürede sonuç almanızı sağlamakta ve hatalı uygulamalarla zaman kaybetmenizi önleyebilmektedir.” Milliyet
26 Nisan 2016 Salı
Doktoru 'Şeker hastası olursun' dedi 44 kilo verdi
Yedi ay önce 115 kilo olan 24 yaşındaki Meltem Kepcen, doktorun şeker hastalığı uyarısını dikkate alarak 44 kilo verdi.
Meltem Kepcen, azmi sayesinde büyük bir başarıya imza attı. Giydiği elbiselerini sürekli yenilemek zorunda kalan ve hayatı kararan Kepcen, hayatını aldığı kararla değiştirdi. Doktorunun "Şeker hastası olabilirsin" ikazı sonrasında zayıflama kararı alan Kepcen, kendine göre bir program uygulayarak tuz ve undan uzak durup spor yapmaya başladı. Yedi ayda 44 kilo veren Kepcen, "Artık istediğim kıyafetleri rahatlıkla giyebiliyorum" dedi.
"YÜRÜMEKTE ZORLUK ÇEKİYORDUM"
Haftanın 6 günü spor salonunda 1 saat çalışma yapan Kepcen, “Çok kilo aldığım vakitlerde hiçbir iş yapamadığımı gördüm. Hareket etmekte hatta dışarıda yürümekte zorluk çekiyordum. Doktorum, bana şeker hastası olabileceğimi belirtti. Duyduğum gibi üzülmeye başladım ve azimle her şeyin yapılabileceğini bildiğim için ben de azmettim. Şimdi bu azim sayesinde de kilo vermeye başladım. Tam 7 ay boyunca ekmek, tuz ve şeker gibi beyaz gıda tüketmedim. Şimdi hedefim on kilo daha verip ideal bir kiloya gelmek” diye konuştu.
Meltem Kepcen, azmi sayesinde büyük bir başarıya imza attı. Giydiği elbiselerini sürekli yenilemek zorunda kalan ve hayatı kararan Kepcen, hayatını aldığı kararla değiştirdi. Doktorunun "Şeker hastası olabilirsin" ikazı sonrasında zayıflama kararı alan Kepcen, kendine göre bir program uygulayarak tuz ve undan uzak durup spor yapmaya başladı. Yedi ayda 44 kilo veren Kepcen, "Artık istediğim kıyafetleri rahatlıkla giyebiliyorum" dedi.
"YÜRÜMEKTE ZORLUK ÇEKİYORDUM"
Haftanın 6 günü spor salonunda 1 saat çalışma yapan Kepcen, “Çok kilo aldığım vakitlerde hiçbir iş yapamadığımı gördüm. Hareket etmekte hatta dışarıda yürümekte zorluk çekiyordum. Doktorum, bana şeker hastası olabileceğimi belirtti. Duyduğum gibi üzülmeye başladım ve azimle her şeyin yapılabileceğini bildiğim için ben de azmettim. Şimdi bu azim sayesinde de kilo vermeye başladım. Tam 7 ay boyunca ekmek, tuz ve şeker gibi beyaz gıda tüketmedim. Şimdi hedefim on kilo daha verip ideal bir kiloya gelmek” diye konuştu.
Zeytinyağının bozulmasını engellemenin 5 altın kuralı
Zeytinyağı Tadım Uzmanı Serdar Öçten Ünsal, bir gıda maddesi olan zeytinyağının bozulmasını engellemenin 5 altın kuralını açıkladı.
Zeytinyağı bir gıda maddesidir, diğer gıdalar gibi doğru şartlarda saklamaz ve kullanmazsak bayatlar ve bozulur.
Tarih boyunca pek çok hastalığın tedavisinde kullanılan ve kalp rahatsızlıklarından kansere, şekerden yüksek tansiyona ve kolesterole kadar pek çok hastalığa şifa olan zeytinyağının doğru şartlarda saklanması ve kullanılması gerektiğini belirten Zeytinyağı Tadım Uzmanı Serdar Öçten Ünsal, zeytinyağının bozulmasını engellemenin 5 altın kuralını açıkladı.
Tam bir antioksidan deposu olan ve faydaları saymakla bitmeyen zeytinyağının bozulmasını engellemek için dikkat edilmesi gereken hususları maddeler halinde sıralayan Zeytinyağı Tadım Uzmanı Serdar Öçten Ünsal, şunları söyledi;
1- Aldığımız markalı ve ambalajlı zeytinyağını evde güneş görmeyen, karanlık, serin (18C) ve kuru bir ortamda bulundurmalı.
2- Zeytinyağını pet ambalaja koymamalıyız, hızla bozulur ve kanserojen etki oluşturabilir. Zeytinyağının içerisinde bulunan yağ asitleri pet şişenin bileşiminde bulunan kimyasalları çözücü etkiye sahiptir.
3- Yemeklerde yüksek ısıya maruz bırakılmamalıdır, sağlık etkileri kaybolur ve özelliklerini yitirir, çiğ tüketilmesi daha faydalı olacaktır.
4- Özellikle teneke ambalajlarda yağın daha rahat akmasını sağlamak için ikinci bir delik açmamalıyız, açılan delikten oksijen (hava) gireceği için yağımız bozulacaktır. Ekonomik olsun diye alınan 5000 ml zeytinyağını evimizde kullanabileceğimiz 1 litrelik koyu renkli cam şişelere bölerek saklamalıyız.
5- Son olarak, dört önemli faktör olan Işık, hava, ısı ve nemden zeytinyağını korumalıyız.
Tarih boyunca pek çok hastalığın tedavisinde kullanılan ve kalp rahatsızlıklarından kansere, şekerden yüksek tansiyona ve kolesterole kadar pek çok hastalığa şifa olan zeytinyağının doğru şartlarda saklanması ve kullanılması gerektiğini belirten Zeytinyağı Tadım Uzmanı Serdar Öçten Ünsal, zeytinyağının bozulmasını engellemenin 5 altın kuralını açıkladı.
Tam bir antioksidan deposu olan ve faydaları saymakla bitmeyen zeytinyağının bozulmasını engellemek için dikkat edilmesi gereken hususları maddeler halinde sıralayan Zeytinyağı Tadım Uzmanı Serdar Öçten Ünsal, şunları söyledi;
1- Aldığımız markalı ve ambalajlı zeytinyağını evde güneş görmeyen, karanlık, serin (18C) ve kuru bir ortamda bulundurmalı.
2- Zeytinyağını pet ambalaja koymamalıyız, hızla bozulur ve kanserojen etki oluşturabilir. Zeytinyağının içerisinde bulunan yağ asitleri pet şişenin bileşiminde bulunan kimyasalları çözücü etkiye sahiptir.
3- Yemeklerde yüksek ısıya maruz bırakılmamalıdır, sağlık etkileri kaybolur ve özelliklerini yitirir, çiğ tüketilmesi daha faydalı olacaktır.
4- Özellikle teneke ambalajlarda yağın daha rahat akmasını sağlamak için ikinci bir delik açmamalıyız, açılan delikten oksijen (hava) gireceği için yağımız bozulacaktır. Ekonomik olsun diye alınan 5000 ml zeytinyağını evimizde kullanabileceğimiz 1 litrelik koyu renkli cam şişelere bölerek saklamalıyız.
5- Son olarak, dört önemli faktör olan Işık, hava, ısı ve nemden zeytinyağını korumalıyız.
25 Nisan 2016 Pazartesi
Göbek eriten 16 süper öneri
“Sağlıklı ve mutlu yaşamak; göbek, kalça ve basen yağlarınızdan kurtulmak için besleyici olan yiyecekleri seçin” diyen Dr. Fevzi Özgönül, göbek eriten öneriler sundu.
Düzenli ve gündüz ağırlıklı beslenin. Aralarda bir şey yemeyin ve atıştırmayın. Unutmayın, siz göbek kalça ve basen yağlarından kurtulmak istiyorsunuz ve tüm çabanız bunun gerçekleşmesi için. Bu güne kadar en kolay yolu seçtiniz ve aç kaldınız fakat bir işe yaramadı. Şimdi doğru olan yolu seçin.
1.Sabah kahvaltıdan sonra öğlen yemeğine kadar hiçbir katı madde yemiyoruz.
2. Sıvı olan içecekler makul miktarda serbest.
3. Daha çok suyu tercih ediyoruz fakat arada şeker ve tatlandırıcı katkısı olmayan çay ve kahve gibi içecekler 1-2 adet olabilir.
4. Çok çay kahve içmek zorundaysanız 1-2 yudum alın ve tamamını bitirmeyin aralarında su için.
5. Soda seviyorsanız yemekten en az 2 saat sonra içmelisiniz.
6. Öğlen yemeğinde hem etli bir yemek hem de sebze yemeğini beraber yiyin.
7. Öğlen yemeğinde çorba içiyorsanız yemeğin en sonunda içmeyi tercih edin böylece sindirim kolaylaşır.
8. Öğlen ekmek, makarna ve pilav yemeyin.
9. Çok nadir bir kebap yerken 1 kaşık pilav yemek veya bir dönerin yanında 1-2 lokma pide yemek sorun olmaz. Fakat abartmayın, her gün yemeyin.
10. Dolma veya sarma gibi bir yemek yiyorsanız, 2-3 adet yiyip sadece bu yemekle doymayın. Diğer yemeklerin yanında 1 tane dolma veya 2-3 sarma yiyin fakat her gün yapmayın.
11. Yemek az geldiyse ekmek ile doymaya kalkmayın, yanında yoğurt ve badem fındık ve ceviz de yiyin.
12. Yemek az geldi yanınızda hiç bir şey yoksa bile ekmek tercih etmeyin, 3-4 saat sonra yeniden yemek yiyin.
13. Nadiren pizza, pide gibi yiyecekler yemek zorundaysanız bol malzemeli olanını seçin ve orta kısmını yemeye gayret edin. 15 günde bir yiyecekseniz de yiyin ve unutun gitsin.
14. Yemek esnasında susarsanız su içmeye de özen gösterin. Yemekte sakın meyve suyu veya asitli bir içecek tercih etmeyin. Su ayran veya yoğurt süt gibi içecekler olabilir.
15. Öğlen yemeğinde sofradan kalkmadan meyve isteğiniz varsa meyve de yiyebilirsiniz fakat sadece 1 avuç kadar olsun.
16. Sofradan kalktıktan sonra bir sonraki öğüne kadar asla katı bir yiyecek yemeyin ki sindirim sisteminiz resetlenmesin.
1.Sabah kahvaltıdan sonra öğlen yemeğine kadar hiçbir katı madde yemiyoruz.
2. Sıvı olan içecekler makul miktarda serbest.
3. Daha çok suyu tercih ediyoruz fakat arada şeker ve tatlandırıcı katkısı olmayan çay ve kahve gibi içecekler 1-2 adet olabilir.
4. Çok çay kahve içmek zorundaysanız 1-2 yudum alın ve tamamını bitirmeyin aralarında su için.
5. Soda seviyorsanız yemekten en az 2 saat sonra içmelisiniz.
6. Öğlen yemeğinde hem etli bir yemek hem de sebze yemeğini beraber yiyin.
7. Öğlen yemeğinde çorba içiyorsanız yemeğin en sonunda içmeyi tercih edin böylece sindirim kolaylaşır.
8. Öğlen ekmek, makarna ve pilav yemeyin.
9. Çok nadir bir kebap yerken 1 kaşık pilav yemek veya bir dönerin yanında 1-2 lokma pide yemek sorun olmaz. Fakat abartmayın, her gün yemeyin.
10. Dolma veya sarma gibi bir yemek yiyorsanız, 2-3 adet yiyip sadece bu yemekle doymayın. Diğer yemeklerin yanında 1 tane dolma veya 2-3 sarma yiyin fakat her gün yapmayın.
11. Yemek az geldiyse ekmek ile doymaya kalkmayın, yanında yoğurt ve badem fındık ve ceviz de yiyin.
12. Yemek az geldi yanınızda hiç bir şey yoksa bile ekmek tercih etmeyin, 3-4 saat sonra yeniden yemek yiyin.
13. Nadiren pizza, pide gibi yiyecekler yemek zorundaysanız bol malzemeli olanını seçin ve orta kısmını yemeye gayret edin. 15 günde bir yiyecekseniz de yiyin ve unutun gitsin.
14. Yemek esnasında susarsanız su içmeye de özen gösterin. Yemekte sakın meyve suyu veya asitli bir içecek tercih etmeyin. Su ayran veya yoğurt süt gibi içecekler olabilir.
15. Öğlen yemeğinde sofradan kalkmadan meyve isteğiniz varsa meyve de yiyebilirsiniz fakat sadece 1 avuç kadar olsun.
16. Sofradan kalktıktan sonra bir sonraki öğüne kadar asla katı bir yiyecek yemeyin ki sindirim sisteminiz resetlenmesin.
Kalıcı kilo verdiren mucize yiyecek: Kuru baklagiller
Kanada’da 940 kişi üzerine yeni yapılan bir araştırmada, hiç diyet yapmadan sadece 1 öğünde 1 porsiyon kuru baklagil yenerek 1,5 ayda yarım kilo kaybedildiği gösterildi.
İç hastalıkları uzmanı Dr. Ayça Kaya, zayıflarken kuru baklagilleri daha sık tüketmek için 5 önemli nedene dikkat çekti.
1- Kuru baklagiller protein, demir, mineral açısından çok zengindir. Vücutta diyetsel eksiklik yapmadığı için metabolizmayı çalıştırır.
2- Kuru baklagiller beslenme ile birlikte vücuda giren kötü yağların emilimini azaltır. Dolayısı ile daha az yağlı yemeyi sağlar.
3- Yağ emilimini azalttığı için vücut yağını azaltır. Kötü kolesterolü düşürür. Kan yağlarının iyi bir şekilde dengeye getirir.
4- Lif oranı çok yüksek olduğu için kişiyi çok tok tutar ve iştah kontrolü sağlar.
5- Kan şekerini hızlı yükseltmez. Yani glisemik indeksi düşük besinler olduğu için sindirim sistemi tarafından daha yavaş yıkılırlar. Bir sonraki öğünde daha az yemek yemeyi sağlarlar. %31 oranında tokluk hissini arttırır.
KURU BAKLAGİLLERİN ETKİSİNİ MAKSİMİZE ETMENİN 10 YOLU
-Kuru baklagili salçalı ve yağlı olarak tüketmeyin.
-Her gün 1 öğünde sadece maksimum 4 yemek kaşığı olarak haşlayarak salatalarınıza ekleyerek tüketin.
-Aynı gün üst-üste iki öğünde yemeyin.
-Demir emilimini yükseltmek için C vitamini kaynağı olan limon ve yeşilliklerle birlikte tüketin.
-Açlığınıza cevap olarak ara öğünlerde haşlanmış olarak yiyebilirsiniz. Dikkat 4 yemek kaşığını geçmeyin. Leblebi olarak da tüketilebilir.
-Ara öğün olarak yediğinizde yanına 1 bardak ayran veya sütlü kahve tercih ederseniz daha tok kalırsınız.
-Haşlanmış yumurta ile birlikte tüketildiğinde metabolizma hızını arttırır. Yağ yakımını güçlendirir.
-Zerdeçal, kırmızı biber ve karabiberle karıştırarak baharatlayarak yediğinizde yağ yakımını hızlandırır.
-Haftada 1-2 gün sadece akşam yemeğinde haşlanmış 4 yemek kaşığı kuru baklagile yoğurt, çiğ semiz otu, 2 tane ceviz ve kırmızı biberle karıştırarak tek çeşit olarak tüketilebilir. Bu şekilde tüketmek damar koruyucu etki gösterir. Çünkü semiz otu ve ceviz omega -3 desteği sağlarken, yoğurt ve kırmızı biber metabolizmayı hızlandırır, kuru baklagilde tokluğu arttırır, vücudun ihtiyacı olan besin ögelerini sağlar.
-Bizim kültürümüzde genellikle sebze yemeklerinin içine bulgur yada pirinç (ıspanak, pazı, pırasa, lahana…) eklenir. Sebzeleri haşlanmış kuru baklagil ekleyerek pişirilmesini daha sağlıklı. Bu yöntemle pişirilen sebzelerin hem protein değeri artar hem de kilo vermeye yardımcı olur.
İç hastalıkları uzmanı Dr. Ayça Kaya, zayıflarken kuru baklagilleri daha sık tüketmek için 5 önemli nedene dikkat çekti.
1- Kuru baklagiller protein, demir, mineral açısından çok zengindir. Vücutta diyetsel eksiklik yapmadığı için metabolizmayı çalıştırır.
2- Kuru baklagiller beslenme ile birlikte vücuda giren kötü yağların emilimini azaltır. Dolayısı ile daha az yağlı yemeyi sağlar.
3- Yağ emilimini azalttığı için vücut yağını azaltır. Kötü kolesterolü düşürür. Kan yağlarının iyi bir şekilde dengeye getirir.
4- Lif oranı çok yüksek olduğu için kişiyi çok tok tutar ve iştah kontrolü sağlar.
5- Kan şekerini hızlı yükseltmez. Yani glisemik indeksi düşük besinler olduğu için sindirim sistemi tarafından daha yavaş yıkılırlar. Bir sonraki öğünde daha az yemek yemeyi sağlarlar. %31 oranında tokluk hissini arttırır.
KURU BAKLAGİLLERİN ETKİSİNİ MAKSİMİZE ETMENİN 10 YOLU
-Kuru baklagili salçalı ve yağlı olarak tüketmeyin.
-Her gün 1 öğünde sadece maksimum 4 yemek kaşığı olarak haşlayarak salatalarınıza ekleyerek tüketin.
-Aynı gün üst-üste iki öğünde yemeyin.
-Demir emilimini yükseltmek için C vitamini kaynağı olan limon ve yeşilliklerle birlikte tüketin.
-Açlığınıza cevap olarak ara öğünlerde haşlanmış olarak yiyebilirsiniz. Dikkat 4 yemek kaşığını geçmeyin. Leblebi olarak da tüketilebilir.
-Ara öğün olarak yediğinizde yanına 1 bardak ayran veya sütlü kahve tercih ederseniz daha tok kalırsınız.
-Haşlanmış yumurta ile birlikte tüketildiğinde metabolizma hızını arttırır. Yağ yakımını güçlendirir.
-Zerdeçal, kırmızı biber ve karabiberle karıştırarak baharatlayarak yediğinizde yağ yakımını hızlandırır.
-Haftada 1-2 gün sadece akşam yemeğinde haşlanmış 4 yemek kaşığı kuru baklagile yoğurt, çiğ semiz otu, 2 tane ceviz ve kırmızı biberle karıştırarak tek çeşit olarak tüketilebilir. Bu şekilde tüketmek damar koruyucu etki gösterir. Çünkü semiz otu ve ceviz omega -3 desteği sağlarken, yoğurt ve kırmızı biber metabolizmayı hızlandırır, kuru baklagilde tokluğu arttırır, vücudun ihtiyacı olan besin ögelerini sağlar.
-Bizim kültürümüzde genellikle sebze yemeklerinin içine bulgur yada pirinç (ıspanak, pazı, pırasa, lahana…) eklenir. Sebzeleri haşlanmış kuru baklagil ekleyerek pişirilmesini daha sağlıklı. Bu yöntemle pişirilen sebzelerin hem protein değeri artar hem de kilo vermeye yardımcı olur.
24 Nisan 2016 Pazar
Maydanoz Zayıflatıyor!
Hemen her yemeği, salatayı, çorbayı süsleyen, pazar alışverişlerimizin baş tacı, hem ucuz hem güzel kokulu maydanoz içindeki etken maddeleri ile bilim adamlarını şaşkına çeviriyor! Korku, anksiyete ve depresyonu tedavide doğal ilaç, şişmanlıktan koruyan ve kurtaran, kanı temizleyip gençleştirip, güzelleştiren günlük ihtiyaç, erkeklere afrodizyak, bayanlara adet düzenleyici, çocukların bağışıklık sistemini güçlendirici, antiseptik özelliği ile vücuttan mikropları temizleyici, yara iyileştirici ve en önemlisi kanser önleyici! Evet, maydanoz hemen her rahatsızlığa maydanoz oluyor ama bu mecazi anlamda değil, gerçekten şifa anlamında. Maydanozun kıymeti, şifalı etkileri anlaşıldıkça, hastalıklar insanlardan kaçıyor.
İşte kökü, sapı, yaprağı, tohumu ile maydanoz mucizesi...
Maydanoz (petroselinum sativum)
Maydanozgiller familyasında kazık köklü, ufak ufak parçalı yapraklı bir bitkidir. Hoş kokuludur. İki yıl yaşar, ikinci yılı tohum zamanıdır. Tohum verdikten sonra kurur. Maydanoz'un kökeni Avrupa'dır. Dünyada ve yurdumuzda yetiştirilmekte olan önemli bir kültür bitkisidir. Yalnız yaprağı değil, kökü, sapı ve tohumu da tedavi edici özelliğe sahiptir. Tohumunda bulunan "apiol" adındaki uçucu yağ tıpta kullanılmaktadır.Tohumu nasıl olur?
2,5-3 cm. uzunlukta, armut biçiminde, esmer renkli ve özel kokulu tanelerdir. Bileşiminde; Yüzde 1-6 uçucu yağ taşımaktadır.
Maydanozda hangi etken maddeler var?
Bayanların adet kanamalarını düzenleyen apiol maddesi ile halk ilacı olarak bilimsel araştırmalarda da kendini kanıtlayan maydanoz, ayrıca vitamin ve mineral deposudur. A, B1, B3, C, E vitaminleri ile demir, kalsiyum, magnezyum, potasyum, fosfor, manganez, sodyum, bakır, kükürt, klorofil ve yağ bulunur. Uçucu yağ içinde; fenil propan türevi p-apiol, miristisin ve 1-alil 2,3,4,5-tetrametoksibenzol, ayrıca α ve β-pinen, limonen, β-fellandren etken maddeleri bulunur. Yüzde 25 sabit yağ içerir. Sabit yağında falavonlar (apiin ve benzeri) ve bazı furanokumarinler de bulunmaktadır.Vücuda faydaları nelerdir?
Tohumlarının; idrar ve safra söktürücü, bayanlarda adet kanamalarını kolaylaştırıcı nitelikleri vardır. Maydanoz tohumu, aybaşı sancılarını keser, adetleri düzenler, ağrıları giderir, akıntıları keser. Vücuda güç verir. Barsak solucanlarının düşürülmesine yardım eder. Gazın dışarı atılmasını sağlar. Dr. Schneider'e göre, her gün yenen 7gr. maydanoz insanın C vitamini gereksinimini karşılar. Grip ve nezleyi geçirir, balgam söktürür, terletir, ateş düşürür. Kan şekerini normal seviyede tutar, kansere karşı koruyucudur, vücuttaki zehirli maddeleri dışarı atar, romatizma hastalığına ve sarılığa iyi gelir. Kanı temizler, sinir sistemini, rahim ve barsak kaslarını uyarır. Kansızlığa, mesane iltihaplanmasına, kum, böbrek taşı ile tansiyona, şişmanlığa, böbrek ve karaciğer rahatsızlıklarına, damar sertliğine ve sinir hastalıklarına karşı faydalıdır, erkeklerde afrodizyak etkisi vardır.
Kansızlara ve gelişmekte güçlük çeken çocuklara her gün bir tutam maydanoz yedirilmeli. Yüksek tansiyon hastalıklarında destekleyici olarak kullanılabilir. Yatmadan önce ağızda çiğnenen bir tutam maydanoz rahat uyumayı sağlar. Bulantılarda ve nefes darlığında bir tutam maydanozu iyice çiğneyerek yutmak kişiyi rahatlatır. Anne sütünü azaltır. Emzikli kadınların süt kanalı tıkanmalarında maydanoz lapası uygulanır. Kulak ve diş ağrısına iyi gelir. Arı ve haşarat sokmalarında sokulan yere sürülürse ağrıyı giderir. Yara, kesik ve morartıları iyileştirir. Sivilceli, lekeli, pürüzlü ve kırışık ciltlerde parlaklılık ve pürüzsüzlük verir. Saçları besler, parlatır, dökülmeyi yavaşlatır. Sapları çay gibi demlendirilip içilirse ses kısıklığını giderir. Maydanozun kökleri atılmamalı iyice temizlendikten sonra çorba, salata ve tarifinde yer alan yemeklere katılabilir. Maydanoz harika bir nefes kokusu gidericidir ve en zor kokuları bile gidermede etkilidir. Bol sarımsak ve soğan tüketiyorsanız, her zaman yanınızda birkaç dal maydanoz bulundurun.Maydanozdaki biyolojik aktif maddeler hastalıkları nasıl önler?
Poliasetilen: Prostaglandinlerin kansere yol açabilen sentezini önler.
Coumarin: Kan pıhtısı oluşumunu önlemeye yardımcı olur ve anti-kanser özellikleri olduğuna inanılıyor.
Flavonoid: Bazıları antioksidan olarak işler, bazılarıysa tümör oluşumunu tetikleyebilen hormonları etkisiz hale getirir.
Monoterpen: Bu antioksidanlar kanserle savaşmaya yardımcı olur ve kolesterolü düşürür.
Provitamin A (beta karoten ): Görme gücüne, kılcal damar sistemine, adrenal bezine ve troid bezine iyi gelir. Maydanoz suyundaki yüksek klorofil miktarı kanı arttırarak oksijeni metabolize eder ve böbreklerin, karaciğerin, idrar yollarının temizlenmesine yardım eder. Sindirim enzimlerini uyararak sindirim rahatsızlıklarını dindirir. İnce barsaktaki peristaltik hareketleri arttırır. 10 dal maydanoz, günlük beta-karoten ihtiyacının yüzde 10'unu ve C vitamini ihtiyacının yüzde 15'ini karşılar. Maydanoz, karaciğerde bulunan glutathione-S-transferaz (GST) enziminin aktivitesini yükseltir. GST enzimi, gerek besinler yoluyla gerekse de solum yoluyla aldığımız zararlı kimyasal maddeleri zararsız hale dönüştürür.
Maydanozun, gençleştirme, cilt tazeliğinin, güzelliğinin geri kazanılmasında ve korunmasında rolü büyüktür. Maydanoz bu gücünü, içerdiği etkin maddelerin özellikle karaciğer metabolizması üzerindeki olumlu etkisinden ve tüm vücuttan yabancı kimyasal maddeleri (xenobiotica) atabilme özelliğinden alır. Sağlıksız çalışan karaciğer metabolizması, cildin yavaş yavaş tazeliğini, güzelliğini ve canlılığını yitirmesine ve kişinin yorgun görünmesine, diğer organlarının olumsuz etkilenmesine neden olur. Maydanoz vücudu yabancı kimyasallardan arındırır. Böylece karaciğerin sağlıklı çalışmasında etkin rol oynayarak kişinin daha genç, daha sağlıklı, dinç ve zinde olmasında etkili olur. Bedeni yorgunluk ve ruhi bunalımları giderir. Kanı durultur, tansiyonu düşürür, kalbin yorulmasını önler, kan yapımını artırarak kansızlığı giderir. Karaciğer şişliğini giderir Safra akışını kolaylaştırır. Bol idrar söktürür. Vücutta birikmiş Tuz ve Üreyi dışarı atar, böylece romatizma, böbrek taşı ve vücutta su toplanmasına karşı çok faydalıdır.Yan etkileri ve maydanoz kullanırken dikkat edilecek noktalar!
Saf apiol fazla dozda alınırsa mesane, barsak ve uterus da kasılmayı arttırır. Uzun süreli aşırı dozlarda mide barsak kanalında kanamalar ve karaciğer harabiyeti meydana gelebilir. Ölçüyü kaçırmadan kullanılmalı. Her öğün azar azar yemeli, böbrek iltihabı olanlar maydanozu çok az ya da hiç kullanmamalıdır. Aşırı miktarda yenirse kan dolaşımını ağılaştırabilir. Maydanoz suyu 60 gr'dan fazla ve tek başına içilmemeli. Havuç-elma suyuyla içilebilir. Bayatlamış, sararmış maydanozlar kullanılmamalıdır. Bir seferde çok fazla yeşil maydanoz yememelidir, dilde geçici tutukluk yapabilir. Hamileler maydanozu kesinlikle kullanmamalıdır. Düşük gebeliğe sebep olabilir! Taze maydanoz yaprağı tavşanlar tarafından sevilerek yenmesine karşılık tavuklar, papağan ve diğer kuşlar için tehlikeli bir bitkidir.
Maydanozla sağlıklı reçeteler
Prof. Saraçoğlu'ndan Zayıflamak İçin Maydanoz-Limon-Sarımsak kürü: Kökleri hariç, sapaları ile birlikte 15-16 dal maydanoz + 2 yemek kaşığı limon suyu+ ½ bardak su+ 1 diş ince kıyılmış sarımsak hepsi bir araya karıştırılıp blenderdan geçirilir. Sabahları kahvaltıdan 15 dakika önce içilir. 3 gün sarımsaklı, 3 gün sarımsaksız, 3 gün sarımsaklı olmak üzere toplam 9 günlük kür uygulanır. 3 gün ara verilip tekrar 9 gün kür uygulanır. Durumuna göre 3 gün aradan sonra tekrar 9 gün uygulanır. Bu kür 4 ayda bir duruma göre tekrarlanabilir. Zayıflatıcı özelliği olan bu kür; çok sağlıklı, doğal antibiyotik, vücudu mikroplardan arındırıyor. Aynı zamanda anksiyete'ye karşı da faydalı. Korku alıcı etkisi var! Korku hastalığı olarak bilinen anksiyete önlenmezse, ardından gelen heyecan panik atak'a yol açıyor.
Bağırsak gazları ve regl sancıları için reçete: 3 gr. maydanoz tohumu, kahve değirmeninden geçirilir. 150 ml. kaynar su ile 15 dakika demlenir ve aç karnına günde 2 çay bardağı içilir. Şikayet zamanlarında kullanılabilir.Göğüslerde sütü kesmek veya sütten şişmiş göğüslerdeki şişliği indirmek için reçete: 1 tutam maydanoz havanda ezilir ve gazlı bez üzerinde göğüslere kompres yapılır, günde 2-3 defa lapa yenilenmelidir.
İdrar yollarını temizleyip dezenfekte eden reçete: 10-15 dal maydanozun havanda ezilmesi veya blenderdan geçirilmesi ile elde edilecek sudan, sabahları 1 tatlı kaşığı içilirse, idrar yollarını dezenfekte eder, kanı temizler.
Gözleri kuvvetlendiren reçete: Bir miktar maydanoz kıyılıp sıkılır ve çıkan 2 damla su göze damlatılırsa gözleri kuvvetlendirir .
Böbrek rahatsızlıklarında reçete: 4 bardak suya 1 demet maydanoz yıkanır konur, 5 dakika kaynatılır, süzülür, günde 3 kere, 1′er çay bardağı içilir.
Böcek sokmaları ve yaralar için antiseptik losyon: 1000ml. su ateşe konur, kaynamaya başlayınca 100gr. maydanoz tohumu ilave edilir ve kısık ateşte 5 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra antiseptik olarak yaralar pansuman edilir, böcek sokmalarına karşı iyi gelir, loğusa hanımların meme iltihabına karşı çok iyi gelir ve günde birkaç kez bu su ile pansuman yapılır.
Not: Antiseptik su buzdolabında muhafaza edilmelidir.
Güzellik reçetesi: 2 bardak kaynatılmış suda, 1 demet yıkanmış maydanoz sapları ile beraber üstü kapalı olarak kısık ateşte 5 dakika kaynatılır, ateşten alınıp 20 dakika demlenmeye bırakılır süzülür. Böylece etkili cilt losyonu ve lapası elde edilir.Temiz cilde lapası sürülüp 20 dakika bekletilir,sonra süzülen maydanoz suyu ile cildi yıkanır. Losyon her gün günde birkaç kez uygulanır. Yıkanmış temiz saçlara ve saç diplerine maydanoz suyu ile masaj yapılır, havluya sarılarak 20 dakika bekletilir, daha sonra durulanır ve kendi halinde kurumaya bırakılır.
Not: Sert fön fırçaları ve saç kurutma makineleri saçı, cildi yıpratıyor ve saçın doğal yapısını bozuyor! Mümkünse kemik veya ahşap tarak kullanılmalı, saçlar doğal zeytinyağlı sabunla yıkanmalı ve kendi halinde kurutulmalıdır.
Şeker hastalığında reçete: 1 demet maydanoz ezilir ve porselen bir demliğe konur, üzerine 2 bardak kaynar su konur, üstü kapatılır, 30 dakika demlemeye bırakılır, sonra süzülür, üzerine ½ su bardağı taze sıkılmış limon suyu ilave edilir. Her gün sabahları aç karnına 1 bardak içilir.Soğuk algınlığı için harika bir çay: 10 dal maydanozu porselen bir demliğe koyun, üzerine kaynar suyu dökün ve 10 dakika demleye bırakın. Biraz bal veya limonla tatlandırabilirsiniz.
Not: Reçeteleri günlük taze olarak hazırlanması, ciddi rahatsızlıkları olanların hekime danışarak uygulamaları tavsiye edilir!
Maydanoz nasıl seçilir?
İri yapraklı maydanozlarda hormon var! Bunlara maydanozun şaşırtılmış türü de diyebiliriz. Bu tür maydanozların faydadan çok zararı oluyor. Küçük ve bol yapraklı, diri ve taze, mümkünse suya girmemiş, köklü satılan doğal maydanozlar tercih edilmeli. İstanbul'da doğal maydanozu nereden bulurum? Cumartesi günleri Şişli Organik pazarı, Pazar günleri Kasımpaşa İnebolu pazarı, Salı günleri Bakırköy pazarındaki Çatalcalı pazarcılardan, Çarşamba günleri Bahçelievler'de Kefken'li pazarcılardan, çeşitli semtlerdeki organik veya yöresel ürün marketlerinden doğal maydanoz bulmak mümkün. mahmure
Maydanoz (petroselinum sativum)
Maydanozgiller familyasında kazık köklü, ufak ufak parçalı yapraklı bir bitkidir. Hoş kokuludur. İki yıl yaşar, ikinci yılı tohum zamanıdır. Tohum verdikten sonra kurur. Maydanoz'un kökeni Avrupa'dır. Dünyada ve yurdumuzda yetiştirilmekte olan önemli bir kültür bitkisidir. Yalnız yaprağı değil, kökü, sapı ve tohumu da tedavi edici özelliğe sahiptir. Tohumunda bulunan "apiol" adındaki uçucu yağ tıpta kullanılmaktadır.Tohumu nasıl olur?
2,5-3 cm. uzunlukta, armut biçiminde, esmer renkli ve özel kokulu tanelerdir. Bileşiminde; Yüzde 1-6 uçucu yağ taşımaktadır.
Maydanozda hangi etken maddeler var?
Bayanların adet kanamalarını düzenleyen apiol maddesi ile halk ilacı olarak bilimsel araştırmalarda da kendini kanıtlayan maydanoz, ayrıca vitamin ve mineral deposudur. A, B1, B3, C, E vitaminleri ile demir, kalsiyum, magnezyum, potasyum, fosfor, manganez, sodyum, bakır, kükürt, klorofil ve yağ bulunur. Uçucu yağ içinde; fenil propan türevi p-apiol, miristisin ve 1-alil 2,3,4,5-tetrametoksibenzol, ayrıca α ve β-pinen, limonen, β-fellandren etken maddeleri bulunur. Yüzde 25 sabit yağ içerir. Sabit yağında falavonlar (apiin ve benzeri) ve bazı furanokumarinler de bulunmaktadır.Vücuda faydaları nelerdir?
Tohumlarının; idrar ve safra söktürücü, bayanlarda adet kanamalarını kolaylaştırıcı nitelikleri vardır. Maydanoz tohumu, aybaşı sancılarını keser, adetleri düzenler, ağrıları giderir, akıntıları keser. Vücuda güç verir. Barsak solucanlarının düşürülmesine yardım eder. Gazın dışarı atılmasını sağlar. Dr. Schneider'e göre, her gün yenen 7gr. maydanoz insanın C vitamini gereksinimini karşılar. Grip ve nezleyi geçirir, balgam söktürür, terletir, ateş düşürür. Kan şekerini normal seviyede tutar, kansere karşı koruyucudur, vücuttaki zehirli maddeleri dışarı atar, romatizma hastalığına ve sarılığa iyi gelir. Kanı temizler, sinir sistemini, rahim ve barsak kaslarını uyarır. Kansızlığa, mesane iltihaplanmasına, kum, böbrek taşı ile tansiyona, şişmanlığa, böbrek ve karaciğer rahatsızlıklarına, damar sertliğine ve sinir hastalıklarına karşı faydalıdır, erkeklerde afrodizyak etkisi vardır.
Kansızlara ve gelişmekte güçlük çeken çocuklara her gün bir tutam maydanoz yedirilmeli. Yüksek tansiyon hastalıklarında destekleyici olarak kullanılabilir. Yatmadan önce ağızda çiğnenen bir tutam maydanoz rahat uyumayı sağlar. Bulantılarda ve nefes darlığında bir tutam maydanozu iyice çiğneyerek yutmak kişiyi rahatlatır. Anne sütünü azaltır. Emzikli kadınların süt kanalı tıkanmalarında maydanoz lapası uygulanır. Kulak ve diş ağrısına iyi gelir. Arı ve haşarat sokmalarında sokulan yere sürülürse ağrıyı giderir. Yara, kesik ve morartıları iyileştirir. Sivilceli, lekeli, pürüzlü ve kırışık ciltlerde parlaklılık ve pürüzsüzlük verir. Saçları besler, parlatır, dökülmeyi yavaşlatır. Sapları çay gibi demlendirilip içilirse ses kısıklığını giderir. Maydanozun kökleri atılmamalı iyice temizlendikten sonra çorba, salata ve tarifinde yer alan yemeklere katılabilir. Maydanoz harika bir nefes kokusu gidericidir ve en zor kokuları bile gidermede etkilidir. Bol sarımsak ve soğan tüketiyorsanız, her zaman yanınızda birkaç dal maydanoz bulundurun.Maydanozdaki biyolojik aktif maddeler hastalıkları nasıl önler?
Poliasetilen: Prostaglandinlerin kansere yol açabilen sentezini önler.
Coumarin: Kan pıhtısı oluşumunu önlemeye yardımcı olur ve anti-kanser özellikleri olduğuna inanılıyor.
Flavonoid: Bazıları antioksidan olarak işler, bazılarıysa tümör oluşumunu tetikleyebilen hormonları etkisiz hale getirir.
Monoterpen: Bu antioksidanlar kanserle savaşmaya yardımcı olur ve kolesterolü düşürür.
Provitamin A (beta karoten ): Görme gücüne, kılcal damar sistemine, adrenal bezine ve troid bezine iyi gelir. Maydanoz suyundaki yüksek klorofil miktarı kanı arttırarak oksijeni metabolize eder ve böbreklerin, karaciğerin, idrar yollarının temizlenmesine yardım eder. Sindirim enzimlerini uyararak sindirim rahatsızlıklarını dindirir. İnce barsaktaki peristaltik hareketleri arttırır. 10 dal maydanoz, günlük beta-karoten ihtiyacının yüzde 10'unu ve C vitamini ihtiyacının yüzde 15'ini karşılar. Maydanoz, karaciğerde bulunan glutathione-S-transferaz (GST) enziminin aktivitesini yükseltir. GST enzimi, gerek besinler yoluyla gerekse de solum yoluyla aldığımız zararlı kimyasal maddeleri zararsız hale dönüştürür.
Maydanozun, gençleştirme, cilt tazeliğinin, güzelliğinin geri kazanılmasında ve korunmasında rolü büyüktür. Maydanoz bu gücünü, içerdiği etkin maddelerin özellikle karaciğer metabolizması üzerindeki olumlu etkisinden ve tüm vücuttan yabancı kimyasal maddeleri (xenobiotica) atabilme özelliğinden alır. Sağlıksız çalışan karaciğer metabolizması, cildin yavaş yavaş tazeliğini, güzelliğini ve canlılığını yitirmesine ve kişinin yorgun görünmesine, diğer organlarının olumsuz etkilenmesine neden olur. Maydanoz vücudu yabancı kimyasallardan arındırır. Böylece karaciğerin sağlıklı çalışmasında etkin rol oynayarak kişinin daha genç, daha sağlıklı, dinç ve zinde olmasında etkili olur. Bedeni yorgunluk ve ruhi bunalımları giderir. Kanı durultur, tansiyonu düşürür, kalbin yorulmasını önler, kan yapımını artırarak kansızlığı giderir. Karaciğer şişliğini giderir Safra akışını kolaylaştırır. Bol idrar söktürür. Vücutta birikmiş Tuz ve Üreyi dışarı atar, böylece romatizma, böbrek taşı ve vücutta su toplanmasına karşı çok faydalıdır.Yan etkileri ve maydanoz kullanırken dikkat edilecek noktalar!
Saf apiol fazla dozda alınırsa mesane, barsak ve uterus da kasılmayı arttırır. Uzun süreli aşırı dozlarda mide barsak kanalında kanamalar ve karaciğer harabiyeti meydana gelebilir. Ölçüyü kaçırmadan kullanılmalı. Her öğün azar azar yemeli, böbrek iltihabı olanlar maydanozu çok az ya da hiç kullanmamalıdır. Aşırı miktarda yenirse kan dolaşımını ağılaştırabilir. Maydanoz suyu 60 gr'dan fazla ve tek başına içilmemeli. Havuç-elma suyuyla içilebilir. Bayatlamış, sararmış maydanozlar kullanılmamalıdır. Bir seferde çok fazla yeşil maydanoz yememelidir, dilde geçici tutukluk yapabilir. Hamileler maydanozu kesinlikle kullanmamalıdır. Düşük gebeliğe sebep olabilir! Taze maydanoz yaprağı tavşanlar tarafından sevilerek yenmesine karşılık tavuklar, papağan ve diğer kuşlar için tehlikeli bir bitkidir.
Maydanozla sağlıklı reçeteler
Prof. Saraçoğlu'ndan Zayıflamak İçin Maydanoz-Limon-Sarımsak kürü: Kökleri hariç, sapaları ile birlikte 15-16 dal maydanoz + 2 yemek kaşığı limon suyu+ ½ bardak su+ 1 diş ince kıyılmış sarımsak hepsi bir araya karıştırılıp blenderdan geçirilir. Sabahları kahvaltıdan 15 dakika önce içilir. 3 gün sarımsaklı, 3 gün sarımsaksız, 3 gün sarımsaklı olmak üzere toplam 9 günlük kür uygulanır. 3 gün ara verilip tekrar 9 gün kür uygulanır. Durumuna göre 3 gün aradan sonra tekrar 9 gün uygulanır. Bu kür 4 ayda bir duruma göre tekrarlanabilir. Zayıflatıcı özelliği olan bu kür; çok sağlıklı, doğal antibiyotik, vücudu mikroplardan arındırıyor. Aynı zamanda anksiyete'ye karşı da faydalı. Korku alıcı etkisi var! Korku hastalığı olarak bilinen anksiyete önlenmezse, ardından gelen heyecan panik atak'a yol açıyor.
Bağırsak gazları ve regl sancıları için reçete: 3 gr. maydanoz tohumu, kahve değirmeninden geçirilir. 150 ml. kaynar su ile 15 dakika demlenir ve aç karnına günde 2 çay bardağı içilir. Şikayet zamanlarında kullanılabilir.Göğüslerde sütü kesmek veya sütten şişmiş göğüslerdeki şişliği indirmek için reçete: 1 tutam maydanoz havanda ezilir ve gazlı bez üzerinde göğüslere kompres yapılır, günde 2-3 defa lapa yenilenmelidir.
İdrar yollarını temizleyip dezenfekte eden reçete: 10-15 dal maydanozun havanda ezilmesi veya blenderdan geçirilmesi ile elde edilecek sudan, sabahları 1 tatlı kaşığı içilirse, idrar yollarını dezenfekte eder, kanı temizler.
Gözleri kuvvetlendiren reçete: Bir miktar maydanoz kıyılıp sıkılır ve çıkan 2 damla su göze damlatılırsa gözleri kuvvetlendirir .
Böbrek rahatsızlıklarında reçete: 4 bardak suya 1 demet maydanoz yıkanır konur, 5 dakika kaynatılır, süzülür, günde 3 kere, 1′er çay bardağı içilir.
Böcek sokmaları ve yaralar için antiseptik losyon: 1000ml. su ateşe konur, kaynamaya başlayınca 100gr. maydanoz tohumu ilave edilir ve kısık ateşte 5 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra antiseptik olarak yaralar pansuman edilir, böcek sokmalarına karşı iyi gelir, loğusa hanımların meme iltihabına karşı çok iyi gelir ve günde birkaç kez bu su ile pansuman yapılır.
Not: Antiseptik su buzdolabında muhafaza edilmelidir.
Güzellik reçetesi: 2 bardak kaynatılmış suda, 1 demet yıkanmış maydanoz sapları ile beraber üstü kapalı olarak kısık ateşte 5 dakika kaynatılır, ateşten alınıp 20 dakika demlenmeye bırakılır süzülür. Böylece etkili cilt losyonu ve lapası elde edilir.Temiz cilde lapası sürülüp 20 dakika bekletilir,sonra süzülen maydanoz suyu ile cildi yıkanır. Losyon her gün günde birkaç kez uygulanır. Yıkanmış temiz saçlara ve saç diplerine maydanoz suyu ile masaj yapılır, havluya sarılarak 20 dakika bekletilir, daha sonra durulanır ve kendi halinde kurumaya bırakılır.
Not: Sert fön fırçaları ve saç kurutma makineleri saçı, cildi yıpratıyor ve saçın doğal yapısını bozuyor! Mümkünse kemik veya ahşap tarak kullanılmalı, saçlar doğal zeytinyağlı sabunla yıkanmalı ve kendi halinde kurutulmalıdır.
Şeker hastalığında reçete: 1 demet maydanoz ezilir ve porselen bir demliğe konur, üzerine 2 bardak kaynar su konur, üstü kapatılır, 30 dakika demlemeye bırakılır, sonra süzülür, üzerine ½ su bardağı taze sıkılmış limon suyu ilave edilir. Her gün sabahları aç karnına 1 bardak içilir.Soğuk algınlığı için harika bir çay: 10 dal maydanozu porselen bir demliğe koyun, üzerine kaynar suyu dökün ve 10 dakika demleye bırakın. Biraz bal veya limonla tatlandırabilirsiniz.
Not: Reçeteleri günlük taze olarak hazırlanması, ciddi rahatsızlıkları olanların hekime danışarak uygulamaları tavsiye edilir!
Maydanoz nasıl seçilir?
İri yapraklı maydanozlarda hormon var! Bunlara maydanozun şaşırtılmış türü de diyebiliriz. Bu tür maydanozların faydadan çok zararı oluyor. Küçük ve bol yapraklı, diri ve taze, mümkünse suya girmemiş, köklü satılan doğal maydanozlar tercih edilmeli. İstanbul'da doğal maydanozu nereden bulurum? Cumartesi günleri Şişli Organik pazarı, Pazar günleri Kasımpaşa İnebolu pazarı, Salı günleri Bakırköy pazarındaki Çatalcalı pazarcılardan, Çarşamba günleri Bahçelievler'de Kefken'li pazarcılardan, çeşitli semtlerdeki organik veya yöresel ürün marketlerinden doğal maydanoz bulmak mümkün. mahmure
Küflü besinler sağlığınızı tehdit ediyor!
Küf, sadece besinde üreyen bir mikroorganizma olmanın ötesinde insan sağlığını da etkileyebilir. Mutfağın nemli bir alan oluşu da küf üremesini kolaylaştırır. Küfler, yeşil, siyah veya beyaz renkte olabilir. Bir besin küflendiğinde; tadı, görünümü, rengi ve kokusu değişime uğrar.
Özellikle tahıl ürünleri ve kuruyemişlerde üreyen mikotoksinler, insan sağlığı açısından oldukça tehlikelidirler. Aflatoksin ise özellikle yer fıstığı gibi yağlı tohumlarda, mısırda ve kuru meyvelerde üreyebilen bir küf toksinidir ve insan sağlığı açısından çok risklidir.Karaciğer kanseri ile dahi ilişkilendirildiği çalışmalar bulunmaktadır.
BESİNLERDE KÜFLENMEYİ ÖNLEMENİN EN ETKİN YOLU
Besinleri satın almadan önce iyi inceleyin. Taze besinlerden yaralı olanları almayın, kapalı pakette olanlarda paketin içi görünenleri (cam kavanoz gibi) tercih edin. İşlenmiş et ürünlerinin her ne kadar tercih edilmemesi daha sağlıklı olsa da, satın almayı tercih ediyorsanız, ürünü görünür kirlenme olup olmadiğina dair iyice inceleyin. Besinlerde küflenmeyi önlemek için; kısa sürede tüketebileceğiniz miktarda besin satın alın.
Bir ürünü saklayacağınız zaman (buzdolabında ya da kilerde) üzerini kapatmayı ihmal etmeyin. Çünkü, küf sporları uçuşarak bir besinden diğerine bulaşabilir.
Ağzı açılmış ürünü buzdolabında da tutsanız üç günden fazla saklamayın.
Besinleri küflenmeden korunmanın en etkili yolu temiz olmaktır. Çünkü, ağzı açık duran küflenmiş bir besindeki küf, hava aracılığıyla bir diğer temiz besini kirletebilir.
Buzdolabının içini düzenli olarak temizlemeyi ihmal etmeyin (ayda en az bir kez). Temizleme suyuna 1 yemek kaşığı karbonat ekleyin.
Her gün mutfağınızı havalandırın.
Gün aşırı lavabolarınızı sirke ile yıkayın.
Yrd. Doç. Dr. Ç.Tuba Günebak
Beslenme ve Diyet Uzmanı
22 Nisan 2016 Cuma
Süt yağlı mı içilmeli, az yağlı mı?
Yıllardan beri üzerinde en çok tartışılan besinlerin başında süt ve süt ürünleri geliyor. Sütü, az yağlı mı içelim, yarım yağlı mı, yoksa yağsız mı?
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, sütün az yağlı mı, yoksa tam yağlı mı içilmesi ile ilgili soru işaretlerine, son yapılan araştırmalar ışığında cevap veriyor. İşte sütle ilgili doğrular:
• Süt içerdiği süt şekeri, yağ ve protein açısından çok faydalı bir besindir. Günlük yemeklerinizde bulundurmanız dengeli beslenme açısından çok büyük yarar sağlar.
• Sütle ilgili yeni yapılan 16 araştırmanın sonucunda tam yağlı süt ve süt ürünleri kullananlarda obezite, diyabet ve kalp damar hastalığı riski daha az bulundu. Tam yağlı süt ürünlerinin bu şekilde etki göstermesi sütün içindeki bütirat, fitanik asit, trans palmitoleik asit ve konjuge linoleik asit gibi faydalı yağ asitlerinden kaynaklanıyor.
• Tam yağlı sütün içindeki trans-palmitoleik asit kan yağlarını azaltıyor, insülin direncini düşürüyor. Diyabet gelişme riskini %60 azaltıyor.
• Tam yağlı süt ürünlerinde bulunan başka
bir yağ asidi olan bütiratda bağırsak hücrelerinde enerji dengelemesi yaparak iltihaplanmayı azaltıyor. Bütiratın bu güçlü etkisi özellikle Crohn hastalarında kendini gösteriyor. Günde 4 gram Bütirat verilen bu hastalarda atak sayısını azaltıyor.
"AZ YAĞLI SÜT KISIRLIK RİSKİNİ ARTIRIYOR"
• Süt ürünlerinde bulunan Konjude linoleik asit yağ yakımını hızlandırıyor. Kalp hastalığı, diyabet ve kanser riskini azaltıyor.
• Sütün içindeki bu iyi yağ asitleri mide boşalma zamanını uzatarak tokluk hissini artırıyor.
• Harvard School of Public Healthdeki bir araştırmaya göre, günde 2 veya daha fazla düşük yağlı süt ürünü kullanmak kısırlık riskini %85’lere varan oranda arttırıyor.
• Her gün düzenli olarak 3 bardak süt ve ürünlerini içenlerde kemik erimesi riski azalıyor. ntv
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, sütün az yağlı mı, yoksa tam yağlı mı içilmesi ile ilgili soru işaretlerine, son yapılan araştırmalar ışığında cevap veriyor. İşte sütle ilgili doğrular:
• Süt içerdiği süt şekeri, yağ ve protein açısından çok faydalı bir besindir. Günlük yemeklerinizde bulundurmanız dengeli beslenme açısından çok büyük yarar sağlar.
• Sütle ilgili yeni yapılan 16 araştırmanın sonucunda tam yağlı süt ve süt ürünleri kullananlarda obezite, diyabet ve kalp damar hastalığı riski daha az bulundu. Tam yağlı süt ürünlerinin bu şekilde etki göstermesi sütün içindeki bütirat, fitanik asit, trans palmitoleik asit ve konjuge linoleik asit gibi faydalı yağ asitlerinden kaynaklanıyor.
• Tam yağlı sütün içindeki trans-palmitoleik asit kan yağlarını azaltıyor, insülin direncini düşürüyor. Diyabet gelişme riskini %60 azaltıyor.
• Tam yağlı süt ürünlerinde bulunan başka
bir yağ asidi olan bütiratda bağırsak hücrelerinde enerji dengelemesi yaparak iltihaplanmayı azaltıyor. Bütiratın bu güçlü etkisi özellikle Crohn hastalarında kendini gösteriyor. Günde 4 gram Bütirat verilen bu hastalarda atak sayısını azaltıyor.
"AZ YAĞLI SÜT KISIRLIK RİSKİNİ ARTIRIYOR"
• Süt ürünlerinde bulunan Konjude linoleik asit yağ yakımını hızlandırıyor. Kalp hastalığı, diyabet ve kanser riskini azaltıyor.
• Sütün içindeki bu iyi yağ asitleri mide boşalma zamanını uzatarak tokluk hissini artırıyor.
• Harvard School of Public Healthdeki bir araştırmaya göre, günde 2 veya daha fazla düşük yağlı süt ürünü kullanmak kısırlık riskini %85’lere varan oranda arttırıyor.
• Her gün düzenli olarak 3 bardak süt ve ürünlerini içenlerde kemik erimesi riski azalıyor. ntv
Günde 100 kalori azaltarak zayıflamak mümkün mü?
Diyetisyen Merve Yılmaz Savur, kilo vermek için sabırsız ve hırslı olmaktan kaçınıp, küçük adımlarla hedefe yürümek gerektiğini söyledi.
Yaz geliyor ve insanlar fazla kilolarından yavaş yavaş kurtulmak istiyor. Peki, yaza zayıf girmenin ve sağlıklı bir şekilde kilo vermenin yolları nelerdir?
Diyetisyen Merve Yılmaz Savur, bu noktada yapılacak en önemli şeyin kilo vermek için sabırsız ve hırslı olmaktan kaçınıp, küçük adımlarla hedefe yürümek olduğunu söyledi.
İnsanların kendilerine gerçekçi olmayan hedefler koymasının kısa sürede motivasyon kaybı yaşamalarına sebep olduğunu belirten Savur, "Zayıflamaya en kolayından başlamaya, yani beslenmenizdeki küçük değişikliklerle günlük aldığınız kalori miktarını 100 kalori azaltarak zayıflamaya başlayabilirsiniz" dedi.
Diyetisyen Savur, kendi hazırladığı ve 'Sihirli liste' adını verdiği yöntemle günde 100 kalori azaltarak zayıflamanın mümkün olduğunu belirtti.
"İlk yapmamız gereken şey gün içinde neler tükettiğinizin farkına varmak" diyen Savur, "Bunun için zayıflama kararı vermiş kişiler kendilerine bir liste çıkarabilir ve tüm öğünlerini not alabilirler. Bu sayede neler yediğinin farkına vararak, kendilerini kontrol etmeye başlayacak ve istemsiz bir kalori kısıtlamasının kendiliğinden geldiğini görecekler.
Bu noktada bizimde zayıflamak isteyenlere hazırladığımız bir sihirli listemiz var. Bu listede günde 100 kalori azaltarak fazla kilolardan nasıl kurtulacağız ve nelere dikkat edeceğiz görecekler. Bizim 100 kalori azaltılmış kahvaltı listemizde bir adet tam tahıllı simit, bir adet kutu krem peynir 350 kalori ederken, bir veya iki adet tam tahıllı simit, üç yemek kaşığı baharatlı lor peyniri ile iki adet kuru kayısı 250 kalori yapar. Bu liste ile günlük kahvaltılarımızda 100 kalori eksiltmiş oluruz" şeklinde konuştu.
ÇOK SEVDİĞİMİZ SALATA SOSLARINA DİKKAT!
Diyet yaparken en çok tercih edilen sağlıklı ve düşük kalorili salatalara eklenen soslar bir anda kalori miktarını 3-4 kat arttırabileceğini hatırlatan Savur, "Diyetinize uygun sağlıklı bir tercih yaptığınızı düşünürken, fark etmeden kendinizi neredeyse bir ana yemekten daha kalorili salatalar yerken bulabilirsiniz.
İşte farklı kalori aralıklarında salata soslarından bazı örnekler, İki yemek kaşığı sezar sos, İtalyan sos, parmesan, zeytinyağı 150 kalori ve üzerinde iken, 2 yemek kaşığı balzamik sirke, barbekü sos, nar ekşisi, pesto sos yaklaşık 50 kalori, İki yemek kaşığı tabasco sos, salsa sos, teriyaki sos, ketçap, hardal, soya sos ise yaklaşık 20 kalori içeriyor" ifadelerini kullandı.
YEMEK MASASINDA İÇECEKLER EL ALIŞKANLIĞI HALİNE GELİYOR
İçeceklerin zaman zaman yemeklerin bir parçası olduğunu vurgulayan Savur, "İçecekler zaman zamanda el alışkanlığı haline gelebiliyor. İçecek seçimlerinizde yapacağınız küçük değişiklikler kilo verme sürecinizi hızlandırabilir.
Buna göre; bir büyük boy yağlı sütten macciato ve latte yaklaşık 250 kalori ederken, bir büyük boy yarım yağlı sütten cappucino yaklaşık 150 kalori, 250 cc kola 110 kaloriye eşitken, bir bardak light kola 2 kalori yapar" ifadelerini kullandı. Habertürk
Diyetisyen Merve Yılmaz Savur, bu noktada yapılacak en önemli şeyin kilo vermek için sabırsız ve hırslı olmaktan kaçınıp, küçük adımlarla hedefe yürümek olduğunu söyledi.
İnsanların kendilerine gerçekçi olmayan hedefler koymasının kısa sürede motivasyon kaybı yaşamalarına sebep olduğunu belirten Savur, "Zayıflamaya en kolayından başlamaya, yani beslenmenizdeki küçük değişikliklerle günlük aldığınız kalori miktarını 100 kalori azaltarak zayıflamaya başlayabilirsiniz" dedi.
Diyetisyen Savur, kendi hazırladığı ve 'Sihirli liste' adını verdiği yöntemle günde 100 kalori azaltarak zayıflamanın mümkün olduğunu belirtti.
"İlk yapmamız gereken şey gün içinde neler tükettiğinizin farkına varmak" diyen Savur, "Bunun için zayıflama kararı vermiş kişiler kendilerine bir liste çıkarabilir ve tüm öğünlerini not alabilirler. Bu sayede neler yediğinin farkına vararak, kendilerini kontrol etmeye başlayacak ve istemsiz bir kalori kısıtlamasının kendiliğinden geldiğini görecekler.
Bu noktada bizimde zayıflamak isteyenlere hazırladığımız bir sihirli listemiz var. Bu listede günde 100 kalori azaltarak fazla kilolardan nasıl kurtulacağız ve nelere dikkat edeceğiz görecekler. Bizim 100 kalori azaltılmış kahvaltı listemizde bir adet tam tahıllı simit, bir adet kutu krem peynir 350 kalori ederken, bir veya iki adet tam tahıllı simit, üç yemek kaşığı baharatlı lor peyniri ile iki adet kuru kayısı 250 kalori yapar. Bu liste ile günlük kahvaltılarımızda 100 kalori eksiltmiş oluruz" şeklinde konuştu.
ÇOK SEVDİĞİMİZ SALATA SOSLARINA DİKKAT!
Diyet yaparken en çok tercih edilen sağlıklı ve düşük kalorili salatalara eklenen soslar bir anda kalori miktarını 3-4 kat arttırabileceğini hatırlatan Savur, "Diyetinize uygun sağlıklı bir tercih yaptığınızı düşünürken, fark etmeden kendinizi neredeyse bir ana yemekten daha kalorili salatalar yerken bulabilirsiniz.
İşte farklı kalori aralıklarında salata soslarından bazı örnekler, İki yemek kaşığı sezar sos, İtalyan sos, parmesan, zeytinyağı 150 kalori ve üzerinde iken, 2 yemek kaşığı balzamik sirke, barbekü sos, nar ekşisi, pesto sos yaklaşık 50 kalori, İki yemek kaşığı tabasco sos, salsa sos, teriyaki sos, ketçap, hardal, soya sos ise yaklaşık 20 kalori içeriyor" ifadelerini kullandı.
YEMEK MASASINDA İÇECEKLER EL ALIŞKANLIĞI HALİNE GELİYOR
İçeceklerin zaman zaman yemeklerin bir parçası olduğunu vurgulayan Savur, "İçecekler zaman zamanda el alışkanlığı haline gelebiliyor. İçecek seçimlerinizde yapacağınız küçük değişiklikler kilo verme sürecinizi hızlandırabilir.
Buna göre; bir büyük boy yağlı sütten macciato ve latte yaklaşık 250 kalori ederken, bir büyük boy yarım yağlı sütten cappucino yaklaşık 150 kalori, 250 cc kola 110 kaloriye eşitken, bir bardak light kola 2 kalori yapar" ifadelerini kullandı. Habertürk
21 Nisan 2016 Perşembe
Boy uzatan besinler
Diyetisyen ve Yaşam Koçu Gizem Tutar, ailelerin sağlıklı beslenme konusunda çok daha bilinçli hareket etmeye çalışsalar da kimi zaman istenmeyen hatalar yapabildiklerine dikkat çekiyor, boy uzatan besinleri sıralıyor. SÜT Süt ve grubu olarak genel bir isim adında toplansa da, sütün diğer süt ürünlerinden - çocuğunuzun boyunun uzamasında - ayrı bir önemi var. Gün boyunca 2 su bardağı süt içilmesi boy uzamasını desteklemesinin yanı sıra çocuğunuzun kemik yapısının da güçlenmesini sağlar. Sütün boy uzamasını daha fazla desteklemesi için gece yatmadan içilmesi gerekmektedir. Çünkü bu saatte içilen süt büyüme hormonunun salgılanmasını sağlayacaktır.
SÜT ÜRÜNLERİ
İçerisinde kalsiyum bulunan bu grupta yoğurt, ayran ve peynir yer alır. Özellikle yoğurt, çocuğunuz sebze yemeği tüketirken tabağında mutlaka bulunmalıdır. Peynir tüketmeyen çocuklarda peynir tüketimini sağlamak için peynirli börek veya poğaça hazırlayabilirsiniz.
BROKOLİ
Bağışıklık sisteminin güçlenmesinde ve vücudun korunmasında başrol oynayan brokoli, çocuğunuzun boyunun uzamasını sağlayan önemli bir sebzedir. Çocuklar tarafından çok sevilmese de belirli sıklıklarla tüketilmesi önerilir. Yapılan bilimsel çalışmalar, sevilmeyen besinlerin belirli bir düzenle yenmesinin zaman içerisinde alışkanlığı yol açtığını göstermektedir.
KURU MEYVELER
Kuru meyveler iyi bir kalsiyum kaynağıdır. Bu sebeple çocuğun boyunun uzamasını sağlar. Ara öğün olarak veya süt ile birlikte tatlı ihtiyacını gidermek için çocuğa yedirilebilir. Kuru meyvelerin tüketim miktarı önemlidir. Çünkü fazla tüketilirse, kilo sorununa neden olabilirler. Gün içerisinde 4-5 kuru kayısı, 2 kuru incir, 1 avuç siyah kuru üzüm seçeneklerinden birinin tercih edilmesi yeterli olacaktır.
SUSAM
En yüksek kalsiyum içeren besin olması nedeni ile çocukların beslenmesinde önemli olan susam, yağ içeriğinin yüksek olmasından dolayı tehlike arz etmektedir. Çocuklara bazı günler ekmek yerine simit verilebilir.
SOYA FASÜLYESİ
Soya fasulyesi kalsiyum içeriği zengin olan besinlerdendir. Genellikle ülkemizde salata olarak yenir. Çocukların boyunun uzamasına katkısı olacak bu besinin ihmal edilmemesi gereklidir.
Etiketler:
beslenme,
diyet,
sağlık,
sağlıklı beslenme
Yoğurt bel çevresindeki yağları azaltıyor
Kilo problemi yaşayanlar için kışın yavaşlayan metabolizmayı hızlandırmak ve fazla kilolardan kurtulmanıza yardımcı olacak besinleri ve yararlarını Diyetisyen Gonca Güzel anlatıyor.
Sağlıklı beslenmek için günde 4 porsiyon sebze ve meyve yemek, yağsız süt ürünlerini tercih etmek, bol lifli ve kalsiyum içeren besinleri tüketmek gerekir. Lifli besinler, doygunluk hissi yarattığından kilo kontrolü için çok yararlıdır. Aynı zamanda lifler, kan şekerini dengeler; kolesterolü ve vücut yağlarını azaltır. Lifli besinler, yani sebze ve meyveler, antioksidan ve fitonutrient içerirler. Bu sayede yaşlanma yavaşlar, kanser ve kalp krizi önlenir, tansiyon dengelenir ve kalp güçlenir. Düşük kalorili oldukları için de bel çevrenizi zayıflatır. Yoğurt Yapılan çalışmalar, günde 3 kase yoğurt yiyen insanların daha kolay zayıfladığını ve bel çevresindeki yağların da azaldığını gösteriyor. Yoğurt, kilo vermek isteyenler için hem sağlıklı bir seçim hem de karbonhidrat ve protein içerdiğinden dolayı doyurucudur Günde 1 porsiyon yoğurt, günlük kalsiyum ihtiyacının %30’unu karşılar. Ayrıca yoğurdun içeriğinde prebiyotik olarak adlandırılan sağlığa yararlı organizmalar vardır. Prebiyotikler, bağışıklığı güçlendirir; sindirim sistemini sağlıklı kılar. Meyveli veya az yağlı yoğurt, ara öğün veya ana öğün yerine geçebilir.
Domates Domates yüksek oranda vitamin A ve C içerir. Orta boy bir domates 35 kaloridir ve günlük almanız gereken C vitamininin %40’ını, A vitamininin ise %20’sini içerir. Ayrıca domatesin prostat ve sindirim sistemi kanserlerinin riskini azalttığı da ispatlanmıştır. Biber Biber antioksidan içerir. Beta karoten de bir çeşit antioksidandır ve bağışıklık sistemini artırır. Böylelikle hücreleriniz serbest radikallerin verdiği birçok hasardan kurtulur. Günde 2 adet biber C vitamini gereksiniminizi %230 karşılar ve sadece 20 kaloridir. Su Sağlıklı beslenmenin en önemli öğesi olan su, besin değeri olmamasına rağmen vücut fonksiyonlarında, sindirimde, metabolizmada ve hücre korunmasında katalizör görevi yapar. Su, kilo vermek isteyenlerin de en büyük yardımcısıdır; iştahı azaltır, metabolizmayı hızlandırır. Eğer yetersiz su içiyorsanız, vücut aldığı suyu tutar ve şişkinlik yaşanmasına sebep olur. Ödem, şişkinlik ve tansiyon problemleri yaşamamak için yeterli oranda su içmek gerekir. Sebze, meyve, yağsız süt ürünleri, maden suyu, bitki çayları da bol su içerir. Aynı zamanda kavun, portakal, marul ve domates gibi meyve ve sebzelerin de su içeriği yüksektir. Hürriyet
Sağlıklı beslenmek için günde 4 porsiyon sebze ve meyve yemek, yağsız süt ürünlerini tercih etmek, bol lifli ve kalsiyum içeren besinleri tüketmek gerekir. Lifli besinler, doygunluk hissi yarattığından kilo kontrolü için çok yararlıdır. Aynı zamanda lifler, kan şekerini dengeler; kolesterolü ve vücut yağlarını azaltır. Lifli besinler, yani sebze ve meyveler, antioksidan ve fitonutrient içerirler. Bu sayede yaşlanma yavaşlar, kanser ve kalp krizi önlenir, tansiyon dengelenir ve kalp güçlenir. Düşük kalorili oldukları için de bel çevrenizi zayıflatır. Yoğurt Yapılan çalışmalar, günde 3 kase yoğurt yiyen insanların daha kolay zayıfladığını ve bel çevresindeki yağların da azaldığını gösteriyor. Yoğurt, kilo vermek isteyenler için hem sağlıklı bir seçim hem de karbonhidrat ve protein içerdiğinden dolayı doyurucudur Günde 1 porsiyon yoğurt, günlük kalsiyum ihtiyacının %30’unu karşılar. Ayrıca yoğurdun içeriğinde prebiyotik olarak adlandırılan sağlığa yararlı organizmalar vardır. Prebiyotikler, bağışıklığı güçlendirir; sindirim sistemini sağlıklı kılar. Meyveli veya az yağlı yoğurt, ara öğün veya ana öğün yerine geçebilir.
Domates Domates yüksek oranda vitamin A ve C içerir. Orta boy bir domates 35 kaloridir ve günlük almanız gereken C vitamininin %40’ını, A vitamininin ise %20’sini içerir. Ayrıca domatesin prostat ve sindirim sistemi kanserlerinin riskini azalttığı da ispatlanmıştır. Biber Biber antioksidan içerir. Beta karoten de bir çeşit antioksidandır ve bağışıklık sistemini artırır. Böylelikle hücreleriniz serbest radikallerin verdiği birçok hasardan kurtulur. Günde 2 adet biber C vitamini gereksiniminizi %230 karşılar ve sadece 20 kaloridir. Su Sağlıklı beslenmenin en önemli öğesi olan su, besin değeri olmamasına rağmen vücut fonksiyonlarında, sindirimde, metabolizmada ve hücre korunmasında katalizör görevi yapar. Su, kilo vermek isteyenlerin de en büyük yardımcısıdır; iştahı azaltır, metabolizmayı hızlandırır. Eğer yetersiz su içiyorsanız, vücut aldığı suyu tutar ve şişkinlik yaşanmasına sebep olur. Ödem, şişkinlik ve tansiyon problemleri yaşamamak için yeterli oranda su içmek gerekir. Sebze, meyve, yağsız süt ürünleri, maden suyu, bitki çayları da bol su içerir. Aynı zamanda kavun, portakal, marul ve domates gibi meyve ve sebzelerin de su içeriği yüksektir. Hürriyet
20 Nisan 2016 Çarşamba
Gençlerin kilo vermesi için 10 inanılmaz yöntem
Günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunlarının en büyük sebeplerinden biri fazla kilo. Tatlı krizleri ve açlığa dayanıksızlık kilo vermenin en büyük engeli. Kilo vermek isteyen gençlerin bu sorunla başa çıkabilmeleri için birçok yöntem var.
Uzman Diyetisyen Serkan Tutar, gençlerin kilo kaybetmesinde 10 inanılmaz yöntemi anlattı. Ancak bu yöntemlerin hiçbiri zayıflatmıyor aksine metabolizmaya zarar veriyor.
1) Öğün atlama; Uzun süre kendini aç bırakan kişiler için iki sonuç var. Bunlardan bir tanesi hiç kilo veremediği gibi aksine belirli bir süre sonra yaptığı diyeti bırakıp daha da çok kilo aldığı gerçeği. İkinci sonuç ise kilo kaybına rağmen diyet sürecinde kendini fazla yıpratma sonucu verdiği kiloyu uzun süre koruyamamak. Öğünlerin düzenli yapılması hem uzun süre aç kalmanızı engelleyecek hem de yaptığınız diyetin beslenme tarzı olmasını sağlayacak. Kısacası verdiğiniz kiloyu da çok daha rahat koruyabileceksiniz.
2) Sıvıları fazla tüket; Düzgün diyet yapan kişilerde yeterli miktarda su içilmediğinde diyetin verimliliği düşer. Verdiğiniz kilonun tartı üzerinde istenildiği seviyelere inmesi de imkansız olur. Bu nedenle gün içerisinde yeterli miktarda su içmelisiniz. Ayrıca gün içinde bazı bitki çaylarını, siyah çayı ve kahveyi de doğru miktarlarda tüketirseniz kilo vermenize yardımcı olacaktır.
3) Naneli sakız çiğne; Yapılan bazı bilimsel çalışmada naneli sakız çiğneyen bireylerin uzun süre tokluk hissiyatı yaşadığı dolaysıyla gün içerisinde daha az abur cubur tükettiğini göstermiş. Eğer sürekli açlık hissiyatınız var ise naneli sakızı denemelisiniz.
4) Akşam 8’den sonra besin tüketme; Ne yaparsanız yapın akşam 8’den sonra besin tüketirseniz kilo veremezsiniz. Bu nedenle yaptığınız beslenme programında akşamyemek saatlerine özellikle özen gösterin.
5) Kötü beslenme alışkanlıklarından ve rafine besinlerden uzak dur; Diyetinizi sabote edebilecek kötü beslenme alışkanlıklarından bir dönem uzak durmalısınız. Hatta diyet programınız bittikten sonrada belirli sıklıklarda kontrollü olarak bu besinleri tüketmeli sürekliliğinden kaçınmalısınız. Ayrıca rafine besinler, hazır içecekler ve katkı maddesi ürünleri mümkün olduğunca beslenme programınızda bulundurmayınız.
6) Sadece kilo verme hevesine kapılma; Amaç sadece kilo vermek ise sonuç başarısız olur. Bu süreçte etrafınıza sizden daha hızlı kilo vermiş kişilerin rakamlarına takılırsanız yine sonuç hüsran olabilir. Kilo vermek heves işi değil, sağlıklı beslenmeyi yaşam biçimi haline getirmek ile olur.
7) Düşük karbonhidratlı diyetlerden uzak dur; “Ekmek yemeyeyim”, “meyve yemeyeyim” gibi cümleler ile diyete başlarsanız yine kilo vermeniz zor bir süreç olur. Bu şekilde beslenmeye çalışırsanız tüm günü tatlı krizleri ile geçirirsiniz. İpin ucu bir kere kaçtı mı gerisi zaten gelecek ve kendi diyetinizi kendiniz sabote etmiş olacaksınız.
8) Hergün egzersiz yap; Her gün 30 dakikalık yürüyüşler bile kilo vermenizi hızlandırır. Eğer özellikle yürüyüşe zaman ayırmakta zorlanıyorsanız gün içini hareketli geçirin. Kısa mesafeli yolları yürüyün, arkadaşlarınızla yapabileceğiniz egzersiz programlarına katılabilirsiniz.
9) Sadece hedefe odaklan; Diyetinizi sabote edebilecek kötü beslenme alışkanlıklarından bir dönem uzak durmalısınız. Hatta diyet programınız bittikten sonrada belirli sıklıklarda kontrollü olarak bu besinleri tüketmeli sürekliliğinden kaçınmalısınız. Ayrıca rafine besinler, hazır içecekler ve katkı maddesi ürünleri mümkün olduğunca beslenme programınızda bulundurmayınız.
10) Yüksek posalı ürün tüket; Kilo vermenin temeli düzgün çalışan barsak sistemi ile gerçekleşir. Eğer barsak sisteminizde sürekli problem varsa ve kabızlık yaşıyorsanız kilo vermeniz çok zor. Bağırsak sisteminin yavaş çalışması kronik ise ilk iş doktora gitmelisiniz. Eğer beslenme programınızdaki yanlış besin seçimine bağlı kabızlık yaşıyorsanız posalı besinler tüketmelisiniz.
Etiketler:
diyet,
kilo,
sağlıklı beslenme,
zayıflama
Zayıflamak için yaptı hayatına mal oldu
Genç kızlarda sosyal baskı, zayıflama isteği anoreksiya, bulumiya gibi hastalıkların yanında başka şekillerde de can alıcı noktalara geldi.
Zayıflama hapı, zayıflama çayları kullananlardan sonra İngiltere'de tip 1 diyabet hastası genç bir kız zayıflamak için insülin iğnesini yapmayınca hayatını kaybetti.
İNSÜLİN İĞNESİ HAYATINA MAL OLDU
Londra'da yaşayan 27 yaşındaki Lisa Day, gençliğinde de yeme bozukluğu yaşamıştı. İlerleyen yaşlarda da zayıflama isteği süren genç kız her gün vurması gereken insülin iğnesini zaman zaman aksatarak zayıflayabileceği yanılgısına düştü.
ÖLÜM NEDENİ: İNSÜLİN EKSİKLİĞİ
Ölüm nedeni olarak diabetik ketoasidoz yani insülin eksikliği olduğu saptanan genç kız için ailesi 5 saat ambulans bekledikten sonra hayatını kaybetti. Ailesi kızına geç gelen ambulansı da sağlık skandalı olarak nitelendirdi.
Birmingham Çocuk Hastanesi'nden Dr. Melanie Kershaw "Yaşları 15 ile 40 arasında değişen diyabet hastası kadınların en az yüzde 40'ında zaman zaman kilo kontrolü için insülin iğnesini atlama eğilimi görüyoruz. Bunların bazılarında uyarmamıza rağmen hareket inatçı şekilde devam ediyor." dedi.
(hürriyet.com.tr)
Zayıflama hapı, zayıflama çayları kullananlardan sonra İngiltere'de tip 1 diyabet hastası genç bir kız zayıflamak için insülin iğnesini yapmayınca hayatını kaybetti.
İNSÜLİN İĞNESİ HAYATINA MAL OLDU
Londra'da yaşayan 27 yaşındaki Lisa Day, gençliğinde de yeme bozukluğu yaşamıştı. İlerleyen yaşlarda da zayıflama isteği süren genç kız her gün vurması gereken insülin iğnesini zaman zaman aksatarak zayıflayabileceği yanılgısına düştü.
ÖLÜM NEDENİ: İNSÜLİN EKSİKLİĞİ
Ölüm nedeni olarak diabetik ketoasidoz yani insülin eksikliği olduğu saptanan genç kız için ailesi 5 saat ambulans bekledikten sonra hayatını kaybetti. Ailesi kızına geç gelen ambulansı da sağlık skandalı olarak nitelendirdi.
Birmingham Çocuk Hastanesi'nden Dr. Melanie Kershaw "Yaşları 15 ile 40 arasında değişen diyabet hastası kadınların en az yüzde 40'ında zaman zaman kilo kontrolü için insülin iğnesini atlama eğilimi görüyoruz. Bunların bazılarında uyarmamıza rağmen hareket inatçı şekilde devam ediyor." dedi.
Etiketler:
haber,
kilo,
sağlık,
zayıflama,
Zayıflama hapları
Her 10 kiloda risk yüzde 10 artıyor
Obezitenin kısırlık riskini artırdığı son yıllarda bilinen ve tartışılan bir şey, Prof. Dr. Erol Tavmergen kiloda her 10 kilo artışın, kısırlık riskini yüzde 10 artırdığını belirtti.
Vücutta sağlığı bozacak düzeyde yağ birikmesi olarak tanımlanan obezitenin, pek çok sağlık sorununu beraberinde getirirken üreme sağlığını tehdit ettiği bildirildi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Ege Üniversitesi Aile Planlaması-İnfertilite Araştırma ve Uygulama Merkezi Koordinatörü Prof. Dr. Erol Tavmergen, obezitenin kadınlarda yumurtlama sorununa neden olduğunu ayrıca düşük riskini de artırdığını söyledi.
KADINLARDA OBEZİTE ERKEKLERİN 2 KATI KADAR
Hareketsiz yaşam tarzı, sağlıksız ve düzensiz beslenme alışkanlıklarının beraberinde getirdiği obezite yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının yüzde 25’ini, kadınlarda yüzde 30'unu yağ dokusunun oluşturması olarak ifade ediliyor. Türkiye’de de görülme sıklığı artan obeziteye karşı Sağlık Bakanlığının yürüttüğü projeler de durumun ciddiyetini ortaya koyarken Türkiye’de erkeklerin yüzde 20’sinde kadınların yüzde 40’ında obeziteyle mücadele ettiği kaydedildi.
Kalp ve damar hastalıkları başta olmak üzere pek çok sağlık sorununu hatta kısırlığı beraberinde getiren obezitenin, düşük riskini de artırdığını söyleyen Prof. Dr. Erol Tavmergen, obezitenin kadınlarda adet düzensizliğinin yanı sıra yumurtlama problemine sebep olduğunu, oluşan gebeliklerde düşük riskinin arttığını vurguladı.
OBEZİTE, TÜP BEBEK TEDAVİSİNİN BAŞARISINI AZALTIYOR
Erol Tavmergen, "Araştırmaların, fazla kilolu ve obez kadınların hamile kalma oranlarının normal kilodaki kadınlara nazaran daha düşük olduğunu gösterdiğini" söyledi. Oluşan hamileliğin düşükle sonuçlanması riskinin, kilolu ve obez kadınlarda daha yüksek olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Erol Tavmergen, “Obez kişilerde tüp bebek tedavisi sırasında daha yüksek dozda ilaca gereksinim duyulur, tedavi süresi uzar, gelişen yumurta sayısı azdır ve tedavinin yarıda kalma ihtimali yüksektir. Tüm bunların yanında obezite, gebelik komplikasyonlarını artırır, kısaca sağlıklı canlı doğum oranını azaltır” dedi.
Tavmergen, "Anne ve baba adaylarına, tüp bebek tedavisine başlamadan önce ideal kiloya gelmelerini" önerdi. Fazla sayıdaki yağ hücresinin ostrojen dengesini bozduğunu, yüksek miktardaki ostrojenin ise yumurtlamayı engellediğini belirten Tavmergen, şöyle konuştu: "Obezite, metabolik bozukluk yaparak küçük yani olgunlaşma sorunu olan yumurta gelişimine yani yumurtlama bozukluğuna aynı zamanda kadın vücudunda testosteron gibi erkeklik hormonlarının artmasına sebep olarak doğal gebelik şansını düşürüyor. Yapılan araştırmalar, gebe kalmak için en ideal vücut kütle endeksinin 21 ile 29 arasında olduğunu ortaya koyuyor. Ayrıca, obez kadınların yüzde 5 oranında kilo kaybetmesiyle adet düzensizliğinin yüzde 60 oranında düzeldiği de araştırmalarca kanıtlandı.”
HER 10 KİLOLUK ARTIŞ KISIRLIK RİSKİNİ YÜZDE 10 ARTIRIYOR
Prof. Dr. Tavmergen, şişmanlığın sadece kadınları değil erkekleri de etkilediğine dikkat çekerek şişman erkeklerin sperm kalitelerinin düştüğünü kaydetti. Yapılan çalışmalarda şişman erkeklerde sperm kalitesinde azalma olduğunun tespit edildiğini belirten Tavmergen, şunları söyledi:
ŞİŞMAN ERKEKLERDE HORMON BOZUKLUĞU DAHA FAZLA
"Normalde erkeklerde yağ dokusundan ostrojen hormonu az miktarda salgılanmaktadır. Obez erkeklerde yağ dokusunda testesteronun östrojene dönüşmesi artar ve dolayısıyla testesteron azalır ve buna bağlı olarak da sperm kalitesi düşer. Fazla kilosu olan erkeklerde hormon düzensizlikleri ideal kiloya sahip olanlara göre daha yüksektir. Yine yapılan çalışmalar göstermiştir ki; fazla kilolu erkeklerin testosteron düzeyleri, normal kilodaki erkeklerinkinden yüzde 24, obez erkeklerinki ise yüzde 26 daha düşüktür. Yani erkek kilo aldıkça testosteron seviyesi azalıyor.”
Tavmergen, Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, obez erkeklerin kısır olma olasılıkları, normal kilodaki erkeklere nazaran daha yüksek olduğunu gösterdiğini belirtti. Tavmergen, araştırmaya göre bir erkeğin kilosundaki yaklaşık 10 kiloluk artış, kısırlık olasılığını da yüzde 10 artırdığını sözlerine ekledi.
Vücutta sağlığı bozacak düzeyde yağ birikmesi olarak tanımlanan obezitenin, pek çok sağlık sorununu beraberinde getirirken üreme sağlığını tehdit ettiği bildirildi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Ege Üniversitesi Aile Planlaması-İnfertilite Araştırma ve Uygulama Merkezi Koordinatörü Prof. Dr. Erol Tavmergen, obezitenin kadınlarda yumurtlama sorununa neden olduğunu ayrıca düşük riskini de artırdığını söyledi.
KADINLARDA OBEZİTE ERKEKLERİN 2 KATI KADAR
Hareketsiz yaşam tarzı, sağlıksız ve düzensiz beslenme alışkanlıklarının beraberinde getirdiği obezite yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının yüzde 25’ini, kadınlarda yüzde 30'unu yağ dokusunun oluşturması olarak ifade ediliyor. Türkiye’de de görülme sıklığı artan obeziteye karşı Sağlık Bakanlığının yürüttüğü projeler de durumun ciddiyetini ortaya koyarken Türkiye’de erkeklerin yüzde 20’sinde kadınların yüzde 40’ında obeziteyle mücadele ettiği kaydedildi.
Kalp ve damar hastalıkları başta olmak üzere pek çok sağlık sorununu hatta kısırlığı beraberinde getiren obezitenin, düşük riskini de artırdığını söyleyen Prof. Dr. Erol Tavmergen, obezitenin kadınlarda adet düzensizliğinin yanı sıra yumurtlama problemine sebep olduğunu, oluşan gebeliklerde düşük riskinin arttığını vurguladı.
OBEZİTE, TÜP BEBEK TEDAVİSİNİN BAŞARISINI AZALTIYOR
Erol Tavmergen, "Araştırmaların, fazla kilolu ve obez kadınların hamile kalma oranlarının normal kilodaki kadınlara nazaran daha düşük olduğunu gösterdiğini" söyledi. Oluşan hamileliğin düşükle sonuçlanması riskinin, kilolu ve obez kadınlarda daha yüksek olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Erol Tavmergen, “Obez kişilerde tüp bebek tedavisi sırasında daha yüksek dozda ilaca gereksinim duyulur, tedavi süresi uzar, gelişen yumurta sayısı azdır ve tedavinin yarıda kalma ihtimali yüksektir. Tüm bunların yanında obezite, gebelik komplikasyonlarını artırır, kısaca sağlıklı canlı doğum oranını azaltır” dedi.
Tavmergen, "Anne ve baba adaylarına, tüp bebek tedavisine başlamadan önce ideal kiloya gelmelerini" önerdi. Fazla sayıdaki yağ hücresinin ostrojen dengesini bozduğunu, yüksek miktardaki ostrojenin ise yumurtlamayı engellediğini belirten Tavmergen, şöyle konuştu: "Obezite, metabolik bozukluk yaparak küçük yani olgunlaşma sorunu olan yumurta gelişimine yani yumurtlama bozukluğuna aynı zamanda kadın vücudunda testosteron gibi erkeklik hormonlarının artmasına sebep olarak doğal gebelik şansını düşürüyor. Yapılan araştırmalar, gebe kalmak için en ideal vücut kütle endeksinin 21 ile 29 arasında olduğunu ortaya koyuyor. Ayrıca, obez kadınların yüzde 5 oranında kilo kaybetmesiyle adet düzensizliğinin yüzde 60 oranında düzeldiği de araştırmalarca kanıtlandı.”
HER 10 KİLOLUK ARTIŞ KISIRLIK RİSKİNİ YÜZDE 10 ARTIRIYOR
Prof. Dr. Tavmergen, şişmanlığın sadece kadınları değil erkekleri de etkilediğine dikkat çekerek şişman erkeklerin sperm kalitelerinin düştüğünü kaydetti. Yapılan çalışmalarda şişman erkeklerde sperm kalitesinde azalma olduğunun tespit edildiğini belirten Tavmergen, şunları söyledi:
ŞİŞMAN ERKEKLERDE HORMON BOZUKLUĞU DAHA FAZLA
"Normalde erkeklerde yağ dokusundan ostrojen hormonu az miktarda salgılanmaktadır. Obez erkeklerde yağ dokusunda testesteronun östrojene dönüşmesi artar ve dolayısıyla testesteron azalır ve buna bağlı olarak da sperm kalitesi düşer. Fazla kilosu olan erkeklerde hormon düzensizlikleri ideal kiloya sahip olanlara göre daha yüksektir. Yine yapılan çalışmalar göstermiştir ki; fazla kilolu erkeklerin testosteron düzeyleri, normal kilodaki erkeklerinkinden yüzde 24, obez erkeklerinki ise yüzde 26 daha düşüktür. Yani erkek kilo aldıkça testosteron seviyesi azalıyor.”
Tavmergen, Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, obez erkeklerin kısır olma olasılıkları, normal kilodaki erkeklere nazaran daha yüksek olduğunu gösterdiğini belirtti. Tavmergen, araştırmaya göre bir erkeğin kilosundaki yaklaşık 10 kiloluk artış, kısırlık olasılığını da yüzde 10 artırdığını sözlerine ekledi.
Yanlış diyetin 10 kötü sonucu
Yanlış diyetin sağlığı ciddi ölçülerde etkilediği konusunda uzmanlar sık sık uyarılarda bulunuyor.
Yaz mevsimi yaklaştıkça kış kilolarını vermek amacıyla yapılan şok diyetler rağbet görmeye başladı. Yanlış diyetlerin insan sağlığını olumsuz etkilediğini ve uzun vadedeki zararlarını anlatan Uzman Diyetisyen Nesrin Eriş, kısa sürede fazla kilo vermeyle ilgili çarpıcı gerçekleri açıkladı.
Uzman Diyetisyen Nesrin Eriş, insan sağlığını olumsuz etkileyen sağlıksız diyet programlarıyla ilgili, “Yanlış diyet uyguladığınızda, bunun zararını yaşınıza ve sağlık durumunuza göre belli bir süreçte görürsünüz. 1 hafta yanlış bir diyet uyguladığınızda, problemin başladığını hemen tespit edemeyebilirsiniz. Beslenmede yapılan hatalar uzun vadede vücudunuzda hasar bırakır ve bazen geri dönüşü olmayabilir. Kalp damar hastalıkları, diabet, osteoporoz gibi hastalıklar uzun süre yanlış beslenmenin de tetiklediği sağlık sorunlarıdır.” dedi.
Sözcü'nün haberine göre; İdeal kilo kaybının, aylık 4 kg civarında olması gerektiğinden ve hızla verilen kiloların aynı hızda fazlasıyla geri alındığından bahseden Eriş, yanlış diyet programlarıyla zayıflamanın 10 kötü sonucunu sıraladı.
1. Yağ tüketiminizi tamamen sıfırlamayın. Sıfırlarsanız yağda eriyen A,D,E,K vitaminlerinin yetersizliğine neden olursunuz. Yağ içeriği dengesiz ve yetersiz diyetlerle zayıflayan kişilerin bir süre sonra saçları dökülmeye, cansızlaşmaya, tırnakları kırılmaya, cildi soluklaşmaya başlar.
2. Protein diyetleri uzun vadede böbrek ve karaciğer üzerine olumsuz etki eder. Ayrıca kalsiyum emilimini olumsuz etkileyerek, ilerleyen yaşlarda kemik erimelerine zemin hazırlar.
3. Yanlış diyet uygulamanın en kötü sonucu, diyeti bıraktığınızda hızla verdiğinizden daha fazla kilo almaktır.
4. Eğer bir diyet programı sizin halsiz, bitkin, soluk benizli, sinirli olmanıza neden oluyorsa sizin için kesinlikle yanlıştır.
5 .Yanlış diyet programlarının en acı sonuçlarından birisi de iştah patlamasıdır. Önünü alamadığınız bir besin tüketimi, sağlıksız yapılan diyet programlarının sonrasında kaçınılmazdır.
6. Sağlıklı bir diyet programının tek bir hedefi olmalıdır. O da yağ hücrelerinizin içindeki yağ miktarı. Eğer yağ yakımı olmadan sadece tartıdaki azalımla yetinirseniz, vücudunuzda sarkma ve deformasyon artar. Kastan kaybettiğiniz kilo, yeniden kilo aldığınızda kas miktarınızın değil, yağ miktarınızın artması ile sonuçlanır. Uzun vadede bu şekilde kilo verip almalar kaslarınızın güçsüzleşmesine neden olur.
7. Kısa sürede sağlıksız kilo vermek, vücudunuzda vitamin ve minerallerin yetersizliğine neden olur. Örneğin; B vitaminleri eksikliği sinirlerinizi bozarak depresyona girmenizi, kalsiyum eksikliği kemik dokunuzun bozulmasını, demir eksikliği saç, cilt, tırnaklarınızın sağlıksız olmasına neden olur.
8. İlerleyen yaşlarda alzheimer riskini artırır.
9. Kısa sürede verilen kiloları aynı hızla fazlasıyla geri almanız kuvvetle muhtemel olduğu için özgüveninizi ve psikolojinizi bozar.
10. Gerçekten sağlıklı bir diyet programı uygulamaya başladığınızda, eskiden yaptığınız tüm yanlış diyetler vücudunuzun kilo vermeye direncini artırır. Bir süre sonra eskisi kadar kolay kilo veremezsiniz. Daha sabırlı, daha uzun diyet uygulamak zorunda kalırsınız.
Etiketler:
diyet,
kilo,
sağlık,
sağlıklı beslenme,
zayıflama
19 Nisan 2016 Salı
22 yıldır her gün aynı şeyi yiyor
Daniel Pennock 26 yaşında ve iki çocuk sahibi. Son 22 yıldır yani 4 yaşından beri her gün, her öğünde aynı şeyi yiyor ve yalvarıyor: Bana yardım edin, sağlıklı bir hayat yaşamak istiyorum.
4 yaşındayken bir gün sosis ve patates kızartmasından başka bir şey yemek istemediğini söyledi. Bu istek o kadar kuvvetliydi ki 22 yıldır bu döngüyü kimse kıramadı. Pennock, sosis ve patates kızartmasından başka bir şey ağzına yaklaştığı anda bile kendisini fiziksel olarak hasta hissettiğini söylüyor.
KIZ ARKADAŞI BU YÜZDEN TERK ETTİ
Onun bu sıradışı alışkanlığı düzenli bir ilişki kurmasını da engelliyor. Bir önceki kız arkadaşı Pennock'un bu huyu yüzünden hiç dışarıda yemek yiyemedikleri için kendisini terk ettiğini söylüyor.
HAYATIMDA SEBZE YEDİĞİMİ HATIRLAMIYORUM
Genç adamın hedefi ise daha şaşırtıcı kişisel spor koçu olmak isteyen Daniel Pennock, "Hayatımda hiç sebze yediğimi bile hatırlamıyorum. Sadece elma ve muz yiyorum ama başka herhangi bir yiyecek yanıma yaklaştığı anda bile kendimi fiziksel olarak hasta hissediyorum. Her gün sosis ve patates kızartması yiyorum ve bunu 22 yıldır yapıyorum. Başka şeyler denedim ama yutmayı bile başaramadım." dedi.
Çocukluğuna inerek sorunu çözmeye çalışan genç adam "Beynimi didik diidk ettim, aileme bunun nasıl başladığını sordum defalarca ama bir çözüm bulamadık." diyor. Hürriyet
4 yaşındayken bir gün sosis ve patates kızartmasından başka bir şey yemek istemediğini söyledi. Bu istek o kadar kuvvetliydi ki 22 yıldır bu döngüyü kimse kıramadı. Pennock, sosis ve patates kızartmasından başka bir şey ağzına yaklaştığı anda bile kendisini fiziksel olarak hasta hissettiğini söylüyor.
KIZ ARKADAŞI BU YÜZDEN TERK ETTİ
Onun bu sıradışı alışkanlığı düzenli bir ilişki kurmasını da engelliyor. Bir önceki kız arkadaşı Pennock'un bu huyu yüzünden hiç dışarıda yemek yiyemedikleri için kendisini terk ettiğini söylüyor.
HAYATIMDA SEBZE YEDİĞİMİ HATIRLAMIYORUM
Genç adamın hedefi ise daha şaşırtıcı kişisel spor koçu olmak isteyen Daniel Pennock, "Hayatımda hiç sebze yediğimi bile hatırlamıyorum. Sadece elma ve muz yiyorum ama başka herhangi bir yiyecek yanıma yaklaştığı anda bile kendimi fiziksel olarak hasta hissediyorum. Her gün sosis ve patates kızartması yiyorum ve bunu 22 yıldır yapıyorum. Başka şeyler denedim ama yutmayı bile başaramadım." dedi.
Çocukluğuna inerek sorunu çözmeye çalışan genç adam "Beynimi didik diidk ettim, aileme bunun nasıl başladığını sordum defalarca ama bir çözüm bulamadık." diyor. Hürriyet
Etiketler:
beslenme,
sağlık,
sağlıklı beslenme,
yemek
Bacakları bu haldeydi, hayatı değişti
Mide küçültme ameliyatı olan genç kadın, bacaklarındaki yağdan kurtulunca inanılmaz bir değişime uğradı.
Faye Rogers Harris, 30 yaşında genç bir kadın. Fazla kilolarından kurtulmak için mide küçültme ameliyatı geçirdi ve 63,5 kilo verdi. Ancak bacaklarındaki yağlardan kurtulmak de için yağ aldırma operasyonu geçirmek zorunda kaldı. Sonunda müthiş bir değişiklikle normal sayılabilecek bir ölçüye ulaştı.
Bacaklarından çok rahatsız olan Harris, bacaklarda anormal yağ tutulması olarak bilinen lipödem sorunu yaşıyordu. Geçirdiği operasyonla bacaklarından 12 kilo yağ alınarak, müthiş bir değişim yaşadı. (sözcü.com.tr)
Faye Rogers Harris, 30 yaşında genç bir kadın. Fazla kilolarından kurtulmak için mide küçültme ameliyatı geçirdi ve 63,5 kilo verdi. Ancak bacaklarındaki yağlardan kurtulmak de için yağ aldırma operasyonu geçirmek zorunda kaldı. Sonunda müthiş bir değişiklikle normal sayılabilecek bir ölçüye ulaştı.
Bacaklarından çok rahatsız olan Harris, bacaklarda anormal yağ tutulması olarak bilinen lipödem sorunu yaşıyordu. Geçirdiği operasyonla bacaklarından 12 kilo yağ alınarak, müthiş bir değişim yaşadı. (sözcü.com.tr)
Şişkinliği önleyen etkili öneriler
Yemeklerden sonra şişkinlik ve karın şişliği en büyük kabuslarımızdan biri. Peki şişkinliğe karşı neler yapılabilir?
Şişkinlik ve gazı azaltabilmek veya engelleyebilmek için ne yapabilirsiniz?
1. Yavaş yiyin ve iyice çiğneyin
Şişkinliği ve gazı minimuma indirmek için daha yavaş yemeyi ve iyice çiğnemeyi deneyin. Küçük porsiyonlar tüketin ve gereğinden fazla yemeyin.
2. Sindirime yardımcı bitki ve baharatlar deneyin
Sindirimi kolaylaştıracak birçok bitki ve baharat var: Yıldız anason, kimyon, kakule, tarçın, kişniş, rezene, sarımsak, zencefil gibi.
3. Nane çayı
Şişkin hissettiğinizde nane çayı deneyin, iyi gelebilir.
4. Sebzeler
Pırasa, salatalık, ıspanak gibi sebzeler şişkinliği hafifletebilir.
5. Sebzelerinizi pişirin
Sebzeleri pişirmek lifleri kırdığı için sindirimi kolaylaştırır.
6. Probiyotikler
Probiyotik açısından zengin besinler tüketmek veya probiyotik takviyesi almak bağırsaklarınıza iyi gelir ve şişkinliği önlemede yardımcı olabilir.
Şişkinlik ve gazı azaltabilmek veya engelleyebilmek için ne yapabilirsiniz?
1. Yavaş yiyin ve iyice çiğneyin
Şişkinliği ve gazı minimuma indirmek için daha yavaş yemeyi ve iyice çiğnemeyi deneyin. Küçük porsiyonlar tüketin ve gereğinden fazla yemeyin.
2. Sindirime yardımcı bitki ve baharatlar deneyin
Sindirimi kolaylaştıracak birçok bitki ve baharat var: Yıldız anason, kimyon, kakule, tarçın, kişniş, rezene, sarımsak, zencefil gibi.
3. Nane çayı
Şişkin hissettiğinizde nane çayı deneyin, iyi gelebilir.
4. Sebzeler
Pırasa, salatalık, ıspanak gibi sebzeler şişkinliği hafifletebilir.
5. Sebzelerinizi pişirin
Sebzeleri pişirmek lifleri kırdığı için sindirimi kolaylaştırır.
6. Probiyotikler
Probiyotik açısından zengin besinler tüketmek veya probiyotik takviyesi almak bağırsaklarınıza iyi gelir ve şişkinliği önlemede yardımcı olabilir.
16 Nisan 2016 Cumartesi
Hamburgerin 1 saatte vücudumuzda meydana getirdiği değişiklikler!
Lezzeti ve hızlı tüketimi sebebiyle bir çoğumuzun beslenme tercihleri arasında yer alan hamburgerler bakın tüketimden 1 saat sonra nelere yol açıyor?
Fast Food ürünleri, beslenme ihtiyaçlarımızı gidermek için akıl almaz derecede kolaylık sağlayan ve lezzetiyle defalarca tüketmemizi sağlayan ürünlerdir. Ancak bu ürünler lezzetli olmalarının yanı sıra her zaman vücudumuz için ihtiyaç duyulan enerjiyi karşılama konusunda iyi olmayan seçenekler arasında yer alır.
İLK 10 DAKİKALIK SÜREÇTE HER ŞEY NORMAL GİBİ GÖZÜKEBİLİR
Bir hamburger yedikten yaklaşık 10 dakika sonrasında insan vücudunda bütün metabolik faaliyetler normal ve düzgün bir biçimde işler. Ancak tüketmiş olduğunu hamburgerin yüksek kalori içermesi sebebiyle kısa bir süre sonra vücutta kan şekeri hızla yükselmeye başlar. Tükettiğimiz hamburger sonrası iyi hissetmemizi sağlayn nörotransmitter dopamin gibi kimyasalların beyinde salgılanması/artması ile birlikte kendimizi yediğimiz hamburgerin ne kadar da lezzetli olduğunu düşünürken bulabiliriz.
20 DAKİKA SONRASI YAVAŞ YAVAŞ DOPAMİN AŞAĞI DOĞRU İNER
Hamburger tüketiminin 20-30 dakikalık bir süreç sonrasında ise dopamin düzeyi aşağı doğru inmeye ve azalmaya başlar. Hamburgerin içinde bulunan yüksek fruktozlu mısır şurubu ve sodyum minerallerinin etkinliğinde vücudumuz, yediğimiz hamburgere karşı daha şiddetli bir arzu duyar. Bu durum ilerleyen süreçte obezite, şeker ve kalp rahatsızlıklarına sebebiyet verebilir. Daha sonra, sodyum mineralleri (yaklaşık 970 miligram kadar) vücudumuzda dehidrasyona sebep olur ve böylece böbreklerimiz ve kalbimiz daha hızlı çalışır. Kan basıncının yükselmesi ile birlikte tatlı yeme isteği hasıl olur.
40 DAKİKA SONRASINDA TATLI KRİZLERİ BAŞLAR
Aradan geçen 40 dakika sonrasında ise vücudumuz muhtemelen, belirttiğimiz şekerli yiyeceklere karşı hala şiddetli bir arzu duyacaktır. Ve netice itibariyle kan şekeri düzeyinde meydana gelen kayıplar bizi abur cubur olarak ifade edebileceğimiz yoğun şeker ihtiva eden ve olduğundan daha çekiciymiş gibi görünen yiyecekleri yemeye sevk edecektir.
SİNDİRİMİ SANILAN AKSİNE 3 GÜNÜ BULABİLİR
50-60 dakika geçtiğinde ise yavaş bir sindirim periyodu başlar. Ancak yediğiniz hamburgerin içerisinde hayvansal ve trans yağlar kullandığı için bu yağların sindirimi 3 günü bulabilir.
Fast Food ürünleri, beslenme ihtiyaçlarımızı gidermek için akıl almaz derecede kolaylık sağlayan ve lezzetiyle defalarca tüketmemizi sağlayan ürünlerdir. Ancak bu ürünler lezzetli olmalarının yanı sıra her zaman vücudumuz için ihtiyaç duyulan enerjiyi karşılama konusunda iyi olmayan seçenekler arasında yer alır.
İLK 10 DAKİKALIK SÜREÇTE HER ŞEY NORMAL GİBİ GÖZÜKEBİLİR
Bir hamburger yedikten yaklaşık 10 dakika sonrasında insan vücudunda bütün metabolik faaliyetler normal ve düzgün bir biçimde işler. Ancak tüketmiş olduğunu hamburgerin yüksek kalori içermesi sebebiyle kısa bir süre sonra vücutta kan şekeri hızla yükselmeye başlar. Tükettiğimiz hamburger sonrası iyi hissetmemizi sağlayn nörotransmitter dopamin gibi kimyasalların beyinde salgılanması/artması ile birlikte kendimizi yediğimiz hamburgerin ne kadar da lezzetli olduğunu düşünürken bulabiliriz.
20 DAKİKA SONRASI YAVAŞ YAVAŞ DOPAMİN AŞAĞI DOĞRU İNER
Hamburger tüketiminin 20-30 dakikalık bir süreç sonrasında ise dopamin düzeyi aşağı doğru inmeye ve azalmaya başlar. Hamburgerin içinde bulunan yüksek fruktozlu mısır şurubu ve sodyum minerallerinin etkinliğinde vücudumuz, yediğimiz hamburgere karşı daha şiddetli bir arzu duyar. Bu durum ilerleyen süreçte obezite, şeker ve kalp rahatsızlıklarına sebebiyet verebilir. Daha sonra, sodyum mineralleri (yaklaşık 970 miligram kadar) vücudumuzda dehidrasyona sebep olur ve böylece böbreklerimiz ve kalbimiz daha hızlı çalışır. Kan basıncının yükselmesi ile birlikte tatlı yeme isteği hasıl olur.
40 DAKİKA SONRASINDA TATLI KRİZLERİ BAŞLAR
Aradan geçen 40 dakika sonrasında ise vücudumuz muhtemelen, belirttiğimiz şekerli yiyeceklere karşı hala şiddetli bir arzu duyacaktır. Ve netice itibariyle kan şekeri düzeyinde meydana gelen kayıplar bizi abur cubur olarak ifade edebileceğimiz yoğun şeker ihtiva eden ve olduğundan daha çekiciymiş gibi görünen yiyecekleri yemeye sevk edecektir.
SİNDİRİMİ SANILAN AKSİNE 3 GÜNÜ BULABİLİR
50-60 dakika geçtiğinde ise yavaş bir sindirim periyodu başlar. Ancak yediğiniz hamburgerin içerisinde hayvansal ve trans yağlar kullandığı için bu yağların sindirimi 3 günü bulabilir.
15 Nisan 2016 Cuma
Liposuction sonrası kilo alınırsa ne olur?
Liposuction bölgesel yağlanma sorununa en etkili çarelerden birisi olarak kabul ediliyor.
Fakat liposuction operasyonu yaptırmak isteyenlerin kafasına en çok, operasyon sonrası kilo alındığında, yağ çekimi yapılan bölgede dalgalanma ya da farklı durumların oluşup oluşmayacağı sorusu takılıyor.
Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrah Op.Dr. Bülent Cihantimur konuyla ilgili açıklamalarda bulundu: “Kliniklerimizde liposuction veya çoğunlukla liposculpture uygulaması yapıyoruz. Bu yöntem klasik liposuctiondan farklı olarak lipomatik isminde titreşimli bir cihazla yapılıyor. Bir seferde bir bölgeden daha çok yağ alınıyor ve işlem bedene şekil vermeye çok daha elverişli bir altyapıya sahip. Genelde yağ hücreleri alındığı için o bölgede yağ depolayacak hücre kalmıyor. Bu sebeple normal şartlarda aynı bölge ufak kilo değişimlerinden etkilemiyor.”
spor ve diyetle verilemeyen kilolar hedef
Ancak aşırı kilo alımlarında vücut aldığı yağları depolamak için kendine farklı bölgeler arayacaktır. 3 – 5 kilo bunun için yeterli değil. Yine de şunu belirtmek gerekir ki bu işlemler gündelik hayata dikkat edildiğinde etkilerini korumaya devam eder. Çünkü cerrahi müdahalede spor ve diyetle verilemeyen kilolar hedef alınır. Toplum içinde sanılanın aksine bu uygulama bir kilo verme yöntemi değil, vücut kontörü düzeltme işlemidir. Vücudumuzda yağ hücrelerinin sayısı sabittir. Zayıflandığında bu yağ hücreleri sönerler, hacim kaybederler fakat liposcuplture yapıldığında bu yağ hücrelerin sayısında azalma olur.
Lipomatik ve Liposculpture Nedir?
Bunlar ağrısız liposuction olarak da geçen FDA onaylı ve güvenilir sistemlerdir. Etkili bir şekilde tüm vücut bölgelerinde hassas ve yüksek hacimli yağ çıkarılmasına izin veren en güvenilir cihazlar oldukları kanıtlanmıştır. İnce titreşimli kanüller vasıtasıyla sorunlu bölgeye girilir ve hareketlenme yağ hücrelerini bozarak, yağ emülsiyonu haline dönüştürür. Tüm bu işlemleri yaparken liposuctionda çoğu zaman gözlemlenen kan damarlarına ve sinirlere zarar verme ya da kasları yırtma gibi dezavantajları yoktur. Yüksek titreşim ve emme fonksiyonu ile, optimum darbe yaparak, cildin pürüzsüz kalmasına ve morarma yaşanmamasına yardımcı olur. Kanüllerin yapısından dolayı, ulaşılması zor alanlardan da yağ dokusunun hassasiyet içerisinde çıkarılmasını sağlar. Bu da ayrıca 3-5 kilo alınsa dahi bölgede sorun çıkarmayacaktır. sözcü.com.tr
Fakat liposuction operasyonu yaptırmak isteyenlerin kafasına en çok, operasyon sonrası kilo alındığında, yağ çekimi yapılan bölgede dalgalanma ya da farklı durumların oluşup oluşmayacağı sorusu takılıyor.
Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrah Op.Dr. Bülent Cihantimur konuyla ilgili açıklamalarda bulundu: “Kliniklerimizde liposuction veya çoğunlukla liposculpture uygulaması yapıyoruz. Bu yöntem klasik liposuctiondan farklı olarak lipomatik isminde titreşimli bir cihazla yapılıyor. Bir seferde bir bölgeden daha çok yağ alınıyor ve işlem bedene şekil vermeye çok daha elverişli bir altyapıya sahip. Genelde yağ hücreleri alındığı için o bölgede yağ depolayacak hücre kalmıyor. Bu sebeple normal şartlarda aynı bölge ufak kilo değişimlerinden etkilemiyor.”
spor ve diyetle verilemeyen kilolar hedef
Ancak aşırı kilo alımlarında vücut aldığı yağları depolamak için kendine farklı bölgeler arayacaktır. 3 – 5 kilo bunun için yeterli değil. Yine de şunu belirtmek gerekir ki bu işlemler gündelik hayata dikkat edildiğinde etkilerini korumaya devam eder. Çünkü cerrahi müdahalede spor ve diyetle verilemeyen kilolar hedef alınır. Toplum içinde sanılanın aksine bu uygulama bir kilo verme yöntemi değil, vücut kontörü düzeltme işlemidir. Vücudumuzda yağ hücrelerinin sayısı sabittir. Zayıflandığında bu yağ hücreleri sönerler, hacim kaybederler fakat liposcuplture yapıldığında bu yağ hücrelerin sayısında azalma olur.
Lipomatik ve Liposculpture Nedir?
Bunlar ağrısız liposuction olarak da geçen FDA onaylı ve güvenilir sistemlerdir. Etkili bir şekilde tüm vücut bölgelerinde hassas ve yüksek hacimli yağ çıkarılmasına izin veren en güvenilir cihazlar oldukları kanıtlanmıştır. İnce titreşimli kanüller vasıtasıyla sorunlu bölgeye girilir ve hareketlenme yağ hücrelerini bozarak, yağ emülsiyonu haline dönüştürür. Tüm bu işlemleri yaparken liposuctionda çoğu zaman gözlemlenen kan damarlarına ve sinirlere zarar verme ya da kasları yırtma gibi dezavantajları yoktur. Yüksek titreşim ve emme fonksiyonu ile, optimum darbe yaparak, cildin pürüzsüz kalmasına ve morarma yaşanmamasına yardımcı olur. Kanüllerin yapısından dolayı, ulaşılması zor alanlardan da yağ dokusunun hassasiyet içerisinde çıkarılmasını sağlar. Bu da ayrıca 3-5 kilo alınsa dahi bölgede sorun çıkarmayacaktır. sözcü.com.tr
13 Nisan 2016 Çarşamba
Liposuction hakkında bilmeniz gerekenler
Yaza muhteşem bir karınla girmenizi sağlayan liposuction hakkında merak ettiklerinizi Op. Dr. Güray Yeşiladalı anlattı.
Karında, inatla erimeyen, sık kilo alıp vermekten, hamilelik ve sonrasında oluşan ya da yaşa bağlı var olan yağlardan kurtulmanın bir yöntemi var. Egzersizle gitmeyen ve cilt deformasyonlarına neden olabilen bu yağlar, karın germe ameliyatı ile birlikte liposuction da uygulanarak yok edilebiliyor.
KARIN GERME AMELİYATI NEDEN YAPILIR?
Newest Pilastik Cerrahi Merkezi doktorlarından Op. Dr. Güray Yeşiladalı konu ile ilgili bilgiler verdi. “Karın germe ameliyatı, karın bölgesinde aşırı yağlanma olan, doğum veya başka sebeplerden sarkmalar oluşmuş ve fiziksel hastalığı bulunmayan hastalar yaptırabilir. Özellikle birden fazla doğum yapmış kadınlar karın bölgelerinde oluşan sarkmalardan karın germe ameliyatı ile kurtulabilirler.” diyen Yeşildalı, tekrar çocuk sahibi olmayı düşünen kadınlara bu ameliyatı ertelemelerini tavsiye ettiğini belirtti.
LİPOSUCTİON İNATÇI YAĞLAR İÇİN YAPILIYOR
Liposuction ise; vücudun karın, uyluk, kalça ve yüz gibi belli bölgelerinde, Diyet ve diğer zayıflama yöntemlerine yanıt vermeyen dirençli yağ dokularının alınması ve vücut hatlarının daha iyi şekillendirilmesi için yapılan cerrahi bir yöntemdir.
Öncellikle liposuction için iyi bir adayın prosedürün sonuçları hakkında gerçekçi beklentilere sahip olması gerekir. Unutmamak gerekir ki liposuction ameliyatı kilo verme değil, bölgesel incelme ve vücut biçimlendirme yöntemidir. Bu operasyona karar veren kişinin bunun bilincinde olması gerekmektedir. Liposuction yöntemi fazla kilosu olanların zayıflamasını değil, inatçı yağların olduğu bölgeleri incelterek diğer bölgelerle daha uyumlu hale getirmeyi amaçlamaktadır.
KİMLER YAPTIRMALI?
Herhangi bir sağlık problemi olmayan, hamile ya da emzirme döneminde olmayan herkes liposuction uygulamasından faydalanabilir. Yaş genellikle belirleyici etken olmasa da yaş ilerledikçe cildin elastikiyetinin kaybolduğu ve yaşlı ciltlerin genç ciltler kadar etkili sonuçlar almak için cilt germe gibi ek operasyonlara ihtiyaç olabileceğini unutmamak gerekir. Sözcü
Karında, inatla erimeyen, sık kilo alıp vermekten, hamilelik ve sonrasında oluşan ya da yaşa bağlı var olan yağlardan kurtulmanın bir yöntemi var. Egzersizle gitmeyen ve cilt deformasyonlarına neden olabilen bu yağlar, karın germe ameliyatı ile birlikte liposuction da uygulanarak yok edilebiliyor.
KARIN GERME AMELİYATI NEDEN YAPILIR?
Newest Pilastik Cerrahi Merkezi doktorlarından Op. Dr. Güray Yeşiladalı konu ile ilgili bilgiler verdi. “Karın germe ameliyatı, karın bölgesinde aşırı yağlanma olan, doğum veya başka sebeplerden sarkmalar oluşmuş ve fiziksel hastalığı bulunmayan hastalar yaptırabilir. Özellikle birden fazla doğum yapmış kadınlar karın bölgelerinde oluşan sarkmalardan karın germe ameliyatı ile kurtulabilirler.” diyen Yeşildalı, tekrar çocuk sahibi olmayı düşünen kadınlara bu ameliyatı ertelemelerini tavsiye ettiğini belirtti.
LİPOSUCTİON İNATÇI YAĞLAR İÇİN YAPILIYOR
Liposuction ise; vücudun karın, uyluk, kalça ve yüz gibi belli bölgelerinde, Diyet ve diğer zayıflama yöntemlerine yanıt vermeyen dirençli yağ dokularının alınması ve vücut hatlarının daha iyi şekillendirilmesi için yapılan cerrahi bir yöntemdir.
Öncellikle liposuction için iyi bir adayın prosedürün sonuçları hakkında gerçekçi beklentilere sahip olması gerekir. Unutmamak gerekir ki liposuction ameliyatı kilo verme değil, bölgesel incelme ve vücut biçimlendirme yöntemidir. Bu operasyona karar veren kişinin bunun bilincinde olması gerekmektedir. Liposuction yöntemi fazla kilosu olanların zayıflamasını değil, inatçı yağların olduğu bölgeleri incelterek diğer bölgelerle daha uyumlu hale getirmeyi amaçlamaktadır.
KİMLER YAPTIRMALI?
Herhangi bir sağlık problemi olmayan, hamile ya da emzirme döneminde olmayan herkes liposuction uygulamasından faydalanabilir. Yaş genellikle belirleyici etken olmasa da yaş ilerledikçe cildin elastikiyetinin kaybolduğu ve yaşlı ciltlerin genç ciltler kadar etkili sonuçlar almak için cilt germe gibi ek operasyonlara ihtiyaç olabileceğini unutmamak gerekir. Sözcü
Erken saatlerde yapılan spor neden riskli?
Sağlıklı bir yaşam için gerekli olan spor, sabah saatlerinde aynı etkiyi yaratmıyor.
Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Mithat Bahçeci, egzersizin, ölümün göreceli riskinde yüzde 20-35 oranında azalma sağladığını belirtirken, yapıldığı saatin de önemli olduğunun altını çizdi. Stresle mücadele etmemizi sağlayan kortizol hormonuna dikkat çeken Bahçeci, bu hormonun sabaha karşı en düşük düzeye indiğini belirerek, ölümlerin bu yüzden sabaha karşı daha çok görüldüğünü örnek gösterdi.
HAFTADA 1600 KKAL ENERJİ HARCAMAK…
Egzersizde amacın gün içerisinde yiyeceklerle alınan ve fazlası depolanan enerjiyi yani şekeri ve yağı yakmak olduğunu belirten Prof. Dr. Mitat Bahçeci, fiziksel aktivitenin ömrü uzattığını söyledi. Birçok çalışmada kalp ve damar hastalığı olan kişilerde düzenli egzersizin yararlarının gösterildiğini belirten Prof. Dr. Bahçeci, “Erken ölüm riski azalmaktadır. Egzersizle haftada 1600 kkal enerji harcanması koroner arter hastalığın ilerlemesini durdururken, haftada 2200 kkal enerji harcanması ise plak azalması (damar daralması) ile ilişkili bulunmuştur” diye konuştu.
EGZERSİZ ÖMRÜ NASIL UZATIYOR?
Fizik aktivite ya da diğer bir deyişle egzersizin vücut ağırlığının düzenlenmesi, iyilik hali, kalp hastalığından korunma ve diyabetin önlenmesi gibi son derece yararlı bir süreç olduğunu belirten Prof. Dr. Bahçeci şu bilgileri verdi:
“Fizik egzersizle kaybedilen enerji miktarı sedanter ya da başka bir deyişle yavaş yaşayanlarda yüzde 10-15 civarındayken, düzenli egzersiz yapan kişilerde bu oran yüzde 30-40′a ulaşabilir. Hem erkek hem de kadınlarda fiziksel aktivitenin artırılması göreceli ölüm riskinde yüzde 20-35 azalma sağlar. Fiziksel olarak inaktif orta yaşlı bayanlarda (haftada 1 saatten daha az egzersiz yapan) tüm nedenlere bağlı mortalitede (ölüm) yüzde 52 artış olmakta, kardiyovasküler mortalite ikiye katlanmakta, kansere bağlı mortalitede ise yüzde 29 artış görülmektedir. Haftada 150 dakika orta derecede fiziksel aktivite diyabet riskini azaltmada bir şeker ilacı olan metforminden daha etkili bulunmuştur. Yine diyabetik hastalarda haftada 2 saat yürüme ile kardiyovasküler ölüm yüzde 34-53 azalırken, tüm mortalite yüzde 39-54 azalır. Düzenli egzersiz kolon ve meme kanserlerinde azalmaya yol açar.”
SABAH ERKEN SAATLERDE YAPILAN SPOR NEDEN RİSKLİ?
Prof. Dr. Bahçeci, ömrü uzatan egzersizin doğru saatte yapılmaması halinde ölümle de sonuçlanabileceğine dikkat çekerek, şunları söyledi:
“İnsan vücudunda strese karşı mücadele eden kortizol hormonu sabaha karşı en düşük düzeye iner bu nedenle stresle mücadelenin en zayıf olduğu zaman sabahın erken saatleridir. İnsanların çoğunun sabaha karşı ölmesinin bir nedeni de budur. Bu nedenle egzersiz çok erken saatlerde yapılmamalı mümkünse sabah 08.00-09.00 sularında ya da akşam yapılmalıdır. Yine aşırı açken ve yemekten hemen sonra egzersizden kaçınılmalıdır; yemekten 1-2 saat sonra yapılan aktivite iyi bir zamanlamadır.”
HAFTADA EN AZ 5 GÜN YAPIN
Prof. Dr. Bahçeci, hekim olarak metabolik açıdan yararlı olan aerobik egzersizi önerdiklerini sözlerine eklerken, “Fizik egzersize başlamadan önce mutlaka kardiyopulmoner kontroller yapılmalı, kişinin yaşı, kalp hastalığı, hipertansiyon, baş dönmesi, kemik erimesi gibi eşlik eden hastalıkların varlığı mutlaka araştırılmalıdır. Başlangıç aktiviteleri olarak yürüme, yüzme, merdiven kullanma gibi günlük yaşam aktivitelerinin artırılması önerilir. Fiziksel aktivitenin sıklığı haftada 3-7 gün arasında değişmeli ve mümkünse haftada en az 5 gün yapılmalı” dedi.
Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Mithat Bahçeci, egzersizin, ölümün göreceli riskinde yüzde 20-35 oranında azalma sağladığını belirtirken, yapıldığı saatin de önemli olduğunun altını çizdi. Stresle mücadele etmemizi sağlayan kortizol hormonuna dikkat çeken Bahçeci, bu hormonun sabaha karşı en düşük düzeye indiğini belirerek, ölümlerin bu yüzden sabaha karşı daha çok görüldüğünü örnek gösterdi.
HAFTADA 1600 KKAL ENERJİ HARCAMAK…
Egzersizde amacın gün içerisinde yiyeceklerle alınan ve fazlası depolanan enerjiyi yani şekeri ve yağı yakmak olduğunu belirten Prof. Dr. Mitat Bahçeci, fiziksel aktivitenin ömrü uzattığını söyledi. Birçok çalışmada kalp ve damar hastalığı olan kişilerde düzenli egzersizin yararlarının gösterildiğini belirten Prof. Dr. Bahçeci, “Erken ölüm riski azalmaktadır. Egzersizle haftada 1600 kkal enerji harcanması koroner arter hastalığın ilerlemesini durdururken, haftada 2200 kkal enerji harcanması ise plak azalması (damar daralması) ile ilişkili bulunmuştur” diye konuştu.
EGZERSİZ ÖMRÜ NASIL UZATIYOR?
Fizik aktivite ya da diğer bir deyişle egzersizin vücut ağırlığının düzenlenmesi, iyilik hali, kalp hastalığından korunma ve diyabetin önlenmesi gibi son derece yararlı bir süreç olduğunu belirten Prof. Dr. Bahçeci şu bilgileri verdi:
“Fizik egzersizle kaybedilen enerji miktarı sedanter ya da başka bir deyişle yavaş yaşayanlarda yüzde 10-15 civarındayken, düzenli egzersiz yapan kişilerde bu oran yüzde 30-40′a ulaşabilir. Hem erkek hem de kadınlarda fiziksel aktivitenin artırılması göreceli ölüm riskinde yüzde 20-35 azalma sağlar. Fiziksel olarak inaktif orta yaşlı bayanlarda (haftada 1 saatten daha az egzersiz yapan) tüm nedenlere bağlı mortalitede (ölüm) yüzde 52 artış olmakta, kardiyovasküler mortalite ikiye katlanmakta, kansere bağlı mortalitede ise yüzde 29 artış görülmektedir. Haftada 150 dakika orta derecede fiziksel aktivite diyabet riskini azaltmada bir şeker ilacı olan metforminden daha etkili bulunmuştur. Yine diyabetik hastalarda haftada 2 saat yürüme ile kardiyovasküler ölüm yüzde 34-53 azalırken, tüm mortalite yüzde 39-54 azalır. Düzenli egzersiz kolon ve meme kanserlerinde azalmaya yol açar.”
SABAH ERKEN SAATLERDE YAPILAN SPOR NEDEN RİSKLİ?
Prof. Dr. Bahçeci, ömrü uzatan egzersizin doğru saatte yapılmaması halinde ölümle de sonuçlanabileceğine dikkat çekerek, şunları söyledi:
“İnsan vücudunda strese karşı mücadele eden kortizol hormonu sabaha karşı en düşük düzeye iner bu nedenle stresle mücadelenin en zayıf olduğu zaman sabahın erken saatleridir. İnsanların çoğunun sabaha karşı ölmesinin bir nedeni de budur. Bu nedenle egzersiz çok erken saatlerde yapılmamalı mümkünse sabah 08.00-09.00 sularında ya da akşam yapılmalıdır. Yine aşırı açken ve yemekten hemen sonra egzersizden kaçınılmalıdır; yemekten 1-2 saat sonra yapılan aktivite iyi bir zamanlamadır.”
HAFTADA EN AZ 5 GÜN YAPIN
Prof. Dr. Bahçeci, hekim olarak metabolik açıdan yararlı olan aerobik egzersizi önerdiklerini sözlerine eklerken, “Fizik egzersize başlamadan önce mutlaka kardiyopulmoner kontroller yapılmalı, kişinin yaşı, kalp hastalığı, hipertansiyon, baş dönmesi, kemik erimesi gibi eşlik eden hastalıkların varlığı mutlaka araştırılmalıdır. Başlangıç aktiviteleri olarak yürüme, yüzme, merdiven kullanma gibi günlük yaşam aktivitelerinin artırılması önerilir. Fiziksel aktivitenin sıklığı haftada 3-7 gün arasında değişmeli ve mümkünse haftada en az 5 gün yapılmalı” dedi.
7 Nisan 2016 Perşembe
Zeytinyağı meme kanseri riskini azaltıyor
Diyetisyen Ayşe Tuğba Şengel, 1-7 Nisan Kanser Haftası nedeniyle kanserden koruyan ve kansere neden olan besinleri sıraladı.
Kansere yol açan etkenlerden en önemlisi sağlıksız beslenme. Tüketilen yağlara dikkat çeken Diyetisyen Ayşe Tuğba Şengel, zeytinyağının faydalarına dikkat çekerken GDO’lu besinler konusunda da uyarılarda bulundu.
Tükettiğimiz gıdaların kanser hastalığında büyük etkisinin olduğunu belirten Dyt. Ayşe Tuğba Şengel, hatalı ve dengesiz beslenme alışkanlıkları, besinleri yanlış pişirme ve hazırlama yöntemlerinin, kanserin oluşumunda rol oynadığına dikkat çekti. Örneğin, sağlıklı yağların ateşle çok temasa geçmesinin yani yağın kızartılması, yağın yapısının bozulması ve kansere öncü maddelerin oluşmasına sebep olduğunu anlattı. Farklı kaynaklara göre ise kanser oluşumunun beslenme ile ilişkisinin %10 ila %70 arasında kabul edildiğini söyledi.
Çoğunlukla sağlıklı yaşamak için kendisine başvuran bilinçli bir kesimin oluştuğuna dikkat çeken Şengel, kanser esnasında takip ettiği ve kanser sonrası zayıflattığı birçok hastası olduğunu belirtti.
GDO’YA DİKKAT!
Dyt. Ayşe Tuğba Şengel, kanserden korunmak için uzak durulması gereken besinleri ise şöyle sıraladı: Derin yağda kızartılmış besinler, kimyasal madde kalıntılı besinler, nitrit ve nitrat içeren besinler, işlem görmüş et ürünleri sosis, salam, sucuk, nemli ortamda kalan aflatoksin oluşmuş tahıl ve yağlı tohumlar, renk verici kullanılmış hazır gıdalar, yapay tatlandırıcılar.
GDO’lu besinler; özellikle mısır, soya sütü ve kanola kansere davetiye çıkartıyor!
GDO konusunda ilginç bilgiler veren Dyt. Ayşe Tuğba Şengel, dünyada ticareti en çok yapılan GDO’lu besinlerin mısır, soya sütü ve kanola olduğunu bunların tüketilmemesi gerektiğini ve özellikle çocukların mısıra olan ilgisinden dolayı annelerin bu konuda dikkatli olmaları gerektiğini belirtti.
GDO’lu besinlerin insan sağlığına olan zararlarının çok tartışılan konular arasında olduğunu belirten Şengel, GDO’lu besinlerin insan vücudunda mutasyona sebep olabildiğini vurguladı. İddia edilen konular arasında değiştirilen bu genlerin insan genine sıçrayabileceğini ve doğum anomalililerinin görülebileceğini de belirtti. GDO’lu besinlerin kişilerde alerji riskini artırdığına değinen Şengel, bu besinlerin toksik olduğunun yapılan çalışmalarda rastlanıldığına ve kansere yakalanma riskini artırdıklarını anlattı.
Zeytinyağı tüketimi, meme kanseri riskini azaltıyor
NE YEMELİYİZ?
Kanserden korunmak için tüketilmesi gerekenler arasında ise buğday kepeği, soğan, sarımsak, domates, havuç, turpgil sebzeler, lahana, karnabahar, karalahana, su teresi, turp, roka, Brüksel lahana, alabaş otu, yeşil sebzeler, nar, kefir, yoğurt gibi besinleri sıraladı.
Dyt. Ayşe Tuğba Şengel, yapılan çalışmalarda yağ tüketimi ve kanser arasında doğrudan bir ilişki olmadığını belirtirken toplam tüketilen yağdan çok tüketilen yağın cinsinin önemine dikkat çekti. Meme, kalın bağırsak ve prostat kanserinin tüketilen yağ ile ilişkisi olduğunun çalışmalarda göze çarptığını söyleyen Şengel, zeytinyağı tüketiminin meme kanseri riskini azalttığı bulguları tespit edilmiştir, dedi.
Zeytinyağının oleik asit bakımından zengin olduğuna değinen Şengel, karsinogeneziyi engellediğini ve birçok meyveden daha kuvvetli antioksidan kapasiteye sahip olduğunu belirtti. Ayçiçek ve mısırözü yağının kullanılmaması gerektiğini söyleyen Şengel, sıcak veya soğuk her yemekte zeytinyağı kullanımına dikkat çekti. Zeytinyağının ise soğuk sıkım olanından tercih edilmesi gerektiğini anlatan Şengel, cam ve koyu renkli şişede alınmasını tavsiye etti. Ayrıca fındık yağının tüketilmesinin yararlı olduğunu içinde yüksek derecede E vitamini içerdiği için hem kanser hem de kalp damar hastalıklarına karşı koruyucu olduğunu sözlerine ekledi.
Yemek yaparken özellikle yağ pişirme konusunda sağlıklı beslenmek açısından besinlerin doğru pişirilmesi gerektiğine dikkat çeken Şengel, genellikle yüksek ısı ile pişirme yönteminin ise besin kaybına yol açtığını ifade etti. Besinlerin derin yağda kızartılmaması gerektiğini çünkü yağların yüksek ateşe maruz kaldığı zaman yapısının bozulduğunu ve kanserojen maddelerin açığa çıktığını söyledi. Yemeğin yağının piştikten sonra eklenmesi veya yağın yakmadan kullanılmasının daha doğru olacağını vurguladı.
Kansere karşı koruyucu olduğu için olabildiğince renkli meyve ve sebzeler tüketin
Dyt. Ayşe Tuğba Şengel, meyve sebzelerin çoğunun yüksek oranda antioksidan etkiye sahip olduğunu ifade ederken bu meyve ve sebzelere rengini verenin içerdiği antioksidan maddeler olduğunu belirtti. Her rengin farklı bir antioksidan maddeden geldiğini söyleyen Şengel, örneğin karotenoidlerin sarı ve turuncu, Flavonoidlerin ise mor, mavi ve kırmızı rengi verdiğini açıkladı. Antioksidanların kansere karşı koruyucu olduğu için olabildiğince renkli meyve ve sebzeler tüketmenin faydalı olacağını da söyledi.
HAYATIMIZDAN ÇIKARMAMAMIZ GEREKEN 5 BESİN
Vücut tiplerinin kanser üzerinde kesin bir etkisi olmadığına değinen Şengel, elma tipi vücuda sahip bir kişinin kalın barsak kanserine yakalanacağının söylenemeyeceğini fakat kişinin kilo alması ve egzersiz yapmamasından dolayı kansere yakalanma riskinin arttığının altını çizdi. Sık sık kilo alıp vermenin ise kanser riskini artırmadığını belirtti.
Hayatımızdan çıkarmamamız gereken besinler arasında ilk 5′i ise yoğurt, ıspanak, yumurta, tam buğday ekmeği ve meyveler olarak sıraladı. Sözcü
Kansere yol açan etkenlerden en önemlisi sağlıksız beslenme. Tüketilen yağlara dikkat çeken Diyetisyen Ayşe Tuğba Şengel, zeytinyağının faydalarına dikkat çekerken GDO’lu besinler konusunda da uyarılarda bulundu.
Tükettiğimiz gıdaların kanser hastalığında büyük etkisinin olduğunu belirten Dyt. Ayşe Tuğba Şengel, hatalı ve dengesiz beslenme alışkanlıkları, besinleri yanlış pişirme ve hazırlama yöntemlerinin, kanserin oluşumunda rol oynadığına dikkat çekti. Örneğin, sağlıklı yağların ateşle çok temasa geçmesinin yani yağın kızartılması, yağın yapısının bozulması ve kansere öncü maddelerin oluşmasına sebep olduğunu anlattı. Farklı kaynaklara göre ise kanser oluşumunun beslenme ile ilişkisinin %10 ila %70 arasında kabul edildiğini söyledi.
Çoğunlukla sağlıklı yaşamak için kendisine başvuran bilinçli bir kesimin oluştuğuna dikkat çeken Şengel, kanser esnasında takip ettiği ve kanser sonrası zayıflattığı birçok hastası olduğunu belirtti.
GDO’YA DİKKAT!
Dyt. Ayşe Tuğba Şengel, kanserden korunmak için uzak durulması gereken besinleri ise şöyle sıraladı: Derin yağda kızartılmış besinler, kimyasal madde kalıntılı besinler, nitrit ve nitrat içeren besinler, işlem görmüş et ürünleri sosis, salam, sucuk, nemli ortamda kalan aflatoksin oluşmuş tahıl ve yağlı tohumlar, renk verici kullanılmış hazır gıdalar, yapay tatlandırıcılar.
GDO’lu besinler; özellikle mısır, soya sütü ve kanola kansere davetiye çıkartıyor!
GDO konusunda ilginç bilgiler veren Dyt. Ayşe Tuğba Şengel, dünyada ticareti en çok yapılan GDO’lu besinlerin mısır, soya sütü ve kanola olduğunu bunların tüketilmemesi gerektiğini ve özellikle çocukların mısıra olan ilgisinden dolayı annelerin bu konuda dikkatli olmaları gerektiğini belirtti.
GDO’lu besinlerin insan sağlığına olan zararlarının çok tartışılan konular arasında olduğunu belirten Şengel, GDO’lu besinlerin insan vücudunda mutasyona sebep olabildiğini vurguladı. İddia edilen konular arasında değiştirilen bu genlerin insan genine sıçrayabileceğini ve doğum anomalililerinin görülebileceğini de belirtti. GDO’lu besinlerin kişilerde alerji riskini artırdığına değinen Şengel, bu besinlerin toksik olduğunun yapılan çalışmalarda rastlanıldığına ve kansere yakalanma riskini artırdıklarını anlattı.
Zeytinyağı tüketimi, meme kanseri riskini azaltıyor
NE YEMELİYİZ?
Kanserden korunmak için tüketilmesi gerekenler arasında ise buğday kepeği, soğan, sarımsak, domates, havuç, turpgil sebzeler, lahana, karnabahar, karalahana, su teresi, turp, roka, Brüksel lahana, alabaş otu, yeşil sebzeler, nar, kefir, yoğurt gibi besinleri sıraladı.
Dyt. Ayşe Tuğba Şengel, yapılan çalışmalarda yağ tüketimi ve kanser arasında doğrudan bir ilişki olmadığını belirtirken toplam tüketilen yağdan çok tüketilen yağın cinsinin önemine dikkat çekti. Meme, kalın bağırsak ve prostat kanserinin tüketilen yağ ile ilişkisi olduğunun çalışmalarda göze çarptığını söyleyen Şengel, zeytinyağı tüketiminin meme kanseri riskini azalttığı bulguları tespit edilmiştir, dedi.
Zeytinyağının oleik asit bakımından zengin olduğuna değinen Şengel, karsinogeneziyi engellediğini ve birçok meyveden daha kuvvetli antioksidan kapasiteye sahip olduğunu belirtti. Ayçiçek ve mısırözü yağının kullanılmaması gerektiğini söyleyen Şengel, sıcak veya soğuk her yemekte zeytinyağı kullanımına dikkat çekti. Zeytinyağının ise soğuk sıkım olanından tercih edilmesi gerektiğini anlatan Şengel, cam ve koyu renkli şişede alınmasını tavsiye etti. Ayrıca fındık yağının tüketilmesinin yararlı olduğunu içinde yüksek derecede E vitamini içerdiği için hem kanser hem de kalp damar hastalıklarına karşı koruyucu olduğunu sözlerine ekledi.
Yemek yaparken özellikle yağ pişirme konusunda sağlıklı beslenmek açısından besinlerin doğru pişirilmesi gerektiğine dikkat çeken Şengel, genellikle yüksek ısı ile pişirme yönteminin ise besin kaybına yol açtığını ifade etti. Besinlerin derin yağda kızartılmaması gerektiğini çünkü yağların yüksek ateşe maruz kaldığı zaman yapısının bozulduğunu ve kanserojen maddelerin açığa çıktığını söyledi. Yemeğin yağının piştikten sonra eklenmesi veya yağın yakmadan kullanılmasının daha doğru olacağını vurguladı.
Kansere karşı koruyucu olduğu için olabildiğince renkli meyve ve sebzeler tüketin
Dyt. Ayşe Tuğba Şengel, meyve sebzelerin çoğunun yüksek oranda antioksidan etkiye sahip olduğunu ifade ederken bu meyve ve sebzelere rengini verenin içerdiği antioksidan maddeler olduğunu belirtti. Her rengin farklı bir antioksidan maddeden geldiğini söyleyen Şengel, örneğin karotenoidlerin sarı ve turuncu, Flavonoidlerin ise mor, mavi ve kırmızı rengi verdiğini açıkladı. Antioksidanların kansere karşı koruyucu olduğu için olabildiğince renkli meyve ve sebzeler tüketmenin faydalı olacağını da söyledi.
HAYATIMIZDAN ÇIKARMAMAMIZ GEREKEN 5 BESİN
Vücut tiplerinin kanser üzerinde kesin bir etkisi olmadığına değinen Şengel, elma tipi vücuda sahip bir kişinin kalın barsak kanserine yakalanacağının söylenemeyeceğini fakat kişinin kilo alması ve egzersiz yapmamasından dolayı kansere yakalanma riskinin arttığının altını çizdi. Sık sık kilo alıp vermenin ise kanser riskini artırmadığını belirtti.
Hayatımızdan çıkarmamamız gereken besinler arasında ilk 5′i ise yoğurt, ıspanak, yumurta, tam buğday ekmeği ve meyveler olarak sıraladı. Sözcü
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)