Doğal beslenmeden uzaklaşan, gelişen teknoloji sayesinde birçok işini oturduğu yerden sadece parmaklarını kullanarak halleden ve dolayısıyla hareketsiz yaşayan günümüz insanı giderek şişmanlıyor. Dünya Sağlık Örgütü, bu durumun her geçen gün daha ciddi boyutlara ulaştığını belirtiyor ve obezitenin gelecekteki en önemli küresel sağlık sorunu olacağının altını çiziyor.
İnsanları aşırı kilolu, sağlıksız, enerjisiz yapan şeyin alışkanlıları olduğunu söyleyen Sporcu Beslenmesi Uzmanı İlker Çağlayan’a göre ise tüm dünyada kırmızı alarm veren şişmanlık veobezite ile başa çıkmanın yolu alışkanlıkları değiştirmekten geçiyor.
Sıkı ve uygulanması zor olan diyetler yerine ömür boyu zorlanmadan uygulanabilecek beslenme ve spor alışkanlıkları edinmenin en rasyonel çözüm olduğunu dile getiren Çağlayan, sağlıksız ve kötü yeme alışkanlıklarını iyileriyle değiştirmeyi hedefleyen yeni bir oluşumun da mimarı.
Bu oluşum için İngilizce “alışkanlık” anlamına gelen “habit” kelimesinden yola çıkan Çağlayan, “Alışkanlıklar hayatımızda sandığımızdan çok daha etkili. Bu nedenle kötü alışkanlıklarımızı iyi alışkanlıklarla değiştirmek gerekiyor” diyor. Aynı zamanda yoga ve fitness eğitmeni olan Çağlayan, “Bu alanda faaliyet gösterme amacınız ve en önemli argümanınız nedir” sorusuna şöyle cevap veriyor:
“Amacımız özellikle beslenme ve egzersiz alanlarında insanların kötü alışkanlıklarını iyileriyle değiştirerek, daha fit, daha sağlıklı, daha enerjik ve daha mutlu olmalarını sağlamak. En önemli argümanımız ise ”Diyet yapmayın, alışkanlıklarınızı değiştirin.” Kişileri sıkı bir diyet programına sokmak yerine, onlara ömür boyu zorlanmadan uygulayacakları beslenme ve spor alışkanlıkları kazandırıyoruz.”
“KALORİ HESABI DEĞİL BESİN DEĞERİ HESABI YAPIYORUZ”
Çağlayan, danışanlarını diyetlerle inceltmek yerine bozuk olan beslenme alışkanlıklarını düzene sokarak değiştirmeyi ve bu değişiklikleri yerleşik hale getirmeyi hedeflediğini söylüyor. Bunun için uyguladığı yöntemleri ve yol haritasını ise şöyle anlatıyor:
“Amacımız özellikle beslenme ve egzersiz alanlarında insanların kötü alışkanlıklarını iyileriyle değiştirerek, daha fit, daha sağlıklı, daha enerjik ve daha mutlu olmalarını sağlamak. En önemli argümanımız ise ”Diyet yapmayın, alışkanlıklarınızı değiştirin.” Kişileri sıkı bir diyet programına sokmak yerine, onlara ömür boyu zorlanmadan uygulayacakları beslenme ve spor alışkanlıkları kazandırıyoruz.”
“KALORİ HESABI DEĞİL BESİN DEĞERİ HESABI YAPIYORUZ”
Çağlayan, danışanlarını diyetlerle inceltmek yerine bozuk olan beslenme alışkanlıklarını düzene sokarak değiştirmeyi ve bu değişiklikleri yerleşik hale getirmeyi hedeflediğini söylüyor. Bunun için uyguladığı yöntemleri ve yol haritasını ise şöyle anlatıyor:
“Danışanlarımızı gluten, laktoz ve özellikle kan şekerini yükselten karbonhidratlardan, işlenmiş gıdalardan uzak tutuyoruz. Sağlıklı yağlar, doğru yöntemlerle pişirilmiş bol lif içeren rengarenk sebzeler, kaliteli hayvansal proteinler ile menüler oluşturuyoruz. Kalori hesabı değil besin değeri hesabı yapıyoruz. Beden zaten gerekli besinleri alınca beyne doyma sinyalleri gönderiyor ve doyuyorsunuz. Özellikle yağlar doygunluk hissi, hormonların çalışması ve içerdiği antioksidanlar sebebi ile çok önemli. Bu nedenle günlük beslenmede sağlıklı yağların yeterli miktarda tüketilmesi gerekiyor.”
“GLUTEN SADECE ÇÖLYAK HASTALARININ SORUNU DEĞİL”
Çağlayan’ın özellikle glutenli gıdalara yönelik çalışmaları dikkat çekici. Gluten, toplumda genellikle çölyak hastalarının uzak durması gereken bir protein olarak biliniyor. Ancak Çağlayan’a göre bu protein sadece çölyak hastalarını ilgilendirmiyor ve kilo kontrolünde önemli bir role sahip:
“Gluten sadece çölyak hastalarının değil tüm insanlığın tolere edemediği bir buğday proteini. Son yıllarda yapılan birçok bilimsel araştırma glutenin etkilerini gözler önüne seriyor. Ayrıca gluten ve kan şekerini yükselten karbonhidratlar bağımlılık yapıyor. Biz insanları bu bağımlılıktan kurtarmaya çalışıyoruz. Genelde bu 3 hafta sürüyor. 3 hafta sonunda ilk haftadaki öğünlerle doymayan kişi, 3 haftada aynı porsiyondaki yemekleri bitiremez duruma geliyor. Ayrıca gluten, ilerleyen yaşlarda kanser, Alzheimer dahil pek çok hastalığa sebep olabiliyor, obezite ve depresyona zemin hazırlıyor.”
“GLUTEN SADECE ÇÖLYAK HASTALARININ SORUNU DEĞİL”
Çağlayan’ın özellikle glutenli gıdalara yönelik çalışmaları dikkat çekici. Gluten, toplumda genellikle çölyak hastalarının uzak durması gereken bir protein olarak biliniyor. Ancak Çağlayan’a göre bu protein sadece çölyak hastalarını ilgilendirmiyor ve kilo kontrolünde önemli bir role sahip:
“Gluten sadece çölyak hastalarının değil tüm insanlığın tolere edemediği bir buğday proteini. Son yıllarda yapılan birçok bilimsel araştırma glutenin etkilerini gözler önüne seriyor. Ayrıca gluten ve kan şekerini yükselten karbonhidratlar bağımlılık yapıyor. Biz insanları bu bağımlılıktan kurtarmaya çalışıyoruz. Genelde bu 3 hafta sürüyor. 3 hafta sonunda ilk haftadaki öğünlerle doymayan kişi, 3 haftada aynı porsiyondaki yemekleri bitiremez duruma geliyor. Ayrıca gluten, ilerleyen yaşlarda kanser, Alzheimer dahil pek çok hastalığa sebep olabiliyor, obezite ve depresyona zemin hazırlıyor.”
“UYGULAYAMAYACAĞINIZ YÖNTEMLERLE KİLO VERMEYE ÇALIŞMAYIN”
“Hayatınız boyunca uygulayamayacağınız yöntemlerle kilo vermeye çalışmayın” uyarısında bulunan İlker Çağlayan, danışmanlık dışında beslenme alanında çok yönlü hizmet veriyor.
Üyelerine glutensiz ve katkı maddesi içermeyen ürünlerle hazırlanmış menüler sunduklarını, bu ürünleri kendi imalathane ve mutfaklarında hazırladıklarını aktaran Çağlayan, “ISO 22000 sertifikası ile üretim yapıyoruz. Tüm paketli ürünlerimiz akredite laboratuvarlara test için gönderiliyor ve glutensiz olarak raporlanıyor. Yemeklerimiz tüketicilere günlük olarak kendi servis elemanlarımız tarafından gönderiliyor. Paketli ürünlerimiz ise kargo ya da yine kendi dağıtım elemanlarımız tarafından ulaştırılıyor” diyor.
“Hayatınız boyunca uygulayamayacağınız yöntemlerle kilo vermeye çalışmayın” uyarısında bulunan İlker Çağlayan, danışmanlık dışında beslenme alanında çok yönlü hizmet veriyor.
Üyelerine glutensiz ve katkı maddesi içermeyen ürünlerle hazırlanmış menüler sunduklarını, bu ürünleri kendi imalathane ve mutfaklarında hazırladıklarını aktaran Çağlayan, “ISO 22000 sertifikası ile üretim yapıyoruz. Tüm paketli ürünlerimiz akredite laboratuvarlara test için gönderiliyor ve glutensiz olarak raporlanıyor. Yemeklerimiz tüketicilere günlük olarak kendi servis elemanlarımız tarafından gönderiliyor. Paketli ürünlerimiz ise kargo ya da yine kendi dağıtım elemanlarımız tarafından ulaştırılıyor” diyor.
İlker Çağlayan’ın hazırladığı menülerde gluten içeren hiçbir yiyecek bulunmadığı gibi lor peyniri, kefir ve probiyotik yoğurt dışında süt ürünü de kullanılmıyor. (ntvmsnc)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder