Dünya starı deyince insanın aklına 3-5 isim geliyor. Bunların en başında da Beyonce, Rihanna gibi isimler yer alıyor evet. Ancak Beyonce bir hafta boyunca öyle bir diyet uyguluyor ki; yağları yakıyor, protein kaybetmiyor. Sağlığından da ödün vermiyor. Nasıl mı?
Birinci gün:
Kahvaltı
İlk gün kahvaltıda Beyonce yeşil smoothie’ler tercih ediyor. Bunlar taze ot ve yeşil sebzelerden yapılan herhangi bir smoothie olabilir. Bunun yanında ise bir kase yoğurt tüketiyor.
Öğle yemeği
Öğle yemeğinde ise salata tercih ediyor. Ancak bu salata hemen aklımıza gelen yeşilliklerle dolu bir salata değil. Bu salatanın içinde taze lahana, mango ve avokado var!
Akşam yemeği
Haşlanmış kabaklı bir tabak erişte yemeği. Bildiğimiz erişteyi yağsız makarna yapar gibi haşlayın. Ve üzerine 1 su bardağı haşlanmış, rendelenmiş kabak ekleyin. Baharatlarla tatlandırabilirsiniz.
İkinci gün:
Kahvaltı
İkinci gün ise sadece chia tohumu ile yapılmış puding tüketiyor. Taze meyveli olması tercih sebebi.
Öğle yemeği
İkinci gün öğle yemeğinde ise sadece zeytinyağlı avokado salatası tüketiyor. Tuz ve karabiber eklediği salataya tat vermesi için Meksika sosu da ekliyor.
Akşam yemeği
Bizim piyazımız var ya hani, Beyonce da bunun aynısını siyah fasulye ile yiyor.
Üçüncü gün:
Kahvaltı
Badem sütü ile bir tabak yulaf ezmesi. İçine de muz ve taze badem ekliyor.
Öğle yemeği
Pirinç pilavı ve mercimek yemeği tercih eden Beyonce, mercimeği bu öğünde daha bol tüketiyor.
Akşam yemeği
Et tercih etmeyen Beyonce üçüncü günün akşamında kendisini vejetaryen burgerle ödüllendiriyor.
Dördüncü gün:
Kahvaltı
Tahıllardan vazgeçmeyen Beyonce bu öğünde vegan olan tahılları yiyerek yanında bir bardak badem sütü ve yarım muz yiyor. Tahılları ise bu kahvaltıda sadece soya sütü ile tüketiyor.
Öğle yemeği
Lahanayı çok sevdiğini söyleyen Beyonce bu öğününde ise koca bir tabak lahana salatası tüketiyor. İçine ise; elma üzüm ve dijon hardalı ekliyor.
Akşam yemeği
Kendisini şımarttığı bir gün daha! Pesto soslu makarna.
Beşinci gün:
Kahvaltı
Yulaf ezmesine bu sefer de tarçın ve kırmızı elma ekliyor. Tercih ettiği süt ise badem sütü.
Öğle yemeği
Öğle yemeğinde sadece 3 kaşık köri soslu mercimek yemeği yiyor.
Akşam yemeği
Bu akşam doyurucu bir yemek tercih eden Beyonce, fırın patates ve fasulye yiyor.
Altıncı gün:
Kahvaltı
Altıncı günün kahvaltısına tatlı tatlı başlayan Beyonce; karışık meyve, Hindistan cevizi (taze) yarım avokado ve çikolatalı protein tozu tüketiyor.
Öğle yemeği
Biz Türklerin de bayıldığı Humus ve sebze quesadilla tercih ediyor.
Akşam yemeği
Kinoalı fasulye salatası ile akşam yemeği sonlandırıyor.
Yedinci gün:
Kahvaltı
Son günde de kolay bir kahvaltı tercih ediyor Beyonce. Tahıl ürünlerinin içine yarım muz doğruyor ve bunu badem sütü ile tüketiyor.
Öğle yemeği
Lahanadan burada da vazgeçmiyor ama tek başına da tüketmiyor. Bu kez de lahanaya haşlanmış nohut ekliyor ve harika bir salata yiyor.
Akşam yemeği
Birinci günün akşam yemeği ile aynı, yani: “Haşlanmış kabaklı bir tabak erişte yemeği. Bildiğimiz erişteyi yağsız makarna yapar gibi haşlayın. Ve üzerine 1 su bardağı haşlanmış, rendelenmiş
27 Nisan 2017 Perşembe
Selülit Tedavisinin Olmazsa Olmazı: Selülit Diyeti
Yaz yaklaştıkça selülitler hemen hemen bütün kadınların kâbusu haline geliyor. Ancak bu kâbustan kurtulmak mümkün. Diyet Uzmanı Meltem Şeniz Toksoy, sizi yaza hazırlayacak bir beslenme programı hazırladı.
Selülit tedavisinde uygulanan diyetin amacı selülit oluşumu ve ilerlemesine karşı önlemdir. Diyet yağ depolarını boşaltan, zararlı toksinlerin vücuttan atılmasını sağlayan bir beslenme programını esas alır. Selülit diyeti, selüliti yok etmek için uygulanacak özel tedavinin bir parçasıdır. Diyetinize maydanoz, soğan, sarımsak, brokoli, portakal gibi rahatça bulabileceğiniz besinleri ekleyerek selülitlerinizle vedalaşmanız mümkün olabilir. Ancak diyet ve egzersizin bir bütün olduğu unutulmamalıdır. Hastane Derindere Beslenme ve Diyet Uzmanı Meltem Şeniz Toksoy, selülitle savaşan besinleri ve selülit diyeti listesi paylaştı.
SELÜLİTLE SAVAŞAN GIDALAR
Su: Bol su içmek, kan dolaşımının düzenlenmesini sağlar ve vücutta ödem oluşmasını engeller.
Keten Tohumu: Östrojen ve Omega 3 yağ asitleri içeriğiyle selülit tedavisinde kullanılır. Fitoöstrojenler, kolajen dokunun yıkılmasını önler. Omega 3 yağ asitleri ise kan dolaşımını rahatlatır.
Kırmızı Biber, Kivi ve Portakal: İçerdikleri bol miktardaki C vitamini nedeniyle kolajen doku yapımında rol oynarlar. Deri altındaki bağ dokusunu güçlendirir. Brokoli, karnabahar, maydanoz ve yeşil yapraklı besinler C vitamini açısından zengin olan besinlerdir.
Soğan ve Sarımsak: Kan basıncı ve dolaşımın rahatlamasını sağlarlar.
Ananas: Bromelain denilen sindirim enzimi içerir. Bu enzim yağ hücrelerinin çevresindeki bozuk kolajen dokuyu parçalar ve yağların depolanmasını önler. Her gün 1 dilim ananas yemek bölgesel ödemi de önler.
İnci Çiçeği ve Enginar: Vücutta oluşan ödemin dışarı atılmasında etkili bitkilerdir.
Kereviz: Kan damarlarının kasılmasını engelleyerek dolaşımın rahatlamasını sağlar.
Yeşil Çay: İçerdiği kateşin nedeniyle yağ yakımını hızlandırır. Ayrıca ödem oluşmasını engeller.
Balık: İçerdiği Omega 3 yağ asitleri kan damarlarını genişleterek kan akışının ve dolayısıyla dolaşımın rahatlamasını sağlar.
Zencefil: Kanda plak oluşumunu engelleyerek dolaşımı ve kan akımını rahatlatır.
SELÜLİTİ ÖNLEMENİN 11 YOLU
*Şeker ve şekerli içecekleri azaltın.
*Bol bol su için.
*Rafine edilmiş karbonhidrat yerine tam tahıllı ürünler, sebze ve salata grubu, kurubaklagiller gibi kompleks karbonhidratları tercih edin.
*Tuzu olabildiğince az tüketin.
*Yağlı, ağır, soslu besinlerden uzak durmaya çalışın.
*Sigara içiyorsanız mutlaka bırakın, alkolden uzak durun.
*Her gün mutlaka C vitamini içeren besinlerden tüketin.
*Kafeinden uzak durun.
*Keten tohumu ve balık tüketimine özen gösterin.
*Düzenli egzersiz yapın.
*Sık sık ve az az beslenmeye dikkat edin.
SELÜLİT DİYETİ
Kahvaltı
1 bardak yağsız süt, 4 yemek kaşığı müsli, 1 orta boy portakal veya 7-8 tane çilek veya kiraz
Ara Öğün
1 avuç kuru üzüm, 2 adet ceviz içi veya 8 adet badem
Öğle Yemeği
3 köfte kadar ızgara et- tavuk veya balık- (Izgara, haşlama veya fırında), Nane-tere-marul-maydanozdan oluşan yeşil salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile), 2 dilim tam buğday ekmeği
Ara Öğün
1 adet meyveli yoğurt, 1 tatlı kaşığı keten tohumu
kereviz
Akşam yemeği
8 yemek kaşığı zeytinyağlı kereviz, 1 kase az yağlı yoğurt, 2 dilim tam tahıllı ekmek, 1 orta boy kivi
Ara Öğün
2 fincan bitki çayı, 1 dilim ananas+6-7 adet çilek (üstüne 1 tatlı kaşığı tarçın ilave edin)
Selülit tedavisinde uygulanan diyetin amacı selülit oluşumu ve ilerlemesine karşı önlemdir. Diyet yağ depolarını boşaltan, zararlı toksinlerin vücuttan atılmasını sağlayan bir beslenme programını esas alır. Selülit diyeti, selüliti yok etmek için uygulanacak özel tedavinin bir parçasıdır. Diyetinize maydanoz, soğan, sarımsak, brokoli, portakal gibi rahatça bulabileceğiniz besinleri ekleyerek selülitlerinizle vedalaşmanız mümkün olabilir. Ancak diyet ve egzersizin bir bütün olduğu unutulmamalıdır. Hastane Derindere Beslenme ve Diyet Uzmanı Meltem Şeniz Toksoy, selülitle savaşan besinleri ve selülit diyeti listesi paylaştı.
SELÜLİTLE SAVAŞAN GIDALAR
Su: Bol su içmek, kan dolaşımının düzenlenmesini sağlar ve vücutta ödem oluşmasını engeller.
Keten Tohumu: Östrojen ve Omega 3 yağ asitleri içeriğiyle selülit tedavisinde kullanılır. Fitoöstrojenler, kolajen dokunun yıkılmasını önler. Omega 3 yağ asitleri ise kan dolaşımını rahatlatır.
Kırmızı Biber, Kivi ve Portakal: İçerdikleri bol miktardaki C vitamini nedeniyle kolajen doku yapımında rol oynarlar. Deri altındaki bağ dokusunu güçlendirir. Brokoli, karnabahar, maydanoz ve yeşil yapraklı besinler C vitamini açısından zengin olan besinlerdir.
Soğan ve Sarımsak: Kan basıncı ve dolaşımın rahatlamasını sağlarlar.
Ananas: Bromelain denilen sindirim enzimi içerir. Bu enzim yağ hücrelerinin çevresindeki bozuk kolajen dokuyu parçalar ve yağların depolanmasını önler. Her gün 1 dilim ananas yemek bölgesel ödemi de önler.
İnci Çiçeği ve Enginar: Vücutta oluşan ödemin dışarı atılmasında etkili bitkilerdir.
Kereviz: Kan damarlarının kasılmasını engelleyerek dolaşımın rahatlamasını sağlar.
Yeşil Çay: İçerdiği kateşin nedeniyle yağ yakımını hızlandırır. Ayrıca ödem oluşmasını engeller.
Balık: İçerdiği Omega 3 yağ asitleri kan damarlarını genişleterek kan akışının ve dolayısıyla dolaşımın rahatlamasını sağlar.
Zencefil: Kanda plak oluşumunu engelleyerek dolaşımı ve kan akımını rahatlatır.
SELÜLİTİ ÖNLEMENİN 11 YOLU
*Şeker ve şekerli içecekleri azaltın.
*Bol bol su için.
*Rafine edilmiş karbonhidrat yerine tam tahıllı ürünler, sebze ve salata grubu, kurubaklagiller gibi kompleks karbonhidratları tercih edin.
*Tuzu olabildiğince az tüketin.
*Yağlı, ağır, soslu besinlerden uzak durmaya çalışın.
*Sigara içiyorsanız mutlaka bırakın, alkolden uzak durun.
*Her gün mutlaka C vitamini içeren besinlerden tüketin.
*Kafeinden uzak durun.
*Keten tohumu ve balık tüketimine özen gösterin.
*Düzenli egzersiz yapın.
*Sık sık ve az az beslenmeye dikkat edin.
SELÜLİT DİYETİ
Kahvaltı
1 bardak yağsız süt, 4 yemek kaşığı müsli, 1 orta boy portakal veya 7-8 tane çilek veya kiraz
Ara Öğün
1 avuç kuru üzüm, 2 adet ceviz içi veya 8 adet badem
Öğle Yemeği
3 köfte kadar ızgara et- tavuk veya balık- (Izgara, haşlama veya fırında), Nane-tere-marul-maydanozdan oluşan yeşil salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile), 2 dilim tam buğday ekmeği
Ara Öğün
1 adet meyveli yoğurt, 1 tatlı kaşığı keten tohumu
kereviz
Akşam yemeği
8 yemek kaşığı zeytinyağlı kereviz, 1 kase az yağlı yoğurt, 2 dilim tam tahıllı ekmek, 1 orta boy kivi
Ara Öğün
2 fincan bitki çayı, 1 dilim ananas+6-7 adet çilek (üstüne 1 tatlı kaşığı tarçın ilave edin)
14 Nisan 2017 Cuma
Kalıcı kilo vermenin 5 önemli kuralı!
Yaz mevsimi yaklaşmaya başladıkça birçok insanı fazla kilolarından bir an önce kurtulma telaşı sardı. Ancak uzmanlar uyarıyor: Kilo vermenin çözümünü sıkı diyetlerde arıyorsanız, bu düşüncenizden bir an önce vazgeçmelisiniz.
Hızla verilen kilolar yağ kaybına değil, kısa süreli su kaybına neden oluyor. Dolayısıyla tartıdaki sonuç sizi önce mutlu etse de kilo kaybı kalıcı olmadığı için sonrasında hüsrana uğratabiliyor.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Yeşim Özcan, kalıcı kilo kaybı için sağlıklı beslenmenin yaşam şekli haline gelmesi gerektiğine dikkat çekiyor ve kalıcı kilo vermenin 5 önemli kuralı olduğunu söylüyor.
1. GÜNE KAHVALTI İLE BAŞLAYIN
Birçoğumuz zamansızlık veya iştahsızlık nedeniyle sabahları kahvaltı yapmıyor veya geçiştiriyoruz. Ancak kahvaltı günün en önemli öğünü. Çünkü kahvaltıyı atlamak veya geçiştirmek iştah metabolizmanızı etkiliyor ve bir sonraki öğünde daha da acıkarak fazla yemek yemenize yol açıyor.
Özcan, bu düzenin vücudun yağ depolarını artırması sonucu kilo almanıza sebep olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam ediyor: “Hatta kan şekeri seviyenizin de düzeni bozulduğu için özellikle gece yemek yeme sendromuna da neden olabiliyor. Yapılan birçok çalışma iyi bir kahvaltıyla güne başlayanların kilo vermede daha başarılı oldukları ve iştah kontrolünü daha iyi yönettiklerini gösteriyor. Bu nedenle her gün kahvaltıya zaman ayırıp kilo vermenizi kolaylaştırabilir, varsa ani yemek ataklarınızı önleyebilirsiniz.”
2. SU BARDAĞINI YANINIZDAN AYIRMAYIN
Kilo problemi yaşamanızın bir diğer sebebi de yeterince su içmemeniz olabilir. Su, vücudun en çok gereksinim duyduğu bir besin öğesi. Aynı zamanda metabolizmanızın çalışmasında ve yağ yakımının devam edebilmesinde de önemli bir yere sahip. Vücutta yağ yakımı başladığında toksik maddeler de oluşuyor ve bu maddelerin dışarı atılması için vücut suya ihtiyaç duyuyor. İşte bu nedenle yağ yakımınızın artması için su içmeniz şart. Beslenme Uzmanı, su içmek için susama hissini de beklememeniz gerektiğini belirterek, “Kadınlar günde ortalama 10-12 bardak, erkekler de 12-14 bardak su içmeli” diyor.
Su tüketmekte güçlük çekiyorsanız suyunuzun içerisine tarçın, elma, limon, nane dilimleri ekleyebilirsiniz. Böylece hem su tüketiminiz artar, hem de varsa vücudunuzdaki ödemi de atarsınız.
3. TUZLUĞU SOFRADAN KALDIRIN
Mevsim geçişlerinde vücutta ödem birikimi olabiliyor. Yani vücudunuz sıvı tutabiliyor, bunun sonucunda elde, ayaklarda ve göbek çevresinde yoğun şişkinlik hissedilebiliyor. Vücuttaki ödem probleminde öncelikle en doğru çözüm tuzu kısıtlamak. Tuz tüketimini günde 4 ila 5 gram arasında kısıtlayın. Yemeklerinizi tatlandırmak için tuz yerine baharatlar kullanın. Bunun yanı sıra ödem atıcı çaylardan da faydalanabilirsiniz. Ödem atıcı çaylar arasında yer alan yeşil çayı tansiyon probleminiz yoksa günde 2-3 fincan tüketebilirsiniz.
SABAHLARI SPOR YAPIN
Sağlıklı bir yaşam ve kilo vermek için haftanın 3 günü spor yapmayı asla ihmal etmeyin. Sabah aç karnına yapılan yürüyüşler yağ yakımını hızlandırır ve daha kolay kilo verilmesini sağlar. İnsülin direnci veya hipoglisemi gibi sağlık problemleriniz yoksa yürüyüşleri sabah yapmayı tercih edin. Gün ortası veya akşam spor yapacaksanız ara öğünden 1 saat, ana öğünden ise 2,5 saat sonra olmasına dikkat edin. Spor yaparken doğru beslenmeniz de çok önemli. Spor denildiğinde proteinden zengin beslenilmesi gerektiği düşünülüyor. Ancak et, süt ve süt ürünleri, kuru baklagiller gibi protein kaynakları kadar, tam buğday ekmek, bulgur pilavı ve taze meyveler gibi karbonhidrat kaynaklarına da beslenmenizde mutlaka yer verin. Bunun nedeni ise spor yaptıktan sonra yorulan kaslarınızın toparlanabilmesi için protein kadar karbonhidrat kaynaklarına da ihtiyaç duymaları.
5. TAHLİL YAPTIRIN
Kilo verememekten yakınıyorsanız bunun tek nedeni beslenme alışkanlıklarınız olmayabiliyor. Düşük metabolizma hızı, hormonlar, vitamin eksiklikleri ve iyi çalışmayan tiroit bezleri de kilo vermenizi olumsuz yönde etkileyebiliyor. Endokrinoloji ve Metabolizma uzmanı bir hekimle görüşüp kilo vermeye engel herhangi bir sorununuz olup olmadığından emin olun. Tahlil sonuçlarınıza göre uygulanacak olan ilaç tedavisi ve diyet kilo vermenizi olumlu yönde etkileyecektir.
Hızla verilen kilolar yağ kaybına değil, kısa süreli su kaybına neden oluyor. Dolayısıyla tartıdaki sonuç sizi önce mutlu etse de kilo kaybı kalıcı olmadığı için sonrasında hüsrana uğratabiliyor.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Yeşim Özcan, kalıcı kilo kaybı için sağlıklı beslenmenin yaşam şekli haline gelmesi gerektiğine dikkat çekiyor ve kalıcı kilo vermenin 5 önemli kuralı olduğunu söylüyor.
1. GÜNE KAHVALTI İLE BAŞLAYIN
Birçoğumuz zamansızlık veya iştahsızlık nedeniyle sabahları kahvaltı yapmıyor veya geçiştiriyoruz. Ancak kahvaltı günün en önemli öğünü. Çünkü kahvaltıyı atlamak veya geçiştirmek iştah metabolizmanızı etkiliyor ve bir sonraki öğünde daha da acıkarak fazla yemek yemenize yol açıyor.
Özcan, bu düzenin vücudun yağ depolarını artırması sonucu kilo almanıza sebep olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam ediyor: “Hatta kan şekeri seviyenizin de düzeni bozulduğu için özellikle gece yemek yeme sendromuna da neden olabiliyor. Yapılan birçok çalışma iyi bir kahvaltıyla güne başlayanların kilo vermede daha başarılı oldukları ve iştah kontrolünü daha iyi yönettiklerini gösteriyor. Bu nedenle her gün kahvaltıya zaman ayırıp kilo vermenizi kolaylaştırabilir, varsa ani yemek ataklarınızı önleyebilirsiniz.”
2. SU BARDAĞINI YANINIZDAN AYIRMAYIN
Kilo problemi yaşamanızın bir diğer sebebi de yeterince su içmemeniz olabilir. Su, vücudun en çok gereksinim duyduğu bir besin öğesi. Aynı zamanda metabolizmanızın çalışmasında ve yağ yakımının devam edebilmesinde de önemli bir yere sahip. Vücutta yağ yakımı başladığında toksik maddeler de oluşuyor ve bu maddelerin dışarı atılması için vücut suya ihtiyaç duyuyor. İşte bu nedenle yağ yakımınızın artması için su içmeniz şart. Beslenme Uzmanı, su içmek için susama hissini de beklememeniz gerektiğini belirterek, “Kadınlar günde ortalama 10-12 bardak, erkekler de 12-14 bardak su içmeli” diyor.
Su tüketmekte güçlük çekiyorsanız suyunuzun içerisine tarçın, elma, limon, nane dilimleri ekleyebilirsiniz. Böylece hem su tüketiminiz artar, hem de varsa vücudunuzdaki ödemi de atarsınız.
3. TUZLUĞU SOFRADAN KALDIRIN
Mevsim geçişlerinde vücutta ödem birikimi olabiliyor. Yani vücudunuz sıvı tutabiliyor, bunun sonucunda elde, ayaklarda ve göbek çevresinde yoğun şişkinlik hissedilebiliyor. Vücuttaki ödem probleminde öncelikle en doğru çözüm tuzu kısıtlamak. Tuz tüketimini günde 4 ila 5 gram arasında kısıtlayın. Yemeklerinizi tatlandırmak için tuz yerine baharatlar kullanın. Bunun yanı sıra ödem atıcı çaylardan da faydalanabilirsiniz. Ödem atıcı çaylar arasında yer alan yeşil çayı tansiyon probleminiz yoksa günde 2-3 fincan tüketebilirsiniz.
SABAHLARI SPOR YAPIN
Sağlıklı bir yaşam ve kilo vermek için haftanın 3 günü spor yapmayı asla ihmal etmeyin. Sabah aç karnına yapılan yürüyüşler yağ yakımını hızlandırır ve daha kolay kilo verilmesini sağlar. İnsülin direnci veya hipoglisemi gibi sağlık problemleriniz yoksa yürüyüşleri sabah yapmayı tercih edin. Gün ortası veya akşam spor yapacaksanız ara öğünden 1 saat, ana öğünden ise 2,5 saat sonra olmasına dikkat edin. Spor yaparken doğru beslenmeniz de çok önemli. Spor denildiğinde proteinden zengin beslenilmesi gerektiği düşünülüyor. Ancak et, süt ve süt ürünleri, kuru baklagiller gibi protein kaynakları kadar, tam buğday ekmek, bulgur pilavı ve taze meyveler gibi karbonhidrat kaynaklarına da beslenmenizde mutlaka yer verin. Bunun nedeni ise spor yaptıktan sonra yorulan kaslarınızın toparlanabilmesi için protein kadar karbonhidrat kaynaklarına da ihtiyaç duymaları.
5. TAHLİL YAPTIRIN
Kilo verememekten yakınıyorsanız bunun tek nedeni beslenme alışkanlıklarınız olmayabiliyor. Düşük metabolizma hızı, hormonlar, vitamin eksiklikleri ve iyi çalışmayan tiroit bezleri de kilo vermenizi olumsuz yönde etkileyebiliyor. Endokrinoloji ve Metabolizma uzmanı bir hekimle görüşüp kilo vermeye engel herhangi bir sorununuz olup olmadığından emin olun. Tahlil sonuçlarınıza göre uygulanacak olan ilaç tedavisi ve diyet kilo vermenizi olumlu yönde etkileyecektir.
Etiketler:
diyet,
egzersiz,
kilo,
kilo vermek,
zayıflama
13 Nisan 2017 Perşembe
Basen, bacak ve kalçanızı çalıştıracak pratik egzersizler
Yaz gelmeden şekle girmek isteyenlerdenseniz pratik egzersizlerle kolayca hedeflerinize ulaşabilirsiniz. Günde yarım saatinizi ayırarak yapabileceğiniz basen, kalça ve bacak egzersizleri ile daha sıkı ve forma girmiş bir vücuda kavuşabilirsiniz. İşte vücudunuzu forma sokan pratik hareketler...
1. Kalça kaldırma
Kalçalarınızı sıkılaştırmak ve bölgedeki yağ dokusunu azaltmak için kalça kaldırma hareketinden yararlanabilirsiniz. Mat üzerinde sırt üst uzanın ve elleriniz yanda duracak şekilde basenlerinizi sıkarak yukarı kaldırın. Pozisyonunuzu bir iki saniye koruyarak tekrar aşağı indirin. Hareketi yaparken omuzlarınızı ve sırtınızı yerden kaldırmamaya özen gösterin. Hareketi en az 15 kere ve 2 set halinde yapabilirsiniz.
2. Çömelme
Kalça ve bacaklar için harika bir egzersiz olan çömelme hareketini düzenli yaptığınızda etkisini kısa sürede görebilirsiniz. Bu hareket için ellerinizi önde toplayın ve kalçanızı dışarı doğru çıkararak yer ile 90 derece oluşturacak şekilde eğilin ve kalkın. Bu hareketi yaparken sırtınızı ve başınızı dik bir şekilde tutmayı unutmayın. 15 kez ve 3 set halinde hareketi tamamlayabilirsiniz.
3. Bacakları çekme
Bir mat üzerine sırt üstü uzanın ve bel bölgeniz yere tam temas edecek şekilde bacaklarınızı karnınıza çekip bırakın. Bacaklarınızı karnınıza çekerken karın bölgenizi sıkmaya çalışın. Bu hareket basen ve karın bölgenizi forma sokmanıza yardım eder. Hareketi 2 set 15 tekrar şeklinde yapabilirsiniz.
4. Yan bacak açma
Yere yan bir şekilde uzanın ve tek bacağınızı havaya kaldırarak indirin. Hareketi yaparken dizlerinizi kırmamaya özen gösterin. Bu egzersiz ile çok daha sıkı bacaklara ve formda bir kalçaya kavuşabilirsiniz. Yan bacak açma hareketini 3 set ve 12 tekrar olacak şekilde uygulayın.
5. Çifte atma
Çifte atma hareketi basen ve arka bacakların etkin bir şekilde çalışmasını sağlıyor. Yerde yüzüstü emekleme pozisyonu alarak bacaklarınızı sırasıyla çifte atar gibi kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırın ve indirin. Hareketi yavaş bir modda yapmak daha etkili olmasını sağlar. Bu hareketi her bacak için 3 set ve 12 tekrar şeklinde yapın ve selülit oluşumunu önleyin.
6. Yan bacak yükseltme
Ayakta dik bir şekilde durarak ellerinizi kalçanıza koyun. Yan bacaklarınızı kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırıp indirin. Bu hareketi yaparken dengenizi sağlamanız önemli. Yan bacaklarınız ve basenlerinizi forma sokan bu hareketi 15 kez 2 set halinde yapın. (Hürriyet)
1. Kalça kaldırma
Kalçalarınızı sıkılaştırmak ve bölgedeki yağ dokusunu azaltmak için kalça kaldırma hareketinden yararlanabilirsiniz. Mat üzerinde sırt üst uzanın ve elleriniz yanda duracak şekilde basenlerinizi sıkarak yukarı kaldırın. Pozisyonunuzu bir iki saniye koruyarak tekrar aşağı indirin. Hareketi yaparken omuzlarınızı ve sırtınızı yerden kaldırmamaya özen gösterin. Hareketi en az 15 kere ve 2 set halinde yapabilirsiniz.
2. Çömelme
Kalça ve bacaklar için harika bir egzersiz olan çömelme hareketini düzenli yaptığınızda etkisini kısa sürede görebilirsiniz. Bu hareket için ellerinizi önde toplayın ve kalçanızı dışarı doğru çıkararak yer ile 90 derece oluşturacak şekilde eğilin ve kalkın. Bu hareketi yaparken sırtınızı ve başınızı dik bir şekilde tutmayı unutmayın. 15 kez ve 3 set halinde hareketi tamamlayabilirsiniz.
3. Bacakları çekme
Bir mat üzerine sırt üstü uzanın ve bel bölgeniz yere tam temas edecek şekilde bacaklarınızı karnınıza çekip bırakın. Bacaklarınızı karnınıza çekerken karın bölgenizi sıkmaya çalışın. Bu hareket basen ve karın bölgenizi forma sokmanıza yardım eder. Hareketi 2 set 15 tekrar şeklinde yapabilirsiniz.
4. Yan bacak açma
Yere yan bir şekilde uzanın ve tek bacağınızı havaya kaldırarak indirin. Hareketi yaparken dizlerinizi kırmamaya özen gösterin. Bu egzersiz ile çok daha sıkı bacaklara ve formda bir kalçaya kavuşabilirsiniz. Yan bacak açma hareketini 3 set ve 12 tekrar olacak şekilde uygulayın.
5. Çifte atma
Çifte atma hareketi basen ve arka bacakların etkin bir şekilde çalışmasını sağlıyor. Yerde yüzüstü emekleme pozisyonu alarak bacaklarınızı sırasıyla çifte atar gibi kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırın ve indirin. Hareketi yavaş bir modda yapmak daha etkili olmasını sağlar. Bu hareketi her bacak için 3 set ve 12 tekrar şeklinde yapın ve selülit oluşumunu önleyin.
6. Yan bacak yükseltme
Ayakta dik bir şekilde durarak ellerinizi kalçanıza koyun. Yan bacaklarınızı kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırıp indirin. Bu hareketi yaparken dengenizi sağlamanız önemli. Yan bacaklarınız ve basenlerinizi forma sokan bu hareketi 15 kez 2 set halinde yapın. (Hürriyet)
9 Nisan 2017 Pazar
Hızlı kilo vermek karaciğeri yağlandırıyor
Genellikle fazla kiloyla ilişkili olarak görülen karaciğer yağlanmasının bir nedeni daha var, o da; hızlı kilo vermek. Uzmanlar, sağlık adına kilo vermek isterken daha ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmamak için uyarılarda bulundu.
Hızlı kilo vermek, uzun süre aç kalmak ve sağlıksız diyetler. Hepsi karaciğer yağlanmasını artırıyor.
Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Birol Özer, “Kişi 1 ay içinde 8-10 kilo verecek olursa karaciğerdeki yağlanma aksine artıyor. Çünkü vücut refleks olarak kendini korumaya çekiyor. Korumaya çektiği için de yağlanma artıyor” dedi.
Çoğunlukla obeziteyle ilişkili olarak ortaya çıkan karaciğer yağlanması, sağlık için ciddi tehdit oluşturuyor. Tedavi edilmezse karaciğer kanseri ve siroza yol açabiliyor.
KARACİĞER YAĞLANMASINDA KANSER VE SİROZ RİSKİ VAR
Türkiye nüfusunun yüzde 20'sinde görülen hastalığa karşı kilo vermek ve egzersiz yapmanın şart olduğunu belirten Prof. Özer, “Aslında sadece yağlanma olduğunda bu çok endişe verici bir problem değil. Ama yağlanma üzerine karaciğerin iltihaplanması olan kişilerin, uzun vadede yüzde 15 ila 20'sinin siroz gibi riskle karşı karşıya olduğunu biliyoruz” diye konuştu
Ancak sağlıklı kilo verilmezse karaciğer yağlanmasının daha tehlikeli boyutlara ulaşabileceğine vurgu yapan Dr. Özer, “Haftada yarım kilo, ayda iki ila üç kilo vererek zamana yayarak ideal kilosuna geldiğinde, karaciğerdeki yağlanma sorunu ortadan kalkıyor” ifadesini kullandı.
Uzmanlar, karaciğer yağlanması olan hastaların 6 ayda bir kontrolden geçmesi gerektiğini söylüyor.
Hızlı kilo vermek, uzun süre aç kalmak ve sağlıksız diyetler. Hepsi karaciğer yağlanmasını artırıyor.
Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Birol Özer, “Kişi 1 ay içinde 8-10 kilo verecek olursa karaciğerdeki yağlanma aksine artıyor. Çünkü vücut refleks olarak kendini korumaya çekiyor. Korumaya çektiği için de yağlanma artıyor” dedi.
Çoğunlukla obeziteyle ilişkili olarak ortaya çıkan karaciğer yağlanması, sağlık için ciddi tehdit oluşturuyor. Tedavi edilmezse karaciğer kanseri ve siroza yol açabiliyor.
KARACİĞER YAĞLANMASINDA KANSER VE SİROZ RİSKİ VAR
Türkiye nüfusunun yüzde 20'sinde görülen hastalığa karşı kilo vermek ve egzersiz yapmanın şart olduğunu belirten Prof. Özer, “Aslında sadece yağlanma olduğunda bu çok endişe verici bir problem değil. Ama yağlanma üzerine karaciğerin iltihaplanması olan kişilerin, uzun vadede yüzde 15 ila 20'sinin siroz gibi riskle karşı karşıya olduğunu biliyoruz” diye konuştu
Ancak sağlıklı kilo verilmezse karaciğer yağlanmasının daha tehlikeli boyutlara ulaşabileceğine vurgu yapan Dr. Özer, “Haftada yarım kilo, ayda iki ila üç kilo vererek zamana yayarak ideal kilosuna geldiğinde, karaciğerdeki yağlanma sorunu ortadan kalkıyor” ifadesini kullandı.
Uzmanlar, karaciğer yağlanması olan hastaların 6 ayda bir kontrolden geçmesi gerektiğini söylüyor.
"Pancarla akşam detoksu kilo vermeyi kolaylaştırıyor"
Ispanakgiller ailesinden olan pancarın antioksidan açısından zengin olduğunu belirten Diyetisyen Keservuran, akşam yapılacak ‘pancar detoksu’nun vücuttaki toksinleri atmada ve kilo vermede yardımcı olduğunu söyledi.
Pancarın yeşil yapraklarının demir, A ve C vitamini deposu olduğunu belirten Beslenme-Diyet Uzmanı Gizem Keservuran, yumru kısmının ise folik asit, manganez, potasyum ve lif kaynağı olduğunu aktardı.
Pancarın yıllarca karaciğer detoksunda kullanıldığını dile getiren uzman, “Aynı zengin içeriği ile karaciğerin detoks kapasitesini arttırır. Pancardaki kalori oranı çok düşük olduğu gibi yüksek oranda lif içerir. Bu da kilo aldıran yiyecekleri daha az tüketmenizi sağlar. Pancar glutatyon peroksidaz enzimini içerir ve bu enzim, beyaz kan hücrelerinin artmasını sağlar. Aynı zamanda da amino asitlerden glutaminin de zengin kaynağıdır” dedi.
Kilo vermeye çalışanlar için özellikle pancar ile hazırlanan detoksun, ihtiyaç duyulan enerjiyi ve tokluk hissini verdiğini aktaran Keservuran, pancarın bağırsakların da doğru çalışmasını sağlayarak zayıflama sürecinde yararlı olduğunu kaydetti.
PANCAR MI, PANCAR SUYU MU?
1 Pancarın yaklaşık 8 mg şeker içerdiğini vurgulayan Keservuran, “Bu da zayıflamak isteyenler için istenmeyen bir durum. Fakat pancarın suyu sıkıldığında şeker/karbonhidrat posa kısmında kalır ve süzülmez. Bu nedenle pancar suyu şekersiz ve bol lifli içeriği ile (2.3gr) tok tutarken bağırsakları da maksimum düzeyde çalıştırır. Ayrıca içeriğindeki B1, B2, B3 ve B6 vitaminleri ile birlikte demir ve karoten açısından da zengindir” diye konuştu.
PANCAR SUYU İLE AKŞAM DETOKSU TARİFİ
“Doğru bağırsak florasına sahip değilseniz ne yaparsanız yapın kilo veremezsiniz. Ya da tehlike sınırında kilo verirsiniz” ifadesini kullanan Keservuran, bu nedenle ilk yapılması gerekenlerden birinin de bağırsak florasını dengelemek olduğuna vurgu yaptı.
Keservuran, pancarla akşam detoksunun nasıl hazırlanacağını ve nasıl kullanılacağını şöyle anlattı:
• 3 adet taze pancar (sert, yuvarlak, lekesiz ve yoğun kırmızı renkte olanları tercih edin).
• Probiyotik (100 ml).
Hazırlanışı: 3 adet pancarı yıkadıktan sonra 4 parçaya bölün ve meyve sıkacağında sıkın. Posasını tekrar sıkmayın. Çıkardığınız pancar suyuna 1 ölçek (1 tatlı kaşığı) Probiyotik ekleyin ve hafifçe karıştırın. Bunu her akşam yemeği öncesinde veya yemek sırasında için. Yemeği az yiyeceğiniz gibi sindirim sisteminiz de düzene girecek ve kilo vermeniz hızlanacaktır.”
Pancarın yeşil yapraklarının demir, A ve C vitamini deposu olduğunu belirten Beslenme-Diyet Uzmanı Gizem Keservuran, yumru kısmının ise folik asit, manganez, potasyum ve lif kaynağı olduğunu aktardı.
Pancarın yıllarca karaciğer detoksunda kullanıldığını dile getiren uzman, “Aynı zengin içeriği ile karaciğerin detoks kapasitesini arttırır. Pancardaki kalori oranı çok düşük olduğu gibi yüksek oranda lif içerir. Bu da kilo aldıran yiyecekleri daha az tüketmenizi sağlar. Pancar glutatyon peroksidaz enzimini içerir ve bu enzim, beyaz kan hücrelerinin artmasını sağlar. Aynı zamanda da amino asitlerden glutaminin de zengin kaynağıdır” dedi.
Kilo vermeye çalışanlar için özellikle pancar ile hazırlanan detoksun, ihtiyaç duyulan enerjiyi ve tokluk hissini verdiğini aktaran Keservuran, pancarın bağırsakların da doğru çalışmasını sağlayarak zayıflama sürecinde yararlı olduğunu kaydetti.
PANCAR MI, PANCAR SUYU MU?
1 Pancarın yaklaşık 8 mg şeker içerdiğini vurgulayan Keservuran, “Bu da zayıflamak isteyenler için istenmeyen bir durum. Fakat pancarın suyu sıkıldığında şeker/karbonhidrat posa kısmında kalır ve süzülmez. Bu nedenle pancar suyu şekersiz ve bol lifli içeriği ile (2.3gr) tok tutarken bağırsakları da maksimum düzeyde çalıştırır. Ayrıca içeriğindeki B1, B2, B3 ve B6 vitaminleri ile birlikte demir ve karoten açısından da zengindir” diye konuştu.
PANCAR SUYU İLE AKŞAM DETOKSU TARİFİ
“Doğru bağırsak florasına sahip değilseniz ne yaparsanız yapın kilo veremezsiniz. Ya da tehlike sınırında kilo verirsiniz” ifadesini kullanan Keservuran, bu nedenle ilk yapılması gerekenlerden birinin de bağırsak florasını dengelemek olduğuna vurgu yaptı.
Keservuran, pancarla akşam detoksunun nasıl hazırlanacağını ve nasıl kullanılacağını şöyle anlattı:
• 3 adet taze pancar (sert, yuvarlak, lekesiz ve yoğun kırmızı renkte olanları tercih edin).
• Probiyotik (100 ml).
Hazırlanışı: 3 adet pancarı yıkadıktan sonra 4 parçaya bölün ve meyve sıkacağında sıkın. Posasını tekrar sıkmayın. Çıkardığınız pancar suyuna 1 ölçek (1 tatlı kaşığı) Probiyotik ekleyin ve hafifçe karıştırın. Bunu her akşam yemeği öncesinde veya yemek sırasında için. Yemeği az yiyeceğiniz gibi sindirim sisteminiz de düzene girecek ve kilo vermeniz hızlanacaktır.”
5 Nisan 2017 Çarşamba
Her sabah 1 kaşık bal ya da pekmez enerjiyi artırıyor
Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Gıda Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yard.Doç.Dr. Özge Duygu Okur, her sabah 1 kaşık bal veya pekmezin insan vücudunun enerjisini artırdığını söyledi.
Yard.Doç.Dr. Özge Duygu Okur, bal ve pekmezin son derece özel, besleyici ve sağlıklı bir gıda maddesi olduğunu, bunların yerini alabilecek alternatifler bulunmadığını ifade etti. Bal, hem de pekmez tüketiminin olması gerektiğini, tüketim miktarları açısından da aşırıya fazla kaçılmaması konusunda uyarıda bulunan Okur, şöyle dedi:
"Özellikle kış aylarında hastalıklardan korunmak, bağışıklık sistemini güçlendirmek ve benzer etkileri gerçekleştirmek amacıyla farklı tüketim şekilleri ile çay şekeri tüketimi yerine bal ve pekmez tüketimi önerilmektedir. Çayınızın içerisine bir kaşık dolusu, şeker yerine balı tercih edin. Bal, saf boş kalori olan şekere göre sağlığımıza oldukça faydalıdır. Balın ülser ve diğer mide hastalıkları, kalp yetmezlikleri, çarpıntı, kemik hastalıkları, öksürük, alerji, bronşit, kansızlık, boğaz ağrısı, sinir hastalıkları, bazı cilt ve sinir sistemi hastalıkları gibi 500’e yakın hastalığın tedavisinde olumlu etkileri gösterilmiştir. Ayrıca kabızlığı giderdiği, damarları genişlettiği, kan dolaşımını kolaylaştırdığı, kalbi güçlendirdiği, yağ sindirimini kolaylaştırdığı, yara ve yanıkları iyileştirdiği de ileri sürülmektedir. Elde edilen veriler balın bağışıklık sistemini aktive ettiği ve bal yemenin kanser ve kanserin yayılmasına karşı avantajlar sağlayabileceğini önermektedir. Antibakteriyel etkisi sayesinde bal, diş çürüklerine neden olan bakterilerin büyümesini engelleyebilmektedir."
Her sabah bir kaşık bal yemenin vücudun enerjisini arttırdığını belirten Okur, şöyle devam etti:
"Bir çay kaşığında 17 gram karbonhidrat bulunduran bal, beyin için gerekli glikoz kaynağının da önemli bir kısmını destekleyecektir. Ayrıca bal, kaslarınızın yorulmadan daha verimli çalışmasını sağlar. Her sabah bir kaşık bal yiyerek vücudumuzu koruyabiliriz. 1 çay kaşığı bal 21 kaloridir. Günlük kalori dengemizi kurduktan sonra, balı rahatlıkla tüketebiliriz. Tüm bahsettiğimiz sağlık etkilerini de göz önüne alarak balın şeker yerine tüketiminin yaygınlaştırılması gerektiği, alternatif tüketim şekillerinin olabileceği, özellikle 12 aylıktan küçük bebeklerde tüketimin olmaması gerektiği söylenebilmektedir."
Pekmezin insan vücuduna hızlı enerji kazandırdığını, bu enerjinin özellikle yoğun aktivitesi olan çocuklara, sporculara büyük faydası olduğunu vurgulayan Okur, şunları söyledi:
"Sofralarımızda pekmez bulundurduğumuz takdirde, günlük vitamin ihtiyacımızın yüzde 20’si karşılanabilecektir. Üzüm ve pekmez özellikle günlük kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum ihtiyacının da büyük bir kısmını karşılamaktadır. Pekmezin tüketiminin getirileri bununla da kalmayıp, demir yetersizliği durumlarında da yardımcı bir gıdadır. İki yemek kaşığı pekmez tüketmekle günlük demir ihtiyacının yüzde 35’ikarşılanabilir. Kan yapıcı özelliğinin yanı sıra romatizma ağrılarına iyi gelip kalp sistemini düzenlemekte, bedensel ve zihinsel yorgunlukları gidermektedir." DHA
Yard.Doç.Dr. Özge Duygu Okur, bal ve pekmezin son derece özel, besleyici ve sağlıklı bir gıda maddesi olduğunu, bunların yerini alabilecek alternatifler bulunmadığını ifade etti. Bal, hem de pekmez tüketiminin olması gerektiğini, tüketim miktarları açısından da aşırıya fazla kaçılmaması konusunda uyarıda bulunan Okur, şöyle dedi:
"Özellikle kış aylarında hastalıklardan korunmak, bağışıklık sistemini güçlendirmek ve benzer etkileri gerçekleştirmek amacıyla farklı tüketim şekilleri ile çay şekeri tüketimi yerine bal ve pekmez tüketimi önerilmektedir. Çayınızın içerisine bir kaşık dolusu, şeker yerine balı tercih edin. Bal, saf boş kalori olan şekere göre sağlığımıza oldukça faydalıdır. Balın ülser ve diğer mide hastalıkları, kalp yetmezlikleri, çarpıntı, kemik hastalıkları, öksürük, alerji, bronşit, kansızlık, boğaz ağrısı, sinir hastalıkları, bazı cilt ve sinir sistemi hastalıkları gibi 500’e yakın hastalığın tedavisinde olumlu etkileri gösterilmiştir. Ayrıca kabızlığı giderdiği, damarları genişlettiği, kan dolaşımını kolaylaştırdığı, kalbi güçlendirdiği, yağ sindirimini kolaylaştırdığı, yara ve yanıkları iyileştirdiği de ileri sürülmektedir. Elde edilen veriler balın bağışıklık sistemini aktive ettiği ve bal yemenin kanser ve kanserin yayılmasına karşı avantajlar sağlayabileceğini önermektedir. Antibakteriyel etkisi sayesinde bal, diş çürüklerine neden olan bakterilerin büyümesini engelleyebilmektedir."
Her sabah bir kaşık bal yemenin vücudun enerjisini arttırdığını belirten Okur, şöyle devam etti:
"Bir çay kaşığında 17 gram karbonhidrat bulunduran bal, beyin için gerekli glikoz kaynağının da önemli bir kısmını destekleyecektir. Ayrıca bal, kaslarınızın yorulmadan daha verimli çalışmasını sağlar. Her sabah bir kaşık bal yiyerek vücudumuzu koruyabiliriz. 1 çay kaşığı bal 21 kaloridir. Günlük kalori dengemizi kurduktan sonra, balı rahatlıkla tüketebiliriz. Tüm bahsettiğimiz sağlık etkilerini de göz önüne alarak balın şeker yerine tüketiminin yaygınlaştırılması gerektiği, alternatif tüketim şekillerinin olabileceği, özellikle 12 aylıktan küçük bebeklerde tüketimin olmaması gerektiği söylenebilmektedir."
Pekmezin insan vücuduna hızlı enerji kazandırdığını, bu enerjinin özellikle yoğun aktivitesi olan çocuklara, sporculara büyük faydası olduğunu vurgulayan Okur, şunları söyledi:
"Sofralarımızda pekmez bulundurduğumuz takdirde, günlük vitamin ihtiyacımızın yüzde 20’si karşılanabilecektir. Üzüm ve pekmez özellikle günlük kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum ihtiyacının da büyük bir kısmını karşılamaktadır. Pekmezin tüketiminin getirileri bununla da kalmayıp, demir yetersizliği durumlarında da yardımcı bir gıdadır. İki yemek kaşığı pekmez tüketmekle günlük demir ihtiyacının yüzde 35’ikarşılanabilir. Kan yapıcı özelliğinin yanı sıra romatizma ağrılarına iyi gelip kalp sistemini düzenlemekte, bedensel ve zihinsel yorgunlukları gidermektedir." DHA
Detoks Kabak Çorba Tarifi
Yaşam koçları İpek Kip ve Hülya Çavdar’ın sağlıklı yaşamın şifrelerini değiştiren felsefeleri ve bu felsefeye dayanan kitapları Tam 30’dan sizin için seçtiğimiz Detoks Kabak Çorba tarifi..
Detoks Kabak Çorba
(1 Kişilik)
Hazırlama Süresi: 20 Saat
Toplam Süre: 40 Dk
Malzemeler:
1 adet küçük patates
2 adet kabak
1 adet soğan
1 diş sarımsak
1 çay kaşığı zencefil
1 çay kaşığı zerdeçal
5-6 dal maydanoz
5 gr tuz
1 bardak su
¼ su bardağı hindistancevizi sütü
1 yemek kaşığı file badem
Bir tutam ısırgan otu ya da isteğe göre farklı otlar ve bezelye eklenebilir.
Hazırlanışı:
Tüm malzemeleri orta boy bir tencerede üzerini örtecek kadar su ile 20 dakika haşlayın.
Haşladığınız karışımı rondoda pürüzsüz kıvama gelene kadar geçirin.
İçine otları ekleyip tekrar karıştırın.
Servis sırasında susam ya da file badem ekleyin.
(Instyle)
Detoks Kabak Çorba
(1 Kişilik)
Hazırlama Süresi: 20 Saat
Toplam Süre: 40 Dk
Malzemeler:
1 adet küçük patates
2 adet kabak
1 adet soğan
1 diş sarımsak
1 çay kaşığı zencefil
1 çay kaşığı zerdeçal
5-6 dal maydanoz
5 gr tuz
1 bardak su
¼ su bardağı hindistancevizi sütü
1 yemek kaşığı file badem
Bir tutam ısırgan otu ya da isteğe göre farklı otlar ve bezelye eklenebilir.
Hazırlanışı:
Tüm malzemeleri orta boy bir tencerede üzerini örtecek kadar su ile 20 dakika haşlayın.
Haşladığınız karışımı rondoda pürüzsüz kıvama gelene kadar geçirin.
İçine otları ekleyip tekrar karıştırın.
Servis sırasında susam ya da file badem ekleyin.
(Instyle)
4 Nisan 2017 Salı
Kanser riskini azaltan 7 kural
Kanser tüm dünyada ve ülkemizde kalp damar hastalıklarından sonra kaynağı belli olan ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Memorial Şişli Hastanesi Onkoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Soley Bayraktar, kanserden korunma yöntemleri hakkında bilgi verdi.
1- Sarımsak ve soğanı sofranızdan eksik etmeyin
İşlenmiş yiyecekler yemek borusu, pankreas ve kalın bağırsak gibi kanserlerin riskini artırmaktadır. Sofralarda işlenmiş ürünler yerine; kanseri sevmeyen brezilya yemişi, brokoli, samon balığı, avokado, karnabahar, soğan ve sarımsağı tercih edilebilir.
2- Güneş ışığını kontrollü kullanın
Deri kanseri sanıldığından daha sık rastlanılan ancak önlem alındığı takdirde önlenmesi en kolay kanser türlerindendir. Bu nedenle deri kanserinin en önemli sebeplerinden birisi olan güneş ışınlarını kontrollü ve bilinçli kullanmak gerekmektedir. Yaz aylarında güneş ışınlarından saat 10:00-16:00 saatleri arasında uzak durulması gerekmektedir. Zorunlu hallerde en az 30 faktörlü güneş koruyucu sürülmesi, uzun kollu tişörtler ve pantolonlar giyilmesi, geniş bir şapka ve güneş gözlüğü kullanılması gerekir. Bronzlaşmak için solaryumdan kesinlikle uzak durulmalıdır.
3- Düzenli egzersiz yapın ve ideal kiloda kalın
İdeal kiloda kalınarak böbrek, prostat, akciğer, kalın bağırsak ve meme kanseri riski en aza indirilebilir. Haftada 150 dakika aerobik egzersiz yapmanın sayısız faydası bulunmaktadır. Bu süreyi günlük orta seviye zorlukta yapılan 30’ar dakikalık egzersizlere bölmek kişinin hem çok aktif olmasını kalmasını hem de bedenen ve ruhen sağlıklı olmasını sağlayacaktır.
4- Sigara ve alkolü hayatınızdan çıkarın
Sigara ve alkol başta akciğer olmak üzere; baş-boyun, dudak, ağız içi, kalın bağırsak, pankreas, böbrek, karaciğer, mesane, rahim ağzı ve meme kanseri riskini artırmaktadır. Sigara kullananların yanında bulunan kişiler bile pasif içici durumuna düşerek, akciğer kanseri riski ile karşı karşıya kalabilmektedir. Bu nedenle kendimize ve çevremize yapabileceğimiz en önemli iyilik, tüm sigara ürünleri ve alkolü hayatımızdan çıkarmak olacaktır.
5- Aşılarınızı ihmal etmeyin
• Hepatit B virüsü karaciğer kanserine sebep olabilmektedir. Özellikle sağlık sektöründe çalışanların, birden fazla kişiyle ilişkiye girenlerin, çocukların, uyuşturucu ilaç kullananların, eşcinsel bireylerin hepatit B virüsü aşısı yaptırması son derece önemlidir.
• Human papillomavirus (HPV) rahim ağzı kanseri, genital organların kanserleri ve baş-boyun bölgesindeki kanserlere sebep olabilir. HPV aşısı hem erkek hem de kız çocuklarında 11-12 yaşlarına geldiklerinde önerilmektedir. Eğer kişi çocukken bu aşıyı olmadıysa, istediğiniz yaşta yaptırabilir.
6- Riskli davranışlardan uzak durun
Kanseri önlemek için dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, tehlikeli davranışlardan uzak durulmasıdır. Örneğin, tehlikeli cinsel ilişkilere girmekten kaçınılmalıdır. Çok sayıda partnerle beraber olmak veya cinsel ilişki sırasında kondom kullanmamak kanser riskini artırır. HPV ve HIV virüsleri cinsel ilişkiyle bulaşır ve bu virüsler rahim ağzı kanseri, karaciğer kanseri, baş-boyun kanseri, genital bölgelerin kanserleri (anüs, penis, vulva, vajen), sarkom, lenfoma ve akciğer kanserine sebep olabilir.
7- Düzenli doktor kontrollerinizi yaptırın
Bazı kanserlerin erken evrede yakalanabilmesi taramalarla mümkündür. Bunlar meme, rahim ağzı, akciğer, kalın bağırsak ve deri kanserleridir. Erken evrede yakalanan kanserlerin tedavisi hem daha kolaydır hem de tedavinin başarılı olma şansı çok yüksektir. (cnntürk)
1- Sarımsak ve soğanı sofranızdan eksik etmeyin
İşlenmiş yiyecekler yemek borusu, pankreas ve kalın bağırsak gibi kanserlerin riskini artırmaktadır. Sofralarda işlenmiş ürünler yerine; kanseri sevmeyen brezilya yemişi, brokoli, samon balığı, avokado, karnabahar, soğan ve sarımsağı tercih edilebilir.
2- Güneş ışığını kontrollü kullanın
Deri kanseri sanıldığından daha sık rastlanılan ancak önlem alındığı takdirde önlenmesi en kolay kanser türlerindendir. Bu nedenle deri kanserinin en önemli sebeplerinden birisi olan güneş ışınlarını kontrollü ve bilinçli kullanmak gerekmektedir. Yaz aylarında güneş ışınlarından saat 10:00-16:00 saatleri arasında uzak durulması gerekmektedir. Zorunlu hallerde en az 30 faktörlü güneş koruyucu sürülmesi, uzun kollu tişörtler ve pantolonlar giyilmesi, geniş bir şapka ve güneş gözlüğü kullanılması gerekir. Bronzlaşmak için solaryumdan kesinlikle uzak durulmalıdır.
3- Düzenli egzersiz yapın ve ideal kiloda kalın
İdeal kiloda kalınarak böbrek, prostat, akciğer, kalın bağırsak ve meme kanseri riski en aza indirilebilir. Haftada 150 dakika aerobik egzersiz yapmanın sayısız faydası bulunmaktadır. Bu süreyi günlük orta seviye zorlukta yapılan 30’ar dakikalık egzersizlere bölmek kişinin hem çok aktif olmasını kalmasını hem de bedenen ve ruhen sağlıklı olmasını sağlayacaktır.
4- Sigara ve alkolü hayatınızdan çıkarın
Sigara ve alkol başta akciğer olmak üzere; baş-boyun, dudak, ağız içi, kalın bağırsak, pankreas, böbrek, karaciğer, mesane, rahim ağzı ve meme kanseri riskini artırmaktadır. Sigara kullananların yanında bulunan kişiler bile pasif içici durumuna düşerek, akciğer kanseri riski ile karşı karşıya kalabilmektedir. Bu nedenle kendimize ve çevremize yapabileceğimiz en önemli iyilik, tüm sigara ürünleri ve alkolü hayatımızdan çıkarmak olacaktır.
5- Aşılarınızı ihmal etmeyin
• Hepatit B virüsü karaciğer kanserine sebep olabilmektedir. Özellikle sağlık sektöründe çalışanların, birden fazla kişiyle ilişkiye girenlerin, çocukların, uyuşturucu ilaç kullananların, eşcinsel bireylerin hepatit B virüsü aşısı yaptırması son derece önemlidir.
• Human papillomavirus (HPV) rahim ağzı kanseri, genital organların kanserleri ve baş-boyun bölgesindeki kanserlere sebep olabilir. HPV aşısı hem erkek hem de kız çocuklarında 11-12 yaşlarına geldiklerinde önerilmektedir. Eğer kişi çocukken bu aşıyı olmadıysa, istediğiniz yaşta yaptırabilir.
6- Riskli davranışlardan uzak durun
Kanseri önlemek için dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, tehlikeli davranışlardan uzak durulmasıdır. Örneğin, tehlikeli cinsel ilişkilere girmekten kaçınılmalıdır. Çok sayıda partnerle beraber olmak veya cinsel ilişki sırasında kondom kullanmamak kanser riskini artırır. HPV ve HIV virüsleri cinsel ilişkiyle bulaşır ve bu virüsler rahim ağzı kanseri, karaciğer kanseri, baş-boyun kanseri, genital bölgelerin kanserleri (anüs, penis, vulva, vajen), sarkom, lenfoma ve akciğer kanserine sebep olabilir.
7- Düzenli doktor kontrollerinizi yaptırın
Bazı kanserlerin erken evrede yakalanabilmesi taramalarla mümkündür. Bunlar meme, rahim ağzı, akciğer, kalın bağırsak ve deri kanserleridir. Erken evrede yakalanan kanserlerin tedavisi hem daha kolaydır hem de tedavinin başarılı olma şansı çok yüksektir. (cnntürk)
Obezitenin tetiklediği 8 kanser türü
1-7 Nisan Kanser Haftası'nda önemli bilgiler veren Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Duygu Derin, obezite ve sigara kullanımının yol açtığı kanser türlerini sıraladı.
Herkesin bütün ayrıntıları merakla takip ettiği kanser, genel olarak sessizce ilerliyor. Çevresel, genetik ve yaşam biçimindeki olumsuz koşullar çağımızın hastalığı kanser için risk faktörlerini oluşturuyor. Dünyada yapılan bilimsel diyet ve kanser arasında kuvvetli bir ilişki olduğu gösteriyor. Beslenme ve yaşam biçiminde yapılacak değişiklikler ile risk faktörlerini engelleyerek kanserden korunmak mümkün. Liv Hospital Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Duygu Derin kanser oluşumuna neden olan risk faktörleri ve alınması gereken önlemleri anlattı.
Kalın bağırsak kanseri: Liften fakir, yağdan ve proteinden zengin beslenme, obezite kalın bağırsak kanseri oluşmasına zemin hazırlar. Hareketsiz bir yaşamı olan, özellikle masa başında çalışanlarda bu risk daha da artar. Diyetteki lifi yani sebze, meyve ve kuru baklagil tüketimini arttırıp hayatımıza fiziki aktivite de kattığımızda kalın bağırsak kanseri oluşum riskini yüzde 40'lara varan oranda azaltabiliriz. Kalın bağırsak kanseri tespiti için 50 yaş ve üstü herkesin kolonoskopik taramadan geçmesi gerekir. Sorun olmasa bile 3-5 yılda bir tekrarlanması faydalıdır. Ailesinde erken yaşta kalın bağırsak kanserine yakalanmış kişiler varsa, kontrollere daha erken başlanmalıdır.
Mide kanseri: Tütsülenmiş et ve balık, işlenmiş et, çok konserve kullanımı, fazla tuzlu gıda tüketimi mide kanserine yol açar. Bu tarz beslenmenin yaygın olduğu Japonya dünyada mide kanserinin en çok görüldüğü yerdir. Beslenmede tariflenen alışkanlıklar bırakılıp bol taze sebze ve meyve içeren diyete geçilirse bu risk azalır.
Akciğer kanseri: En önemli risk faktörü sigara kullanımıdır. İçilen miktar arttıkça risk de artar. Akciğer kanserini erken yakalamak için taramanın ne kadar etkili olduğunu araştıran çalışmaların kısmen sonuçları çıkmıştır. Yoğun sigara kullananlarda düşük dozda radyasyon ile akciğer tomografisi yaparak tarama hastalığın erken evrede yakalanmasını sağlar ve şifa oranını arttırır.
Karaciğer kanseri: Hepatit B, C taşıyıcısı olmak ve yoğun alkol kullanımı bu kanserin en sık nedenleridir. Alkolü düzenli almaktan vazgeçmek, hepatit B ve C taşıyıcılarının da sık aralıklarla sağlık kontrolüne gitmeleri faydalıdır.
Meme kanseri: Erken adet görme, geç menopoz, geç veya hiç çocuk doğurmama, emzirmeme meme kanseri riskini arttırır. Batılı toplumlarda kadınlar daha çok çalışma hayatına girip bu şekilde yaşadıkları için meme kanseri dünyanın batısında ve ABD'de sık, doğuda belirgin daha azdır. Yüzde 5-10 vaka da ailevidir. Son yıllarda obezitenin meme kanserine yakalanma riskini arttırdığı da açıklanmıştır. İdeal vücut ağırlığına inmek ve bunu korumak, spor yapmak, kalorisi ve yağ oranı düşük ama sebze ve meyveden zengin beslenmek, sigara-tütün kullanmamak, alkol alımını kısıtlamak önemlidir.
Pankreas kanseri: Sebebi tam olarak bilinmemektedir. Sigara içenlerde daha sıktır. Alkol kullanımı, şeker hastalığı, kronik pankreatit ve yağlı diyetin bu kansere zemin hazırladığı düşünülür. Sigara, alkol kullanmadan sağlıklı diyetle beslenme önerilir.
Baş-boyun kanserleri: Sigara ve alkol kullanımı en önemli risk faktörleridir. Öyle ki gırtlak kanseri hastalarının yüzde 90'nı sigara kullanıcısıdır. Stresli işlerde çalışıp sigara ve alkolü çok tüketenlerde bu hastalık sıktır. Korunmanın yolu bu alışkanlıklardan uzaklaşmaktır.
Cilt kanseri: Cilt kanserinin esas nedeni genellikle güneşten gelen ultraviyole ışınlarıdır. Mor ötesi ışın veren elektrik lambaları ve bronzlaştırıcı suni ışık kaynakları da cilt kanserlerine neden olabilir. Ultraviyole ışınlarına karşı dünyayı koruyan ozon tabakasının incelmesinin de cilt kanserlerinde ciddi bir artışa neden olduğu bilinen bir gerçektir. En çok risk altında olanlar açık tenliler, çilliler, çok sayıda beni olanlar, ailesinde cilt kanseri olanlar, açık havada çalışan ve çok vakit geçirenlerdir. Güneşin keskin olduğu 11.00-16.00 saatleri arasında mümkünse güneşe çıkmamak, yüksek koruma faktörlü kremler, geniş kenarlı şapkalar ve uygun giysilerle kendimizi korumak, cildimizdeki benleri kontrol ederek büyüme, şekil ve renk değiştirme durumunda gecikmeden doktora başvurmak gereklidir. Sözcü
Herkesin bütün ayrıntıları merakla takip ettiği kanser, genel olarak sessizce ilerliyor. Çevresel, genetik ve yaşam biçimindeki olumsuz koşullar çağımızın hastalığı kanser için risk faktörlerini oluşturuyor. Dünyada yapılan bilimsel diyet ve kanser arasında kuvvetli bir ilişki olduğu gösteriyor. Beslenme ve yaşam biçiminde yapılacak değişiklikler ile risk faktörlerini engelleyerek kanserden korunmak mümkün. Liv Hospital Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Duygu Derin kanser oluşumuna neden olan risk faktörleri ve alınması gereken önlemleri anlattı.
Kalın bağırsak kanseri: Liften fakir, yağdan ve proteinden zengin beslenme, obezite kalın bağırsak kanseri oluşmasına zemin hazırlar. Hareketsiz bir yaşamı olan, özellikle masa başında çalışanlarda bu risk daha da artar. Diyetteki lifi yani sebze, meyve ve kuru baklagil tüketimini arttırıp hayatımıza fiziki aktivite de kattığımızda kalın bağırsak kanseri oluşum riskini yüzde 40'lara varan oranda azaltabiliriz. Kalın bağırsak kanseri tespiti için 50 yaş ve üstü herkesin kolonoskopik taramadan geçmesi gerekir. Sorun olmasa bile 3-5 yılda bir tekrarlanması faydalıdır. Ailesinde erken yaşta kalın bağırsak kanserine yakalanmış kişiler varsa, kontrollere daha erken başlanmalıdır.
Mide kanseri: Tütsülenmiş et ve balık, işlenmiş et, çok konserve kullanımı, fazla tuzlu gıda tüketimi mide kanserine yol açar. Bu tarz beslenmenin yaygın olduğu Japonya dünyada mide kanserinin en çok görüldüğü yerdir. Beslenmede tariflenen alışkanlıklar bırakılıp bol taze sebze ve meyve içeren diyete geçilirse bu risk azalır.
Akciğer kanseri: En önemli risk faktörü sigara kullanımıdır. İçilen miktar arttıkça risk de artar. Akciğer kanserini erken yakalamak için taramanın ne kadar etkili olduğunu araştıran çalışmaların kısmen sonuçları çıkmıştır. Yoğun sigara kullananlarda düşük dozda radyasyon ile akciğer tomografisi yaparak tarama hastalığın erken evrede yakalanmasını sağlar ve şifa oranını arttırır.
Karaciğer kanseri: Hepatit B, C taşıyıcısı olmak ve yoğun alkol kullanımı bu kanserin en sık nedenleridir. Alkolü düzenli almaktan vazgeçmek, hepatit B ve C taşıyıcılarının da sık aralıklarla sağlık kontrolüne gitmeleri faydalıdır.
Meme kanseri: Erken adet görme, geç menopoz, geç veya hiç çocuk doğurmama, emzirmeme meme kanseri riskini arttırır. Batılı toplumlarda kadınlar daha çok çalışma hayatına girip bu şekilde yaşadıkları için meme kanseri dünyanın batısında ve ABD'de sık, doğuda belirgin daha azdır. Yüzde 5-10 vaka da ailevidir. Son yıllarda obezitenin meme kanserine yakalanma riskini arttırdığı da açıklanmıştır. İdeal vücut ağırlığına inmek ve bunu korumak, spor yapmak, kalorisi ve yağ oranı düşük ama sebze ve meyveden zengin beslenmek, sigara-tütün kullanmamak, alkol alımını kısıtlamak önemlidir.
Pankreas kanseri: Sebebi tam olarak bilinmemektedir. Sigara içenlerde daha sıktır. Alkol kullanımı, şeker hastalığı, kronik pankreatit ve yağlı diyetin bu kansere zemin hazırladığı düşünülür. Sigara, alkol kullanmadan sağlıklı diyetle beslenme önerilir.
Baş-boyun kanserleri: Sigara ve alkol kullanımı en önemli risk faktörleridir. Öyle ki gırtlak kanseri hastalarının yüzde 90'nı sigara kullanıcısıdır. Stresli işlerde çalışıp sigara ve alkolü çok tüketenlerde bu hastalık sıktır. Korunmanın yolu bu alışkanlıklardan uzaklaşmaktır.
Cilt kanseri: Cilt kanserinin esas nedeni genellikle güneşten gelen ultraviyole ışınlarıdır. Mor ötesi ışın veren elektrik lambaları ve bronzlaştırıcı suni ışık kaynakları da cilt kanserlerine neden olabilir. Ultraviyole ışınlarına karşı dünyayı koruyan ozon tabakasının incelmesinin de cilt kanserlerinde ciddi bir artışa neden olduğu bilinen bir gerçektir. En çok risk altında olanlar açık tenliler, çilliler, çok sayıda beni olanlar, ailesinde cilt kanseri olanlar, açık havada çalışan ve çok vakit geçirenlerdir. Güneşin keskin olduğu 11.00-16.00 saatleri arasında mümkünse güneşe çıkmamak, yüksek koruma faktörlü kremler, geniş kenarlı şapkalar ve uygun giysilerle kendimizi korumak, cildimizdeki benleri kontrol ederek büyüme, şekil ve renk değiştirme durumunda gecikmeden doktora başvurmak gereklidir. Sözcü
Sarımsak ile nar, sağlık ve güzellik iksiri
Antalya Kamu Hastaneler Birliği (AKHB) Genel Sekreteri Prof. Dr. Necat Yılmaz, sarımsak ve narın şifa kaynağı olduğunu belirterek, "Sarımsak soyulup 24 ay limon ve sirke içerisinde bekletilirse, nar da yeteri kadar tüketilirse sağlık ve güzellik iksirine dönüşür" dedi.
Sofraların vazgeçilmezleri arasında yer alan sarımsak ve narın birçok hastalığa iyi geldiği belirtilirken, güzelliğe de katkı sağladığı ifade edildi. Üniversitede araştırma yaptığı dönemlerde hem narın, hem de sarımsağın eşsiz sağlık özelliklerini tespit ettiğini söyleyen AKHB Genel Sekreteri Prof. Dr. Necat Yılmaz, Türkiye’de üretilen sebze ve meyvelerin her birinin sağlık deposu olduğunu vurguladı.
Narın içerisindeki birçok bileşik sayesinde antioksidan özelliği olduğunu, bu nedenle bir nevi güzellik, sağlık iksiri bir meyve haline geldiğini belirten Prof. Dr. Necat Yılmaz, “Ama halkımıza bu yeterince tanıtılmadığı için faydalanamıyor. Sarımsak soyulup 24 ay limon ve sirke içerisinde bekletildiğinde farklı bir özellik kazanıyor. Yıllanmış sarımsak ekstraktı (AGE) dediğimiz bir hale dönüşüyor. Naturel bir gıda haline geliyor. Nar da yeteri kadar tüketilirse sağlık ve güzellik iksirine dönüşür” değerlendirmesinde bulundu.
YILLANMIŞ SARIMSAĞIN FAYDALARI
Halka bol bol sebze ve meyve tüketmelerini tavsiye eden Prof. Dr. Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sarımsağı bekletip yıllandırırlarsa müthiş bir sağlık kaynağı haline geleceğine inanıyorum. Özellikle çağımızın hastalığı olan damar kireçlenmesi büyük ölçüde bu yolla engellenebiliyor. Tedavi edilebiliyor. Karaciğeri koruyucu, savunma sistemini güçlendirici, kanseri önleyici etkiye sahip olduğu kanıtlandı. İlaca cevap vermeyen ‘maling hipertansiyon’ dediğimiz vakalarda dahi tansiyon düzenlenmesine katkıda bulunuyor.” DHA
Sofraların vazgeçilmezleri arasında yer alan sarımsak ve narın birçok hastalığa iyi geldiği belirtilirken, güzelliğe de katkı sağladığı ifade edildi. Üniversitede araştırma yaptığı dönemlerde hem narın, hem de sarımsağın eşsiz sağlık özelliklerini tespit ettiğini söyleyen AKHB Genel Sekreteri Prof. Dr. Necat Yılmaz, Türkiye’de üretilen sebze ve meyvelerin her birinin sağlık deposu olduğunu vurguladı.
Narın içerisindeki birçok bileşik sayesinde antioksidan özelliği olduğunu, bu nedenle bir nevi güzellik, sağlık iksiri bir meyve haline geldiğini belirten Prof. Dr. Necat Yılmaz, “Ama halkımıza bu yeterince tanıtılmadığı için faydalanamıyor. Sarımsak soyulup 24 ay limon ve sirke içerisinde bekletildiğinde farklı bir özellik kazanıyor. Yıllanmış sarımsak ekstraktı (AGE) dediğimiz bir hale dönüşüyor. Naturel bir gıda haline geliyor. Nar da yeteri kadar tüketilirse sağlık ve güzellik iksirine dönüşür” değerlendirmesinde bulundu.
YILLANMIŞ SARIMSAĞIN FAYDALARI
Halka bol bol sebze ve meyve tüketmelerini tavsiye eden Prof. Dr. Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sarımsağı bekletip yıllandırırlarsa müthiş bir sağlık kaynağı haline geleceğine inanıyorum. Özellikle çağımızın hastalığı olan damar kireçlenmesi büyük ölçüde bu yolla engellenebiliyor. Tedavi edilebiliyor. Karaciğeri koruyucu, savunma sistemini güçlendirici, kanseri önleyici etkiye sahip olduğu kanıtlandı. İlaca cevap vermeyen ‘maling hipertansiyon’ dediğimiz vakalarda dahi tansiyon düzenlenmesine katkıda bulunuyor.” DHA
Etiketler:
beslenme,
nar,
sağlıklı beslenme,
sarımsak
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)