Herkesin hayran olacağı bikini vücuduna sahip olmak çok zor değil. Düzenli ve etkili bazı hareketlerle siz de bu yaz en iddialı bikinileri giyebilir ve sımsıkı bir vücuda kavuşabilirsiniz.
az aylarına az bir zaman kala herkes kendini spora vermiş durumda. Özellikle kadınlar yazın plajlarda bikini giyerken seksi ve alımlı görünmek için en sıkı egzersiz programlarının yanında katı diyet listeleri ile baş etmeye çalışıyor. Aslında herkesin hayran olacağı bikini vücuduna sahip olmak çok zor değil. Düzenli ve etkili bazı hareketlerle siz de bu yaz en iddialı bikinileri giyebilir ve sımsıkı bir vücuda kavuşabilirsiniz.
İşte en etkili bikini vücudu egzersizleri:
1. Ağırlıklı lunge
Lunge hareketi mükemmel kalça ve sımsıkı bacaklar için en iyi egzersizlerin başında yer alıyor. Lunge hareketini çok daha verimli hale getirmek için elinize kaldırabileceğiniz ağırlıkta bir dumbel alabilirsiniz. Lunge hareketi için bir ayağınızla öne hamle yapın ve diğer ayağınızı arkada sabitleyin. Dizleriniz yere değmeden pozisyonunuzu korumaya çalışın. İki elinize ağırlık alarak bacaklarınız gergin bir şekilde 2-3 saniye durduktan sonra diğer bacağa geçin. en az 12 tekrarla egzersizi tamamlayın.
2. Dağa tırmanma hareketi
Şınav pozisyonu alın, karnınızı ve sırtınızı dik tutarak dizlerinizden birini karnınıza doğru çekin ve pozisyonunuzu 2 saniye koruyun daha sonra diğer bacağa geçin. Bu hareketi en az 15 tekrar şeklinde yapmaya çalışın. Dilerseniz egzersizi hızlı bir şekilde de yapabilirsiniz.
3. Plank
Tüm karın ve vücut kaslarını sıkı hale getiren plank vücudunuzun tamamını çalıştıran egzersizlerden biri. Dirseklerinizi basen aralığında açarak karnınızı sıkı tutun ve basenlerinizi yukarı kaldırın. Bu pozisyonda yaklaşık 30 saniye durun. Hareketi daha zor hale getirmek için tek bacağınızı yukarı kaldırıp indirin, daha sonra ise diğer bacağa geçin.
4. Esneklik bandı ile bacak çalıştırma
Esneklik bandını ayak bileklerinizin çevresine bağlayın ve yere yan uzanarak bacağınızı yukarıya doğru kaldırmaya çalışın. Bu hareketi her bacak için en az 15 kez tekrarlayın ve sımsıkı bacak ve kalçalara sahip olun.
5. Kalça kaldırma
Yere sırtüstü uzanın ve ayaklarınızı yere koyun. Ellerinizle yerden güç alarak kalçanızı yukarı kaldırabildiğiniz kadar kaldırın ve bir süre pozisyonunuzu korumaya çalışın. Daha sonra ise başlangıç pozisyonuna dönün ve hareketi en az 15 kez tekrarlayın. Bu hareket ile çok daha sıkı kalça ve bacak kaslarına kavuşabilirsiniz.
26 Şubat 2017 Pazar
23 Şubat 2017 Perşembe
Bu yöntemle 2 dakikada göbeğinizden kurtulun!
Göbek bölgesindeki yağlardan kurtulmak için günde 2 kez bu 2 dakikalık masajı yapmanız gerekiyor.
Göbeğin iç kısmına etki eden bu egzersiz temizliyor, detoks etkisi yaratıyor ve göbekteki yağları eritiyor. Tabii ki tek başına egzersiz yeterli değil. Beslenmenize de dikkat etmeniz gerekiyor.
2 dakikalık göbek eritme masajı nasıl yapılır?
1. Düz bir zemine sırtüstü uzanın.
2. Ellerinizi ısıtana kadar birbirine sürtün.
3. Ellerinizden birini göbek deliğinize düz bir şekilde koyun.
4. Küçük, yuvarlak, saat yönünde hareketlerle göbek deliğinizin çevresine masaj yapın. Yuvarlakları gittikçe büyütün. Her yuvarlak 1-2 saniyenizi almalı.
5. Karın bölgenizde oluşmaya başlayan ısıya odaklanın.
6. 2 dakika bu masajı yapmaya devam edin.
Bu egzersizi sabah kahvaltıdan önce ve gece yatmadan önce uygulayın. 2 dakikalık masaj tekniği sadece göbeğinizdeki yağları eritmekle kalmayacak aynı zamanda sindirimi hızlandıracak, metabolizmayı hareketlendirecek ve kan dolaşımını arttıracak.
Aşağıdaki durumlarda bu egzersizden kaçının;
Yemek yedikten hemen sonra
İdrar kesesi, böbrek veya safra kesesi taşı varsa
Hipertansiyonunuz varsa
Hamileyseniz
Kasık fıtığınız varsa
Bağırsağınızda veya midenizde yara varsa
Rahim, idrar kesesi, yumurtalık veya fallop tüplerinizde iltihap varsa
Göbeğin iç kısmına etki eden bu egzersiz temizliyor, detoks etkisi yaratıyor ve göbekteki yağları eritiyor. Tabii ki tek başına egzersiz yeterli değil. Beslenmenize de dikkat etmeniz gerekiyor.
2 dakikalık göbek eritme masajı nasıl yapılır?
1. Düz bir zemine sırtüstü uzanın.
2. Ellerinizi ısıtana kadar birbirine sürtün.
3. Ellerinizden birini göbek deliğinize düz bir şekilde koyun.
4. Küçük, yuvarlak, saat yönünde hareketlerle göbek deliğinizin çevresine masaj yapın. Yuvarlakları gittikçe büyütün. Her yuvarlak 1-2 saniyenizi almalı.
5. Karın bölgenizde oluşmaya başlayan ısıya odaklanın.
6. 2 dakika bu masajı yapmaya devam edin.
Bu egzersizi sabah kahvaltıdan önce ve gece yatmadan önce uygulayın. 2 dakikalık masaj tekniği sadece göbeğinizdeki yağları eritmekle kalmayacak aynı zamanda sindirimi hızlandıracak, metabolizmayı hareketlendirecek ve kan dolaşımını arttıracak.
Aşağıdaki durumlarda bu egzersizden kaçının;
Yemek yedikten hemen sonra
İdrar kesesi, böbrek veya safra kesesi taşı varsa
Hipertansiyonunuz varsa
Hamileyseniz
Kasık fıtığınız varsa
Bağırsağınızda veya midenizde yara varsa
Rahim, idrar kesesi, yumurtalık veya fallop tüplerinizde iltihap varsa
18 Şubat 2017 Cumartesi
Sıcak içecekler bağışıklığı güçlendiriyor!
Kış mevsiminde artan hastalıklarla mücadelede bağışıklık sisteminin güçlü olması gerekiyor. Evde hazırlanacak bitki çaylarıyla bağışıklık sisteminin güçleneceğini belirten uzmanlara göre kışın çorba tüketimi de bağışıklık sistemini korumada etkili oluyor.
Sıcak içecekler bağışıklığı güçlendiriyor!
Kış mevsiminde artan hastalıklarla mücadelede bağışıklık sisteminin güçlü olması gerekiyor. Evde hazırlanacak bitki çaylarıyla bağışıklık sisteminin güçleneceğini belirten uzmanlara göre kışın çorba tüketimi de bağışıklık sistemini korumada etkili oluyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Köse, soğuk kış günlerinde evde hazırlayacağımız sıcak bitki çaylarıyla ısınırken aynı zamanda bağışıklık sistemimizi güçlendirebileceğimizi söyledi.
Özellikle halsizlik ve yorgunluğa neden olan grip, nezle ve soğuk algınlığı gibi yaygın kış hastalıklarından korunmada bitki çaylarının etkili olduğunu belirten Gizem Köse, kışın tüketilebilecek sağlıklı içecekleri şöyle sıraladı:
C vitamini kaynağı
Kuşburnu: Kuşburnu iyi bir C vitamini kaynağıdır. Hatta sıcak içilebilen en iyi C vitamini kaynağı diyebiliriz. Özellikle havaların değişken olduğu şu aylarda günde 1 fincan kuşburnu çayı ile bağışıklık sisteminizi güçlendirebilirsiniz. Ayrıca tadıyla şekerli besinleri tüketme isteğinizi bastırmaya da yardımcı olabilir!
Yumurta tüketirken için
Ihlamur: Ihlamur hep hastalıklarla beraber anılıyor, başka türlü aklımıza gelmiyor. Bitki çaylarının en masumu olan ıhlamur ile hastalıklara karşı koruma kalkanınızı oluşturabilirsiniz! Hatta kahvaltıda yumurta tükettiğiniz günlerde yumurtanın içerisindeki demirin emilimini azaltan siyah çay yerine bir de ıhlamuru deneyin derim!
Tarçın kan şekerini düzenliyor
Baharatlı çaylar ve yeşil çay: Genel olarak kalori içeriği olmayan ve metabolizmayı hızlandırmaya yardımcı olan baharatlar ülkemizde bolca kullanılıyor. Son dönemlerde en çok karşımıza çıkan tarçın kan şekerini düzenlemeye yardımcı oluyor. Hatta bazı kahve dükkânlarında sütle karıştırılmış chai olarak da tüketebilirsiniz. Tarçın içeriği sayesinde tatlı krizlerinizi atlatmanıza yardımcı olurken, karabiber ve zencefil içeriği ile vücut sıcaklığınızı korumanıza yardımcı olur.
Yeşil çay, siyah çayın işlenmemiş halidir. Bu yüzden fazla tüketimi ödem oluşmasına sebep olabilir. Ancak yağ yakımını hızlandırıcı özelliğine dikkat çekmemiz lazım, günde 2 fincan yeşil çay sağlık açısından önemli yararlarının yanı sıra kilo vermeye de yardımcı oluyor. Ananaslı ve bergamutlu olmak üzere çeşitleri bulunan yeşil çay sağlıklı bir içecek olarak dikkat çekiyor.
Sindirim sistemini çalıştırıyor
Kayısı ve erik çayı: Kayısı ve erik çaylarının en önemli etkileri sindirim sorunlarını azaltmasıdır. Bağışıklık sistemi ile sindirim sistemi beraber çalışır ve biri aksadığında diğeri etkilenebilir. Bu yüzden 2 günde 1 tüketeceğiniz 1 fincan kayısı ya da erik çayı sindirim sorunlarınızı gidermeye yardımcı olabilir.”
Çorbalar kurtarıcımız!
Sıcak bitki çaylarının günde 3 fincana kadar tüketilebileceğini belirten Gizem Köse, kışın çorba tüketiminin de bağışıklık sistemini korumada etkili olduğunu belirterek “Çorba hem sıvı içeriğinin yüksek olması hem de kalori içeriğinin az olması sebebiyle öğünlerden önce midemizi dolduran bir kurtarıcı. Sebzelerden oluşan çorbalarda bolca baharat kullanarak metabolizma hızlandırıcı etkisinden de yararlanabilirsiniz. Kurubaklagili yemek olarak tüketmeyi sevmeyenler için mercimek ve ezogelin çorbası, sebzeyi sevmeyenlere de enginar, kabak ve karnabahar çorbası iyi bir alternatif. Bu sebzelerin tam zamanı! Bence boşa harcamayın ve akşam yemeklerinden önce 1 litre suya 1 yemek kaşığı zeytinyağı ile pişirilmiş çorbanızı mutlaka tüketin” tavsiyesinde bulundu.
Sıcak içecekler bağışıklığı güçlendiriyor!
Kış mevsiminde artan hastalıklarla mücadelede bağışıklık sisteminin güçlü olması gerekiyor. Evde hazırlanacak bitki çaylarıyla bağışıklık sisteminin güçleneceğini belirten uzmanlara göre kışın çorba tüketimi de bağışıklık sistemini korumada etkili oluyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Köse, soğuk kış günlerinde evde hazırlayacağımız sıcak bitki çaylarıyla ısınırken aynı zamanda bağışıklık sistemimizi güçlendirebileceğimizi söyledi.
Özellikle halsizlik ve yorgunluğa neden olan grip, nezle ve soğuk algınlığı gibi yaygın kış hastalıklarından korunmada bitki çaylarının etkili olduğunu belirten Gizem Köse, kışın tüketilebilecek sağlıklı içecekleri şöyle sıraladı:
C vitamini kaynağı
Kuşburnu: Kuşburnu iyi bir C vitamini kaynağıdır. Hatta sıcak içilebilen en iyi C vitamini kaynağı diyebiliriz. Özellikle havaların değişken olduğu şu aylarda günde 1 fincan kuşburnu çayı ile bağışıklık sisteminizi güçlendirebilirsiniz. Ayrıca tadıyla şekerli besinleri tüketme isteğinizi bastırmaya da yardımcı olabilir!
Yumurta tüketirken için
Ihlamur: Ihlamur hep hastalıklarla beraber anılıyor, başka türlü aklımıza gelmiyor. Bitki çaylarının en masumu olan ıhlamur ile hastalıklara karşı koruma kalkanınızı oluşturabilirsiniz! Hatta kahvaltıda yumurta tükettiğiniz günlerde yumurtanın içerisindeki demirin emilimini azaltan siyah çay yerine bir de ıhlamuru deneyin derim!
Tarçın kan şekerini düzenliyor
Baharatlı çaylar ve yeşil çay: Genel olarak kalori içeriği olmayan ve metabolizmayı hızlandırmaya yardımcı olan baharatlar ülkemizde bolca kullanılıyor. Son dönemlerde en çok karşımıza çıkan tarçın kan şekerini düzenlemeye yardımcı oluyor. Hatta bazı kahve dükkânlarında sütle karıştırılmış chai olarak da tüketebilirsiniz. Tarçın içeriği sayesinde tatlı krizlerinizi atlatmanıza yardımcı olurken, karabiber ve zencefil içeriği ile vücut sıcaklığınızı korumanıza yardımcı olur.
Yeşil çay, siyah çayın işlenmemiş halidir. Bu yüzden fazla tüketimi ödem oluşmasına sebep olabilir. Ancak yağ yakımını hızlandırıcı özelliğine dikkat çekmemiz lazım, günde 2 fincan yeşil çay sağlık açısından önemli yararlarının yanı sıra kilo vermeye de yardımcı oluyor. Ananaslı ve bergamutlu olmak üzere çeşitleri bulunan yeşil çay sağlıklı bir içecek olarak dikkat çekiyor.
Sindirim sistemini çalıştırıyor
Kayısı ve erik çayı: Kayısı ve erik çaylarının en önemli etkileri sindirim sorunlarını azaltmasıdır. Bağışıklık sistemi ile sindirim sistemi beraber çalışır ve biri aksadığında diğeri etkilenebilir. Bu yüzden 2 günde 1 tüketeceğiniz 1 fincan kayısı ya da erik çayı sindirim sorunlarınızı gidermeye yardımcı olabilir.”
Çorbalar kurtarıcımız!
Sıcak bitki çaylarının günde 3 fincana kadar tüketilebileceğini belirten Gizem Köse, kışın çorba tüketiminin de bağışıklık sistemini korumada etkili olduğunu belirterek “Çorba hem sıvı içeriğinin yüksek olması hem de kalori içeriğinin az olması sebebiyle öğünlerden önce midemizi dolduran bir kurtarıcı. Sebzelerden oluşan çorbalarda bolca baharat kullanarak metabolizma hızlandırıcı etkisinden de yararlanabilirsiniz. Kurubaklagili yemek olarak tüketmeyi sevmeyenler için mercimek ve ezogelin çorbası, sebzeyi sevmeyenlere de enginar, kabak ve karnabahar çorbası iyi bir alternatif. Bu sebzelerin tam zamanı! Bence boşa harcamayın ve akşam yemeklerinden önce 1 litre suya 1 yemek kaşığı zeytinyağı ile pişirilmiş çorbanızı mutlaka tüketin” tavsiyesinde bulundu.
15 Şubat 2017 Çarşamba
Ayva yemek için 10 neden
Kış sofralarının vazgeçilmezi olan ayva oldukça lezzetli olmasının yanı sıra vitamin ve mineral deposu olarak sağlığımıza ve güzelliğimize de önemli katkılar sağlıyor. Tokluk süresini uzatmaktan saçları güçlendirmeye, mide ve bağırsak hastalıklarından korumadan cildin genç kalmasına katkı sağlamasına kadar pek çok faydası olan ayvanın kalorisi de bir o kadar düşük.
1- Zayıflamanıza yardımcı
Ayva glisemik indeksi düşük bir meyve, yani kan şekerinizi çok hızlı yükseltmiyor. Dolayısıyla diyabetiniz varsa veya diyet yapıyorsanız ayvayı rahatlıkla tercih edebilirsiniz. Ayva ayrıca öğünlerde tercih ettiğinizde lifli yapısı sayesinde tokluk sürenizi uzatarak zayıflamanıza yardımcı oluyor. Diyette tatlı alternatifi arıyorsanız ayvayı haşlayıp ya da buharda pişirerek lezzetli tatlılar hazırlayabilirsiniz. Ancak ayvanın büyüklüğüne dikkat etmelisiniz. Ayvanın porsiyonu, yaklaşık büyük boy bir ayvanın yarısı kadardır.
2- Bağışıklık sisteminin güçlenmesinde yardımcı
Ayvanın içeriğindeki C vitamini ve fitokimyasallar sayesinde bağışıklık sisteminizin güçlenmesine katkı sağlıyor. Ayva günlük C vitamini ihtiyacınızın 4’te 1'ini karşılayarak patojenlere, virüslere ve bakterilere karşı vücudunuzu koruyor. Gün içinde tercih edeceğiniz 2 veya 3 porsiyon meyvenin birini ayvadan yana kullanabilirsiniz.
3- Saçların uzamasında yardımcı
Demir, bakır ve çinko gibi mineraller bakımından oldukça zengin olan ayva artan kan dolaşımı ile saç diplerine daha bol oksijenin taşınmasına yardımcı olarak saçları güçlendirmesinin yanı sıra uzamasına da yardımcı oluyor.
4- Cildi gençleştiriyor
Kırmızı kan hücrelerinin üretimi için gerekli olan demir, bakır ve çinko mineralleri ayvada iyi oranlarda bulunuyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayça Kaplan ayva tüketimiyle birlikte kırmızı kan hücrelerin üretimi artırdığında dolaşımda taşınan oksijen miktarının yükseldiğini belirterek, “Dokulara daha çok oksijen gitmesi de daha sağlıklı, daha genç bir cilt anlamına geliyor” diyor.
5- Kanser riskini azaltıyor
Serbest radikaller hücrelerin mutasyon geçirmesine, ölmesine veya kontrolsüz çoğalmasına sebep olarak kanser riskini arttırıyor. Antioksidan içeriği yüksek olan ayva, polifenoller yardımıyla vücudu serbest radikallere karşı koruyarak kanser riskini azaltıyor.
6- Kolesterolü düşürmeye yardımcı
Yüksek oranda potasyum içermesi sayesinde kan basıncını (tansiyonu) düşürmede etkili oluyor. Ayrıca çözünebilir bir lif olan pektinin ayvada yüksek olarak bulunması kolesterolü düşürmeye yardımcı oluyor. Ayva içeriğindeki demir, çinko ve bakır gibi mineraller sayesinde kan hücrelerinin yapımını ve kanın akışkanlığını artırarak dolaşım üzerine olumlu etkiler sağlıyor.
7- Sindirime yardımcı
Gaz problemlerini gidermek, sindirime yardımcı olmak için haşlanmış ayvayı tercih edebiliriz. Ayva kabızlığa iyi geldiği gibi ishal gibi şikayetlerin önlenmesinde de kullanılabiliyor. İçerdiği yüksek lif sayesinde dışkının normal hacminin oluşmasına yardımcı oluyor. Ayvayı özellikle kaynatılmış olarak tercih etmenizde fayda var.
8- Bağırsak hastalıklarına karşı koruyucu etki
Ayva içerdiği liflerle bağırsak hastalıklarına karşı koruyucu etki gösteriyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayça Kaplan liflerin sindirim sistemi kanalında olumlu etkileri sayesinde, ayva tüketiminin inflamatuar bağırsak hastalıklarına yakalanma riskini azalttığına dikkat çekiyor. Ayrıca lifin içindeki kateşin ve epikateşinler de kolonda kanser yapıcı toksinlerin bağlanmasına ve zararının önlemesine yardımcı oluyor.
9- Kan hücrelerinin üretimi artıyor
Ayvadaki yüksek demir içeriği sayesinde kan hücrelerinin üretimi artıyor. Anemi problemi yaşıyorsanız ayva demir tüketimini arttırmak adına iyi bir alternatif olabiliyor.
10- Nefes kokusunu hafifletiyor
Ayva anti-bakteriyel özelliği sayesinde birçok mikroorganizmanın vücutta çoğalmasına engel oluyor. Ağızdaki bakterileri yok ederek kötü nefes kokusunu hafifletici etki gösteriyor.
1- Zayıflamanıza yardımcı
Ayva glisemik indeksi düşük bir meyve, yani kan şekerinizi çok hızlı yükseltmiyor. Dolayısıyla diyabetiniz varsa veya diyet yapıyorsanız ayvayı rahatlıkla tercih edebilirsiniz. Ayva ayrıca öğünlerde tercih ettiğinizde lifli yapısı sayesinde tokluk sürenizi uzatarak zayıflamanıza yardımcı oluyor. Diyette tatlı alternatifi arıyorsanız ayvayı haşlayıp ya da buharda pişirerek lezzetli tatlılar hazırlayabilirsiniz. Ancak ayvanın büyüklüğüne dikkat etmelisiniz. Ayvanın porsiyonu, yaklaşık büyük boy bir ayvanın yarısı kadardır.
2- Bağışıklık sisteminin güçlenmesinde yardımcı
Ayvanın içeriğindeki C vitamini ve fitokimyasallar sayesinde bağışıklık sisteminizin güçlenmesine katkı sağlıyor. Ayva günlük C vitamini ihtiyacınızın 4’te 1'ini karşılayarak patojenlere, virüslere ve bakterilere karşı vücudunuzu koruyor. Gün içinde tercih edeceğiniz 2 veya 3 porsiyon meyvenin birini ayvadan yana kullanabilirsiniz.
3- Saçların uzamasında yardımcı
Demir, bakır ve çinko gibi mineraller bakımından oldukça zengin olan ayva artan kan dolaşımı ile saç diplerine daha bol oksijenin taşınmasına yardımcı olarak saçları güçlendirmesinin yanı sıra uzamasına da yardımcı oluyor.
4- Cildi gençleştiriyor
Kırmızı kan hücrelerinin üretimi için gerekli olan demir, bakır ve çinko mineralleri ayvada iyi oranlarda bulunuyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayça Kaplan ayva tüketimiyle birlikte kırmızı kan hücrelerin üretimi artırdığında dolaşımda taşınan oksijen miktarının yükseldiğini belirterek, “Dokulara daha çok oksijen gitmesi de daha sağlıklı, daha genç bir cilt anlamına geliyor” diyor.
5- Kanser riskini azaltıyor
Serbest radikaller hücrelerin mutasyon geçirmesine, ölmesine veya kontrolsüz çoğalmasına sebep olarak kanser riskini arttırıyor. Antioksidan içeriği yüksek olan ayva, polifenoller yardımıyla vücudu serbest radikallere karşı koruyarak kanser riskini azaltıyor.
6- Kolesterolü düşürmeye yardımcı
Yüksek oranda potasyum içermesi sayesinde kan basıncını (tansiyonu) düşürmede etkili oluyor. Ayrıca çözünebilir bir lif olan pektinin ayvada yüksek olarak bulunması kolesterolü düşürmeye yardımcı oluyor. Ayva içeriğindeki demir, çinko ve bakır gibi mineraller sayesinde kan hücrelerinin yapımını ve kanın akışkanlığını artırarak dolaşım üzerine olumlu etkiler sağlıyor.
7- Sindirime yardımcı
Gaz problemlerini gidermek, sindirime yardımcı olmak için haşlanmış ayvayı tercih edebiliriz. Ayva kabızlığa iyi geldiği gibi ishal gibi şikayetlerin önlenmesinde de kullanılabiliyor. İçerdiği yüksek lif sayesinde dışkının normal hacminin oluşmasına yardımcı oluyor. Ayvayı özellikle kaynatılmış olarak tercih etmenizde fayda var.
8- Bağırsak hastalıklarına karşı koruyucu etki
Ayva içerdiği liflerle bağırsak hastalıklarına karşı koruyucu etki gösteriyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayça Kaplan liflerin sindirim sistemi kanalında olumlu etkileri sayesinde, ayva tüketiminin inflamatuar bağırsak hastalıklarına yakalanma riskini azalttığına dikkat çekiyor. Ayrıca lifin içindeki kateşin ve epikateşinler de kolonda kanser yapıcı toksinlerin bağlanmasına ve zararının önlemesine yardımcı oluyor.
9- Kan hücrelerinin üretimi artıyor
Ayvadaki yüksek demir içeriği sayesinde kan hücrelerinin üretimi artıyor. Anemi problemi yaşıyorsanız ayva demir tüketimini arttırmak adına iyi bir alternatif olabiliyor.
10- Nefes kokusunu hafifletiyor
Ayva anti-bakteriyel özelliği sayesinde birçok mikroorganizmanın vücutta çoğalmasına engel oluyor. Ağızdaki bakterileri yok ederek kötü nefes kokusunu hafifletici etki gösteriyor.
14 Şubat 2017 Salı
Tokluk geni bulundu
Diyet yaparken zorlananlara iyi haber bilim insanlarından geldi. Tokluk hissini kontrol eden bir gen keşfedildi. Bu genden yola çıkarak tokluk hissi verecek doğal bir ilaç geliştirilebileceğini belirten araştırmacılar, insanların aşırı yeme isteğinin engellenebileceği görüşünde.
“Diyet yaparken zorlananlarının sorunu genlerle ilgili.”
Bu açıklama, Avustralya'nın Monash ve Danimarka'nın Kopenhag üniversiteleri araştırmacılarından geldi.
Beyin ve sindirim sistemi arasındaki sinyalleri kontrol eden bir gen bulan araştırmacılar, tokluk hissini de aynı genin kontrol ettiğini ortaya çıkardı.
Genin bir diğer özelliği de hareket etme isteği yaratması. Doğada canlılar acıktığında çevrelerini gezerek yiyecek aramaya çalışıyor. Ancak karınları toksa, uyku ile besin, yağ olarak depolanıyor. Bu denge, yani tokluk hissinin oluşumu genlerde kodlanıyor.
Araştırmacılar, yemek yedikten sonra uyku bastırmasının da aynı mekanizmaya bağlı olduğunu belirtiyor.
Bilim insanları bu konuda yapılacak çalışmalarla, tokluk hissi verecek doğal bir ilaç geliştirilebileceğini söylüyor.
“Diyet yaparken zorlananlarının sorunu genlerle ilgili.”
Bu açıklama, Avustralya'nın Monash ve Danimarka'nın Kopenhag üniversiteleri araştırmacılarından geldi.
Beyin ve sindirim sistemi arasındaki sinyalleri kontrol eden bir gen bulan araştırmacılar, tokluk hissini de aynı genin kontrol ettiğini ortaya çıkardı.
Genin bir diğer özelliği de hareket etme isteği yaratması. Doğada canlılar acıktığında çevrelerini gezerek yiyecek aramaya çalışıyor. Ancak karınları toksa, uyku ile besin, yağ olarak depolanıyor. Bu denge, yani tokluk hissinin oluşumu genlerde kodlanıyor.
Araştırmacılar, yemek yedikten sonra uyku bastırmasının da aynı mekanizmaya bağlı olduğunu belirtiyor.
Bilim insanları bu konuda yapılacak çalışmalarla, tokluk hissi verecek doğal bir ilaç geliştirilebileceğini söylüyor.
Canan Karatay: Kırmızı et kilo verdirir, dinçleştirir
Doğal beslenmiş hayvanlardaki kırmızı et proteinlerinin kilo vermeyi başlattığını ve dinç kalmayı sağladığını söyleyen Prof. Canan Karatay, "En sağlıklı kırmızı et kuzu, keçi ve av hayvanlarında bulunur" dedi.
Izgarada sade olarak pişirilen veya yemeklerde kullanılan kuzu etinin evde yapılan kıymalı köftenin sağlıklı pişirilmesi durumunda kanserojen olmadığını söyleyen
İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, zararlı bileşiklerin et yandığında meydana geldiğini aktardı.
"Zararlı ve kanserojen olan da budur zaten fakat insanımız da gidip o yanığı tüketmeyi sever. Yanlış burada başlıyor" diyen Karatay, bol protein içeren sakatatların fiyatlarının düşük olmasından dolayı tercih edilebileceğini anlattı:
Karatay, "Sakatatlar D vitamini ve demir bakımından zengindirler. Özellikle karaciğer ve yürek çok fazla D vitamini içerir. Serbest dolaşan bütün hayvanlarda Omega 3 bulunur. Yani kuzunun böbreği, dalağı, beyni, karaciğeri ve yüreği gibi sakatatlar rahatlıkla yenebilir" diye konuştu.
"SALAM, SOSİS, SUCUK DEĞİL PASTIRMA TÜKETİN"
Türkiye’de en lezzetli yiyecekler arasında bulunan, doğallığını kaybetmemiş kırmızı et çeşitlerinden birinin pastırma olduğunu ifade eden Karatay, şöyle konuştu:
"Salam, sosis, sucuk gibi işlem görmüş şarküteri etleri fazla miktarda nitrat içerirler. Kızartılarak tüketilen bu etler, kansere neden olur. Örneğin lahmacun yenebilir. Kilo vermek isteyenler bile az miktarda lahmacun yiyebilir. İnce hamuru karbonhidrat, kıyması protein, soğanı, maydanozu ve domatesi ise sebzedir. Lahmacun dengeli ve sağlıklı bir besin kaynağıdır. Doğal beslenmiş hayvanlardaki kırmızı et proteinleri, kilo vermeyi başlatır ve dinç kalmayı sağlar. Elazığ usulü bulgurlu çiğ köfte de sağlıklı ve lezzetli bir et yemeğidir. Çiğ köftenin sağlıklı olmasının sebebi işlenmemiş olması ve baharatlarla ince bulgurla yoğrulmuş olmasıdır. Elazığ’ın içli köftesi de son derece sağlıklıdır. Dışı bulgurdur içinde de ceviz, ceviz yağı, soğan ve et bulunur. Yani salam ve sosis masum değilken tüketiyoruz, saydıklarımı tüketmiyoruz. Yanlış yapıyoruz."
"KIRMIZI ET PROTEİNLERİ KİLO VERMEYİ BAŞLATIR"
Karatay, kırmızı etin kandaki ürik asidi yükseltmediğini dile getirerek şunları kaydetti:
"Gut hastalığının nedeni etli yiyecekler değil, şeker gibi aşırı miktarda tüketilen karbonhidratlardır. Yapılan bir araştırma karbonhidrat ağırlıklı bir yemekten sonra kalp krizi geçirenlerin, yağlı yemeklerden sonra kalp krizi geçirenlere oranla yüzde 75 daha fazla olduğunu gösteriyor. Glisemik indeksi yüksek, karbonhidratlı yemekler, aşırı miktarda kan şekerini yükselterek insülin hormonunu da aniden yükseltiyor. Şeker ve insülin yüksekliği karaciğeri yağlandırır ve insülin direncini başlatır. Şeker hastalığı da açlık kan şekerimiz normal dahi olsa bir insülin direnci hastalığıdır. Sağlığınıza dikkat etmek istiyorsanız sağlıklı, katkısız kırmızı et yiyebilirsiniz. Doğal beslenmiş hayvanlardaki kırmızı et proteinleri, kilo vermeyi başlatır ve dinç kalmayı sağlar. Fakat önce sağlıklı bilinçlenmek gerekiyor." ntvmsnc
Izgarada sade olarak pişirilen veya yemeklerde kullanılan kuzu etinin evde yapılan kıymalı köftenin sağlıklı pişirilmesi durumunda kanserojen olmadığını söyleyen
İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, zararlı bileşiklerin et yandığında meydana geldiğini aktardı.
"Zararlı ve kanserojen olan da budur zaten fakat insanımız da gidip o yanığı tüketmeyi sever. Yanlış burada başlıyor" diyen Karatay, bol protein içeren sakatatların fiyatlarının düşük olmasından dolayı tercih edilebileceğini anlattı:
Karatay, "Sakatatlar D vitamini ve demir bakımından zengindirler. Özellikle karaciğer ve yürek çok fazla D vitamini içerir. Serbest dolaşan bütün hayvanlarda Omega 3 bulunur. Yani kuzunun böbreği, dalağı, beyni, karaciğeri ve yüreği gibi sakatatlar rahatlıkla yenebilir" diye konuştu.
"SALAM, SOSİS, SUCUK DEĞİL PASTIRMA TÜKETİN"
Türkiye’de en lezzetli yiyecekler arasında bulunan, doğallığını kaybetmemiş kırmızı et çeşitlerinden birinin pastırma olduğunu ifade eden Karatay, şöyle konuştu:
"Salam, sosis, sucuk gibi işlem görmüş şarküteri etleri fazla miktarda nitrat içerirler. Kızartılarak tüketilen bu etler, kansere neden olur. Örneğin lahmacun yenebilir. Kilo vermek isteyenler bile az miktarda lahmacun yiyebilir. İnce hamuru karbonhidrat, kıyması protein, soğanı, maydanozu ve domatesi ise sebzedir. Lahmacun dengeli ve sağlıklı bir besin kaynağıdır. Doğal beslenmiş hayvanlardaki kırmızı et proteinleri, kilo vermeyi başlatır ve dinç kalmayı sağlar. Elazığ usulü bulgurlu çiğ köfte de sağlıklı ve lezzetli bir et yemeğidir. Çiğ köftenin sağlıklı olmasının sebebi işlenmemiş olması ve baharatlarla ince bulgurla yoğrulmuş olmasıdır. Elazığ’ın içli köftesi de son derece sağlıklıdır. Dışı bulgurdur içinde de ceviz, ceviz yağı, soğan ve et bulunur. Yani salam ve sosis masum değilken tüketiyoruz, saydıklarımı tüketmiyoruz. Yanlış yapıyoruz."
"KIRMIZI ET PROTEİNLERİ KİLO VERMEYİ BAŞLATIR"
Karatay, kırmızı etin kandaki ürik asidi yükseltmediğini dile getirerek şunları kaydetti:
"Gut hastalığının nedeni etli yiyecekler değil, şeker gibi aşırı miktarda tüketilen karbonhidratlardır. Yapılan bir araştırma karbonhidrat ağırlıklı bir yemekten sonra kalp krizi geçirenlerin, yağlı yemeklerden sonra kalp krizi geçirenlere oranla yüzde 75 daha fazla olduğunu gösteriyor. Glisemik indeksi yüksek, karbonhidratlı yemekler, aşırı miktarda kan şekerini yükselterek insülin hormonunu da aniden yükseltiyor. Şeker ve insülin yüksekliği karaciğeri yağlandırır ve insülin direncini başlatır. Şeker hastalığı da açlık kan şekerimiz normal dahi olsa bir insülin direnci hastalığıdır. Sağlığınıza dikkat etmek istiyorsanız sağlıklı, katkısız kırmızı et yiyebilirsiniz. Doğal beslenmiş hayvanlardaki kırmızı et proteinleri, kilo vermeyi başlatır ve dinç kalmayı sağlar. Fakat önce sağlıklı bilinçlenmek gerekiyor." ntvmsnc
Etiketler:
beslenme,
canan karatay,
et,
kilo vermek
11 Şubat 2017 Cumartesi
Kilo aldırmayan makarna nasıl olur?
Beslenmeden makarna, ekmek, bulgur gibi karbonhidratların tamamen çıkarılmasının doğru olmadığına vurgu yapan diyetisyenler, diyetlerde gereksinim doğrultusunda karbonhidrat tüketilmesini öneriyor. Dikkat edilecek en önemli nokta ise tüketilen karbonhidratın miktarı.
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği, Obezite Diyetisyenliği Derneği ve Türkiye Diyetisyenler Derneğince "Hastalıklarda Beslenme Sempozyumu: Karbonhidrat Sayımı" düzenlendi.
Diyetisyenlere, diyabet tedavisinde etkin şekilde uygulanan karbonhidrat sayımı yöntemi ile ilgili temel prensiplerin ve güncel bilgilerin uygulamalı olarak aktarıldığı sempozyumda, doğal, besleyici ve sağlıklı bir besin olarak tanımlanan makarnanın sofralarda ve diyetlerde ne şekilde yer alması gerektiği anlatıldı.
Sempozyuma katılan yaklaşık 300 diyetisyen, kremasız, bol sebze ve domates sosuyla hazırlanmış makarnaların tadına bakarak, sağlıklı beslenmenin ipuçlarını verdi.
"TAHIL GRUBUNU YEMEZSENİZ, ZAYIFLAYAMAZSINIZ"
Sempozyumda gazetecilere açıklama yapan Obezite Diyetisyenliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Nevin Şanlıer, yeterli ve dengeli beslenmede karbonhidratların çok önemli bir yer tuttuğunu ifade etti.
Bir kişinin günlük enerjisinin yüzde 50-60'ının karbonhidratlardan elde edildiğini anlatan Şanlıer, bu nedenle besinler içinde karbonhidratların en çok kullanılan yiyecekler arasında yer aldığını söyledi.
Şanlıer, karbonhidratların bir gramının 4 kalori enerji verdiğini dile getirerek, bunların içine ekmek, tahıl grupları, makarna, pilav, eriştenin girdiğini belirtti.
“DİYETİNİZDEN MAKARNA, BULGUR VE EKMEĞİ TAMAMEN ÇIKARMAYIN”
Diyetler içinde de karbonhidratların mutlaka olması gerektiğine dikkati çeken Şanlıer, "Bizim ana besin kaynağımız olduğu için günlük öğünlerimizden ya da diyetimizden tamamen makarna, ekmek, pilav ve bulgurun çıkarılması olmaz. Bunların, mutlaka diyetlerimizde her gün olması gerekiyor. Bilimsel çalışmalar da gösteriyor ki günlük olarak da karbonhidrat tüketiminin yetişkin bir bireyde 130 gramın altına düşmemesi gerekiyor" diye konuştu.
“EKMEK VE MAKARNA OLMADAN ZAYIFLANMAZ”
Ekmek, makarna olmadan zayıflamanın da mümkün olmayacağını vurgulayan Şanlıer, "Zayıflama diyetlerinde de poliklinik çalışmalarımızda da mutlaka tahıl grubunu kullanıyoruz. Bunun içinde, makarna, ekmek, pilav ve unlu çorbalar bulunuyor. Ben, danışanlarımıza da 'Tahıl grubunu yemezseniz, zayıflayamazsınız' diyorum" değerlendirmesinde bulundu.
PROTEİN ARTINCA DOYMUŞ YAĞ ORANI DA ARTAR
Bazı uzmanların, "Ekmek yemeyin" şeklindeki önerilerinin hatırlatılması üzerine Şanlıer, "Doğru bulmuyorum çünkü protein miktarını da ne kadar artırırsanız aynı zamanda doymuş yağ oranını yükseltiyorsunuz. Yağ oranın artırılması demek de başta kalp damar hastalıkları olmak üzere pek çok hastalığın oluşumuna neden oluyor" yanıtını verdi.
MAKARNA NASIL YENMELİ?
Şanlıer, sağlıklı bir beslenmede makarnanın nasıl tüketilmesi gerektiğini anlatarak, pişirirken yağ oranının yükseltilmesi ve kremalı soslarla sunulmasının uygun olmadığını, bunun yerine bol sebzeli, domatesli, yoğurtlu ya da kıymalı şekilde yapılabileceğini ifade etti.
Kişinin gereksinimi kadar tüketim yapılması gerektiğini belirten Şanlıer, bunun sadece karbonhidratlar için değil, tüm gıdalar için geçerli olduğunun altını çizdi.
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği, Obezite Diyetisyenliği Derneği ve Türkiye Diyetisyenler Derneğince "Hastalıklarda Beslenme Sempozyumu: Karbonhidrat Sayımı" düzenlendi.
Diyetisyenlere, diyabet tedavisinde etkin şekilde uygulanan karbonhidrat sayımı yöntemi ile ilgili temel prensiplerin ve güncel bilgilerin uygulamalı olarak aktarıldığı sempozyumda, doğal, besleyici ve sağlıklı bir besin olarak tanımlanan makarnanın sofralarda ve diyetlerde ne şekilde yer alması gerektiği anlatıldı.
Sempozyuma katılan yaklaşık 300 diyetisyen, kremasız, bol sebze ve domates sosuyla hazırlanmış makarnaların tadına bakarak, sağlıklı beslenmenin ipuçlarını verdi.
"TAHIL GRUBUNU YEMEZSENİZ, ZAYIFLAYAMAZSINIZ"
Sempozyumda gazetecilere açıklama yapan Obezite Diyetisyenliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Nevin Şanlıer, yeterli ve dengeli beslenmede karbonhidratların çok önemli bir yer tuttuğunu ifade etti.
Bir kişinin günlük enerjisinin yüzde 50-60'ının karbonhidratlardan elde edildiğini anlatan Şanlıer, bu nedenle besinler içinde karbonhidratların en çok kullanılan yiyecekler arasında yer aldığını söyledi.
Şanlıer, karbonhidratların bir gramının 4 kalori enerji verdiğini dile getirerek, bunların içine ekmek, tahıl grupları, makarna, pilav, eriştenin girdiğini belirtti.
“DİYETİNİZDEN MAKARNA, BULGUR VE EKMEĞİ TAMAMEN ÇIKARMAYIN”
Diyetler içinde de karbonhidratların mutlaka olması gerektiğine dikkati çeken Şanlıer, "Bizim ana besin kaynağımız olduğu için günlük öğünlerimizden ya da diyetimizden tamamen makarna, ekmek, pilav ve bulgurun çıkarılması olmaz. Bunların, mutlaka diyetlerimizde her gün olması gerekiyor. Bilimsel çalışmalar da gösteriyor ki günlük olarak da karbonhidrat tüketiminin yetişkin bir bireyde 130 gramın altına düşmemesi gerekiyor" diye konuştu.
“EKMEK VE MAKARNA OLMADAN ZAYIFLANMAZ”
Ekmek, makarna olmadan zayıflamanın da mümkün olmayacağını vurgulayan Şanlıer, "Zayıflama diyetlerinde de poliklinik çalışmalarımızda da mutlaka tahıl grubunu kullanıyoruz. Bunun içinde, makarna, ekmek, pilav ve unlu çorbalar bulunuyor. Ben, danışanlarımıza da 'Tahıl grubunu yemezseniz, zayıflayamazsınız' diyorum" değerlendirmesinde bulundu.
PROTEİN ARTINCA DOYMUŞ YAĞ ORANI DA ARTAR
Bazı uzmanların, "Ekmek yemeyin" şeklindeki önerilerinin hatırlatılması üzerine Şanlıer, "Doğru bulmuyorum çünkü protein miktarını da ne kadar artırırsanız aynı zamanda doymuş yağ oranını yükseltiyorsunuz. Yağ oranın artırılması demek de başta kalp damar hastalıkları olmak üzere pek çok hastalığın oluşumuna neden oluyor" yanıtını verdi.
MAKARNA NASIL YENMELİ?
Şanlıer, sağlıklı bir beslenmede makarnanın nasıl tüketilmesi gerektiğini anlatarak, pişirirken yağ oranının yükseltilmesi ve kremalı soslarla sunulmasının uygun olmadığını, bunun yerine bol sebzeli, domatesli, yoğurtlu ya da kıymalı şekilde yapılabileceğini ifade etti.
Kişinin gereksinimi kadar tüketim yapılması gerektiğini belirten Şanlıer, bunun sadece karbonhidratlar için değil, tüm gıdalar için geçerli olduğunun altını çizdi.
7 Şubat 2017 Salı
Sıfırlama Diyeti’yle bedeninizi yeniden başlatın
15 gün içinde hem metabolizmanızı güçlendirerek hem de fazla yağlarınızdan kurtularak zayıflamanın keyfine dünyaca ünlü yıldızların beslenme danışmanı Harley Pasternak’ın Sıfırlama Diyeti ile varın!
Yaşamın yeterince zor olduğunu belirterek “Hayattaki en büyük zevklerden biri yemek yemektir ve kilo vermek, diyet yapmak asla bir ceza gibi olmamalıdır” diyen Harley Pasternak, sevimsiz ve acı çektiren diyetleri unutmanızdan yana. İyi yerken bile kilo verilebileceğinin altını çizerek; diyeti keyifli hale getirecek, neredeyse her besin grubundan değerler almanızı sağlayacak, sizi mutlu edecek ve en önemlisi aç bırakmayacak Sıfırlama Diyeti ile sağlıklı kilo vermeye farklı bir bakış açısı kazandırıyor.
SIFIRLAMA DİYETİ’NİN SAĞLADIĞI AVANTAJLAR
• DAHA ÖNCE OLMADIĞI KADAR HIZLI ÖĞÜNLER HAZIRLAYIP, DAHA AZ MASRAF YAPACAKSINIZ.
• DÜZENLI OLARAK MEYVE VE SEBZE TÜKETECEKSİNİZ.
• GÜN İÇİNDE METABOLİZMANIZIN KUSURSUZ ÇALIŞTIĞINI FARK EDECEKSİNİZ.
• YAĞ YAKAN BESİNLERİ DAHA ÇOK TÜKETMİŞ OLACAKSINIZ.
NASIL YAPILIYOR?
Bedeninizi ve dış görünümünüzü baştan aşağıya değiştirecek Sıfırlama Diyeti, üç farklı aşamadan oluşuyor. Toplamda 15 güne denk gelen bu üç evrede günde beş öğün yiyebilmeyi, günün genelinde hareket halinde olmayı ve kendi öğünlerinizi hazırlayabilmeyi öğrenmiş oluyorsunuz. Şimdi bu üç farklı dönemi ele alalım…
İlk beş günü içeren birinci evrede günde üç kez püre ve iki ara öğün tüketilmesi gerekiyor. Birinci evre, beynin ve bedenin besin değişikliklerine alışması açısından önemli bir yer tutuyor. Öğünlerin miktarı az olmayacağından doymama gibi bir korkuya kapılmanıza da gerek yok. Beslenmenin yanı sıra birinci evrede de hareket temposuna dikkat etmek gerekiyor. Bu ilk beş gün boyunca ağırlık ya da kondisyon çalışmalarını bir kenara bırakıp, yalnızca yürümeye odaklanmalısınız. Günde en az 10.000 adımı tamamlayarak bu işlemi de yerine getirebilirsiniz.
İkinci evre ise altıncı ve 10’uncu günler arasındaki zamanı kapsıyor. Birinci evrede olduğu gibi yine beş öğün tüketiliyor fakat iki püre ve bir normal öğüne ek olarak sağlıklı ara öğünler tercih edilebiliyor. İkinci evrede hareket temponuzda da değişiklikler meydana geliyor. Birinci evredeki 10.000 adıma ek olarak haftanın üç günü bedeninizi güçlendirmek adına beşer dakikalık fitness programı uygulamanız gerekiyor. Kendinize uygun olan kol, karın ve bacak hareketlerinin her birine beş dakikanızı ayırarak egzersiz programınızı tamamlayabilirsiniz.
Üçüncü aşamada ise yalnızca bir püre, iki normal öğün ve iki ara öğün tüketilmesi gerekiyor. Egzersizlerde ise gün boyunca tamamlanan 10.000 adım haricinde ikinci aşamadaki programın genişletilmiş hali uygulanıyor. Yani atacağınız 10.000 adım dışında 30 dakikalık ekstra yürüyüş ve ek olarak 10’ar dakikalık direnç egzersizlerinizi tamamlamanız gerekiyor.
KAHVALTI
Malzemeler: 5 adet çiğ badem, 1 adet kabuğu soyulmamış, çekirdeksiz, doğranmış kırmızı elma, 1 adet dondurulmuş ve doğranmış küçük muz, 150 g yağsız yoğurt, 1 bardak yağsız süt, 1/2 çay kaşığı toz tarçın.
Yapılışı: Karıştırıcıda bademleri ezilinceye kadar karıştırın. Elma, muz, yoğurt, süt ve tarçını katın. Dilediğiniz kıvama gelinceye kadar karıştırmaya devam edin.
Besin değerleri:
Kalori: 325 kcal
Yağ: 4 g
Karbonhidrat: 56 g
Protein: 19 g
Lif: 8 g
ÖĞLE
Malzemeler: 120 g dondurulmuş frambuaz, 30 g dondurulmuş yaban mersini, 1/2 portakal, 1/2 çay kaşığı vanilyalı protein tozu, 1 yemek kaşığı çekilmiş keten tohumu
Yapılışı: Karıştırıcıda frambuaz, yaban mersini, portakal, protein tozu ve keten tohumunu istenilen kıvama gelinceye kadar getirip servis edin.
Besin değerleri:
Kalori: 271 kcal
Yağ: 5 g
Karbonhidrat: 43 g
Protein: 27 g
Lif: 11 g
AKŞAM
Malzemeler: 60 g ıspanak, 1 adet kabuğu soyulmuş, çekirdeksiz, doğranmış olgun armut, 15 adet yeşil ya da kırmızı üzüm, 185 g gram yağsız yoğurt, 2 yemek kaşığı doğranmış avokado, 1-2 yemek kaşığı taze yeşil limon suyu.
Yapılışı: Karıştırıcıya ıspanak, armut, üzüm, yoğurt, avokado ve yeşil limon suyunu koyun. İstediğiniz kıvama gelinceye kadar karıştırın.
Besin değerleri:
Kalori: 275 kcal
Yağ: 6 g
Karbonhidrat: 48 g
Protein: 20 g
Lif: 9 g
En iyi püre için süt, yağsız proteinler, sağlıklı yağlar ve yüksek lif içeren karbonhidratları tercih etmelisiniz. Ara öğünlerde elma, armut, portakal, kivi ve taneli meyveler tüketebilirsiniz.
Elif GÜRSOY / FORMSANTE
Yaşamın yeterince zor olduğunu belirterek “Hayattaki en büyük zevklerden biri yemek yemektir ve kilo vermek, diyet yapmak asla bir ceza gibi olmamalıdır” diyen Harley Pasternak, sevimsiz ve acı çektiren diyetleri unutmanızdan yana. İyi yerken bile kilo verilebileceğinin altını çizerek; diyeti keyifli hale getirecek, neredeyse her besin grubundan değerler almanızı sağlayacak, sizi mutlu edecek ve en önemlisi aç bırakmayacak Sıfırlama Diyeti ile sağlıklı kilo vermeye farklı bir bakış açısı kazandırıyor.
SIFIRLAMA DİYETİ’NİN SAĞLADIĞI AVANTAJLAR
• DAHA ÖNCE OLMADIĞI KADAR HIZLI ÖĞÜNLER HAZIRLAYIP, DAHA AZ MASRAF YAPACAKSINIZ.
• DÜZENLI OLARAK MEYVE VE SEBZE TÜKETECEKSİNİZ.
• GÜN İÇİNDE METABOLİZMANIZIN KUSURSUZ ÇALIŞTIĞINI FARK EDECEKSİNİZ.
• YAĞ YAKAN BESİNLERİ DAHA ÇOK TÜKETMİŞ OLACAKSINIZ.
NASIL YAPILIYOR?
Bedeninizi ve dış görünümünüzü baştan aşağıya değiştirecek Sıfırlama Diyeti, üç farklı aşamadan oluşuyor. Toplamda 15 güne denk gelen bu üç evrede günde beş öğün yiyebilmeyi, günün genelinde hareket halinde olmayı ve kendi öğünlerinizi hazırlayabilmeyi öğrenmiş oluyorsunuz. Şimdi bu üç farklı dönemi ele alalım…
İlk beş günü içeren birinci evrede günde üç kez püre ve iki ara öğün tüketilmesi gerekiyor. Birinci evre, beynin ve bedenin besin değişikliklerine alışması açısından önemli bir yer tutuyor. Öğünlerin miktarı az olmayacağından doymama gibi bir korkuya kapılmanıza da gerek yok. Beslenmenin yanı sıra birinci evrede de hareket temposuna dikkat etmek gerekiyor. Bu ilk beş gün boyunca ağırlık ya da kondisyon çalışmalarını bir kenara bırakıp, yalnızca yürümeye odaklanmalısınız. Günde en az 10.000 adımı tamamlayarak bu işlemi de yerine getirebilirsiniz.
İkinci evre ise altıncı ve 10’uncu günler arasındaki zamanı kapsıyor. Birinci evrede olduğu gibi yine beş öğün tüketiliyor fakat iki püre ve bir normal öğüne ek olarak sağlıklı ara öğünler tercih edilebiliyor. İkinci evrede hareket temponuzda da değişiklikler meydana geliyor. Birinci evredeki 10.000 adıma ek olarak haftanın üç günü bedeninizi güçlendirmek adına beşer dakikalık fitness programı uygulamanız gerekiyor. Kendinize uygun olan kol, karın ve bacak hareketlerinin her birine beş dakikanızı ayırarak egzersiz programınızı tamamlayabilirsiniz.
Üçüncü aşamada ise yalnızca bir püre, iki normal öğün ve iki ara öğün tüketilmesi gerekiyor. Egzersizlerde ise gün boyunca tamamlanan 10.000 adım haricinde ikinci aşamadaki programın genişletilmiş hali uygulanıyor. Yani atacağınız 10.000 adım dışında 30 dakikalık ekstra yürüyüş ve ek olarak 10’ar dakikalık direnç egzersizlerinizi tamamlamanız gerekiyor.
KAHVALTI
Malzemeler: 5 adet çiğ badem, 1 adet kabuğu soyulmamış, çekirdeksiz, doğranmış kırmızı elma, 1 adet dondurulmuş ve doğranmış küçük muz, 150 g yağsız yoğurt, 1 bardak yağsız süt, 1/2 çay kaşığı toz tarçın.
Yapılışı: Karıştırıcıda bademleri ezilinceye kadar karıştırın. Elma, muz, yoğurt, süt ve tarçını katın. Dilediğiniz kıvama gelinceye kadar karıştırmaya devam edin.
Besin değerleri:
Kalori: 325 kcal
Yağ: 4 g
Karbonhidrat: 56 g
Protein: 19 g
Lif: 8 g
ÖĞLE
Malzemeler: 120 g dondurulmuş frambuaz, 30 g dondurulmuş yaban mersini, 1/2 portakal, 1/2 çay kaşığı vanilyalı protein tozu, 1 yemek kaşığı çekilmiş keten tohumu
Yapılışı: Karıştırıcıda frambuaz, yaban mersini, portakal, protein tozu ve keten tohumunu istenilen kıvama gelinceye kadar getirip servis edin.
Besin değerleri:
Kalori: 271 kcal
Yağ: 5 g
Karbonhidrat: 43 g
Protein: 27 g
Lif: 11 g
AKŞAM
Malzemeler: 60 g ıspanak, 1 adet kabuğu soyulmuş, çekirdeksiz, doğranmış olgun armut, 15 adet yeşil ya da kırmızı üzüm, 185 g gram yağsız yoğurt, 2 yemek kaşığı doğranmış avokado, 1-2 yemek kaşığı taze yeşil limon suyu.
Yapılışı: Karıştırıcıya ıspanak, armut, üzüm, yoğurt, avokado ve yeşil limon suyunu koyun. İstediğiniz kıvama gelinceye kadar karıştırın.
Besin değerleri:
Kalori: 275 kcal
Yağ: 6 g
Karbonhidrat: 48 g
Protein: 20 g
Lif: 9 g
En iyi püre için süt, yağsız proteinler, sağlıklı yağlar ve yüksek lif içeren karbonhidratları tercih etmelisiniz. Ara öğünlerde elma, armut, portakal, kivi ve taneli meyveler tüketebilirsiniz.
Elif GÜRSOY / FORMSANTE
İşte Kim Kardashian’a 27 kilo verdiren o diyet!
Tv yıldızı Kim Kardashian, ikinci çocuktan sonra verdiği 27 kilonun sırrını açıkladı.
Oğlu Saint West’i kucağına aldıktan sonra 27 kilo veren Kardashian, 60 kiloya inmek için çok sıkı çalıştığını söyledi. 35 yaşındaki ünlü isim, vücudunu eski haline geri getirebilmek için ise Atkins diyeti uyguladığını yani karbonhidratı olabildiğince azalttığını belirtti.
“Çocuğu olan herkesin de bileceği gibi vücudu eski haline sokmak, kararlılık ve hem zihinsel hem fiziksel bir güç gerektiriyor” diyen Kardashian, her sabah saat 6'da antrenörünün onu çalıştırdığını dile getirerek, gün içerisinde neler yediğini şu şekilde açıkladı:
Kim Kardashian’ın 3 günlük diyeti:
1. gün
Kahvaltı: Çırpılmış yumurta ve hindi sosis, yanında az yağlı peynir ve taze meyveli yoğurt.
Ara Öğün: Bitter çikolata ve fındık barı
Öğle Yemeği: Ispanaklı ızgara tavuk ve peynirli sos
Ara Öğün: Yarım havuç ve 4 kaşık humus
Akşam Yemeği: Yeşil fasulyeli ve kekikli balık
Toplam: 1504 kalori
2. gün
Kahvaltı: Tavuk sosis, domates sos ve peynir ile sotelenmiş karnabahar
Ara Öğün: Yarım elma ve 50 gr cheddar peyniri
Öğlen Yemeği: Domatesli, turşulu ve soğanlı hindi burger
Ara Öğün: Atkin Bitter çikolata barı
Akşam yemeği: Bir kaşık pilav ile kuşkonmazlı tavuk
Toplam: 1561 kalori
3. gün
Kahvaltı: Haşlanmış yumurta, peynir ve bir kaşık bal
Ara öğün: Vanilyalı Frappe
Öğle yemeği: Baharatlı tavuklu noodle
Ara öğün: Atkin Vanilyalı bar
Akşam yemeği: Haşlanmış tavuk, karnabahar ve peynir
Toplam: 1700 kalori
Kim Kardashian düzenli egzersiz ve bu diyet listesi ile 6 ay gibi bir sürede 27 kilo zayıfladı.
Oğlu Saint West’i kucağına aldıktan sonra 27 kilo veren Kardashian, 60 kiloya inmek için çok sıkı çalıştığını söyledi. 35 yaşındaki ünlü isim, vücudunu eski haline geri getirebilmek için ise Atkins diyeti uyguladığını yani karbonhidratı olabildiğince azalttığını belirtti.
“Çocuğu olan herkesin de bileceği gibi vücudu eski haline sokmak, kararlılık ve hem zihinsel hem fiziksel bir güç gerektiriyor” diyen Kardashian, her sabah saat 6'da antrenörünün onu çalıştırdığını dile getirerek, gün içerisinde neler yediğini şu şekilde açıkladı:
Kim Kardashian’ın 3 günlük diyeti:
1. gün
Kahvaltı: Çırpılmış yumurta ve hindi sosis, yanında az yağlı peynir ve taze meyveli yoğurt.
Ara Öğün: Bitter çikolata ve fındık barı
Öğle Yemeği: Ispanaklı ızgara tavuk ve peynirli sos
Ara Öğün: Yarım havuç ve 4 kaşık humus
Akşam Yemeği: Yeşil fasulyeli ve kekikli balık
Toplam: 1504 kalori
2. gün
Kahvaltı: Tavuk sosis, domates sos ve peynir ile sotelenmiş karnabahar
Ara Öğün: Yarım elma ve 50 gr cheddar peyniri
Öğlen Yemeği: Domatesli, turşulu ve soğanlı hindi burger
Ara Öğün: Atkin Bitter çikolata barı
Akşam yemeği: Bir kaşık pilav ile kuşkonmazlı tavuk
Toplam: 1561 kalori
3. gün
Kahvaltı: Haşlanmış yumurta, peynir ve bir kaşık bal
Ara öğün: Vanilyalı Frappe
Öğle yemeği: Baharatlı tavuklu noodle
Ara öğün: Atkin Vanilyalı bar
Akşam yemeği: Haşlanmış tavuk, karnabahar ve peynir
Toplam: 1700 kalori
Kim Kardashian düzenli egzersiz ve bu diyet listesi ile 6 ay gibi bir sürede 27 kilo zayıfladı.
4 Şubat 2017 Cumartesi
Gezen tavuk yumurtasında büyük aldatmaca
Kayseri Yumurta Üreticileri Birliği, piyasada "gezen tavuk yumurtası" olarak bilinen ürünlerle ilgili çarpıcı bir iddia ortaya attı. İddiaya göre, fabrikalardan ucuza alınan kirli yumurtalar, "doğal yumurta" adı altında piyasaya sürülüyor.
''Üzerinde kir bulunan yumurtalar fabrikalardan ucuza alınıyor, ardından 'doğal yumurta' adıyla yüksek fiyatla satılıyor.''
Son zamanlarda adı sık duyulan ve yoğun talep gören "gezen tavuk yumurtası"yla ilgili bu iddia, Kayseri Yumurta Üreticileri Birliği'ne ait.
İddiaya göre, bazı satıcılar, halk arasındaki "Üzerinde kir bulunan yumurta doğal yumurtadır'’ anlayışını istismar ederek aldatmaca bir yöntem uyguluyor.
Satıcılar, fabrikalarda diğerlerinden daha ucuza satılan kirli yumurtaları aldıktan sonra, üç-dört katı fiyatla ve ‘'gezen tavuk yumurtası’' adıyla piyasaya sürüyor.
“TİCARİ YUMURTADAN FARKI YOK”
Özellikle gezen tavuk yumurtası aramanın gereksiz olduğunu belirten Kayseri Yumurta Üreticileri Birliği (Yum-Bir) Başkanı İbrahim Afyon, fabrikada üretilen yumurtaların daha hijyenik olduğunu savundu.
Afyon sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu tür yumurtaların ticari yumurtalardan hiçbir farkı yoktur. Hatta ticari yumurtaların şu avantajı vardır; hijyeniktir, yediği yem bellidir, bulunduğu ortam bellidir, aşılamaları ilaçlamaları zamanında yapılır ve kontrol altındadır.''
“YUMURTANIN ÜZERİNDEKİ KİR AKSİNE ZARARLI”
Yumurtaların üzerindeki kirin, algının aksine sağlıksız olduğunu vurgulayan Afyon, “Yumurtanın üzerindeki kir aksine zararlıdır. Yumurtanın üzerindeki gözenekten içeri geçebilir. Bunlar hijyen dışıdır'' dedi.
Yetkililere göre, yumurtada en çok dikkat edilmesi gereken kurallar, yumurtanın ambalajsız alınmaması, paketlerin üzerindeki son kullanma tarihine bakılması ve yumurtanın temiz olmasına dikkat edilmesi. ntvmsnc
''Üzerinde kir bulunan yumurtalar fabrikalardan ucuza alınıyor, ardından 'doğal yumurta' adıyla yüksek fiyatla satılıyor.''
Son zamanlarda adı sık duyulan ve yoğun talep gören "gezen tavuk yumurtası"yla ilgili bu iddia, Kayseri Yumurta Üreticileri Birliği'ne ait.
İddiaya göre, bazı satıcılar, halk arasındaki "Üzerinde kir bulunan yumurta doğal yumurtadır'’ anlayışını istismar ederek aldatmaca bir yöntem uyguluyor.
Satıcılar, fabrikalarda diğerlerinden daha ucuza satılan kirli yumurtaları aldıktan sonra, üç-dört katı fiyatla ve ‘'gezen tavuk yumurtası’' adıyla piyasaya sürüyor.
“TİCARİ YUMURTADAN FARKI YOK”
Özellikle gezen tavuk yumurtası aramanın gereksiz olduğunu belirten Kayseri Yumurta Üreticileri Birliği (Yum-Bir) Başkanı İbrahim Afyon, fabrikada üretilen yumurtaların daha hijyenik olduğunu savundu.
Afyon sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu tür yumurtaların ticari yumurtalardan hiçbir farkı yoktur. Hatta ticari yumurtaların şu avantajı vardır; hijyeniktir, yediği yem bellidir, bulunduğu ortam bellidir, aşılamaları ilaçlamaları zamanında yapılır ve kontrol altındadır.''
“YUMURTANIN ÜZERİNDEKİ KİR AKSİNE ZARARLI”
Yumurtaların üzerindeki kirin, algının aksine sağlıksız olduğunu vurgulayan Afyon, “Yumurtanın üzerindeki kir aksine zararlıdır. Yumurtanın üzerindeki gözenekten içeri geçebilir. Bunlar hijyen dışıdır'' dedi.
Yetkililere göre, yumurtada en çok dikkat edilmesi gereken kurallar, yumurtanın ambalajsız alınmaması, paketlerin üzerindeki son kullanma tarihine bakılması ve yumurtanın temiz olmasına dikkat edilmesi. ntvmsnc
1 Şubat 2017 Çarşamba
Kuşburnu çayı içmek için 9 neden
Uzmanlar uyarıyor: Günde iki fincan kuşburnu çayı ve bir yemek kaşığı şekersiz kuşburnu marmelatı beslenme planınızın bir parçası olmalıdır.
Acıbadem Bakırköy Hastanesi Beslenme ve Diyet, Fitoterapi Uzmanı Şeyda Sıla Bilgili, “Kış aylarında özellikle güçlü antioksidan yapısıyla öne çıkan kuşburnunu doğru demlediğinizde ve kararında tükettiğinizde sağlığınıza birçok faydasını görmeniz mümkün. Günde iki fincan kuşburnu çayı ve bir yemek kaşığı şekersiz kuşburnu marmelatı beslenme planınızın bir parçası olmalıdır” dedi.
Acıbadem Bakırköy Hastanesi Beslenme ve Diyet, Fitoterapi Uzmanı Şeyda Sıla Bilgili, kuşburnunun öne çıkan 9 faydasını anlatarak önemli uyarı ve önerilerde bulundu.
Kalp ve damar hastalıklarına karşı koruyor
Beslenme ve Diyet, Fitoterapi Uzmanı Bilgili, yapısında bol miktarda bulunan C vitamini, polifenoller ve antioksidanlar sayesinde bağışıklık sistemini güçlendiren kuşburnunun zengin vitamin ve minerallere sahip olduğunu belirterek, “Likopen ve A, B, E, K vitaminlerinin yanı sıra magnezyum, demir gibi değerli mineralleriyle vücut direncini artırıyor, sinir sisteminde, hücre yenilenmesinde fayda sağlıyor. Yapılan araştırmalar, limonun 60 katı kadar fazla C vitamini içeren kuşburnunun, mandalina ve portakala da fark attığını ortaya koyuyor. Ülkemizde her mevsim yetişebilen kuşburnu, kabızlık şikayeti çekenler için doğal bir şifa kaynağı. Birçok hastalığa fayda sağlayan kuşburnunun içeriğindeki pektin, laktasif etkiye sahip. Yani bağırsakların fazla çalışmasından ötürü ortaya çıkacak ishal benzeri etki oluşturuyor. Böylece düzenli tüketildiğinde kabızlığı gideriyor ve sindirimi kolaylaştırıyor. Bağırsak parazitlerini düşürüyor. Kandaki kötü kolesterolün düşürülmesi ve iyi kolesterol seviyesinin yükseltilmesinde faydalı olan kuşburnu, bu sayede kalp ve damar hastalıklarına karşı koruyor. Kuşburnunu çay olarak demleyip tüketebileceğiniz gibi, şekersiz marmeladını yaparak da faydalanabilirsiniz. Sağlıklı hücreleri kanserli hücrelere dönüştürerek zarar verebilen serbest radikallere karşı güçlü bir koruyucu olan kuşburnu, içeriğindeki güçlü antioksidanlarla kanser hücrelerinin büyüme ve gelişmesini de engelliyor” şeklinde konuştu.
Cildi güzelleştiriyor
“İçeriğindeki K vitamininden dolayı kuşburnu kanın pıhtılaşmasına yardımcı oluyor” diyen Beslenme ve Diyet, Fitoterapi Uzmanı Bilgili, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu nedenle damar içinde kan pıhtısının oluşması ve kan akımının engellenmesi olarak adlandırılan tromboz ve toplardamar iltihabı, tromboflebit gibi sorunları olan hastaların dikkatli tüketmesi gerekiyor. Kuşburnu A vitamini açısından zengin oluşuyla cildin elastikiyetini korumasını sağlıyor ve yaşlanmasını geciktirici etki sağlıyor. Kolajen seviyesini de artırıyor. Yara izleri ve akneleri gideriyor. Kuşburnunun çekirdekleri, gamalinoleik sit (GLA) yönünden zengin. Gamalinoleik asit, cilde canlılık kazandırıyor ve güneş kaynaklı yanıklarda da fayda sağlıyor. Ülkemizde özellikle kadınlarda ve çocuklarda demir eksikliğine bağlı kansızlık çok yaygın bir sorun. Gıdalarla alınan demirin serbest hale geçerek vücutta kullanılmasına yardımcı olur. Bu sayede demir eksikliğine bağlı oluşan kansızlığı önlüyor. Çocukların büyüme ve gelişmesinde de faydalı ama ölçüyü kaçırmamak kaydıyla! Doktoruna danışmadan 1 yaşından küçük çocuklara verilmesini tavsiye etmiyorum. Son yıllarda yapılan çalışmalar kuşburnunun iltihap oluşumunu önleyici özelliğe sahip olduğunu gösteriyor. Kuşburnu tüketimi dizde kireçlenme, eklemlerde kıkırdak dokunun yapısında bozulma, kıkırdakta incelme ve aşınmanın ortaya çıkardığı ostreoartrite bağlı ağrıların azalmasında etkili. Ayrıca günümüzde pek çok kişinin ortak sorunu olan dizde sıvı kaybına da kuşburnunun iyi geldiği yapılan çalışmalarda kanıtlanmış durumda. Kuşburnu püresinde bulunan önemli bir karotenoid olan likopen sadece kataraktın değil aynı zamanda diğer göz hastalıklarının da başlangıcı ve ilerlemesinde koruyucu etki gösteriyor.”
Kuşburnu çayını demlerken nelere dikkat edilmeli?
Beslenme ve Diyet, Fitoterapi Uzmanı Bilgili, kuşburnunu demlerken ve tüketirken nelere dikkat edilmesi gerektiği ile ilgili ise “5-6 adet kuşburnunu havanda hafif ezerek çatlatın. Ardından bir bardak (200 ml) kaynar suda 10 dakika demleyin. Demlerken kapağını kapalı tutun ki içeriğindeki suya geçen C vitamini bir diğer ismiyle askorbik asit yok olmasın. Ne kazar uzun kaynatırsanız içeriğindeki C vitamini o kadar azaldığından, demleme süresini de uzatmayın. Yemeklerden 30 dakika sonra için. Kuşburnunun zengin vitamin ve minerallerinden tam anlamıyla faydalanabilmek için hazırladıktan sonra 5 dakika içinde tüketin. Soğuma sırasında C vitamini miktarı hızla azaldığından, marmelat ve pekmezde C vitamini oranı kuşburnu çayına oranla düşüyor. Marmeladını mutlaka şekersiz yapın. Kuşburnunu ister bütün, ister ufalanmış ister toz haliyle olsun saklarken mutlaka ışıktan muhafaza edin ve cam kavanozda saklayın” diye konuştu.
Acıbadem Bakırköy Hastanesi Beslenme ve Diyet, Fitoterapi Uzmanı Şeyda Sıla Bilgili, “Kış aylarında özellikle güçlü antioksidan yapısıyla öne çıkan kuşburnunu doğru demlediğinizde ve kararında tükettiğinizde sağlığınıza birçok faydasını görmeniz mümkün. Günde iki fincan kuşburnu çayı ve bir yemek kaşığı şekersiz kuşburnu marmelatı beslenme planınızın bir parçası olmalıdır” dedi.
Acıbadem Bakırköy Hastanesi Beslenme ve Diyet, Fitoterapi Uzmanı Şeyda Sıla Bilgili, kuşburnunun öne çıkan 9 faydasını anlatarak önemli uyarı ve önerilerde bulundu.
Kalp ve damar hastalıklarına karşı koruyor
Beslenme ve Diyet, Fitoterapi Uzmanı Bilgili, yapısında bol miktarda bulunan C vitamini, polifenoller ve antioksidanlar sayesinde bağışıklık sistemini güçlendiren kuşburnunun zengin vitamin ve minerallere sahip olduğunu belirterek, “Likopen ve A, B, E, K vitaminlerinin yanı sıra magnezyum, demir gibi değerli mineralleriyle vücut direncini artırıyor, sinir sisteminde, hücre yenilenmesinde fayda sağlıyor. Yapılan araştırmalar, limonun 60 katı kadar fazla C vitamini içeren kuşburnunun, mandalina ve portakala da fark attığını ortaya koyuyor. Ülkemizde her mevsim yetişebilen kuşburnu, kabızlık şikayeti çekenler için doğal bir şifa kaynağı. Birçok hastalığa fayda sağlayan kuşburnunun içeriğindeki pektin, laktasif etkiye sahip. Yani bağırsakların fazla çalışmasından ötürü ortaya çıkacak ishal benzeri etki oluşturuyor. Böylece düzenli tüketildiğinde kabızlığı gideriyor ve sindirimi kolaylaştırıyor. Bağırsak parazitlerini düşürüyor. Kandaki kötü kolesterolün düşürülmesi ve iyi kolesterol seviyesinin yükseltilmesinde faydalı olan kuşburnu, bu sayede kalp ve damar hastalıklarına karşı koruyor. Kuşburnunu çay olarak demleyip tüketebileceğiniz gibi, şekersiz marmeladını yaparak da faydalanabilirsiniz. Sağlıklı hücreleri kanserli hücrelere dönüştürerek zarar verebilen serbest radikallere karşı güçlü bir koruyucu olan kuşburnu, içeriğindeki güçlü antioksidanlarla kanser hücrelerinin büyüme ve gelişmesini de engelliyor” şeklinde konuştu.
Cildi güzelleştiriyor
“İçeriğindeki K vitamininden dolayı kuşburnu kanın pıhtılaşmasına yardımcı oluyor” diyen Beslenme ve Diyet, Fitoterapi Uzmanı Bilgili, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu nedenle damar içinde kan pıhtısının oluşması ve kan akımının engellenmesi olarak adlandırılan tromboz ve toplardamar iltihabı, tromboflebit gibi sorunları olan hastaların dikkatli tüketmesi gerekiyor. Kuşburnu A vitamini açısından zengin oluşuyla cildin elastikiyetini korumasını sağlıyor ve yaşlanmasını geciktirici etki sağlıyor. Kolajen seviyesini de artırıyor. Yara izleri ve akneleri gideriyor. Kuşburnunun çekirdekleri, gamalinoleik sit (GLA) yönünden zengin. Gamalinoleik asit, cilde canlılık kazandırıyor ve güneş kaynaklı yanıklarda da fayda sağlıyor. Ülkemizde özellikle kadınlarda ve çocuklarda demir eksikliğine bağlı kansızlık çok yaygın bir sorun. Gıdalarla alınan demirin serbest hale geçerek vücutta kullanılmasına yardımcı olur. Bu sayede demir eksikliğine bağlı oluşan kansızlığı önlüyor. Çocukların büyüme ve gelişmesinde de faydalı ama ölçüyü kaçırmamak kaydıyla! Doktoruna danışmadan 1 yaşından küçük çocuklara verilmesini tavsiye etmiyorum. Son yıllarda yapılan çalışmalar kuşburnunun iltihap oluşumunu önleyici özelliğe sahip olduğunu gösteriyor. Kuşburnu tüketimi dizde kireçlenme, eklemlerde kıkırdak dokunun yapısında bozulma, kıkırdakta incelme ve aşınmanın ortaya çıkardığı ostreoartrite bağlı ağrıların azalmasında etkili. Ayrıca günümüzde pek çok kişinin ortak sorunu olan dizde sıvı kaybına da kuşburnunun iyi geldiği yapılan çalışmalarda kanıtlanmış durumda. Kuşburnu püresinde bulunan önemli bir karotenoid olan likopen sadece kataraktın değil aynı zamanda diğer göz hastalıklarının da başlangıcı ve ilerlemesinde koruyucu etki gösteriyor.”
Kuşburnu çayını demlerken nelere dikkat edilmeli?
Beslenme ve Diyet, Fitoterapi Uzmanı Bilgili, kuşburnunu demlerken ve tüketirken nelere dikkat edilmesi gerektiği ile ilgili ise “5-6 adet kuşburnunu havanda hafif ezerek çatlatın. Ardından bir bardak (200 ml) kaynar suda 10 dakika demleyin. Demlerken kapağını kapalı tutun ki içeriğindeki suya geçen C vitamini bir diğer ismiyle askorbik asit yok olmasın. Ne kazar uzun kaynatırsanız içeriğindeki C vitamini o kadar azaldığından, demleme süresini de uzatmayın. Yemeklerden 30 dakika sonra için. Kuşburnunun zengin vitamin ve minerallerinden tam anlamıyla faydalanabilmek için hazırladıktan sonra 5 dakika içinde tüketin. Soğuma sırasında C vitamini miktarı hızla azaldığından, marmelat ve pekmezde C vitamini oranı kuşburnu çayına oranla düşüyor. Marmeladını mutlaka şekersiz yapın. Kuşburnunu ister bütün, ister ufalanmış ister toz haliyle olsun saklarken mutlaka ışıktan muhafaza edin ve cam kavanozda saklayın” diye konuştu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)