Amerikalı ünlülerin gözdesi haline gelen diyeti uygulamak oldukça basit. Yapacağınız tek şey aktar ya da büyük marketlerden malzemeyi temin edip, bir an önce başlamak.
6 haftada mucize sonuç.Hareketsizlik ve yanlış beslenme sonucu vücudun alt tarafında toplanan yağlardan kurtulmak için çok özel bir diyete ihtiyaç var. Uygulayacağınız diyet her yerde kolayca bulup tüketeceğiniz gıdalardan oluşuyor. En önemlisi de oldukça ekonomik oluşu.
Diyetin birinci dereceden etkilediği bölüm kalça ve basen, ardından da bacaklar geliyor. Kalça ve diz kapağı bölgesinde fazla kilo problemi olan kişiler, 6 hafta içinde etkili çözüme kavuşabiliyor. Diyet kayısı ve badem müslisi olarak tanımlanıyor.
Sihirli Karışım
Hazırlayacağınız müslinin tadı oldukça leziz. İçeriğinde badem, kurutulmuş meyvalar ve tahıl gibi pek çok vücuda faydalı gıdalar bulunuyor. Hepsi bir araya getirildiğinde kalça bölgenizdeki yağları hızla eritip, sizi istediğiniz görünüme kavuşturuyor.
Ana Öğünler
Pazartesi: Bir parça tavuk kanat ya da göğüs ızgara, yeşil salata ve bir meyve
Salı: İki yumurtalı omlet, domates ve rendelenmiş havuçla tüketilecek
Çarşamba: Bir çay fincanı büyüklüğünde yer tutan Spagetti ve bir meyve
Perşembe: İnce dilimlenmiş bir tavuk göğsü. Haşlanmış havuçla servis yapılacak. Dilerseniz yanına haşlanmış brokoli de alabilirsiniz. Bir meyve
Cuma: Ton balıklı yeşil salata. Bir adet katı pişmiş yumurta. Bir meyve
Cumartesi: Bir parça hindi göğsü, mısırla karışık yeşil salata. Bir meyve
Pazar: 3 dilim rosto edilmiş biftek, havuçlu brokoli salatası ve iki adet haşlanmış patates. Bir meyve.
Günlük Program
Kahvaltı: Bir porsiyon hazırladığınız müsli, bir fincan süt ve dilimlenmiş muz
Saat 11.00: Bir elma
Öğlen: Bir porsiyon müsli ve yarım muz
Öğleden sonra: Bir avuç kuru üzüm
Ana öğün: Meyve ve temel gıdalar
Yatmadan önce: Bir portakal
Meyveler: Elma, kayısı, iki kurutulmuş erik, bir mango
(mahmure)
29 Kasım 2016 Salı
28 Kasım 2016 Pazartesi
Bölgesel zayıflamak isteyenlere...
Türk kadının genel problemi obezite değil, bölgesel yağlanma.
Çevrenize şöyle bir bakın bel bölgesi ya da kalça bölgesinden sorunlu kadınlar görürsünüz. Beli incecik olup, kalça bölgesi bedeninden büyük olanlar ne kadar uğraşırsa, uğraşsın forma da giremezler.
Özellikle kalça bölgesini eritmek için sadece egzersiz yapmak yetmez. Düzenli beslenmenin yanı sıra belli bitkisel gıdaları tüketmek gerekir. Örneğin rezene vücutta en çok kalça yağlarını eritir.
Formüller;
Eşit miktarda kuşburnu, rezene, sinameki, papatya, biberiye ve funda yaprağını karıştırıp çay gibi demleyin. Bu çaydan her sabah bir büyük bardak için. Kalçanızın hızla sıkılaştığını göreceksiniz. Bu çayın yanında bir adet ananas tüketmek, yağ yakınımızı hızlandırır.
Çevrenize şöyle bir bakın bel bölgesi ya da kalça bölgesinden sorunlu kadınlar görürsünüz. Beli incecik olup, kalça bölgesi bedeninden büyük olanlar ne kadar uğraşırsa, uğraşsın forma da giremezler.
Özellikle kalça bölgesini eritmek için sadece egzersiz yapmak yetmez. Düzenli beslenmenin yanı sıra belli bitkisel gıdaları tüketmek gerekir. Örneğin rezene vücutta en çok kalça yağlarını eritir.
Formüller;
Eşit miktarda kuşburnu, rezene, sinameki, papatya, biberiye ve funda yaprağını karıştırıp çay gibi demleyin. Bu çaydan her sabah bir büyük bardak için. Kalçanızın hızla sıkılaştığını göreceksiniz. Bu çayın yanında bir adet ananas tüketmek, yağ yakınımızı hızlandırır.
Hızlı kilo vermek karaciğeri yağlandırıyor
Genellikle fazla kiloyla ilişkili olarak görülen karaciğer yağlanmasının bir nedeni daha var, o da; hızlı kilo vermek. Uzmanlar, sağlık adına kilo vermek isterken daha ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmamak için uyarılarda bulundu.
Hızlı kilo vermek, uzun süre aç kalmak ve sağlıksız diyetler. Hepsi karaciğer yağlanmasını artırıyor.
Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Birol Özer, “Kişi 1 ay içinde 8-10 kilo verecek olursa karaciğerdeki yağlanma aksine artıyor. Çünkü vücut refleks olarak kendini korumaya çekiyor. Korumaya çektiği için de yağlanma artıyor” dedi.
Çoğunlukla obeziteyle ilişkili olarak ortaya çıkan karaciğer yağlanması, sağlık için ciddi tehdit oluşturuyor. Tedavi edilmezse karaciğer kanseri ve siroza yol açabiliyor.
KARACİĞER YAĞLANMASINDA KANSER VE SİROZ RİSKİ VAR
Türkiye nüfusunun yüzde 20'sinde görülen hastalığa karşı kilo vermek ve egzersiz yapmanın şart olduğunu belirten Prof. Özer, “Aslında sadece yağlanma olduğunda bu çok endişe verici bir problem değil. Ama yağlanma üzerine karaciğerin iltihaplanması olan kişilerin, uzun vadede yüzde 15 ila 20'sinin siroz gibi riskle karşı karşıya olduğunu biliyoruz” diye konuştu.
Ancak sağlıklı kilo verilmezse karaciğer yağlanmasının daha tehlikeli boyutlara ulaşabileceğine vurgu yapan Dr. Özer, “Haftada yarım kilo, ayda iki ila üç kilo vererek zamana yayarak ideal kilosuna geldiğinde, karaciğerdeki yağlanma sorunu ortadan kalkıyor” ifadesini kullandı.
Uzmanlar, karaciğer yağlanması olan hastaların 6 ayda bir kontrolden geçmesi gerektiğini söylüyor.
Hızlı kilo vermek, uzun süre aç kalmak ve sağlıksız diyetler. Hepsi karaciğer yağlanmasını artırıyor.
Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Birol Özer, “Kişi 1 ay içinde 8-10 kilo verecek olursa karaciğerdeki yağlanma aksine artıyor. Çünkü vücut refleks olarak kendini korumaya çekiyor. Korumaya çektiği için de yağlanma artıyor” dedi.
Çoğunlukla obeziteyle ilişkili olarak ortaya çıkan karaciğer yağlanması, sağlık için ciddi tehdit oluşturuyor. Tedavi edilmezse karaciğer kanseri ve siroza yol açabiliyor.
KARACİĞER YAĞLANMASINDA KANSER VE SİROZ RİSKİ VAR
Türkiye nüfusunun yüzde 20'sinde görülen hastalığa karşı kilo vermek ve egzersiz yapmanın şart olduğunu belirten Prof. Özer, “Aslında sadece yağlanma olduğunda bu çok endişe verici bir problem değil. Ama yağlanma üzerine karaciğerin iltihaplanması olan kişilerin, uzun vadede yüzde 15 ila 20'sinin siroz gibi riskle karşı karşıya olduğunu biliyoruz” diye konuştu.
Ancak sağlıklı kilo verilmezse karaciğer yağlanmasının daha tehlikeli boyutlara ulaşabileceğine vurgu yapan Dr. Özer, “Haftada yarım kilo, ayda iki ila üç kilo vererek zamana yayarak ideal kilosuna geldiğinde, karaciğerdeki yağlanma sorunu ortadan kalkıyor” ifadesini kullandı.
Uzmanlar, karaciğer yağlanması olan hastaların 6 ayda bir kontrolden geçmesi gerektiğini söylüyor.
23 Kasım 2016 Çarşamba
Yağ yakımı hakkında doğru sanılan 3 yanlış
Healthista dergisine konuşan İngiliz kişisel spor antrenörü Nicholas Polo, yağ yakımı hakkında doğru sanılan şehir efsanelerini sıraladı.
Polo, doğru bilinen yanlışları sıralamadan önce kilo vermek ile yağ yakmanın farklı şeyler olduğunu hatırlattı. Önemli olanın zayıf değil fit olmak olduğunu belirten uzman, kadınları tartıda gördükleri rakamdan çok vücutlarındaki yağ oranına dikkat etmeleri yönünde uyardı. Ayni boy ve kiloda olan kadınların vücutlarındaki yağ ve kas oranına bağlı olarak birbirinden oldukça farklı görüntülere sahip olabileceğinin de altını çizen Polo, yağ yakımın yönelik beş yanlışa değindi.
Iste Polo’nun yağ yakımı ile ilgili doğru sanılan yanlışlara cevapları:
Efsane 1: Yağ yakmak için en etkin yol kardiodur
Yanlış! Ağırlık çalışmaları yağ yakımı için daha etkin bir çözümdür. Ağırlık çalışmaları vücuttaki kas oranını arttırarak hem yağ yakımın yardımcı olur hem de metabolizmayı hızlandırır.
Efsane 2: Yağ yakımı için en az 1 saat spor sart.
Yanlış! Yapılan idmanların uzunluğu değil, verimliliği her zaman yağ yakımı için daha önemlidir.
Efsane 3: Yağ yakmak için yağ yememek sart
Yanlış! Yağ tüketmek sizi şişmanlatmaz. Yunan asilli bir aileden gelerek mitoloji hakkında bir iki bilgiye sahibim ve sunu söylemeliyim ki yağ yakımı hakkında bu mitin artık bitmesi gerekiyor.
Fransız, Yunan, İtalyan basta olmak üzere yağ bakımından oldukça zengin ama ayni zamanda sağlıklı beslenme düzenleri. Bunların sağlıklı olmasının sebebi ise temellerinin tam tahıllı, islenmemiş gıdalardan oluşması.
Polo, doğru bilinen yanlışları sıralamadan önce kilo vermek ile yağ yakmanın farklı şeyler olduğunu hatırlattı. Önemli olanın zayıf değil fit olmak olduğunu belirten uzman, kadınları tartıda gördükleri rakamdan çok vücutlarındaki yağ oranına dikkat etmeleri yönünde uyardı. Ayni boy ve kiloda olan kadınların vücutlarındaki yağ ve kas oranına bağlı olarak birbirinden oldukça farklı görüntülere sahip olabileceğinin de altını çizen Polo, yağ yakımın yönelik beş yanlışa değindi.
Iste Polo’nun yağ yakımı ile ilgili doğru sanılan yanlışlara cevapları:
Efsane 1: Yağ yakmak için en etkin yol kardiodur
Yanlış! Ağırlık çalışmaları yağ yakımı için daha etkin bir çözümdür. Ağırlık çalışmaları vücuttaki kas oranını arttırarak hem yağ yakımın yardımcı olur hem de metabolizmayı hızlandırır.
Efsane 2: Yağ yakımı için en az 1 saat spor sart.
Yanlış! Yapılan idmanların uzunluğu değil, verimliliği her zaman yağ yakımı için daha önemlidir.
Efsane 3: Yağ yakmak için yağ yememek sart
Yanlış! Yağ tüketmek sizi şişmanlatmaz. Yunan asilli bir aileden gelerek mitoloji hakkında bir iki bilgiye sahibim ve sunu söylemeliyim ki yağ yakımı hakkında bu mitin artık bitmesi gerekiyor.
Fransız, Yunan, İtalyan basta olmak üzere yağ bakımından oldukça zengin ama ayni zamanda sağlıklı beslenme düzenleri. Bunların sağlıklı olmasının sebebi ise temellerinin tam tahıllı, islenmemiş gıdalardan oluşması.
Etiketler:
bel yağları,
diyet,
göbek yağlanma,
kilo,
yağ ertime
21 Kasım 2016 Pazartesi
Sıcak çikolata yerine domates çorbası için
Kış mevsiminde hem fiziksel hem de ruhsal olarak sağlıklı kalabilmek için önerilerde bulunan Diyetisyen Çiğdem Koçak, insan vücudunun değişen hava şartlarına uyum sağlamakta zorlanabileceğini ve bunun için dikkat edilmesi ve yapılması gerekenleri anlattı.
"Kış mevsiminin beraberinde getirdiği sakinlik ve huzurun, hüzne, halsizliğe ve yorgunluğa dönüşmesine izin verilmemesi gerekir. Günlük iş yükünün ve sorumlulukların arttığı kış mevsiminde, havaların soğukluğu sizi harekete geçirmekten alıkoymasın. Yakın mesafeler için araba kullanmak yerine park edip yürümek, asansör kullanmamak, varış noktasından bir durak önce inmek gibi seçenekler her zaman ilk tercih olmalı.
'Ara öğün atlamayın'
Yavaşlayan metabolizmayı hızlandırmanın en etkili yolu az az ve sık sık beslenmektir. Ara öğünleriniz için yanınızda meyve, galeta, süt ya da ayran gibi alternatif ve pratik yiyecekler taşıyabilirsiniz. Öğün atlamak, aç kalmak sadece kendinizi cezalandırmak olacaktır.
Besinlerin sindirimi, emilimi, vücutta taşınması ve vücuttan atılması suyun önemli işlevlerindendir. Bu dönemlerde vücudumuzun, kuru havaya karşı direnen cildimizin suya daha çok ihtiyacı vardır. Vücudumuzun günlük sıvı kaybı, su miktarı yüksek, mevsiminde yetişen sebze-meyvelerle ve içimizi ısıtacak çorbalarla desteklenebilir.
1 bardak sıcak çikolata yerine 1 kase domates çorbası
Bağışıklık sistemini güçlü tutmanın en etkili yolu doğru beslenmedir. Meyve ve sebze tüketimi bu noktada oldukça önemli. Her gün mutlaka bir öğün de olsa salata tüketin. Vitamin takviyeleri yerine meyve ve sebzenin kendisini tüketmek daha faydalı. Özellikle iştahımızın açık olacağı kış şartlarında karbonhidrat ihtiyacımızı karşılarken tercihimiz şekerli besinlerden yana olmamalı. Bir bardak sıcak çikolata yerine bir kase sıcak domates çorbası, hem size doyduğunuzu hissettirecek hem sıvı ihtiyacınızı destekleyecek hem de bağışıklık sisteminizi güçlendirecektir."
"Kış mevsiminin beraberinde getirdiği sakinlik ve huzurun, hüzne, halsizliğe ve yorgunluğa dönüşmesine izin verilmemesi gerekir. Günlük iş yükünün ve sorumlulukların arttığı kış mevsiminde, havaların soğukluğu sizi harekete geçirmekten alıkoymasın. Yakın mesafeler için araba kullanmak yerine park edip yürümek, asansör kullanmamak, varış noktasından bir durak önce inmek gibi seçenekler her zaman ilk tercih olmalı.
'Ara öğün atlamayın'
Yavaşlayan metabolizmayı hızlandırmanın en etkili yolu az az ve sık sık beslenmektir. Ara öğünleriniz için yanınızda meyve, galeta, süt ya da ayran gibi alternatif ve pratik yiyecekler taşıyabilirsiniz. Öğün atlamak, aç kalmak sadece kendinizi cezalandırmak olacaktır.
Besinlerin sindirimi, emilimi, vücutta taşınması ve vücuttan atılması suyun önemli işlevlerindendir. Bu dönemlerde vücudumuzun, kuru havaya karşı direnen cildimizin suya daha çok ihtiyacı vardır. Vücudumuzun günlük sıvı kaybı, su miktarı yüksek, mevsiminde yetişen sebze-meyvelerle ve içimizi ısıtacak çorbalarla desteklenebilir.
1 bardak sıcak çikolata yerine 1 kase domates çorbası
Bağışıklık sistemini güçlü tutmanın en etkili yolu doğru beslenmedir. Meyve ve sebze tüketimi bu noktada oldukça önemli. Her gün mutlaka bir öğün de olsa salata tüketin. Vitamin takviyeleri yerine meyve ve sebzenin kendisini tüketmek daha faydalı. Özellikle iştahımızın açık olacağı kış şartlarında karbonhidrat ihtiyacımızı karşılarken tercihimiz şekerli besinlerden yana olmamalı. Bir bardak sıcak çikolata yerine bir kase sıcak domates çorbası, hem size doyduğunuzu hissettirecek hem sıvı ihtiyacınızı destekleyecek hem de bağışıklık sisteminizi güçlendirecektir."
Bu diyetle 26 kilo verdi!
Geçen yıl bir kız bebek dünyaya getiren şarkıcı Beyonce, hamilelik sırasında 26 kilo aldığını itiraf etti.
Hamilelikte aldığı kiloları vermek için büyük çaba sarf ettiğini söyleyen 31 yaşındaki şarkıcı, Shape Dergisi’nin mart sayısına şunları söyledi: “Ben doğuştan zayıf bir kadın değilim. Vücudunu formda tutmak için çok çalışmak zorunda kalan insanlardanım. İyi görünmeye mecburum. Bunun için çok spor yapıyorum. Birçok kadın gibi hamileyken aşırı kilo aldım. Tekrar sahnelere dönmek için ise zayıflamak zorunda kaldım.”
Yumurtanın beyazı
Doğum sonrası makarnayı tamamen bıraktım.
Kırmızı et yerine bol bol balık yiyorum.
Eskiden çok su içmezdim.
Artık günde 3 litre su tüketiyorum.
Kahvaltıda yumurtanın beyazlarından yapılmış omlet yiyorum. Yanında ya haşlanmış sebze ya da az yağlı sütle karıştırılmış yulaf ezmesi oluyor.
Öğle yemeklerinde balık ve haşlanmış sebze yiyorum.
Pazar günleri kendimi şımartıyorum. Sadece birkaç dilim pizzayla kendimi ödüllendiriyorum
Hamilelikte aldığı kiloları vermek için büyük çaba sarf ettiğini söyleyen 31 yaşındaki şarkıcı, Shape Dergisi’nin mart sayısına şunları söyledi: “Ben doğuştan zayıf bir kadın değilim. Vücudunu formda tutmak için çok çalışmak zorunda kalan insanlardanım. İyi görünmeye mecburum. Bunun için çok spor yapıyorum. Birçok kadın gibi hamileyken aşırı kilo aldım. Tekrar sahnelere dönmek için ise zayıflamak zorunda kaldım.”
Yumurtanın beyazı
Doğum sonrası makarnayı tamamen bıraktım.
Kırmızı et yerine bol bol balık yiyorum.
Eskiden çok su içmezdim.
Artık günde 3 litre su tüketiyorum.
Kahvaltıda yumurtanın beyazlarından yapılmış omlet yiyorum. Yanında ya haşlanmış sebze ya da az yağlı sütle karıştırılmış yulaf ezmesi oluyor.
Öğle yemeklerinde balık ve haşlanmış sebze yiyorum.
Pazar günleri kendimi şımartıyorum. Sadece birkaç dilim pizzayla kendimi ödüllendiriyorum
Sadece 5 dakika yeter
Spor yapmaya vaktim yok diye üzülmeyin. Günde sadece 5 dakikanızı ayırarak hem forma girebilir hem de sağlıklı bir vücuda sahip olabilirsiniz.
Forma girmek vücudunuzu şekillendirmek için saatler harcamak zorunda değilsiniz. Özellikle yoğun bir şekilde çalışanların spora fazla zaman ayıramadığı düşünülürse bu kişilerin vücutlarını hızlı ve etkili bir şekilde forma sokan egzersiz ve hareketlere yönelmeleri yerinde olur. İzometrik hareketlerle forma girmek ve şekillenmek hem kısa sürede etkisini gösteren hem de vücudu oldukça iyi bir şekilde çalıştıran egzersiz formlarından biridir. Kasların eklem açısı ve uzunluğu değişmeden kasların kuvvet üretmesini sağlayan izometrik hareketler vücuttaki tüm kasların aktive olmasına yardım eder. Her kas grubunu ayrı ayrı çalıştırmaktansa birkaç etkili hareketle daha kısa sürede forma girebilirsiniz.
İşte 5 dakikada vücudu forma sokan egzersizler:
1. Tek bacak dengede durma
Ayakta düz bir pozisyonda dururken bir ayağınızı havaya kaldırın. Öne doğru attığınız ayağınızla birlikte iki kolunuzu da yıkarı kaldırın ve pozisyonunuzu koruyun. Bacağınızı bükmeden ve sırtınızı kırmadan bu pozisyonda 30-45 saniye arası bekleyin.
2. Tek kol plank
Yerdeki mata yüz üstü uzanarak bacaklarınızı omuz hizasında açın. Ellerinizi yere koyduktan sonra bir elinizi omuz hizasını geçmeyecek şekilde ileri uzatın. Boyun ve bel bölgenizi korumak için karın kaslarınızın çalıştığından emin olun. El bileklerinizde ağrı hissederseniz egzersizi dirseklerinizle de yapabilirsiniz. Pozisyonunuzu en az 35 saniye koruyun.
3. Yan Plank
Mata yan bir şekilde yatarak ayaklarınızı üst üste koyun ve tek dirseğiniz veya el bileğiniz üzerinde durmaya çalışın. Pozisyonunuzu koruyarak vücudun simetrisini bozmamaya çalışın. Karın kaslarınızı sıkarak pozisyonunuzu 45 saniye boyunca koruyun. Egzersizi yaparken boyun bölgesine dikkat edin.
4. Flamingo
Ayakta düz pozisyonda durun. Vücudunuzu öne doğru eğin ve bir ayağınızı havaya kaldırın. Havadaki ayağınızın yönündeki kolunuzla ayağınızı tutun ve flamingo pozisyonunu alın. Diğer elinizi de ileri doğru açarak pozisyonunuzu en az 45 dakika boyunca koruyun. Dengede durmakta zorluk çekerseniz ilk başlarda bir yere tutunarak da hareketi uygulayabilirsiniz.
5. Ağaç
Omuz genişliğinde ayakta dururken bir bacağınızı diğer bacağınızın dizine koyun. Ellerinizi yukarı kaldırın ve pozisyonunuzu en az 40 saniye korumaya çalışın. Omuzlarınızı yukarı kaldırmamaya özen gösterin ve belinizin çukur hale gelmediğinden emin olun.
Forma girmek vücudunuzu şekillendirmek için saatler harcamak zorunda değilsiniz. Özellikle yoğun bir şekilde çalışanların spora fazla zaman ayıramadığı düşünülürse bu kişilerin vücutlarını hızlı ve etkili bir şekilde forma sokan egzersiz ve hareketlere yönelmeleri yerinde olur. İzometrik hareketlerle forma girmek ve şekillenmek hem kısa sürede etkisini gösteren hem de vücudu oldukça iyi bir şekilde çalıştıran egzersiz formlarından biridir. Kasların eklem açısı ve uzunluğu değişmeden kasların kuvvet üretmesini sağlayan izometrik hareketler vücuttaki tüm kasların aktive olmasına yardım eder. Her kas grubunu ayrı ayrı çalıştırmaktansa birkaç etkili hareketle daha kısa sürede forma girebilirsiniz.
İşte 5 dakikada vücudu forma sokan egzersizler:
1. Tek bacak dengede durma
Ayakta düz bir pozisyonda dururken bir ayağınızı havaya kaldırın. Öne doğru attığınız ayağınızla birlikte iki kolunuzu da yıkarı kaldırın ve pozisyonunuzu koruyun. Bacağınızı bükmeden ve sırtınızı kırmadan bu pozisyonda 30-45 saniye arası bekleyin.
2. Tek kol plank
Yerdeki mata yüz üstü uzanarak bacaklarınızı omuz hizasında açın. Ellerinizi yere koyduktan sonra bir elinizi omuz hizasını geçmeyecek şekilde ileri uzatın. Boyun ve bel bölgenizi korumak için karın kaslarınızın çalıştığından emin olun. El bileklerinizde ağrı hissederseniz egzersizi dirseklerinizle de yapabilirsiniz. Pozisyonunuzu en az 35 saniye koruyun.
3. Yan Plank
Mata yan bir şekilde yatarak ayaklarınızı üst üste koyun ve tek dirseğiniz veya el bileğiniz üzerinde durmaya çalışın. Pozisyonunuzu koruyarak vücudun simetrisini bozmamaya çalışın. Karın kaslarınızı sıkarak pozisyonunuzu 45 saniye boyunca koruyun. Egzersizi yaparken boyun bölgesine dikkat edin.
4. Flamingo
Ayakta düz pozisyonda durun. Vücudunuzu öne doğru eğin ve bir ayağınızı havaya kaldırın. Havadaki ayağınızın yönündeki kolunuzla ayağınızı tutun ve flamingo pozisyonunu alın. Diğer elinizi de ileri doğru açarak pozisyonunuzu en az 45 dakika boyunca koruyun. Dengede durmakta zorluk çekerseniz ilk başlarda bir yere tutunarak da hareketi uygulayabilirsiniz.
5. Ağaç
Omuz genişliğinde ayakta dururken bir bacağınızı diğer bacağınızın dizine koyun. Ellerinizi yukarı kaldırın ve pozisyonunuzu en az 40 saniye korumaya çalışın. Omuzlarınızı yukarı kaldırmamaya özen gösterin ve belinizin çukur hale gelmediğinden emin olun.
Ev turşusunun 8 faydası
Lahanadan kornişona, fasulyeden havuca, karnabahardan patlıcana, biberden kavuna birçok çeşidiyle kış sofralarının vazgeçilmezi olan turşu, kendine has lezzetiyle hem mutluluk hem de sağlık kaynağı.
Lezzetiyle, sofraların vazgeçilmezleri arasında bulunan turşu, özellikle evde cam kavanozda, uygun koşullarla yapıldığında ve dozunda tüketildiğinde sağlık için de son derece yararlı.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Müge Güzey Akansel, “Turşu tüketmesinde sağlık açısından bir problemi bulunmayanlar, özellikle evde yapılan turşuyu ölçülü tükettiklerinde fayda sağlayabilirler. Ancak turşu yüksek oranda sodyum içerdiği için; yüksek tansiyonu, diyabeti, böbrek yetmezliği ve mide hastalıkları olanların çok kontrollü yemeleri hatta hastalık düzeylerine göre hiç yememeleri gerekiyor. Özellikle hazır turşuların sodyum oranları daha yüksek olduğundan riski artırıyor. Turşu tüketildiği gün ödem artışını engellemek için de mutlaka su tüketimini artırmaya dikkat edilmeli” diyor.
Akansel, sadece sirke ve tuzla yapılan ve koruyucu içermeyen ev turşusunun 8 faydasını ise şöyle anlatıyor:
SOĞUK ALGINLIĞINA KARŞI KORUYOR
Turşuyu oluşturan sebze ve meyveler bağışıklık sistemini kuvvetlendiren birçok vitamin, mineral ve antioksidanları içeriyor. Tek bir çeşit turşudan ziyade farklı sebzelerin turşularını tüketmek vücuda alınan antioksidan çeşitliliğini artırdığından daha fayda sağlıyor. Örneğin antioksidan çeşidi olarak, pancar turşusundan polifenoller ve betalain, lahana turşusundan glukosinolat elde edip yüksek antioksidan çeşidi ve kapasitesiyle kış günlerinde soğuk algınlığına karşı kalkan oluşturabilirsiniz.
BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİRİYOR
Turşu bütüncül olarak bağışıklık sistemini koruyup güçlendiriyor. Bu koruyucu etkinliği hem içeriğindeki probiyotik bakteriler hem de turşuyu oluşturan sebze ve meyvelerin kendi özellikleri ile yapıyor. Fermente bir yiyecek olduğu için bakteri açısından zengin. Bu bakteriler bağırsak florasının zenginleşmesini sağlıyor ki güçlü bir bağırsak florası güçlü bir bağışıklık sistemi anlamına geliyor. Turşu ile gelen yararlı bakteriler aynı zamanda bağırsaklarda K vitamini yapımına destek oluyor. K vitamini ise yaralanmalar sonrasında kanın pıhtılaşmasında rol alan bir vitamin. Ayrıca tiamin, riboflavin gibi B grubu vitaminlerine katkı sağlıyor. Tiamin sinir sisteminin korunması ve hafızanın güçlenmesine yardımcı olurken, depresyona karşı koruyucu görev üstleniyor. Hem tiamin hem riboflavin karbonhidrat ve yağ metabolizmasında rol oynuyor.
KAN ŞEKERİNİ DENGELİYOR
Turşu yüksek miktarda lif içerdiğinden özellikle yemekle beraber yenildiğinde öğünün mideyi terk etme süresi yavaşlıyor, insülin salınımı dengeleniyor ve daha kontrollü bir kan şekeri elde ediliyor. İnsülin direnci gibi bir durumunuz varsa turşuyu bu şekilde tüketmek faydalı ancak diyabet hastalığınız varsa tansiyon da sizin için bir risk faktörü olacağı için turşu yemek tansiyonunuzun yükselmesine neden olabilir. Bu da böbrekleriniz için bir risk oluşturabilir. Diyabet hastalarının turşuyu çok kontrollü tüketmesi hatta hiç turşu tüketmemesi gerekiyor.
SPORCULARDA KRAMPLARI AZALTIYOR
Egzersiz sırasında terle birlikte birçok mineral kaybı da yaşandığından bu durum dehidratasyona yani sıvı kaybına neden oluyor. Hem turşu hem de turşu suyu kaybolan sıvı ve mineralleri yerine koymanın hızlı bir yolu. Sporcularda turşu suyu tüketiminin egzersiz sonrasındaki krampları azalttığına dair çalışma sonuçları bulunuyor.
KANSERE KARŞI KORUYUCU
Turşu yapımında kullanılan sebzelerin her biri ayrı bir antioksidandan zengin olduğu için serbest radikallere karşı zengin antioksidan kapasiteyle mücadele ediyorlar. Özelikle sarımsak ve karnabahar turşusunda bulunan flavonoidlerin antioksidan kapasitesi daha da yüksek. Tek bir turşu çeşidine ağırlık vermek yerine çeşitlendirmek farklı vitamin, mineral ve antioksidanların alımına olanak sağlıyor.
METABOLİZMAYI HIZLANDIRIYOR, ZAYIFLATIYOR
Turşuda bulunan sirke kaynaklı asetik asitin vücutta yağ depolamasını önlediği bazı hayvan çalışmalarında kanıtlanmış durumda. Turşunun hem metabolizmayı hızlandırıcı etkisi hem kabızlığa karşı etkili olması hem de düşük kalorili olmasından dolayı diyet yapanların zayıflamasına yardımcı oluyor. Lifli bir besin olması tokluk süresini uzatarak da ayrıca bu sürece destek sağlıyor.
KABIZLIĞA KARŞI ETKİLİ
Hem çok lifli yapısıyla hem de içeriğindeki fermente bakterilerle bağırsak sağlığını koruyan bir besin. Bağırsak florasının sağlığı bağırsak hareketlerinin düzenli olması açısından elzem. Aynı zamanda yüksek lifli sebze ve meyvelerden yapılan turşular bu yolla da dışkı hacmini artırarak, metabolik atıkların vücuttan daha rahat atılmasını sağlayıp kabızlığa iyi geliyor.
KALP DAMAR HASTALIKLARINA KARŞI KORUYOR
Sağlıklı kişilerde turşu tüketimi kalp damar hastalıklarına karşı koruyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Müge Güzey Akansel “Turşu birçok yararlı bakteri barındırıyor ve bu bakteriler bağırsak florasını düzenliyor. Bağırsak florasındaki probiyotik bakterilerin yoğunluğunun ve çeşidinin artması kalp damar hastalıklarına karşı koruyor. Turşunun kalp-damar hastalıklarından koruyucu olan diğer bir rolü ise yüksek antioksidan ve vitamin-mineral içeriği ile damar sağlığını koruma özelliğine sahip olması. Ancak bu koruyuculuk sağlıklı bireyler için geçerli!” diyor ve haftada 2-3 gün el ayası kadar turşunun yenilebileceğini ekliyor. Turşunun içerdiği yüksek sodyum oranının; tansiyon, diyabet, böbrek ve mide hastalığı olanlar için turşuyu temkinli yaklaşılması gereken bir besin yaptığını vurgulayan Müge Güzey Akansel, “Bu hastalıkları olan kişiler mutlaka hekim ve diyetisyenlerine danışarak turşu tüketimini kontrollü bir şekilde tüketmeli ya da hastalık düzeylerine göre hiç tüketmemeliler” uyarısında bulunuyor. ntvmsnc
Lezzetiyle, sofraların vazgeçilmezleri arasında bulunan turşu, özellikle evde cam kavanozda, uygun koşullarla yapıldığında ve dozunda tüketildiğinde sağlık için de son derece yararlı.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Müge Güzey Akansel, “Turşu tüketmesinde sağlık açısından bir problemi bulunmayanlar, özellikle evde yapılan turşuyu ölçülü tükettiklerinde fayda sağlayabilirler. Ancak turşu yüksek oranda sodyum içerdiği için; yüksek tansiyonu, diyabeti, böbrek yetmezliği ve mide hastalıkları olanların çok kontrollü yemeleri hatta hastalık düzeylerine göre hiç yememeleri gerekiyor. Özellikle hazır turşuların sodyum oranları daha yüksek olduğundan riski artırıyor. Turşu tüketildiği gün ödem artışını engellemek için de mutlaka su tüketimini artırmaya dikkat edilmeli” diyor.
Akansel, sadece sirke ve tuzla yapılan ve koruyucu içermeyen ev turşusunun 8 faydasını ise şöyle anlatıyor:
SOĞUK ALGINLIĞINA KARŞI KORUYOR
Turşuyu oluşturan sebze ve meyveler bağışıklık sistemini kuvvetlendiren birçok vitamin, mineral ve antioksidanları içeriyor. Tek bir çeşit turşudan ziyade farklı sebzelerin turşularını tüketmek vücuda alınan antioksidan çeşitliliğini artırdığından daha fayda sağlıyor. Örneğin antioksidan çeşidi olarak, pancar turşusundan polifenoller ve betalain, lahana turşusundan glukosinolat elde edip yüksek antioksidan çeşidi ve kapasitesiyle kış günlerinde soğuk algınlığına karşı kalkan oluşturabilirsiniz.
BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİRİYOR
Turşu bütüncül olarak bağışıklık sistemini koruyup güçlendiriyor. Bu koruyucu etkinliği hem içeriğindeki probiyotik bakteriler hem de turşuyu oluşturan sebze ve meyvelerin kendi özellikleri ile yapıyor. Fermente bir yiyecek olduğu için bakteri açısından zengin. Bu bakteriler bağırsak florasının zenginleşmesini sağlıyor ki güçlü bir bağırsak florası güçlü bir bağışıklık sistemi anlamına geliyor. Turşu ile gelen yararlı bakteriler aynı zamanda bağırsaklarda K vitamini yapımına destek oluyor. K vitamini ise yaralanmalar sonrasında kanın pıhtılaşmasında rol alan bir vitamin. Ayrıca tiamin, riboflavin gibi B grubu vitaminlerine katkı sağlıyor. Tiamin sinir sisteminin korunması ve hafızanın güçlenmesine yardımcı olurken, depresyona karşı koruyucu görev üstleniyor. Hem tiamin hem riboflavin karbonhidrat ve yağ metabolizmasında rol oynuyor.
KAN ŞEKERİNİ DENGELİYOR
Turşu yüksek miktarda lif içerdiğinden özellikle yemekle beraber yenildiğinde öğünün mideyi terk etme süresi yavaşlıyor, insülin salınımı dengeleniyor ve daha kontrollü bir kan şekeri elde ediliyor. İnsülin direnci gibi bir durumunuz varsa turşuyu bu şekilde tüketmek faydalı ancak diyabet hastalığınız varsa tansiyon da sizin için bir risk faktörü olacağı için turşu yemek tansiyonunuzun yükselmesine neden olabilir. Bu da böbrekleriniz için bir risk oluşturabilir. Diyabet hastalarının turşuyu çok kontrollü tüketmesi hatta hiç turşu tüketmemesi gerekiyor.
SPORCULARDA KRAMPLARI AZALTIYOR
Egzersiz sırasında terle birlikte birçok mineral kaybı da yaşandığından bu durum dehidratasyona yani sıvı kaybına neden oluyor. Hem turşu hem de turşu suyu kaybolan sıvı ve mineralleri yerine koymanın hızlı bir yolu. Sporcularda turşu suyu tüketiminin egzersiz sonrasındaki krampları azalttığına dair çalışma sonuçları bulunuyor.
KANSERE KARŞI KORUYUCU
Turşu yapımında kullanılan sebzelerin her biri ayrı bir antioksidandan zengin olduğu için serbest radikallere karşı zengin antioksidan kapasiteyle mücadele ediyorlar. Özelikle sarımsak ve karnabahar turşusunda bulunan flavonoidlerin antioksidan kapasitesi daha da yüksek. Tek bir turşu çeşidine ağırlık vermek yerine çeşitlendirmek farklı vitamin, mineral ve antioksidanların alımına olanak sağlıyor.
METABOLİZMAYI HIZLANDIRIYOR, ZAYIFLATIYOR
Turşuda bulunan sirke kaynaklı asetik asitin vücutta yağ depolamasını önlediği bazı hayvan çalışmalarında kanıtlanmış durumda. Turşunun hem metabolizmayı hızlandırıcı etkisi hem kabızlığa karşı etkili olması hem de düşük kalorili olmasından dolayı diyet yapanların zayıflamasına yardımcı oluyor. Lifli bir besin olması tokluk süresini uzatarak da ayrıca bu sürece destek sağlıyor.
KABIZLIĞA KARŞI ETKİLİ
Hem çok lifli yapısıyla hem de içeriğindeki fermente bakterilerle bağırsak sağlığını koruyan bir besin. Bağırsak florasının sağlığı bağırsak hareketlerinin düzenli olması açısından elzem. Aynı zamanda yüksek lifli sebze ve meyvelerden yapılan turşular bu yolla da dışkı hacmini artırarak, metabolik atıkların vücuttan daha rahat atılmasını sağlayıp kabızlığa iyi geliyor.
KALP DAMAR HASTALIKLARINA KARŞI KORUYOR
Sağlıklı kişilerde turşu tüketimi kalp damar hastalıklarına karşı koruyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Müge Güzey Akansel “Turşu birçok yararlı bakteri barındırıyor ve bu bakteriler bağırsak florasını düzenliyor. Bağırsak florasındaki probiyotik bakterilerin yoğunluğunun ve çeşidinin artması kalp damar hastalıklarına karşı koruyor. Turşunun kalp-damar hastalıklarından koruyucu olan diğer bir rolü ise yüksek antioksidan ve vitamin-mineral içeriği ile damar sağlığını koruma özelliğine sahip olması. Ancak bu koruyuculuk sağlıklı bireyler için geçerli!” diyor ve haftada 2-3 gün el ayası kadar turşunun yenilebileceğini ekliyor. Turşunun içerdiği yüksek sodyum oranının; tansiyon, diyabet, böbrek ve mide hastalığı olanlar için turşuyu temkinli yaklaşılması gereken bir besin yaptığını vurgulayan Müge Güzey Akansel, “Bu hastalıkları olan kişiler mutlaka hekim ve diyetisyenlerine danışarak turşu tüketimini kontrollü bir şekilde tüketmeli ya da hastalık düzeylerine göre hiç tüketmemeliler” uyarısında bulunuyor. ntvmsnc
Kışı kilo almadan geçirmenin 10 kolay yolu
Kapalı mekanlarda geçirilen zamanların artması, heketsizlik, fiziksel aktivitenin kısıtlanması ve sıklaşan ev ziyaretleri, kış aylarında fazla kiloları da beraberinde getiriyor. Ancak bazı noktalara dikkat ederek kış kilolarından uzak durmak mümkün.
Kış aylarında aldığımız kilolar ortalama 0,5- 1 kg arasında değişiklik gösterdiğieni söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Şükran Yıldız, kışı kilo almadan geçirmenin 10 kolay yolunu şöyle anlatıyor:
KIŞ MEYVE VE SEBZELERİ TÜKETİN
Beslenme planınızda mutlaka kış döneminde yer alan besinlere yer vermelisiniz. Böylece vitamin, mineral, antioksidan ve posa alımınızı zengin kaynaklardan sağlamış olursunuz. İşlenmiş ve paketli ürünlerin yağ içeriğinin fazla olmasının yanı sıra tuz ve şeker yönünden de zengin olduğunu bilmelisiniz. Beslenme programınızda taze meyve-sebzelere, kavrulmamış kuruyemişlere yer vererek antioksidan vitaminlerden A, C, E vitaminini yüksek miktarlarda almış olursunuz. Taze meyveler ve kuruyemişler ara öğün için ideal birer seçimdir.
MUTSUZLUĞA KARŞI CANLI RENKLERLE BESLENİN
Kış döneminde havaların soğuması ile gelen mutsuzlukla serotonin ile başa çıkın. Tam tahıllı ürünler, bulgur, yulaf, muz ve yağlı tohumlar gibi triptofan içeren besinleri tüketmek serotonin salgılanmasını arttırır. Avokado, koyu yeşil yapraklı sebzeler de yine magnezyum içerikleri ile serotonin üretimini desteklemede rol oynar. Beslenmenizde mutlaka renkli besinlere yer vermelisiniz. Her gün renkli besinlerden seçmeye özen gösterin. Kırmızı ve turuncu renkteki besinler A ve C vitaminlerince zengindir. Yeşil renkli besinler ise folik asitin iyi birer kaynaklarıdır. Özellikle kış döneminde nar, portakal, mandalina, ıspanak, brokoli, brüksel lahanası, havuç, bal kabağı renkli beslenmenizin başrolünde olabilir.
TAM BUĞDAYDAN UZAK DURMAYIN
Doğal karbonhidrat kaynaklarından tam buğday bizler için oldukça önem taşırken işleme maruz kalmış karbonhidratların tam tersi sağlığı tehdit edici etkileri vardır. Çünkü bu besinler kan şekeri seviyesini aniden yükselterek hem açlık krizleri hem de ağırlık artışına neden olabilir. Lif oranı yüksek besinler tüketmeniz glisemik indeks yönünden de düşük beslenmenize destek olduğundan ağırlık kontrolünüzü sağlamanız kolaylaşacaktır. Tam buğday unundan yapılmış ekmekler, kepekli pirinç, buğday, tam buğdaylı veya kepekli makarnaları tercih edebilirsiniz.
YETERLİ PROTEİN TÜKETİN
Her öğünde düşük yağlı ve kaliteli protein tercih etmeniz ağırlığınızı korumaya veya ağırlık kaybetmenize destek olur. Günlük beslenmenizde yumurta, et/tavuk/balık, kurubakliyatlar ve peynir bulundurun. Bu besinler kan şekeri seviyenizin uygun seviyede kalmasına yardım ederken bir sonraki öğünde yoğun tatlı atıştırmanızı ve iştah artışınızı engeller.
DOYMAMIŞ YAĞLAR TÜKETİN
Doymuş ve trans yağ asitlerinden zengin beslenmek sadece ağırlık artışına neden olmadığı gibi kalp-damar hastalıkları ve diyabete davetiye çıkarabilir. Özellikle kış aylarında hareketin azalmasıyla doymuş yağlar yerine doymamış yağlar tercih etmek oldukça önemlidir. Bu bakımdan yemeklerde zeytinyağı, fındık yağı ara öğünlerde ise fındık, ceviz, badem tercih ederek sağlıklı yağlar alabilirsiniz.
YİYECEKLERDE GİZLİ YAĞ VE UNA DİKKAT EDİN
Son yıllarda iş yaşamının getirdiği öğle ve akşam yemeklerinin dışarıda yenmesi durumunda artış vardır. Bu tarz yemeklerden özellikle sulu et ve tavuklu sebze yemeklerinin yağ, un ve sos içerikleri fazla olmakla beraber kızartma usulüyle pişirilme olasılığı yüksektir. Aynı zamanda çorbaların içerisinde de un ve doymuş yağ oldukça fazla olabilmektedir. Ayrıca kahvelere ilave edilen kremanın da ortalama 360 kalori ekstra enerji verdiğini söylemek gerekir.
KIŞ AYLARININ RİTÜELLERİNİ SINIRLAYIN
Salep, boza, kestane, patlamış mısır… Bu besinler kışın geldiğinin habercisi gibidir. Ancak şeker, karbonhidrat ve yağ içerikleri fazla olabilir. Ağırlık kontrolünüzü sağlamak istiyorsanız; Salep ve bozayı haftada birer kez tüketebilirsiniz. Sinemada küçük boy mısırı tercih edebilir veya 1 çay bardağı mısırı kendiniz evde patlatabilirsiniz. Kestanenin ise 3 tanesinin 1 dilim ekmek olduğunu söylersek tüketim miktarını sınırlamanın ne kadar önemli olduğunu görebilirsiniz.
OMEGA 3 YAĞ ASİTLERİNİ TÜKETİN
Tüm hücrelerimizin iyi bir şekilde çalışması ve bağışıklık sistemimiz için omega 3 yağ asitlerinin önemi artık bilinen bir gerçek. Haftada 2-3 defa olacak şekilde ızgara, buğulama veya fırında pişireceğiniz balık sağlıklı beslenme programı içerisinde hem ağırlık kaybına destek olur hem de bağışıklık sisteminizi güçlendirici rol oynar. Ayrıca gün içerisinde tüketeceğiniz fındık, badem, Antep fıstığı, ceviz ile omega 3 yağ asitlerinden almış, kalp sağlığınıza yatırım yapmış olursunuz. Ancak unutmayınız kuruyemişlerin fazal tüketimi ağırlık artışına yol açabilir.
CANLI METABOLİZMA İÇİN SU İÇİN
Vücudumuzda her bir kalorinin metabolize olması için 1 mL suya ihtiyaç vardır. Bu nedenle günde en az 1,5 litre su tüketimini sağlamalısınız. Erkekler için bu miktar 2 litreye kadar çıkarılmalıdır. Su içmekte zorlanan kişiler suyuna limon, portakal elma dilimleri ekleyeceği suyu daha rahat tüketebilir. Suyu fazla içebilmek için su şişenizi yanınızda taşımayı deneyin.
DOST BAKTERİLERLE ZAYIFLAYIN
Yunancada 'yaşam için' anlamına gelen probiyotik bakteriler vücuda yararlı mikroorganizmalar olarak tanımlanırlar. Bu sağlığımıza yararlı mikroorganizmaların bir çok işlevi vardır. Bunlardan en önemlisi bize sağlıklı bir sindirim sistemi sağlamaktır ki bu durum obezite ve kanserle savaşmakta olumlu etkiler göstermektedir. Probiyotikler, alınan besinlerin, kalorilerin sindirimini ve vücutta enerji kullanımını düzenleyerek kilo kaybına yardımcı olur. Kilo vermenin önünde duran en büyük engellerden biri olan kabızlık problemlerine karşı dost bakterileri almayı ihmal etmeyin. Beslenmenizde mutlaka probiyotiklerden zengin yoğurt, kefir ve peyniri bulundurun. ntvmsnc
Kış aylarında aldığımız kilolar ortalama 0,5- 1 kg arasında değişiklik gösterdiğieni söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Şükran Yıldız, kışı kilo almadan geçirmenin 10 kolay yolunu şöyle anlatıyor:
KIŞ MEYVE VE SEBZELERİ TÜKETİN
Beslenme planınızda mutlaka kış döneminde yer alan besinlere yer vermelisiniz. Böylece vitamin, mineral, antioksidan ve posa alımınızı zengin kaynaklardan sağlamış olursunuz. İşlenmiş ve paketli ürünlerin yağ içeriğinin fazla olmasının yanı sıra tuz ve şeker yönünden de zengin olduğunu bilmelisiniz. Beslenme programınızda taze meyve-sebzelere, kavrulmamış kuruyemişlere yer vererek antioksidan vitaminlerden A, C, E vitaminini yüksek miktarlarda almış olursunuz. Taze meyveler ve kuruyemişler ara öğün için ideal birer seçimdir.
MUTSUZLUĞA KARŞI CANLI RENKLERLE BESLENİN
Kış döneminde havaların soğuması ile gelen mutsuzlukla serotonin ile başa çıkın. Tam tahıllı ürünler, bulgur, yulaf, muz ve yağlı tohumlar gibi triptofan içeren besinleri tüketmek serotonin salgılanmasını arttırır. Avokado, koyu yeşil yapraklı sebzeler de yine magnezyum içerikleri ile serotonin üretimini desteklemede rol oynar. Beslenmenizde mutlaka renkli besinlere yer vermelisiniz. Her gün renkli besinlerden seçmeye özen gösterin. Kırmızı ve turuncu renkteki besinler A ve C vitaminlerince zengindir. Yeşil renkli besinler ise folik asitin iyi birer kaynaklarıdır. Özellikle kış döneminde nar, portakal, mandalina, ıspanak, brokoli, brüksel lahanası, havuç, bal kabağı renkli beslenmenizin başrolünde olabilir.
TAM BUĞDAYDAN UZAK DURMAYIN
Doğal karbonhidrat kaynaklarından tam buğday bizler için oldukça önem taşırken işleme maruz kalmış karbonhidratların tam tersi sağlığı tehdit edici etkileri vardır. Çünkü bu besinler kan şekeri seviyesini aniden yükselterek hem açlık krizleri hem de ağırlık artışına neden olabilir. Lif oranı yüksek besinler tüketmeniz glisemik indeks yönünden de düşük beslenmenize destek olduğundan ağırlık kontrolünüzü sağlamanız kolaylaşacaktır. Tam buğday unundan yapılmış ekmekler, kepekli pirinç, buğday, tam buğdaylı veya kepekli makarnaları tercih edebilirsiniz.
YETERLİ PROTEİN TÜKETİN
Her öğünde düşük yağlı ve kaliteli protein tercih etmeniz ağırlığınızı korumaya veya ağırlık kaybetmenize destek olur. Günlük beslenmenizde yumurta, et/tavuk/balık, kurubakliyatlar ve peynir bulundurun. Bu besinler kan şekeri seviyenizin uygun seviyede kalmasına yardım ederken bir sonraki öğünde yoğun tatlı atıştırmanızı ve iştah artışınızı engeller.
DOYMAMIŞ YAĞLAR TÜKETİN
Doymuş ve trans yağ asitlerinden zengin beslenmek sadece ağırlık artışına neden olmadığı gibi kalp-damar hastalıkları ve diyabete davetiye çıkarabilir. Özellikle kış aylarında hareketin azalmasıyla doymuş yağlar yerine doymamış yağlar tercih etmek oldukça önemlidir. Bu bakımdan yemeklerde zeytinyağı, fındık yağı ara öğünlerde ise fındık, ceviz, badem tercih ederek sağlıklı yağlar alabilirsiniz.
YİYECEKLERDE GİZLİ YAĞ VE UNA DİKKAT EDİN
Son yıllarda iş yaşamının getirdiği öğle ve akşam yemeklerinin dışarıda yenmesi durumunda artış vardır. Bu tarz yemeklerden özellikle sulu et ve tavuklu sebze yemeklerinin yağ, un ve sos içerikleri fazla olmakla beraber kızartma usulüyle pişirilme olasılığı yüksektir. Aynı zamanda çorbaların içerisinde de un ve doymuş yağ oldukça fazla olabilmektedir. Ayrıca kahvelere ilave edilen kremanın da ortalama 360 kalori ekstra enerji verdiğini söylemek gerekir.
KIŞ AYLARININ RİTÜELLERİNİ SINIRLAYIN
Salep, boza, kestane, patlamış mısır… Bu besinler kışın geldiğinin habercisi gibidir. Ancak şeker, karbonhidrat ve yağ içerikleri fazla olabilir. Ağırlık kontrolünüzü sağlamak istiyorsanız; Salep ve bozayı haftada birer kez tüketebilirsiniz. Sinemada küçük boy mısırı tercih edebilir veya 1 çay bardağı mısırı kendiniz evde patlatabilirsiniz. Kestanenin ise 3 tanesinin 1 dilim ekmek olduğunu söylersek tüketim miktarını sınırlamanın ne kadar önemli olduğunu görebilirsiniz.
OMEGA 3 YAĞ ASİTLERİNİ TÜKETİN
Tüm hücrelerimizin iyi bir şekilde çalışması ve bağışıklık sistemimiz için omega 3 yağ asitlerinin önemi artık bilinen bir gerçek. Haftada 2-3 defa olacak şekilde ızgara, buğulama veya fırında pişireceğiniz balık sağlıklı beslenme programı içerisinde hem ağırlık kaybına destek olur hem de bağışıklık sisteminizi güçlendirici rol oynar. Ayrıca gün içerisinde tüketeceğiniz fındık, badem, Antep fıstığı, ceviz ile omega 3 yağ asitlerinden almış, kalp sağlığınıza yatırım yapmış olursunuz. Ancak unutmayınız kuruyemişlerin fazal tüketimi ağırlık artışına yol açabilir.
CANLI METABOLİZMA İÇİN SU İÇİN
Vücudumuzda her bir kalorinin metabolize olması için 1 mL suya ihtiyaç vardır. Bu nedenle günde en az 1,5 litre su tüketimini sağlamalısınız. Erkekler için bu miktar 2 litreye kadar çıkarılmalıdır. Su içmekte zorlanan kişiler suyuna limon, portakal elma dilimleri ekleyeceği suyu daha rahat tüketebilir. Suyu fazla içebilmek için su şişenizi yanınızda taşımayı deneyin.
DOST BAKTERİLERLE ZAYIFLAYIN
Yunancada 'yaşam için' anlamına gelen probiyotik bakteriler vücuda yararlı mikroorganizmalar olarak tanımlanırlar. Bu sağlığımıza yararlı mikroorganizmaların bir çok işlevi vardır. Bunlardan en önemlisi bize sağlıklı bir sindirim sistemi sağlamaktır ki bu durum obezite ve kanserle savaşmakta olumlu etkiler göstermektedir. Probiyotikler, alınan besinlerin, kalorilerin sindirimini ve vücutta enerji kullanımını düzenleyerek kilo kaybına yardımcı olur. Kilo vermenin önünde duran en büyük engellerden biri olan kabızlık problemlerine karşı dost bakterileri almayı ihmal etmeyin. Beslenmenizde mutlaka probiyotiklerden zengin yoğurt, kefir ve peyniri bulundurun. ntvmsnc
Etiketler:
beslenme,
diyet,
kilo,
kilo almak,
kilo vermek,
sağlık
16 Kasım 2016 Çarşamba
Kilolu diyabet hastaları için 9 öneri
Hem şeker hastası hem de kiloluysanız bu 9 öneriye kulak verin. Beslenme ve Fitoterapi Uzmanı Ece Günay Akkuş, diyabet hastalarının kilo vermesine yardımcı olacak tüyoları sıraladı ve 3 örnek beslenme listesi verdi.
Kilo vermedeki hızı; yaş, fiziksel aktivite, yaşam ve beslenme şekli, metabolizma hızı gibi pek çok faktör etkiliyor. Özellikle de diyabet sorunu varsa bu hız daha da yavaşlıyor ve bazı noktalara dikkat etmek gerekiyor. İstanbul Florence Nightingale Hastanesi, Beslenme ve Fitoterapi Uzmanı Ece Günay Akkuş, “Diyabeti olan bir kişinin ayda 4-5 kilodan fazla kilo kaybetmesini önermiyoruz.” dedi ve kilo vermeyi kolaylaştıran 3 menü sıraladı.
DİYABETTE KİLO VERMENİN YOLLARI
1-Öğün atlamayınız, mutlaka 3 ana en az 2 ara öğün şeklinde beslenmeye dikkat ediniz. Öğün atlamak kişinin daha sonraki öğünlerde acıkmasına ve kontrolsüz bir şekilde yemesine neden olur. En önemlisi tatlı ihtiyacını arttırır.
2-Kilo veriş hızını arttırmak için yeşil yapraklı sebzelere beslenmenizde düzenli olarak yer ayırın.
3-Tam buğday unundan yapılmış ürünleri tercih edin. Pirinç pilavı, makarna yerine bulgur pilavı, kepekli makarnayı tercih edin.
4-Haftada en az 1-2 defa hayvansal proteinli besinler yerine kurubaklagil grubu olan yiyecekleri
tüketin. Böylece diyetinizde daha az yağ almış olursunuz. Bunun yanında lif içeriği yüksek besinler olduğu için bağırsaklarınızın düzenli çalışmasını ve kilo vermenizi kolaylaştırırlar.
5-Haftada 2-3 defa balık tüketiniz. Özellikle omega-3 içeriği yüksek olan somon, tuna, hamsi gibi balıkların tüketilmesi şekeri dengeler, metabolizmayı hızlandırarak, kolay kilo verilmesini sağlar.
6-Tükettiğiniz süt, peynir türü besinlerin yarım yağlı veya yağsız olmasına dikkat ediniz. Yoğurt olarak kendi mayaladığınız ev yapımı yoğurtları, daha doğal olması ve bağırsak florasını kuvvetlendirdiği, koruduğu için daha çok tercih ediniz.
7-Günde en az 1,5 – 2 litre su içiniz.
8-Yemeklerde katı yağ kullanmayınız, onun yerine zeytinyağı tercih ediniz.
9-Ara öğünlerde şekerli yiyecekler, cips, kurabiye, börek, çörek gibi besinleri tercih etmeyiniz.
Kilo veriş hızı kişinin yaşına, fiziksel aktivitesine, yaşam şekline, metabolizma hızına göre değişkenlik gösterir. Diyabeti olan bir kişinin ayda 4-5 kilodan fazla kilo kaybetmesini önermiyoruz. Eğer şekeriniz var ve kilolarınızdan şikayetçiyseniz aşağıdaki diyetler tam size göre!
ÖRNEK MENÜ 1 :
Kahvaltı :
Kuşburnu çayı
1 dilim keçi peyniri ( 30 gr )
1 adet haşlanmış yumurta
maydanoz – roka
1 dilim tam buğday ekmeği ( 25 gr )
Ara :
2 tam ceviz
Öğle :
1 kase unsuz sebze çorbası
80 gr dana bonfile
yeşil salata ( 1 tatlı kaşığı zeytinyağlı )
Ara:
120 ml ev yapımı yoğurt
1 dilim ananas
1 çay kaşığı tarçın
7 badem
Akşam:
5 yemek kaşığı bulgurlu ıspanak yemeği
120 ml ev yapımı yoğurt
1 dilim tam buğday ekmeği ( 25 gr )
Ara:
1 yeşil elma + Bitki çayı (zencefil- karanfil- kabuk tarçın )
ÖRNEK MENÜ 2 :
Kahvaltı:
1 tam yumurta + 1 yumurta beyazından yağsız omlet
Roka – Yeşil turp
5 adet tuzsuz zeytin
1 dilim çavdar ekmeği ( 25 gr )
Ara:
3 adet gün kurusu + Tarçın – karanfil çayı
Öğle:
1 orta boy kabak dolma ( bulgurdan )
yeşil salata ( 1 tatlı kaşığı zeytinyağlı )
120 ml ev yapımı yoğurt
Ara :
1 dilim lor peyniri
2 adet tam ceviz
¼ kepekli simit
Akşam:
Izgara tavuk göğüs ( derisiz ) ( 60 gr )
6 yemek kaşığı sebzeli kepekli makarna ( mantar, brokoli, kırmızı biber, yeşil biber, domates )
Ara:
100 ml süt + 1 çorba kaşığı yaban mersini
ÖRNEK MENÜ 3 :
Kahvaltı :
2 dilim keçi peyniri ( 60 gr )
Kurutulmuş domates
fesleğen
1 tatlı kaşığı sızma zeytinyağ
1 dilim kepekli ekmek ( 25 gr )
Ara:
6 adet fındık + 100 ml sıcak süt+100 ml sıcak su içerisinde demlenmiş zencefil-tarçın-karanfil-karabiber çayı
Öğle:
4 yemek kaşığı nohut yemeği
3 yemek kaşığı bulgur pilavı
az ev turşusu
Ara:
Chia tohumlu kuru meyveli puding ( yağsız 200 ml sütten – 3 çorba kaşığı chia tohumu – 1 çorba kaşığı dilimlenmiş kuru meyve )
Akşam:
1 kase taneli borç çorbası ( beyaz lahana, maydanoz, kereviz, patates, pırasa, soğan, sarımsak )
120 ml ev yapımı yoğurt
Ara:
1 yeşil elma + 7 badem
Kilo vermedeki hızı; yaş, fiziksel aktivite, yaşam ve beslenme şekli, metabolizma hızı gibi pek çok faktör etkiliyor. Özellikle de diyabet sorunu varsa bu hız daha da yavaşlıyor ve bazı noktalara dikkat etmek gerekiyor. İstanbul Florence Nightingale Hastanesi, Beslenme ve Fitoterapi Uzmanı Ece Günay Akkuş, “Diyabeti olan bir kişinin ayda 4-5 kilodan fazla kilo kaybetmesini önermiyoruz.” dedi ve kilo vermeyi kolaylaştıran 3 menü sıraladı.
DİYABETTE KİLO VERMENİN YOLLARI
1-Öğün atlamayınız, mutlaka 3 ana en az 2 ara öğün şeklinde beslenmeye dikkat ediniz. Öğün atlamak kişinin daha sonraki öğünlerde acıkmasına ve kontrolsüz bir şekilde yemesine neden olur. En önemlisi tatlı ihtiyacını arttırır.
2-Kilo veriş hızını arttırmak için yeşil yapraklı sebzelere beslenmenizde düzenli olarak yer ayırın.
3-Tam buğday unundan yapılmış ürünleri tercih edin. Pirinç pilavı, makarna yerine bulgur pilavı, kepekli makarnayı tercih edin.
4-Haftada en az 1-2 defa hayvansal proteinli besinler yerine kurubaklagil grubu olan yiyecekleri
tüketin. Böylece diyetinizde daha az yağ almış olursunuz. Bunun yanında lif içeriği yüksek besinler olduğu için bağırsaklarınızın düzenli çalışmasını ve kilo vermenizi kolaylaştırırlar.
5-Haftada 2-3 defa balık tüketiniz. Özellikle omega-3 içeriği yüksek olan somon, tuna, hamsi gibi balıkların tüketilmesi şekeri dengeler, metabolizmayı hızlandırarak, kolay kilo verilmesini sağlar.
6-Tükettiğiniz süt, peynir türü besinlerin yarım yağlı veya yağsız olmasına dikkat ediniz. Yoğurt olarak kendi mayaladığınız ev yapımı yoğurtları, daha doğal olması ve bağırsak florasını kuvvetlendirdiği, koruduğu için daha çok tercih ediniz.
7-Günde en az 1,5 – 2 litre su içiniz.
8-Yemeklerde katı yağ kullanmayınız, onun yerine zeytinyağı tercih ediniz.
9-Ara öğünlerde şekerli yiyecekler, cips, kurabiye, börek, çörek gibi besinleri tercih etmeyiniz.
Kilo veriş hızı kişinin yaşına, fiziksel aktivitesine, yaşam şekline, metabolizma hızına göre değişkenlik gösterir. Diyabeti olan bir kişinin ayda 4-5 kilodan fazla kilo kaybetmesini önermiyoruz. Eğer şekeriniz var ve kilolarınızdan şikayetçiyseniz aşağıdaki diyetler tam size göre!
ÖRNEK MENÜ 1 :
Kahvaltı :
Kuşburnu çayı
1 dilim keçi peyniri ( 30 gr )
1 adet haşlanmış yumurta
maydanoz – roka
1 dilim tam buğday ekmeği ( 25 gr )
Ara :
2 tam ceviz
Öğle :
1 kase unsuz sebze çorbası
80 gr dana bonfile
yeşil salata ( 1 tatlı kaşığı zeytinyağlı )
Ara:
120 ml ev yapımı yoğurt
1 dilim ananas
1 çay kaşığı tarçın
7 badem
Akşam:
5 yemek kaşığı bulgurlu ıspanak yemeği
120 ml ev yapımı yoğurt
1 dilim tam buğday ekmeği ( 25 gr )
Ara:
1 yeşil elma + Bitki çayı (zencefil- karanfil- kabuk tarçın )
ÖRNEK MENÜ 2 :
Kahvaltı:
1 tam yumurta + 1 yumurta beyazından yağsız omlet
Roka – Yeşil turp
5 adet tuzsuz zeytin
1 dilim çavdar ekmeği ( 25 gr )
Ara:
3 adet gün kurusu + Tarçın – karanfil çayı
Öğle:
1 orta boy kabak dolma ( bulgurdan )
yeşil salata ( 1 tatlı kaşığı zeytinyağlı )
120 ml ev yapımı yoğurt
Ara :
1 dilim lor peyniri
2 adet tam ceviz
¼ kepekli simit
Akşam:
Izgara tavuk göğüs ( derisiz ) ( 60 gr )
6 yemek kaşığı sebzeli kepekli makarna ( mantar, brokoli, kırmızı biber, yeşil biber, domates )
Ara:
100 ml süt + 1 çorba kaşığı yaban mersini
ÖRNEK MENÜ 3 :
Kahvaltı :
2 dilim keçi peyniri ( 60 gr )
Kurutulmuş domates
fesleğen
1 tatlı kaşığı sızma zeytinyağ
1 dilim kepekli ekmek ( 25 gr )
Ara:
6 adet fındık + 100 ml sıcak süt+100 ml sıcak su içerisinde demlenmiş zencefil-tarçın-karanfil-karabiber çayı
Öğle:
4 yemek kaşığı nohut yemeği
3 yemek kaşığı bulgur pilavı
az ev turşusu
Ara:
Chia tohumlu kuru meyveli puding ( yağsız 200 ml sütten – 3 çorba kaşığı chia tohumu – 1 çorba kaşığı dilimlenmiş kuru meyve )
Akşam:
1 kase taneli borç çorbası ( beyaz lahana, maydanoz, kereviz, patates, pırasa, soğan, sarımsak )
120 ml ev yapımı yoğurt
Ara:
1 yeşil elma + 7 badem
Domates prostat kanseri riskini düşürüyor!
Harvard Üniversitesi’nde 30 yılı aşkın süreyle yaklaşık 47 bin kişinin beslenme şekilleri inceleniyor ve 30 yıl sonra bu kişilerin bir bölümünde kanser oluştuğuna dikkat çekiliyor.
Durumla ilgili bilimsel veriler ortaya koyan araştırmalar domatesin prostat kanseri riskini yüzde 30 oranında düşürdüğünü gösteriyor.
Atlanta Emory Üniversitesi’nde kendilerinin de bu konuda araştırmalar yaptıklarını söyleyen Prof. Dr. Ömer Küçük, “Az domates tüketmek kanser riskini artırıyorsa domatesin faydası içinde bulunan ‘likopen’ adlı maddeden geliyor olabilir diye düşündük ve prostat kanserli hastalara likopen verdik” diyor.
Sonrasında hastaların ameliyatla prostatları alınıyor ve ne gibi değişiklikler olduğuna bakıldığında likopen verilen hastaların tümörlerinin daha küçük olduğu görülüyor. Bu sonuçla likopenin tümör küçültücü ve kanser riskini azaltıcı etkisi ortaya konmuş oluyor.
İşte domatesin faydaları:
Domates prostat kanseri riskini düşürüyor! İçeriğinde birçok antioksidan ve anti enflamatuar madde bulunan domates güçlü bir kanser savaşçısıdır.
Kalorisi oldukça düşük olduğundan diyet yapanların vazgeçilmezidir. Kalori kontrolü yaparken vücudunuzun mineral ve vitamin eksikliğini giderir.
C vitamini ihtiyacımızı daha çok narenciye meyvelerinden karşılamayı seçsekte 1 orta boy domates günlük C vitamini ihtiyacımızın %40’ını karşılar.
Domateste bulunan " chromium " adlı madde kan şekerinin dengelenmesine yardımcı olur.
İçeriğinde bulunan A vitamini sayesinde saç köklerini kuvvetlendirir ve saça doğal bir parlaklık verir.
Uzmanlar, domatesin damarları yumuşattığını, kanı durulttuğunu, üre miktarını düşürdüğünü, vücudu gençleştirdiğini belirterek, kalp, karaciğer, böbrek bozuklukları ve şekerliler için çok faydalı olduğunu ifade ediyor.
İçeriğindeki A vitamini, lutein, zeaksantin nedeniyle gece körlüğü ve makula dejenerasyonunu önleyicidir.
Domatesin, böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürdüğünü ifade eden uzmanlar, vücutta biriken üre asidi ve ürat tuzlarını eriterek idrarla dışarı attığını, vücutta biriken suyu boşalttığını kaydediyor.
Uzmanlar, kansere tutulmamak için domatesin iyi bir sebze olduğunu bildiriyor.
İçeriğinde bulunan maddeler nedeniyle kalp dostudur.
Güneşin zararlı UV (ultraviyole) ışınlarına karşı da savaşan bir sebze olan domates, yaz aylarında yendiği zaman zararlı ışınlara karşı çok faydalıdır. Güneş ışınlarına alerjisi olan, güneş ışınlarından çabuk etkilenen insanların yaz aylarında bu bitkiyi yemesinde yarar vardır.
Durumla ilgili bilimsel veriler ortaya koyan araştırmalar domatesin prostat kanseri riskini yüzde 30 oranında düşürdüğünü gösteriyor.
Atlanta Emory Üniversitesi’nde kendilerinin de bu konuda araştırmalar yaptıklarını söyleyen Prof. Dr. Ömer Küçük, “Az domates tüketmek kanser riskini artırıyorsa domatesin faydası içinde bulunan ‘likopen’ adlı maddeden geliyor olabilir diye düşündük ve prostat kanserli hastalara likopen verdik” diyor.
Sonrasında hastaların ameliyatla prostatları alınıyor ve ne gibi değişiklikler olduğuna bakıldığında likopen verilen hastaların tümörlerinin daha küçük olduğu görülüyor. Bu sonuçla likopenin tümör küçültücü ve kanser riskini azaltıcı etkisi ortaya konmuş oluyor.
İşte domatesin faydaları:
Domates prostat kanseri riskini düşürüyor! İçeriğinde birçok antioksidan ve anti enflamatuar madde bulunan domates güçlü bir kanser savaşçısıdır.
Kalorisi oldukça düşük olduğundan diyet yapanların vazgeçilmezidir. Kalori kontrolü yaparken vücudunuzun mineral ve vitamin eksikliğini giderir.
C vitamini ihtiyacımızı daha çok narenciye meyvelerinden karşılamayı seçsekte 1 orta boy domates günlük C vitamini ihtiyacımızın %40’ını karşılar.
Domateste bulunan " chromium " adlı madde kan şekerinin dengelenmesine yardımcı olur.
İçeriğinde bulunan A vitamini sayesinde saç köklerini kuvvetlendirir ve saça doğal bir parlaklık verir.
Uzmanlar, domatesin damarları yumuşattığını, kanı durulttuğunu, üre miktarını düşürdüğünü, vücudu gençleştirdiğini belirterek, kalp, karaciğer, böbrek bozuklukları ve şekerliler için çok faydalı olduğunu ifade ediyor.
İçeriğindeki A vitamini, lutein, zeaksantin nedeniyle gece körlüğü ve makula dejenerasyonunu önleyicidir.
Domatesin, böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürdüğünü ifade eden uzmanlar, vücutta biriken üre asidi ve ürat tuzlarını eriterek idrarla dışarı attığını, vücutta biriken suyu boşalttığını kaydediyor.
Uzmanlar, kansere tutulmamak için domatesin iyi bir sebze olduğunu bildiriyor.
İçeriğinde bulunan maddeler nedeniyle kalp dostudur.
Güneşin zararlı UV (ultraviyole) ışınlarına karşı da savaşan bir sebze olan domates, yaz aylarında yendiği zaman zararlı ışınlara karşı çok faydalıdır. Güneş ışınlarına alerjisi olan, güneş ışınlarından çabuk etkilenen insanların yaz aylarında bu bitkiyi yemesinde yarar vardır.
Sporu yaşam biçimi haline getirmek isteyenlere 5 öneri
Yoğun iş temposundan ya da motivasyon eksikliğinden sporu hayatında bir alışkanlık haline getiremeyenlere özel öneriler...
Spor yapmak bazıları için yoğun iş hayatından sonra zor gelirken bazıları için de en büyük motivasyon kaynaklarından biri. Sağlıklı beslenmenin yanında rutin egzersiz alışkanlığı edinmenin de sağlıklı yaşam konusunda önemi büyük. Ancak sporu alışkanlık haline getirmek için işi ciddiye almak önemli. Sporu bir rutin haline getirerek siz de formda ve sağlıklı bir yaşama başlayabilirsiniz.
1. Spor yapmayı ertelemeyin
Spor yapmaya karar verdiğiniz zaman bu kararınızı ertelemeyin ve hemen aksiyon almaya başlayın.
Spor yapmak için bahaneler bulmak yerine egzersizleri rutin haline getirmek için zaman yaratın. Spor salonuna kayıt olduktan sonra haftalık egzersiz programınızı çıkartarak programınızı adım adım not etmek de size yüksek motivasyon sağlar. Spor takviminizi programınızı aksattığınız dönemleri tespit etmek için de kullanabilirsiniz. Böylece spora ayırdığınız zamanı ve harcadığınız kalori miktarını da hesaplayarak daha verimli bir spor programı oluşturabilirsiniz
2. Spor arkadaşı edinin
Spor yapmanın en iyi yolu spor arkadaşı edinmektir. Spor yapacak bir partner bulduğunuz zaman hem birlikte egzersiz yapabilir hem de birbirinizi motive edebilirsiniz. Kendinizi daha yoğun ve ağır egzersizlere hazırlamak için spor arkadaşı edinmek en eğlenceli yollardan biri. Spor partnerinizle birlikte vücudunuzdaki değişimleri görerek spora daha istekli bir hale gelebilirsiniz. Farklı spor aktivitelerine birlikte katılarak daha fazla yağ yakabilir ve hızlıca şekle girebilirsiniz
3. Spor anlarınızı paylaşın
Spor yaptığınız anları ve egzersiz çeşitlerini fotoğraflamak veya videoya kaydederek arkadaşlarınızla paylaşmak bu konuda ne kadar kararlı ve ciddi olduğunuzu gösterir. Farklı egzersizleri ve program rutininizi sosyal medyada paylaşmak ve arkadaşlarınızın motive edici mesajlarıyla karşılaşmak da sizi spora daha fazla bağlar
4. Yeni spor kıyafetleri alın
Spor yaparken sizi terletmeyen ve stilinizi yansıtabileceğiniz kıyafetler seçmek aynı zamanda sizi spor yapmaya teşvik eder. Son zamanlarda moda olan spor giysileri, salon zeminine uygun spor ayakkabıları ve kaliteli malzemeden yapılmış su matarası sizi spora hazırlayan önemli etkenlerden biri.
5. Kendinize hedef koyun
Spora başlarken kendinize belirli hedefler belirlemek hem ilerlemenizi görmenizi sağlar hem de motivasyonunuzu önemli ölçüde artırır. Spora başlamadan önce yağ ve kas ölçümü yaptırarak belirli aralıklarla vücudunuzdaki değişimi analiz edebilir ve hedeflerinize ne kadar yaklaştığınızı görebilirsiniz. Hürriyet
Spor yapmak bazıları için yoğun iş hayatından sonra zor gelirken bazıları için de en büyük motivasyon kaynaklarından biri. Sağlıklı beslenmenin yanında rutin egzersiz alışkanlığı edinmenin de sağlıklı yaşam konusunda önemi büyük. Ancak sporu alışkanlık haline getirmek için işi ciddiye almak önemli. Sporu bir rutin haline getirerek siz de formda ve sağlıklı bir yaşama başlayabilirsiniz.
1. Spor yapmayı ertelemeyin
Spor yapmaya karar verdiğiniz zaman bu kararınızı ertelemeyin ve hemen aksiyon almaya başlayın.
Spor yapmak için bahaneler bulmak yerine egzersizleri rutin haline getirmek için zaman yaratın. Spor salonuna kayıt olduktan sonra haftalık egzersiz programınızı çıkartarak programınızı adım adım not etmek de size yüksek motivasyon sağlar. Spor takviminizi programınızı aksattığınız dönemleri tespit etmek için de kullanabilirsiniz. Böylece spora ayırdığınız zamanı ve harcadığınız kalori miktarını da hesaplayarak daha verimli bir spor programı oluşturabilirsiniz
2. Spor arkadaşı edinin
Spor yapmanın en iyi yolu spor arkadaşı edinmektir. Spor yapacak bir partner bulduğunuz zaman hem birlikte egzersiz yapabilir hem de birbirinizi motive edebilirsiniz. Kendinizi daha yoğun ve ağır egzersizlere hazırlamak için spor arkadaşı edinmek en eğlenceli yollardan biri. Spor partnerinizle birlikte vücudunuzdaki değişimleri görerek spora daha istekli bir hale gelebilirsiniz. Farklı spor aktivitelerine birlikte katılarak daha fazla yağ yakabilir ve hızlıca şekle girebilirsiniz
3. Spor anlarınızı paylaşın
Spor yaptığınız anları ve egzersiz çeşitlerini fotoğraflamak veya videoya kaydederek arkadaşlarınızla paylaşmak bu konuda ne kadar kararlı ve ciddi olduğunuzu gösterir. Farklı egzersizleri ve program rutininizi sosyal medyada paylaşmak ve arkadaşlarınızın motive edici mesajlarıyla karşılaşmak da sizi spora daha fazla bağlar
4. Yeni spor kıyafetleri alın
Spor yaparken sizi terletmeyen ve stilinizi yansıtabileceğiniz kıyafetler seçmek aynı zamanda sizi spor yapmaya teşvik eder. Son zamanlarda moda olan spor giysileri, salon zeminine uygun spor ayakkabıları ve kaliteli malzemeden yapılmış su matarası sizi spora hazırlayan önemli etkenlerden biri.
5. Kendinize hedef koyun
Spora başlarken kendinize belirli hedefler belirlemek hem ilerlemenizi görmenizi sağlar hem de motivasyonunuzu önemli ölçüde artırır. Spora başlamadan önce yağ ve kas ölçümü yaptırarak belirli aralıklarla vücudunuzdaki değişimi analiz edebilir ve hedeflerinize ne kadar yaklaştığınızı görebilirsiniz. Hürriyet
15 Kasım 2016 Salı
Bağırsaklar için lahana çayı
Lahana suyunun ,özellikle şeker ve romatizma hastaları için de faydalı olduğunu belirten Dr. Fevzi Özgönül, bağırsakta oluşan sorunlar için lahana çayı tüketilmesini önerdi.
Lahana çayını aşırı tüketilmediği sürece de herhangi bir yan etkisi olmadığını belirten
Dr. Fevzi Özgönül, "Lahana suyu içerdiği B, C ve E vitaminleri ile potasyum minerali sayesinde kanı temizler, idrar söktürür, cildi güzelleştirir, sivilce ve aknelerden kurtarır" ifadelerini kullandı.
Dr. Fevzi Özgönül, "Tüm besinler arasında bir tek lahana suyunda bulunan U vitamini sayesinde lahana, mide ve bağırsaklardaki yaraların iyileşmesini sağlar ve iç yüzeyinin korunmasına yardımcı olur. Kansere ve kalp krizine karşı koruyucu olduğu kadar içerdiği selenyum sayesinde de yaşlanmayı önler" dedi.
Lahananın vücuttaki iyot miktarını azalttığı için guatr hastalığı olan ve yeni doğum yapmış kadınların bir süre lahana suyu tüketmemesi gerektiğini kaydeden Özgönül, "Lahana suyunun olduğu kadar evde kendinizin yapacağı lahana çayının da faydalarını saymakla bitiremeyiz.
Bağırsaklar için lahana çayı Bu çay, özellikle vücudun bağırsak florasını düzenleyerek vücuttaki toksinlerin atılmasını sağlar, zindelik verir ve bağırsak florasını güçlendirdiği için probiyotik bakterilerin yerleşmesini sağlayarak tatlı ve hamur işi ihtiyacını azaltır ve kilo verdirip bölgesel olarak da incelmenizi sağlar.
Lahana çayında, lahana çok az kullanıldığı için lahana suyunun tersine hipotiroid hastaları, hamile ve yeni doğum yapmış süt veren annelerin abartmadığı sürece kullanmasında sakınca yoktur" şeklinde konuştu.
Dr. Fevzi Özgönül, evde kolayca hazırlanabilen lahana çayı tarifini şu şekilde sıraladı:
"1 avuç için kadar lahana
1 orta boy soğan
1 orta boy kereviz
4 diş sarımsak
Baş parmak kadar taze zencefil
1 tutam kaya tuzu
1.5 litre klorsuz su
Bağırsaklar için lahana çayı Yapılışı:
Lahanaları ince ince doğrayın. Soğanı 8 e bölün, sarımsağı ezin. Kerevizi soyup küp küp doğrayın. Zencefili ise ince ince doğrayın. Tuzu kişiye göre koyun. 1.5 lt klorsuz kaynamış suya atın. 30 dakika daha kaynatın. Soğutup süzerek suyunu akşamüzeri spor ya da yürüyüş yaptıktan sonra bir bardak için. Bu kürü bağırsak florasını güçlendirmek için 21 günlük bir sürede kullanabilirsiniz." (cnntürk)
Lahana çayını aşırı tüketilmediği sürece de herhangi bir yan etkisi olmadığını belirten
Dr. Fevzi Özgönül, "Lahana suyu içerdiği B, C ve E vitaminleri ile potasyum minerali sayesinde kanı temizler, idrar söktürür, cildi güzelleştirir, sivilce ve aknelerden kurtarır" ifadelerini kullandı.
Dr. Fevzi Özgönül, "Tüm besinler arasında bir tek lahana suyunda bulunan U vitamini sayesinde lahana, mide ve bağırsaklardaki yaraların iyileşmesini sağlar ve iç yüzeyinin korunmasına yardımcı olur. Kansere ve kalp krizine karşı koruyucu olduğu kadar içerdiği selenyum sayesinde de yaşlanmayı önler" dedi.
Lahananın vücuttaki iyot miktarını azalttığı için guatr hastalığı olan ve yeni doğum yapmış kadınların bir süre lahana suyu tüketmemesi gerektiğini kaydeden Özgönül, "Lahana suyunun olduğu kadar evde kendinizin yapacağı lahana çayının da faydalarını saymakla bitiremeyiz.
Bağırsaklar için lahana çayı Bu çay, özellikle vücudun bağırsak florasını düzenleyerek vücuttaki toksinlerin atılmasını sağlar, zindelik verir ve bağırsak florasını güçlendirdiği için probiyotik bakterilerin yerleşmesini sağlayarak tatlı ve hamur işi ihtiyacını azaltır ve kilo verdirip bölgesel olarak da incelmenizi sağlar.
Lahana çayında, lahana çok az kullanıldığı için lahana suyunun tersine hipotiroid hastaları, hamile ve yeni doğum yapmış süt veren annelerin abartmadığı sürece kullanmasında sakınca yoktur" şeklinde konuştu.
Dr. Fevzi Özgönül, evde kolayca hazırlanabilen lahana çayı tarifini şu şekilde sıraladı:
"1 avuç için kadar lahana
1 orta boy soğan
1 orta boy kereviz
4 diş sarımsak
Baş parmak kadar taze zencefil
1 tutam kaya tuzu
1.5 litre klorsuz su
Bağırsaklar için lahana çayı Yapılışı:
Lahanaları ince ince doğrayın. Soğanı 8 e bölün, sarımsağı ezin. Kerevizi soyup küp küp doğrayın. Zencefili ise ince ince doğrayın. Tuzu kişiye göre koyun. 1.5 lt klorsuz kaynamış suya atın. 30 dakika daha kaynatın. Soğutup süzerek suyunu akşamüzeri spor ya da yürüyüş yaptıktan sonra bir bardak için. Bu kürü bağırsak florasını güçlendirmek için 21 günlük bir sürede kullanabilirsiniz." (cnntürk)
Sofraların vazgeçilmezi yoğurdun inanılmaz faydaları
Çoğu yemeğin bileşeni ya da tamamlayıcısı olan yoğurdu sadece damak tadınızdan dolayı değil, sağlığınızı korumak için de yemeniz için gayet mantıklı sebepler var. Yoğurt, vücudunuz için adeta doğal bir koruma kalkanı oluşturur ve almanız gereken birçok vitamin ve minerali içerir. Örneğin, potasyum, fosfor, riboflavin, iyot, çinko ve B12 vitamini bakımından zengindir. Aynı zamanda yağda eriyen vitaminler, görme fonksiyonlarına katkısı olan A vitamini ve bağışıklık sistemini güçlendiren E vitamini içeriyor. Yani “Yoğurt giren eve doktor girmez” diyebiliriz.
1. Sağlıklı ve güçlü kemikler için birebirdir
Yoğurt, içerdiği kalsiyumla öncelikli olarak kemikleri güçlendirir. Kemik yoğunluğunun sağlıklı bir şekilde korunmasını sağlar. Böylece ileri yaşlarda görülebilen kemik erimesinin önüne geçilebilir.
2. Sindirim sistemini düzenler
Sindirimde yaşanan zorluklar ve organlara ekstra yük binmesinin önüne geçer. Hatta kolon kanserinin önlenmesi amacıyla tüketilmesi gereken gıdalardan biri olarak doktorlar tarafından tavsiye edilir.
3. Bağışıklık sistemini güçlendirir
Özellikle salgın hastalıkların hızlıca yayıldığı sonbahar ve kış dönemlerinde düzenli yoğurt tüketimi bağışıklığı artırır.
4.Kilo kontrolüne yardımcı olur
Yüksek kalorili atıştırmalıklar yerine yoğurt yendiğinde hem daha az kalori alınır hem de tokluk hissi uzun süreli olacaktır.
5. Kalp sağlığınızı korumanızı sağlar
Yoğurdun içerdiği potasyum, kalp atışını ve kan basıncını düzenlemenizde doğal yardımcınız olur. Bu da yüksek tansiyonu engelleyebilir.
1. Sağlıklı ve güçlü kemikler için birebirdir
Yoğurt, içerdiği kalsiyumla öncelikli olarak kemikleri güçlendirir. Kemik yoğunluğunun sağlıklı bir şekilde korunmasını sağlar. Böylece ileri yaşlarda görülebilen kemik erimesinin önüne geçilebilir.
2. Sindirim sistemini düzenler
Sindirimde yaşanan zorluklar ve organlara ekstra yük binmesinin önüne geçer. Hatta kolon kanserinin önlenmesi amacıyla tüketilmesi gereken gıdalardan biri olarak doktorlar tarafından tavsiye edilir.
3. Bağışıklık sistemini güçlendirir
Özellikle salgın hastalıkların hızlıca yayıldığı sonbahar ve kış dönemlerinde düzenli yoğurt tüketimi bağışıklığı artırır.
4.Kilo kontrolüne yardımcı olur
Yüksek kalorili atıştırmalıklar yerine yoğurt yendiğinde hem daha az kalori alınır hem de tokluk hissi uzun süreli olacaktır.
5. Kalp sağlığınızı korumanızı sağlar
Yoğurdun içerdiği potasyum, kalp atışını ve kan basıncını düzenlemenizde doğal yardımcınız olur. Bu da yüksek tansiyonu engelleyebilir.
14 Kasım 2016 Pazartesi
Balık diyetiyle kilo verin
Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr. Safiye Taş, özellikle kış aylarında diyete girip yaz aylarında ince görünmek isteyenlere haftada en az üç gün balık yemelerini önerdi.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr. Safiye Taş, özellikle kış aylarında diyete girip yaz aylarında ince görünmek isteyenlere haftada en az üç gün balık yemelerini önerdi. Taş, “Balık tüketiminin haftada en az 2-3 kez olması kan yağlarının regüle edilmesi, kilo kontrolünün sağlanması için olduğu gibi birçok hastalığın önüne geçmek için de gereklidir” dedi.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr. Safiye Taş, özellikle kış aylarında diyete girip yaz aylarında ince görünmek isteyenlere haftada en az üç gün balık yemelerini önerdi. Taş, “Balık tüketiminin haftada en az 2-3 kez olması kan yağlarının regüle edilmesi, kilo kontrolünün sağlanması için olduğu gibi birçok hastalığın önüne geçmek için de gereklidir” dedi.
10 Kasım 2016 Perşembe
Spor ve diyetle bile gitmeyen yağlar
Özellikle bacaklarda görülen ve diyet ya da spor yapılsa da gitmeyen yağlanmaya lipödem deniyor. Bu sorunun ileride varis, depresyon ve obezite gibi ek sorunlar yarattığını söyleyen Prof. Dr. Ahmet Karacalar, önemli uyarılar yaptı.
Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karacalar, 6 soruda lipödemi anlattı:
LİPÖDEM NEDİR?
Özellikle bacakları tutan, daha az sıklıkla kol ve kalçaları içeren diyete ve spora dirençli yağlanmadır. Erken evrelerde sadece yağlanma olurken daha sonra varis sorunları, acıma, ağrı, ağırlık, eklem sorunları, depresyon, obeziteye eğilim gibi ek sorunlar çıkar.
TEŞHİSİ NEDEN ZOR?
Bu hastalığın varlığı bilinmiyor ve teşhiste karmaşa yaşanıyor. Lipödemli hastalarda varis sorunları da olduğu için bu hastalar sıklıkla damar cerrahına gidip varis tedavisi yaptırıyorlar ve şişliğin varisten kaynaklandığı zannediliyor. Bu hastalarda varis yağ dokusu hastalığının yansımalarıdır.
Teşhis konamadığı için bu hastalar yaşam boyu bu sorundan kurtulmak için çaba harcarlar, genellikle tedavinin zor olduğu ileri evrelere kadar ilerler.
ÇARESİ VAR MI?
Kronik bir hastalık olup tek çaresi en azından kontrol altına alabilmek için yağların alınması gereklidir. Bunun dışında diyet, spor ya da başka tedavi yöntemleri çok az ve geçici fayda sağlar ya da hiç sağlamaz.
LİPÖDEM NEDEN OLUŞUR?
Net olarak nedeni bilinmese de genetik olduğu ile ilgili kanıtlar var. Hastalığa neden olan sorumlu bir gen bulunmuştur. Genellikle lipödemi olan kişilerin yakın akrabalarında olması da bunu destekler.
LİPÖDEM NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Genellikle muayene yeterlidir, özellikle ayak parmaklarını tutmaması tipiktir. Ayrıntılı inceleme için MR, ultrason ya da lenfosintigrafi gerekebilir.
NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Lipödemin kapsamına, evresine ve yerine göre tedavi değişmektedir. Alt bacak ve diz çevresinde superdry liposuctionın lipödem için geliştirilen bir türü oldukça etkilidir. Kansız olması, dikiş olmaması, lenfatikleri koruması, işlem sonuna kadar şişme olmaması, teorik olarak emboli riski olmaması gibi önemli avantajları vardır.
Basen ve iç bacağı içeren üst bacaklarda vaser 4D liposuction ya da ikinci olarak lazer liposuction tercih edilir.
İleri derece lipödemlerde bu işlemler ile bile sarkma kaçınılmazdır, bu nedenle germe işlemleri eklenir.
Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karacalar, 6 soruda lipödemi anlattı:
LİPÖDEM NEDİR?
Özellikle bacakları tutan, daha az sıklıkla kol ve kalçaları içeren diyete ve spora dirençli yağlanmadır. Erken evrelerde sadece yağlanma olurken daha sonra varis sorunları, acıma, ağrı, ağırlık, eklem sorunları, depresyon, obeziteye eğilim gibi ek sorunlar çıkar.
TEŞHİSİ NEDEN ZOR?
Bu hastalığın varlığı bilinmiyor ve teşhiste karmaşa yaşanıyor. Lipödemli hastalarda varis sorunları da olduğu için bu hastalar sıklıkla damar cerrahına gidip varis tedavisi yaptırıyorlar ve şişliğin varisten kaynaklandığı zannediliyor. Bu hastalarda varis yağ dokusu hastalığının yansımalarıdır.
Teşhis konamadığı için bu hastalar yaşam boyu bu sorundan kurtulmak için çaba harcarlar, genellikle tedavinin zor olduğu ileri evrelere kadar ilerler.
ÇARESİ VAR MI?
Kronik bir hastalık olup tek çaresi en azından kontrol altına alabilmek için yağların alınması gereklidir. Bunun dışında diyet, spor ya da başka tedavi yöntemleri çok az ve geçici fayda sağlar ya da hiç sağlamaz.
LİPÖDEM NEDEN OLUŞUR?
Net olarak nedeni bilinmese de genetik olduğu ile ilgili kanıtlar var. Hastalığa neden olan sorumlu bir gen bulunmuştur. Genellikle lipödemi olan kişilerin yakın akrabalarında olması da bunu destekler.
LİPÖDEM NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Genellikle muayene yeterlidir, özellikle ayak parmaklarını tutmaması tipiktir. Ayrıntılı inceleme için MR, ultrason ya da lenfosintigrafi gerekebilir.
NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Lipödemin kapsamına, evresine ve yerine göre tedavi değişmektedir. Alt bacak ve diz çevresinde superdry liposuctionın lipödem için geliştirilen bir türü oldukça etkilidir. Kansız olması, dikiş olmaması, lenfatikleri koruması, işlem sonuna kadar şişme olmaması, teorik olarak emboli riski olmaması gibi önemli avantajları vardır.
Basen ve iç bacağı içeren üst bacaklarda vaser 4D liposuction ya da ikinci olarak lazer liposuction tercih edilir.
İleri derece lipödemlerde bu işlemler ile bile sarkma kaçınılmazdır, bu nedenle germe işlemleri eklenir.
6 Kasım 2016 Pazar
Elma sirkesi zayıflatır mı?
Kilo vermek isteyenlerin en çok merak ettiği konulardan biri de elma sirkesinin zayıflamaya yardımcı olup olmadığı... Birçok faydası olan elma sirkesinin nasıl tüketilmesi gerektiğini açıklayan uzmanlar, bu soruya da yanıt verdi.
Kan şekerini dengeliyor, yüksek tansiyonu düşürüyor, kolesterolü standart düzeyde tutuyor… Elma sirkesinin saçlardan cilt güzelliğine kadar onlarca faydası var.
ELMA SİRKESİNİN FAYDALARI
-Saçlarınızı yıkadıktan sonra elma sirkesiyle durularsanız daha parlak ve gür görünür.
-Elma sirkesi dişlerinizdeki lekelerin temizlenmesinde en doğal yardımcılardan biridir.
-Banyo suyunuzun içine bir fincan kadar elma sirkesi eklerseniz güneş yakınlarınıza iyi gelecektir.
-Elma sirkesi cildinizdeki pH dengesini sağlamaktadır. Yüzünüzdeki leke ve sivilce izlerinin geçmesinde de en doğal çözümlerden biridir.
-Tranş sonrası doğal losyon olarak kullanabilirsiniz.
EĞER YEMEKTEN ÖNCE TÜKETİLİRSE…
Elma sirkesi yemekten önce ve yemek esnasında tüketilirse tokluk hissi yaratmaktadır. Bu tokluk hissi kan şekerinin düşmesini engellediği için abur cubur yeme isteğini de öldürüyor.
NASIL TÜKETMELİ?
Yine yıllar içinde yapılan araştırmalar göstermiştir ki elma sirkesinin etkisi en fazla balla birlikte tüketildiğinde elde ediliyor.
BALLI ELMA SİRKESİ KÜRLERİ
1. KÜR: 1 bardak suyun içine 3-4 damla elma sirkesi ve bir yemek kaşığından biraz daha az bal ilave edip karıştırın. Sabah kalktığınızda aç karnına bu karışımı içebilirsiniz.
Bu karışım bağışıklık sisteminizi güçlendirip aynı zamanda tokluk hissi verecektir.
2.KÜR: 1 çay bardağı elma sirkesinin içine 4 yemek kaşığı kadar bal koyup karıştırın. Bu karışımı 1 litrelik suyun içine dökün ve iyice çalkalayın. Her öğün öncesinde 1 çay bardağı kadar için.
Kan şekerini dengeliyor, yüksek tansiyonu düşürüyor, kolesterolü standart düzeyde tutuyor… Elma sirkesinin saçlardan cilt güzelliğine kadar onlarca faydası var.
ELMA SİRKESİNİN FAYDALARI
-Saçlarınızı yıkadıktan sonra elma sirkesiyle durularsanız daha parlak ve gür görünür.
-Elma sirkesi dişlerinizdeki lekelerin temizlenmesinde en doğal yardımcılardan biridir.
-Banyo suyunuzun içine bir fincan kadar elma sirkesi eklerseniz güneş yakınlarınıza iyi gelecektir.
-Elma sirkesi cildinizdeki pH dengesini sağlamaktadır. Yüzünüzdeki leke ve sivilce izlerinin geçmesinde de en doğal çözümlerden biridir.
-Tranş sonrası doğal losyon olarak kullanabilirsiniz.
EĞER YEMEKTEN ÖNCE TÜKETİLİRSE…
Elma sirkesi yemekten önce ve yemek esnasında tüketilirse tokluk hissi yaratmaktadır. Bu tokluk hissi kan şekerinin düşmesini engellediği için abur cubur yeme isteğini de öldürüyor.
NASIL TÜKETMELİ?
Yine yıllar içinde yapılan araştırmalar göstermiştir ki elma sirkesinin etkisi en fazla balla birlikte tüketildiğinde elde ediliyor.
BALLI ELMA SİRKESİ KÜRLERİ
1. KÜR: 1 bardak suyun içine 3-4 damla elma sirkesi ve bir yemek kaşığından biraz daha az bal ilave edip karıştırın. Sabah kalktığınızda aç karnına bu karışımı içebilirsiniz.
Bu karışım bağışıklık sisteminizi güçlendirip aynı zamanda tokluk hissi verecektir.
2.KÜR: 1 çay bardağı elma sirkesinin içine 4 yemek kaşığı kadar bal koyup karıştırın. Bu karışımı 1 litrelik suyun içine dökün ve iyice çalkalayın. Her öğün öncesinde 1 çay bardağı kadar için.
Etiketler:
diyet,
elma,
elma sirkesi,
kilo vermek
1 Kasım 2016 Salı
Sevilen oyuncu 39 kilo verdi
Dondurmam Gaymak, Mandıra Filozofu, Deliha filmleriyle ve Çocuklar Duymasın, Zengin Kız Fakir Oğlan gibi dizilerde oynadığı rollerle gönülleri fetheden oyuncu Gülnihal Demir, 8.5 ayda 39 kilo verdi. Tüp mide ameliyatı olan Demir, neden bu kadar çok kilo aldığını ve ameliyat olma nedenini anlattı.
Sevilen dizi ve sinema oyuncusu Gülnihal Demir, 50 yaşında başladığı oyunculuğa yeni bir rota çizmek istiyor. Tüp mide ameliyatı olarak 126 kilodan 87 kiloya düşen sevilen sanatçı, “Aşk filmlerinde bile oynayabilirim.” dedi.
Muğla’da çalıştığı bankadan emekli olduktan sonra 50 yaşında oyunculuğa başlayarak ‘Dondurmam Gaymak’, ‘Mandıra Filozofu’, ‘Deliha’ filmleriyle ‘Çocuklar Duymasın’, ‘Zengin Kız Fakir Oğlan’ gibi dizilerde aldığı rollerle ün kazanan Gülnihal Demir, 62 yaşında zayıflama kararı alarak geçen 15 Şubat’ta tüp mide ameliyatı oldu. Ameliyata 126 kiloyla giren Demir, 8.5 ayda 39 kilo vererek 87 kiloya düştü.
Muğla’nın merkez ilçesi Menteşe’de yaşayan Gülnihal Demir, mide hacminin küçültülmesine yönelik geçirdiği ameliyatın ardından diyabet, uyku apnesi, eklem sorunları gibi rahatsızlıklarının ortadan kalktığını anlattı. Gençliğinde çok zayıf olduğunu, bir dönem 48 kiloya kadar düştüğünü belirten ünlü oyuncu Demir, uzun yıllar içtiği sigara nedeniyle hastalandığını ve kortizon tedavisi sırasında kilo aldığını söyledi. Yıllarca bankacılık yaptıktan sonra emekli olduğunu ve 7 yıl boyunca da hasta annesine baktığını anlatan Demir, şöyle konuştu:
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)