Sosyal medyada yer alan ve kısa sürede kilo verdirdiği iddia edilen diyetlere dikkat çeken Diyetisyen Avcı, hızlı kilo vermenin ciddi sağlık sorunlarına yol açtığına vurgu yaptı.
Hem estetik kaygılar hem de tüm dünyada ciddi bir sağlık sorunu olan obezitenin artması nedeniyle popüler diyetlere her geçen gün bir yenisinin eklendiğini belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Sanem Avcı, popüler diyetlerin sağlık üzerindeki etkilerine değindi.
Avcı, “Pek çok kişi fazla kilolarından bir anda kurtulmanın peşinde. Bunun için de sadece kilo verdirmeye yönelik sosyal medyada yer alan 3 gün, 1 hafta, 15 gün gibi kısa süreler için planlanmış hazır diyetler en az bir kez deneniyor. Ancak diyet kişinin biyokimyasal bulgularına, yaşına, boyuna, kilosuna, cinsiyetine, fiziksel aktivite düzeyine ve beslenme alışkanlıklarına göre farklılık gösterir” diye konuştu.
İnsanların hızlı zayıflamayı vaat eden ve ulaşılması kolay olan popüler diyetlerin cazibesine kapıldığını söyleyen Avcı, bu diyetlerin kilo verdirebiliğini ancak bunun sağlıklı zayıflama olmadığını vurguladı ve “Bunu, diyet bırakıldığında fazlasıyla geri alınan kilolar ve yaşanan sağlık sorunları gösteriyor” dedi.
Zayıflama diyeti sırasında kişinin ayda 4-6 kilo kaybetmesinin sağlıklı ve kalıcı kilo kaybettiğinin göstergesi olduğuna parmak basan Avcı’nın görüşleri şöyle: “Popüler diyetler, haftada hatta bir günde bu rakamlarda kilo kaybını garantilemektedir. Ancak kas ve su kaybı yapan popüler diyetler, vücut direncinin düşmesine, asit baz dengesinin bozularak beynin zarar görmesine, kadınlarda adet düzensizliğine ve gelişme çağındaki çocuklarda büyüme ve gelişmenin engellenmesine sebep olabilmektedir.”
Mucize vaat eden popüler diyetlerin tek yönlü, yanlış, düzensiz ve sağlıksız beslenmeye yönelterek kilo verdirdiğini söyleyen Avcı, popüler diyetlerin özellikleri hakkında şunları aktardı:
Protein ağırlıklı diyetler (Dukan, İsveç, Taş Devri vb. diyeti): Protein ağırlıklı diyetlerde karbonhidrat ve yağlar kısıtlanır, bol miktarda et ve hayvansal gıdalar tüketilir. Beyin enerji kaynağı olarak karbonhidratları kullanmaktadır. Beynin iyi çalışabilmesi için günde en az 50-100 gram karbonhidrata ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır. Düşük glisemik indeksli karbonhidratların tüketilmesi faydalıdır ancak karbonhidratların tamamen yasaklanmasının anlamı yoktur.
Diyette karbonhidratın azaltılması zayıflamaya neden olur fakat bu diyetlerde protein kaynağı olarak tüketilen besinlerden alınan hayvansal yağ, kan kolesterol düzeyinin yükselmesine ve bu nedenle kalp hastalıkları riskinde artışa neden olmaktadır. Aynı zamanda yüksek protein alımı kemiklerden kalsiyum çekilmesine ve dolayısıyla osteoporoz riskinde artışa neden olabilir. Proteinin arttırılması diyetle posa alımını azaltarak bağırsak problemlerine yol açar.
Düşük karbonhidratlı diyetler (Atkins, Hollywood, ketojenik, stillman diyeti): Karbonhidratın kısıtlanarak, protein ve yağ miktarının arttırıldığı diyetlerdir. Protein ağırlıklı diyetlerde olduğu gibi bu diyetlerinde doymuş yağ ve kolesterol oranı yüksektir ve koroner kalp hastalığı açısından risk taşımaktadır. Sıvı ve elektrolit dengesinde bozukluk, yine protein ağırlıklı diyetlerde olduğu gibi kalsiyum atımının artmasına sebep olur.
Karbonhidrat ve proteinin birlikte tüketilmediği diyetler (Montignac diyeti): Bazı popüler diyetler karbonhidrat ve proteinin birlikte tüketilmesinin zararlı olduğunu ve kilo kaybını engellediğini iddia eder. Oysa birlikte tüketilmesi değil ihtiyaçtan fazla tüketilmesi zararlıdır. Sağlıklı beslenmede tüm besin gruplarının ana öğünlerde birlikte tüketilmesi gerekir. Bu tür diyetlerdeki beslenme şekli mide ve bağırsak sistemini bozmakta hatta ülsere sebep olabilmektedir.
Tek tip besine yönelik diyetler (karpuz, lahana, üzüm, patates vb. diyeti): Genellikle karbonhidrat oranı yüksek, protein ve yağ oranı düşük olan diyetlerdir. Protein bakımından yetersiz olması kas kaybına neden olabilir. Bu diyetler pek çok vitamin ve mineral yönünden yetersizdir. Kemik erimesi, böbrek hastalıkları, kansızlık, dikkat azalması, yorgunluk ve sindirim problemlerine sebep olabilir.
Düşük kalorili diyetler (açlık, prenses, simeons vb. diyeti): Yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmaktan uzak, kişinin günlük besin ihtiyacını karşılamayan 800 kcal’den daha düşük kalorili ve genellikle sıvı ağırlıklı beslenilen diyetlerdir. Hızlı kilo kayıplarıyla bazal metabolizma hızının %20 oranında azalmasına, kas ve su kaybının fazla olmasına sebep olur ve kişi diyeti bırakıp eski beslenmesine geri döndüğünde vücuttaki yağ oranının daha fazla artmasına sebep olur.
YEME BOZUKLUĞUNA YOL AÇABİLİR
Popüler diyetlerin kişiyi psikolojik olarak da etkilediğini vurgulayan Avcı, sık sık tekrarlanan düşük kalorili bu diyetlerin özellikle gençlerde daha sık görülen yeme bozukluklarına da zemin hazırladığını sözlerine ekledi.
"ESTETİK KAYGI SAĞLIĞIN ÖNÜNE GEÇMESİN”
“Amaç; sağlıklı ve yeterli beslenmeyi sağlayarak vücut yapısını bozmadan kilo vermek ve bu beslenme şeklini hayat tarzı haline getirmek olmalı” diyen Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Sanem Avcı, her kişinin metabolizmasının kendisine özgü olduğuna, bu nedenle diyetin bir uzman tarafından ve kişiye özgü hazırlanması gerektiğinin altını çizdi, ”Estetik kaygılarınız sağlığınızın önüne geçmesin” tavsiyesinde bulundu.
kaynak: ntvmsnc
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder